Müzik yorumlamanın fazlasıyla kişiselleştiği bazı noktalar var. Bu durum belirli türlerde çok daha baskın olarak görülüyor. Değer açısından söylemiyorum elbet, ancak x bir türdeki bir albümünün yapı itibarıyla sahip olduğu boyut sayısı, diğer bazı türlere kıyasla daha az olabilir. Bu yüzden de bu türlerdeki albümleri 2+2=4’e yakın düzeyde yorumlayabilirsiniz. Diğer yandan bazı türler yine yapı itibarıyla daha derinlemesine yorumlanması gereken kimlikler, portreler sunabiliyor ve 2+2 ile özetlenemeyecek noktalara temas edebiliyorlar.
Bunu sağlayan esas şey aslında o türden ziyade o tür ve birtakım yan unsurları harmanlayarak ortaya fazlasıyla öznel bir şey çıkaran gruplar oluyor. Bazı gruplar sadece müzik sunmakla, bazıları üst düzey bir şeyler sunmakla yetinirken, bazıları ise sundukları müziği empresyonist bir araç olarak kullanarak kompozisyonlar, hikâyeler, kitaplar yazdıracak noktalara varıyorlar.
Albüm yorumları yazan bir insan olarak, bu tür durumlarda bazen az da olsa çaresiz kalıyor, “ben bunun nesini yazayım” diye düşünüyorum. Karşımda öylesine kişisel, öznel, subjektif bir şey oluyor ki sayfanın ortasına “bu adamlar acı çekiyor, bu görmek için albümü dinlemeniz gerekiyor” yazıp çıkıp gidesim geliyor.
Bizleri Belçika’dan selamlayan AMENRA bu gruplardan biri. OATHBREAKER, WIEGEDOOD gibi diğer sıkıntılı isimlerle birlikte Church of Ra adlı oluşumun çatısı altında bulunuyorlar ve hep birlikte, çaresi bulunamayacak bir kederin esareti altında olma paydasında buluşuyorlar. AMENRA’nın bu zamana kadar yarattığı “Mass”lerin ilk kez dışına çıktığı albüm olan “De Doorn”, yani “the thorn”, yani “diken”, grubun geçmişte yaptıklarının yanı sıra bazı taze çırpınışlar da eklediği ve yukarıdaki paragrafta da dediğim gibi insanı belli oranda “ben bunun nesini yazayım” noktasında bırakan bir albüm.
1999’da kurulan AMENRA’nın beşinci albümü olan “De Doorn”da gördüğümüz en büyük değişiklik, grubun vokaller konusunda daha çok yüzlü bir yaklaşım benimsemiş olması. Geçmiş albümlerde AMENRA kederinin dillendiricisi konumundaki Colin H. Van Eeckhout, bu albüm öncesinde sanki en yakınlarını kaybetmişçesine yürekten parçalanmalarla haykırıyor, kendisine bir daha söz hakkı verilmeyecekmişçesine kanatıyor ciğerlerini.
Can pazarı diyebileceğim bu vokallerin yanı sıra, grup bu albümde daha önce kullanmadığı türde vokaller de kullanıyor. Yeri geliyor konuşuyor yeri geliyor fısıldıyor. Bu çeşitlilik “De Doorn”un dramatik karakterine çeşitli artılar katıyor. Yine de albümdeki vokallerin bu kadar üstüne basa basa, içselleştirilmiş ve inanılarak söylenmesinin bir numaralı sebebi, AMENRA tarihinde ilk kez tüm albümün Flamanca söylenmiş olması. Eeckhout ana dilinde söylediği şarkıları sanki daha bir içten, daha yürekten yaşatıyor.
Grubun icra ettiği tür özelinde konuşursak, AMENRA sludge metalin doom metalle kucaklaştığı ve post-hardcore’la tatlandırıldığı bir yakarış üzerinden ilerliyor. Müziklerinde NEUROSIS de var CELESTE de. Belli ölçüde YEAR OF NO LIGHT’ı veya CULT OF LUNA’yı akıllara getirebilecek şeyler de. Doğal olarak OATHBREAKER’la örtüşen anlar da var, ISIS/SHINING evliliği denebilecek noktalar da. Tüm bunlar bir araya geldiğinde -bence- bu yazının iyi bir inceleme olmasını pek mümkün kılmayacak, yazdıklarımı ister istemez yüzeysel kılacak, havada bırakacak bir derinlik var. Bu yüzden de ben bu albüm için kompozisyon da yazsam hikâye de yazsam bu müzikten etkilenip kitap yazmaya da karar versem buradaki tek bir çığlık bile benim yazacağım onlarca sayfayı yetersiz hâle getirecektir. O yüzden iyisi mi uzatmayayım.
Sadece “Het Gloren”in sonlarındaki tremolo gitarlar üstüne atılan çığlıklar bile AMENRA’nın gerçekten de katlanılacak gibi olmayan bir derdi yansıtmaya çalıştığını gösteriyor. Bu adamlar belki AMENRA müziğinin yansıttığı kadar kederli değildirler, büyük ihtimalle bu kadar ızdıraplı bir müzik yapmalarına neden olacak kadar kötü bir hayatları da yoktur. Ancak sonuçta ortaya çıkan şeyde, belki de grup elemanlarının bile empati kuramayacağı düzeyde bir acıyı yaşayan başkalarının yaşadığı tarifsiz dertlerin fon müziği olabilecek kalibrede can çekişen, sürüm sürüm sürünen bir müzik var.
Buna hazırsanız, gerçekten hazırsanız, sizi layıkıyla mahvedecek albüm karşınızda duruyor.
Benim için yılın albümlerinden biri. Şarkılar yavaş yavaş yükselirken kendinden geçen, gırtlak parçalayan çığlıklar beni gerçeklikten koparıyor.(yazacak başka bir şey bulamadım)
Yarıyıl listesini hazırlarken dinlemeyi ertelediğim tek albüm buydu. Birkaç gündür döndürüyorum, ama henüz tam olarak yoğunlaşamadım. Akşam rom şişesini açınca kendisiyle ilgili duygularım netleşir!
Son 2 yılımın özeti gibi albüm yapmışlar şeref yoksunu bu insanlar, bütün diyeceğim bu. Yanlış zamanlarda çok yanlış şeyler yaptırabilecek kadar arıza bir albüm olmuş. Rahat 9 alır
Öyle mıy mıy depresyon depresyon değil bir gecede 200 damar parçalar. Punisher gibi sulu cırtlak şeyleri gördüğünde de der “Müdür bu nasıl iş? Böyle insan mı ağlatılır?” Ardından iki tekme iki tokat. Öyle şey de değil ha, tarihten siler.
MASS VI albümünden beri takip ederim. A solitary reign parçasıyla birlikte klibinin en azılı hastalarından biriyim. Klibi izlerken çok kere kendimden geçmişimdir inanılmaz bir işçilik şarkıyla birlikte muazzam uyum içinde. Bu albüme gelince yine yapmışlar yapıcaklarını. En mutlu ve heyecanlı gününüzü bir felakete çevirecek cinsten, dinlerken hayatınız boyunca nekadar olumsuzluk ve kendinizi kötü hissettiğiniz zamanlar varsa bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçiyor.
Bu sene ençok beklediğim ikinci albüm Wiegedood. Her zaman kalitenin raslantı olmadığı ikili.
Pandoranın kutusu gibi bir albüm. Alkolle birlikte dinlenmedikten sonra o kutu açılmaz. Alkolle tüketirken de dikkatli olunmalı, zira bu ibneler bünyede ansızın bir Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses etkisi gösterip kendinizi jiletlemeye meyil ettirebilir.
Site ahalisinin taptigi gruplari/albumleri genel olarak ben pek sevmiyorum. Aklima ilk gelen ornekler odraza ve ulcerate. Buna da sifir beklentiyle adim attim fakat bu sefer oyle olmadi. Tum yasam enerjimi aldin De Doorn, tesekkur ederim.
@Alondate, odraza’yı ben de hiç sevmiyorum. bu grubun ve albümün goygoyu hem yabancı yerlerde hem yerlide biraz bıktırdı artık sanki. Neyse sevenleri çok tetiklemeyelim. Ulcerate ise ancak türü sevene çok şey ifade eder, tür dışından gelene meehh.(iki albümü de çok dinledim).cidden, fena albüm değiller ancak kıyamet de kopmasın bir zahmet.
@Yedinci hüsar alayı, Ulcerate kendi türünü yaratan bir grup. Türü sevene hitap eder yorumu Ulcerate’i tanımlamak için yetmiyor bence. Siktiriboktan bir death metal grubu ile aynı kefeye konulmayı hak etmiyorlar.
@deadhouse, böyle bir şey(“siktiriboktan bir death metal grubuyla aynı kefeye koymak”) söylemedim ya da ima etmedim sevgili dostum.
Tür icat etmiş olabilirler, buna katılırım. ama kendi adıma o türe çok ısınamadığımdan, death metali farklı türde gruplardan sevdiğimden ulcreate bana çok hitap etmediği için “meh” dedim. “Bence” diye eklememişim başa, benim hatam.
@Negro Lupus, yeni çıkanları yazmaya zor vakit bulabiliyorum, o yüzden 2 yıl önceki bir albümü ne zaman inceleyebilirim söz vermeyeyim ama fırsatım olduğunda yazarım elbet.
Yazılanlara bakınca aşırı gaza gelip dinledim ama o kadar da etkileyici bulmadım. Bu tarz atmosferik bir şeyler arıyorsam başka türlerde beni daha çok tatmin eden bir sürü albüm var, bu albüm herhangi bir modumda aklıma gelmez.
@mahakali, Son kez bugün bir şans daha verdim ve bu boktan, buhranlı, şu silahı sıkıp bitirsem mi lan diye yan yan baktığım yarrak gibi günlerde bile bir şey ifade etmeyen tembel bir müzikle karşılaşıp bırakmaya karar verdim. Sonra da bu kadar boktan hissetmeme rağmen müzik zevkimden ödün vermemiş olmak iyi geldi ahah. Normalde sevmediğim albümlere pek yazmıyorum ama başka bir başlıktan cevap hakkım var gibi hissettiğim için yazmak istedim. Sevenlere ne mutlu.
@Agrypnie, Abartılıyor demek istemiyorum, geçen seneki albümleri çok iyiydi. Ama üstünden 1 seneden fazla geçti; hala 2021 anketlerinde yazılması veya malum albüm hakkında istisnasız her gün sitede fazlasıyla kişisel mesajlar yayınlanması olayı spam mesajlardan farksız hale getirdi bence.
Pasifagresif 10 seneden eski bir site. Hala 10 sene önceki yorumları okuyup güzel vakit geçirdiğim, yeni şeyler öğrendiğim oluyor. Umarım 10 sene sonra da bugünkü yorumları okuyanlara aynı şekilde fayda sağlar.
@Agrypnie, Odraza’yı bir kişi abartıyor o da çok sevdiğinden abartıyor. Zira abartılmayacak gibi de bir albüm yapmadılar bence. Rzeczom geçen yılın açık ara en iyisiydi.
@Erhan, açık ara en iyisiydi mi? Ulcerate fanboyluğum tetikleniyor….
Geçen gün albümü dinlerken sitede nickimi Stare Into Death And Be Still, profil fotoğrafımı da albümün kapağı yapıp Tumblr hesabı mı açsam diye düşünüyordum. Kimsenin ben olduğumu anlamayacağı için vazgeçtim.
Bir gün buluşursak Mastodon’dan Ulcerate’e kadar birbirimizle dalaşıp bıçağı çekeriz umarım.
@Yiğit, @Erhan en sevdiğim iki grup tartışma konusu olmuş hemen araya atlayayım.
Öncelikle Pasifagresif seçmeni 2021’in en iyi albümü konusunda şüphesiz ki doğru seçimi yapmıştır. Stare Into Death And Be Still rakiplerine kıyasla açık ara daha iyi değildir fakat senesinin en iyisi olduğu aşikardır.
Yarın öbür gün Mastodon yeni albümünü çıkarttığında Skeleton of Splendor’ın synth’leri ve albümün geri kalanı kalbini yerinden öyle bir sökecektir ki bugün bu dediklerine pişman olacaksındır.
Umarım kanlı bıçaklı bir kavga olmaz. İyi akşamlar dilerim.
@Erhan, hiçbir şey demedim şu anda ahaha. Dediğim tek şey “içimde kötü bir his var” o da senin yorumlardan sonra olmuş. Senin Ulcerate’i es geçmenin yanında bir hiç 😈
Emperor of Sand biraz abartılıyor, o kadar da iyi değil. Umarım üzerine koymuşlardır. Gerçi ne yaparsa yapsın site ahalisi 1. seçecektir haklısın.
Aslında yalnızca albüm hakkında konuşacaktım ama kritiğin sonundaki “Ancak sonuçta ortaya çıkan şeyde, belki de grup elemanlarının bile empati kuramayacağı düzeyde bir acıyı yaşayan başkalarının yaşadığı tarifsiz dertlerin fon müziği olabilecek kalibrede can çekişen, sürüm sürüm sürünen bir müzik var.” beni benden aldı.
Albüm tam olarak son 5-6 yıldır içinde bulunduğum durumun özeti gibiydi. İşığın zerresini bile göremediğin, çaresizce çırpındığın ama sonuç olarak hiçbir şey yapamadığın bir durum. İyi değilim, uzun bir süredir hem de ama işte sürüne sürüne de olsa devam etmeliyim bir şekilde. Aslında bir yerden sonra bırakmak en iyisi ama işte o zaman da kafanın içindeki gürültülerle başetmek zorunda kalıyorsun. Yalnız garip bir şekilde albümü dinlerken üzerimdeki yükün azaldığını hissediyordum. Bu hiss bana bizim Azerbaycanda kullandığımız bir deyimi hatırlattı. “Cəhənnəmə gedən özünə yoldaş axtarar (Türkçesi: Cehenneme giden, kendine yoldaş arar)”. Bir nevi albümü dinledikçe bataklıkta yalnız olmadığım için kendimi eskiye nazaran saçma bir şekilde az da olsa iyi hissettim. Normalde kendim hakkında konuşmayı sevmem ama bu albüm kişisel bir çalışma olduğu için kısa da olsa bende kendimden bir şeyler eklemek istedim.
@Rashid, rica ederim. Kolaylıklar diliyorum, umarım her şey en kısa zamanda istediğin gibi olur. Hepimiz zor zamanlar geçirmişizdir, geçiriyoruz. Güçlü kalabilmek önemli.
@Ahmet Saraçoğlu, Update için geldim :D Güzel dileklerin için teşekkürler abi. Yeni bir iş buldum, şehir değiştirdim ve şu anda çok iyi durumdayım. Bu kötü zamanda bu sitenin yardımı çok oldu. İyi ki zamanında kurmuşsunuz bu siteyi.
Doom metal tüm müzik dünyasında bana en uzak janr olabilir. Ortalama bi melodik atmosferik sikimsonik hemşin tulumlu blok flütlü proto progresif teknik yarrak-core albümünde bile sevebileceğim birkaç nüans yakalıyorum ama doom metalde olmuyor. Zerre abartmıyorum, hayatım boyunca başlayıp da sonunu getirebildiğim bir doom metal parçası olmadı. Janrla doku uyuşmazlığı yaşıyorum, 3. dakikadan sonra alerji yapıyor bende. Övgüleri görünce açıp bi deneyeyim dedim ama yine aynısı oldu. O frekans bende çekmiyor niyeyse. O hissiyatın adamı olmak nasıl bir şey hakikaten merak ediyorum.
Bu kadar acı ve feryat dolu bir müziği sevmediğimi fark ettim. Sevebilmem için bağ kurabilmem lazım, şu aralar bambaşka bir ruh halinde olduğum için o moda giremiyorum. Tabii ki kimi şarkıların bazı yerlerinde güzel katarsis anları var, ama genele baktığımda çok da bana hitap eden bir şey değil. Bilmediğim bir dilde bitmek bilmeyen spoken-word vokallere de pek tahammül edemedim.
(colin’in ‘chruch of ra’ darağacı dövmesi, bizim yaşarken intiharımızı kucaklar. bir şekilde kendini öldürenlerin… yani, ansızın beş kuruşluk çamaşır ipiyle kendilerini asanların müziği buradan geçer.)
colin haykırdıkça; ıssızlık, çölleşme, belirsizlik, düşüş, hiçlik, boşluk, bizar olma, ezeli meyus kalmaya doğru eriyorum. en belirgini hıçkırarak içime ağlıyorum. alyuvarlarım çatırdıyor. dokularım yanıyor. sukünet istiyorum… uzun uyku, ama bana çeyrek asırı aşan yıllarda düşen katalepsi halinde acı basıyor ve donakalıyorum. o bitmeden, yüzüm düşüyor: çocuk mezarı gibiyim. sefaletim. amma orayı da yüceltemem. parçalarının öksüz çocuğuyum. orada da mütabık kalamam. bittik! tüm denktaşım bedbinler, -varlar mıydı ki- fosil oldular! iskeletin kremasyona uğramadan, bu acıyı terk ediş olmayacaktır. öksüzlük/köksüzlük/yitiklik… ve biçare-bimekan soluk alıp verirken zail ve izale olunuyor. herif derisi soyulurcasına yakarınca, ancak çocukluk acılarım kabarıyor. nedametsiz bir hal ile yüksünecek ahval kalmıyor.
giovanni papini: [...] ve bütün müzik melankoliden ibaret [...]
parçalarını dinlerken asolan ne mi? (ilmek arkada duruyor… ve çıkarıp, apansızca hemencecik kendimi asasım geliyor! veya ası eyleminden sonra düzenekle evi yakmakta ütopya sayılmaz. gelsin de o kendi özkıyımına yürüme cesaret zincirinin kırılması ne vakit gelirse gelsin.)
emanet olacak çıkarıp kalbe kurşunu sıkacaksın: ya da parçaları çalarken, tam yatağında uykurken, ya meret duvara beyin parçacıkları sıçrasın ya da kalbe sıkıp çarşafa sinsin o anda ölme. bu devriklik gibi! metrukluğu solumanın sonu buraya çıkacaktır. sefaleti konuşmak, bu dünyanın talan edilmesinden hiçbir farkı kalmadı.
kafatasını bitap düşmüşlükle parçalayasın geliyor. deruni acı yansımasıyla parçalar yapan bu adamların parçaları, ancak fakru zaruretti çekmek istemeyen, dünyanın en ufak gailesinin bir yerinde doğmamayı ve olmamayı da bitirmişlerin müziğidir. işkence görenlerin, bedeni ihlal edilmişlerin hiçte gizil olmayan cıyak cıyak zillet ile burun buruna gelenlerin çığırtkanlığını soluyor. sikik akıl-dışılığı allayıp pullayanlara negativist bir söylem bile sıkılmamalıdır. intihara meyil etmek bile değil bu!
artcore da budur: biyomların bile sönükleşmesine yakarılır. acı topraktan göğe doğru saçılır. evrenin cevabı yok.
”müzik kulağa ne kadar hoş gelirse, müzikten bahsedilmesi
de çoğu zaman bir o kadar nahoş gelir.” lichtenberg
müzikleri hakkında ne bir yorumum ne de öznel bir karineyi açıklayacak hiçbir yetim yok!
tüm diskografileri var. bu ara get het gloren’a sardım. beyinen eziyet ceryan ederken, ritual ile başlamıştım ölgün kılacak yolcuğa! hiçbir vakit bir araya gelmeyecek ama kökten acıyla inleyenleri bir tutacak parçalar yaptıklarını söylemeğe lüzum yok. zım zım sızlatan acıyı da terk edişi o spoken world tonlarında zaten veriyorlar. sludge yani çamur ve yanında, ağırkanlılığıyla evrenini sonuna açılan kapı doom!
öyleyse, bir katilin elinde kalmak mı?! hışım ve beyliklafları mı? yoksa, diğerlerinin kesit kesit leşleşmiş kıyaslarını da bir kenarı itip, çocukların intihar etmesini andıran donuklaşmaya ver yansın mı etmeli? parçaları uzunca gelse de dinlemeye başlandığı vakit -ansızın çarçabuk da bitiveriyor- … ama bu beynin sindireceği ona amade olan dehşetlikten de öte, katmerlenip sönüveren, bir zihinin yitikliğinden başka bir şey değil.
bedbince bir terk ediş mi? bilmem! robotlar bir gün bu müzikleri dinleyenler kimlerdi diye bakarsa; kendine kötümser bile diyemeyecek kadar bezginlerdir yaftasını vursunlar. ”ancak sen gibiler dinler zaten bunları” ben gibi diye bir şey yok. geleceğin necromancer dünyasında, böyle müzikler hangi yönüyle varlığını koruyacaktır? muamma! makinelerin doğurttuğu çocuklar yaksınlar bu gezegeni.
bu melatten bozma ‘ifrit gezegende’ böyle içkin parçalar geçmişin birbirini kemirmiş/sömürmüş/kıyıma uğratmış/yoklukla buluşturmuş onca bitikliğini imliyor. ne capcanlı ne solgun ne diri! hiç bile değil.
ufak bir tezahürü her daim kendi kıstasım da, (gisgriliği de aşan hiç doğmamalıydım/doğmasaydım erginlemesiyle, intihar istiğrakıyla son buluyor.)
Bu arada albümün bok gibi bir alternatif miksi yayınlandı. Tizlerin anası sikilmiş, gitarlar çiğ ve cızırtılı hale gelmiş, baslar daha net duyulur olmuş. Genel olarak yarrağımsı olmuş. Özellikle albümün en sevdiğim bazı anlarında her zamanki hissiyatı hiç alamadım bu mixte. Orijinalinden devam.
@Yiğit, Aslında sitede rakı sofrası ya da içki partisi ayarlanabilecek potansiyelde çok kişi var. 8-10 kişi toplanıp sabaha kadar içmeliyiz. Önce Sportotoyu tutturmamız lazım. Malum 36-42 kuzey paralelleri 26-45 doğu meridyenlerinde yaşıyoruz.
@Yiğit, İyimiş. Zeki adamsın. Dediğin gibi bu olayın tek dezavantajı bir gün kimvurduya gitmek. Potansiyelini bilmiyorum ama “temin edilebiliyor” diye de kendini sikmemek gerek. Senin için söylemiyorum, insan doğası alkolik olmaya meyilli. Mesela dünyada en çok içilen yerlerin başında İskandinav ülkeleri geliyor. “Temin edilibilitesi” fazla olduğundan içkiye vuruyorlar kendilerini. Bizde yok. Yoksa buralarda da içkiciden geçilmez.
@Yiğit, Beyin hücrelerine ve beyin damarlarına iyi davran derim. Demans diye bir illet var, biliyorsun. Eğer bu hastalık erkenden kapını çalarsa yutkunmayı dahi unutursun, intihar etmeyi bile beceremezsin. Demans öldürmez, süründürür. Çaresi, tedavisi de yok. Hastalığın oluşmasında alkol, sigara ve madde kullanımının etkisi var. Maalesef tecrübe konuşuyor.
Böyle bir mesajı burada başkasına hiç yazmadım, yazmam da. Bana ne, der geçerim ama seninle tanıştık, iyi biri olduğunu biliyorum. İçki, sigara, madde gibi şeylerden uzak durmanı öneririm. Harbiden pırlanta gibi çocuksun, zihninin de bedeninin de ölene kadar dinç kalması lazım. Mersin’de bulunduğunda ve müsait olduğunda istersen haberleşelim, görüşelim, konuşalım.
@Ouz, selam. Teşekkür ederim abi güzel sözlerin için. Dediklerinde haklısın. Zaten farkındayım ama durum da bu. Madde bağımlısı değilim, alkol ve sigara bagimlisiyim maalesef. Alkolden çekincem yok da sigara gerçekten çok kötü. Bir süredir aklımda bırakmak var.
Yani zaten çok da umursamadigim icin durum böyle. Sıkıntılar bu maddeleri kullanmanın çok daha ötesinde benim için. Eminim birçok kişi vardır bu durumda olan. Ortam kurup gayet eğlenirken sıkıntı yok, olay eğlence faslı bittikten sonra kafayı yastığa koyup düşüncelerde boğulmak. Bunun için ne kadar dinç olduğum veya genç olduğum önemli değil. Tek başıma oturup ağlayarak ölene kadar içmiyorum. Içip eglenip sonrasında rahat uyuyabiliyorum kafam iyi olduğu icin. Öteki türlü uykuya dalmakta çok zorlanıyorum. Kafamı dağıtmak, düşüncelerimi dertlerden uzaklaştırmak zaruri bir ihtiyaç. Ha bunu yapmak için seçtiğim yol yanlış olabilir ama bu da su anki yaşam tarzım.
Neyse gereksiz boş attım. Ictigimden ve neden ictigimden kim niye ilgilenecekse…
@Yiğit, Rica ederim, elbette haklı gerekçelerin vardır, buna bir şey diyemem. Ama pek çok şey için alternatif bir çözüm muhakkak mevcuttur. Hepimizin zor zamanları oldu, oluyor, olacak. Bu zamanları, en az beden ve zihin hasarıyla atlatmamız lazım.
Tamamdır, buraya bir şekilde yolun düşerse yapman gerekeni biliyorsun. Kapım daima açık.
@Ouz, belirtmeyi unutmuşum. Teşekkür ederim teklifin için ama muhtemelen uzun bir süre mersinde olmayacam belli sebeplerden ötürü. Gidecek olursam illaki haberlesiriz
Senin gibi albümün de böyle hayatın da anasını avradını sikeyim ben. Ayrıca bütün insanlığın da amına koyayım. Ya mass-shouting yapıp geleni geçeni vuracam ya da kafama sıkacam artık.
Bunlar anlık sinirle yazılmıştır, herhangi bir ciddiyet içermemektedir. Siz insan olun, sabah işe gidince çaycınıza gülümseyerek günaydın diyin, iyilik yapın, çocuklara harçlık verin, sevdiğiniz erkeğe götünüzü siktirin falan işte.
yazıda ismi geçen year of no light da bu sene albüm çıkardı, kritigi gelir mi acaba sevgili saraçoğlu :p
19.07.2021
@nomoshnocore, henüz dinleyemedim. Bu hafta büyük işlerim bitecek gibi duruyor, dinleyip yazacağım onu da.
20.07.2021
@nomoshnocore, ben Amenra kadar olmasa da Year of No Light’ın son albümünü baya beğendim, kritik gelirse çok güzel olur.
“Hüznün öyle tiryakileri vardır ki onu dünyadaki hiçbir hazza değişmezler.” = bu grup
Sözün bittiği yer bu albüm. Denilecek hiçbir şey yok. Dinlemeden edemiyorum, dinleyince de olmuyor. Mazoşizmin tanımı bu albümü sevmek.
Benim için yılın albümlerinden biri. Şarkılar yavaş yavaş yükselirken kendinden geçen, gırtlak parçalayan çığlıklar beni gerçeklikten koparıyor.(yazacak başka bir şey bulamadım)
Yarıyıl listesini hazırlarken dinlemeyi ertelediğim tek albüm buydu. Birkaç gündür döndürüyorum, ama henüz tam olarak yoğunlaşamadım. Akşam rom şişesini açınca kendisiyle ilgili duygularım netleşir!
https://cdn.tekzen.com.tr/images/product/homecare/2835560/homecare-sedef-siyah-tiras-usturasi-10-jilet-kutulu-set-713119_500x500_1.jpg
Son 2 yılımın özeti gibi albüm yapmışlar şeref yoksunu bu insanlar, bütün diyeceğim bu. Yanlış zamanlarda çok yanlış şeyler yaptırabilecek kadar arıza bir albüm olmuş. Rahat 9 alır
İnsanın müzik dinleme alışkanlığını değiştirecek bir album. Müziğin kara maddesini bulmuş gibiler,hiç ışık yok.10/10
şu anlık benim için yılın albümü
Öyle mıy mıy depresyon depresyon değil bir gecede 200 damar parçalar. Punisher gibi sulu cırtlak şeyleri gördüğünde de der “Müdür bu nasıl iş? Böyle insan mı ağlatılır?” Ardından iki tekme iki tokat. Öyle şey de değil ha, tarihten siler.
Ben bu vokallere bir türlü alışamıyorum maalesef:(…
MASS VI albümünden beri takip ederim. A solitary reign parçasıyla birlikte klibinin en azılı hastalarından biriyim. Klibi izlerken çok kere kendimden geçmişimdir inanılmaz bir işçilik şarkıyla birlikte muazzam uyum içinde. Bu albüme gelince yine yapmışlar yapıcaklarını. En mutlu ve heyecanlı gününüzü bir felakete çevirecek cinsten, dinlerken hayatınız boyunca nekadar olumsuzluk ve kendinizi kötü hissettiğiniz zamanlar varsa bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçiyor.
Bu sene ençok beklediğim ikinci albüm Wiegedood. Her zaman kalitenin raslantı olmadığı ikili.
Pandoranın kutusu gibi bir albüm. Alkolle birlikte dinlenmedikten sonra o kutu açılmaz. Alkolle tüketirken de dikkatli olunmalı, zira bu ibneler bünyede ansızın bir Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses etkisi gösterip kendinizi jiletlemeye meyil ettirebilir.
Son olarak albüm akıyor.
20.07.2021
@Erhan, Ama Majestic Downfall daha iyi. Benim bu yıl Doom türündeki kankam Aorta.
Site ahalisinin taptigi gruplari/albumleri genel olarak ben pek sevmiyorum. Aklima ilk gelen ornekler odraza ve ulcerate. Buna da sifir beklentiyle adim attim fakat bu sefer oyle olmadi. Tum yasam enerjimi aldin De Doorn, tesekkur ederim.
20.07.2021
@Alondate, Mam nadzieję, że zostałeś pobity w wojsku.
21.07.2021
@Rzeczom, Ben de seni seviyorum kardesim benim :* Cuma gunu kritigime bekliyorum.
@Alondate, odraza’yı ben de hiç sevmiyorum. bu grubun ve albümün goygoyu hem yabancı yerlerde hem yerlide biraz bıktırdı artık sanki. Neyse sevenleri çok tetiklemeyelim. Ulcerate ise ancak türü sevene çok şey ifade eder, tür dışından gelene meehh.(iki albümü de çok dinledim).cidden, fena albüm değiller ancak kıyamet de kopmasın bir zahmet.
21.07.2021
@Yedinci hüsar alayı, Ulcerate kendi türünü yaratan bir grup. Türü sevene hitap eder yorumu Ulcerate’i tanımlamak için yetmiyor bence. Siktiriboktan bir death metal grubu ile aynı kefeye konulmayı hak etmiyorlar.
21.07.2021
@deadhouse, böyle bir şey(“siktiriboktan bir death metal grubuyla aynı kefeye koymak”) söylemedim ya da ima etmedim sevgili dostum.
Tür icat etmiş olabilirler, buna katılırım. ama kendi adıma o türe çok ısınamadığımdan, death metali farklı türde gruplardan sevdiğimden ulcreate bana çok hitap etmediği için “meh” dedim. “Bence” diye eklememişim başa, benim hatam.
@Ahmet Saraçoğlu, Ahmet abi Dawn Of Demise – Into The Depths Of Veracity albümünün kritiğini yapar mısın lütfen saygılar sevgiler ❤️
21.07.2021
@Negro Lupus, yeni çıkanları yazmaya zor vakit bulabiliyorum, o yüzden 2 yıl önceki bir albümü ne zaman inceleyebilirim söz vermeyeyim ama fırsatım olduğunda yazarım elbet.
21.07.2021
@Ahmet Saraçoğlu, tamam abi teşekkürler
Yazılanlara bakınca aşırı gaza gelip dinledim ama o kadar da etkileyici bulmadım. Bu tarz atmosferik bir şeyler arıyorsam başka türlerde beni daha çok tatmin eden bir sürü albüm var, bu albüm herhangi bir modumda aklıma gelmez.
23.07.2021
@mahakali, Son kez bugün bir şans daha verdim ve bu boktan, buhranlı, şu silahı sıkıp bitirsem mi lan diye yan yan baktığım yarrak gibi günlerde bile bir şey ifade etmeyen tembel bir müzikle karşılaşıp bırakmaya karar verdim. Sonra da bu kadar boktan hissetmeme rağmen müzik zevkimden ödün vermemiş olmak iyi geldi ahah. Normalde sevmediğim albümlere pek yazmıyorum ama başka bir başlıktan cevap hakkım var gibi hissettiğim için yazmak istedim. Sevenlere ne mutlu.
@Yedinci hüsar alayı,
ODRAZA ABARTILIYOR
ODRAZA ABARTILIYOR
ODRAZA ABARTILIYOR
ODRAZA ABARTILIYOR
ODRAZA ABARTILIYOR
ODRAZA ABARTILIYOR
ODRAZA ABARTILIYOR
ODRAZA ABARTILIYOR
ODRAZA ABARTILIYOR
22.07.2021
@Agrypnie, Abartılıyor demek istemiyorum, geçen seneki albümleri çok iyiydi. Ama üstünden 1 seneden fazla geçti; hala 2021 anketlerinde yazılması veya malum albüm hakkında istisnasız her gün sitede fazlasıyla kişisel mesajlar yayınlanması olayı spam mesajlardan farksız hale getirdi bence.
Pasifagresif 10 seneden eski bir site. Hala 10 sene önceki yorumları okuyup güzel vakit geçirdiğim, yeni şeyler öğrendiğim oluyor. Umarım 10 sene sonra da bugünkü yorumları okuyanlara aynı şekilde fayda sağlar.
25.07.2021
@Agrypnie, Odraza’yı bir kişi abartıyor o da çok sevdiğinden abartıyor. Zira abartılmayacak gibi de bir albüm yapmadılar bence. Rzeczom geçen yılın açık ara en iyisiydi.
25.07.2021
@Erhan, açık ara en iyisiydi mi? Ulcerate fanboyluğum tetikleniyor….
Geçen gün albümü dinlerken sitede nickimi Stare Into Death And Be Still, profil fotoğrafımı da albümün kapağı yapıp Tumblr hesabı mı açsam diye düşünüyordum. Kimsenin ben olduğumu anlamayacağı için vazgeçtim.
Bir gün buluşursak Mastodon’dan Ulcerate’e kadar birbirimizle dalaşıp bıçağı çekeriz umarım.
25.07.2021
@Yiğit, @Erhan en sevdiğim iki grup tartışma konusu olmuş hemen araya atlayayım.
Öncelikle Pasifagresif seçmeni 2021’in en iyi albümü konusunda şüphesiz ki doğru seçimi yapmıştır. Stare Into Death And Be Still rakiplerine kıyasla açık ara daha iyi değildir fakat senesinin en iyisi olduğu aşikardır.
Yarın öbür gün Mastodon yeni albümünü çıkarttığında Skeleton of Splendor’ın synth’leri ve albümün geri kalanı kalbini yerinden öyle bir sökecektir ki bugün bu dediklerine pişman olacaksındır.
Umarım kanlı bıçaklı bir kavga olmaz. İyi akşamlar dilerim.
26.07.2021
@TanSolo, Yazdığını Devlet Bahçelinin sesiyle okudum asdhfs BU YİĞİT NE YAPMAYA, SÖZLERİYLE NEREYE VARMAK ISTEMEKTEDIR??
26.07.2021
@TanSolo, zaten PA seçmeni Mastodon gördü mü “bas ampüle geç” modunda takılıyor. Benimkisi içimdeki kötü bir his. Erhan beye takılıyorum.
26.07.2021
@Yiğit, Mastodon hakkında çok aykırısın bak. Mastodon siker diyoruz sana Yiğit… Mastodon adama tükürdüğünü yalatır.. Mastodon adamın içinden geçer..
Mastodon bu senenin net en iyisi olacak işte bu iki iki dört.
26.07.2021
@Erhan, hiçbir şey demedim şu anda ahaha. Dediğim tek şey “içimde kötü bir his var” o da senin yorumlardan sonra olmuş. Senin Ulcerate’i es geçmenin yanında bir hiç 😈
Emperor of Sand biraz abartılıyor, o kadar da iyi değil. Umarım üzerine koymuşlardır. Gerçi ne yaparsa yapsın site ahalisi 1. seçecektir haklısın.
Aslında yalnızca albüm hakkında konuşacaktım ama kritiğin sonundaki “Ancak sonuçta ortaya çıkan şeyde, belki de grup elemanlarının bile empati kuramayacağı düzeyde bir acıyı yaşayan başkalarının yaşadığı tarifsiz dertlerin fon müziği olabilecek kalibrede can çekişen, sürüm sürüm sürünen bir müzik var.” beni benden aldı.
Albüm tam olarak son 5-6 yıldır içinde bulunduğum durumun özeti gibiydi. İşığın zerresini bile göremediğin, çaresizce çırpındığın ama sonuç olarak hiçbir şey yapamadığın bir durum. İyi değilim, uzun bir süredir hem de ama işte sürüne sürüne de olsa devam etmeliyim bir şekilde. Aslında bir yerden sonra bırakmak en iyisi ama işte o zaman da kafanın içindeki gürültülerle başetmek zorunda kalıyorsun. Yalnız garip bir şekilde albümü dinlerken üzerimdeki yükün azaldığını hissediyordum. Bu hiss bana bizim Azerbaycanda kullandığımız bir deyimi hatırlattı. “Cəhənnəmə gedən özünə yoldaş axtarar (Türkçesi: Cehenneme giden, kendine yoldaş arar)”. Bir nevi albümü dinledikçe bataklıkta yalnız olmadığım için kendimi eskiye nazaran saçma bir şekilde az da olsa iyi hissettim. Normalde kendim hakkında konuşmayı sevmem ama bu albüm kişisel bir çalışma olduğu için kısa da olsa bende kendimden bir şeyler eklemek istedim.
Çok teşekkür ederim bu güzel kritik için.
22.07.2021
@Rashid, rica ederim. Kolaylıklar diliyorum, umarım her şey en kısa zamanda istediğin gibi olur. Hepimiz zor zamanlar geçirmişizdir, geçiriyoruz. Güçlü kalabilmek önemli.
28.09.2022
@Ahmet Saraçoğlu, Update için geldim :D Güzel dileklerin için teşekkürler abi. Yeni bir iş buldum, şehir değiştirdim ve şu anda çok iyi durumdayım. Bu kötü zamanda bu sitenin yardımı çok oldu. İyi ki zamanında kurmuşsunuz bu siteyi.
28.09.2022
@Rashid, hayırlı olsun, ne mutlu.
Doom metal tüm müzik dünyasında bana en uzak janr olabilir. Ortalama bi melodik atmosferik sikimsonik hemşin tulumlu blok flütlü proto progresif teknik yarrak-core albümünde bile sevebileceğim birkaç nüans yakalıyorum ama doom metalde olmuyor. Zerre abartmıyorum, hayatım boyunca başlayıp da sonunu getirebildiğim bir doom metal parçası olmadı. Janrla doku uyuşmazlığı yaşıyorum, 3. dakikadan sonra alerji yapıyor bende. Övgüleri görünce açıp bi deneyeyim dedim ama yine aynısı oldu. O frekans bende çekmiyor niyeyse. O hissiyatın adamı olmak nasıl bir şey hakikaten merak ediyorum.
26.07.2021
@Marvin Yanbasanyan, Hele bir de metronomu düşürdükçe düşürmeleri yok mu…
De Evenmens gibi vokallerin anasını sikim ama ya bu nedir…
Amenra Live At Alcatraz Festival 2021
kaldırılmadan yayından bi izleyin derim.
https://youtu.be/JIWG9qywrOg
Okudum, anladım, kabul ediyorum.
imza
Het Gloren 10:01 siz gerçekten ne yaşadınız aq!!!!
İyi değilim.
24.01.2022
İyi değilim
Bu kadar acı ve feryat dolu bir müziği sevmediğimi fark ettim. Sevebilmem için bağ kurabilmem lazım, şu aralar bambaşka bir ruh halinde olduğum için o moda giremiyorum. Tabii ki kimi şarkıların bazı yerlerinde güzel katarsis anları var, ama genele baktığımda çok da bana hitap eden bir şey değil. Bilmediğim bir dilde bitmek bilmeyen spoken-word vokallere de pek tahammül edemedim.
Hala yılın albümü
🙂
(colin’in ‘chruch of ra’ darağacı dövmesi, bizim yaşarken intiharımızı kucaklar. bir şekilde kendini öldürenlerin… yani, ansızın beş kuruşluk çamaşır ipiyle kendilerini asanların müziği buradan geçer.)
colin haykırdıkça; ıssızlık, çölleşme, belirsizlik, düşüş, hiçlik, boşluk, bizar olma, ezeli meyus kalmaya doğru eriyorum. en belirgini hıçkırarak içime ağlıyorum. alyuvarlarım çatırdıyor. dokularım yanıyor. sukünet istiyorum… uzun uyku, ama bana çeyrek asırı aşan yıllarda düşen katalepsi halinde acı basıyor ve donakalıyorum. o bitmeden, yüzüm düşüyor: çocuk mezarı gibiyim. sefaletim. amma orayı da yüceltemem. parçalarının öksüz çocuğuyum. orada da mütabık kalamam. bittik! tüm denktaşım bedbinler, -varlar mıydı ki- fosil oldular! iskeletin kremasyona uğramadan, bu acıyı terk ediş olmayacaktır. öksüzlük/köksüzlük/yitiklik… ve biçare-bimekan soluk alıp verirken zail ve izale olunuyor. herif derisi soyulurcasına yakarınca, ancak çocukluk acılarım kabarıyor. nedametsiz bir hal ile yüksünecek ahval kalmıyor.
giovanni papini: [...] ve bütün müzik melankoliden ibaret [...]
parçalarını dinlerken asolan ne mi? (ilmek arkada duruyor… ve çıkarıp, apansızca hemencecik kendimi asasım geliyor! veya ası eyleminden sonra düzenekle evi yakmakta ütopya sayılmaz. gelsin de o kendi özkıyımına yürüme cesaret zincirinin kırılması ne vakit gelirse gelsin.)
emanet olacak çıkarıp kalbe kurşunu sıkacaksın: ya da parçaları çalarken, tam yatağında uykurken, ya meret duvara beyin parçacıkları sıçrasın ya da kalbe sıkıp çarşafa sinsin o anda ölme. bu devriklik gibi! metrukluğu solumanın sonu buraya çıkacaktır. sefaleti konuşmak, bu dünyanın talan edilmesinden hiçbir farkı kalmadı.
kafatasını bitap düşmüşlükle parçalayasın geliyor. deruni acı yansımasıyla parçalar yapan bu adamların parçaları, ancak fakru zaruretti çekmek istemeyen, dünyanın en ufak gailesinin bir yerinde doğmamayı ve olmamayı da bitirmişlerin müziğidir. işkence görenlerin, bedeni ihlal edilmişlerin hiçte gizil olmayan cıyak cıyak zillet ile burun buruna gelenlerin çığırtkanlığını soluyor. sikik akıl-dışılığı allayıp pullayanlara negativist bir söylem bile sıkılmamalıdır. intihara meyil etmek bile değil bu!
artcore da budur: biyomların bile sönükleşmesine yakarılır. acı topraktan göğe doğru saçılır. evrenin cevabı yok.
”müzik kulağa ne kadar hoş gelirse, müzikten bahsedilmesi
de çoğu zaman bir o kadar nahoş gelir.” lichtenberg
müzikleri hakkında ne bir yorumum ne de öznel bir karineyi açıklayacak hiçbir yetim yok!
tüm diskografileri var. bu ara get het gloren’a sardım. beyinen eziyet ceryan ederken, ritual ile başlamıştım ölgün kılacak yolcuğa! hiçbir vakit bir araya gelmeyecek ama kökten acıyla inleyenleri bir tutacak parçalar yaptıklarını söylemeğe lüzum yok. zım zım sızlatan acıyı da terk edişi o spoken world tonlarında zaten veriyorlar. sludge yani çamur ve yanında, ağırkanlılığıyla evrenini sonuna açılan kapı doom!
öyleyse, bir katilin elinde kalmak mı?! hışım ve beyliklafları mı? yoksa, diğerlerinin kesit kesit leşleşmiş kıyaslarını da bir kenarı itip, çocukların intihar etmesini andıran donuklaşmaya ver yansın mı etmeli? parçaları uzunca gelse de dinlemeye başlandığı vakit -ansızın çarçabuk da bitiveriyor- … ama bu beynin sindireceği ona amade olan dehşetlikten de öte, katmerlenip sönüveren, bir zihinin yitikliğinden başka bir şey değil.
bedbince bir terk ediş mi? bilmem! robotlar bir gün bu müzikleri dinleyenler kimlerdi diye bakarsa; kendine kötümser bile diyemeyecek kadar bezginlerdir yaftasını vursunlar. ”ancak sen gibiler dinler zaten bunları” ben gibi diye bir şey yok. geleceğin necromancer dünyasında, böyle müzikler hangi yönüyle varlığını koruyacaktır? muamma! makinelerin doğurttuğu çocuklar yaksınlar bu gezegeni.
bu melatten bozma ‘ifrit gezegende’ böyle içkin parçalar geçmişin birbirini kemirmiş/sömürmüş/kıyıma uğratmış/yoklukla buluşturmuş onca bitikliğini imliyor. ne capcanlı ne solgun ne diri! hiç bile değil.
ufak bir tezahürü her daim kendi kıstasım da, (gisgriliği de aşan hiç doğmamalıydım/doğmasaydım erginlemesiyle, intihar istiğrakıyla son buluyor.)
Hayatımda dinlediğim en ızdıraplı, yıkıcı, mahvedici birkaç albümden biri.
Bu arada albümün bok gibi bir alternatif miksi yayınlandı. Tizlerin anası sikilmiş, gitarlar çiğ ve cızırtılı hale gelmiş, baslar daha net duyulur olmuş. Genel olarak yarrağımsı olmuş. Özellikle albümün en sevdiğim bazı anlarında her zamanki hissiyatı hiç alamadım bu mixte. Orijinalinden devam.
https://www.gvpedia.org/wp-content/uploads/2017/10/teen_suicide_depression.teen_.and_.gun1_.1.jpg
De Evenmens 5.21′de giren vokal o kadar içten ki… Ruhumu un ufak ediyor. Şu albümü gözü bile dolmadan dinleyebilen adam hayatta ağlamaz sanırım.
İsa’nın eline çakılan çivilerin acısını hissetmek gibi. o ÇIĞLIKLAR!…
Amenra tüm insanlık tarihinin acısını tek bir ağıtta yakınıyor gibi.
İyi değilm
24.06.2022
@Yiğit, Aslında sitede rakı sofrası ya da içki partisi ayarlanabilecek potansiyelde çok kişi var. 8-10 kişi toplanıp sabaha kadar içmeliyiz. Önce Sportotoyu tutturmamız lazım. Malum 36-42 kuzey paralelleri 26-45 doğu meridyenlerinde yaşıyoruz.
24.06.2022
@deadhouse, dansözümüz de böyle olurdu.
https://youtu.be/J7QQKQyVAUg?t=180
25.06.2022
@Raddor, Etkilendim.
24.06.2022
@deadhouse, Al benden de o kadar.
24.06.2022
@deadhouse, rakıyı, viskiyi vs etilden kendim yapıyorum. O yüzden hiç ayık gezmiyorum. Bunlara para vermeyince de bütün parayı mary jane’e gömüyorum.
Muhabbeti sağlam olan insanlarla sürekli ortam kuruyorum zaten. Kendimin katili olana kadar herkese kapım açık bu siteden.
25.06.2022
@Yiğit, İyimiş. Zeki adamsın. Dediğin gibi bu olayın tek dezavantajı bir gün kimvurduya gitmek. Potansiyelini bilmiyorum ama “temin edilebiliyor” diye de kendini sikmemek gerek. Senin için söylemiyorum, insan doğası alkolik olmaya meyilli. Mesela dünyada en çok içilen yerlerin başında İskandinav ülkeleri geliyor. “Temin edilibilitesi” fazla olduğundan içkiye vuruyorlar kendilerini. Bizde yok. Yoksa buralarda da içkiciden geçilmez.
25.06.2022
@Yiğit, Beyin hücrelerine ve beyin damarlarına iyi davran derim. Demans diye bir illet var, biliyorsun. Eğer bu hastalık erkenden kapını çalarsa yutkunmayı dahi unutursun, intihar etmeyi bile beceremezsin. Demans öldürmez, süründürür. Çaresi, tedavisi de yok. Hastalığın oluşmasında alkol, sigara ve madde kullanımının etkisi var. Maalesef tecrübe konuşuyor.
Böyle bir mesajı burada başkasına hiç yazmadım, yazmam da. Bana ne, der geçerim ama seninle tanıştık, iyi biri olduğunu biliyorum. İçki, sigara, madde gibi şeylerden uzak durmanı öneririm. Harbiden pırlanta gibi çocuksun, zihninin de bedeninin de ölene kadar dinç kalması lazım. Mersin’de bulunduğunda ve müsait olduğunda istersen haberleşelim, görüşelim, konuşalım.
Selam.
25.06.2022
@Ouz, selam. Teşekkür ederim abi güzel sözlerin için. Dediklerinde haklısın. Zaten farkındayım ama durum da bu. Madde bağımlısı değilim, alkol ve sigara bagimlisiyim maalesef. Alkolden çekincem yok da sigara gerçekten çok kötü. Bir süredir aklımda bırakmak var.
Yani zaten çok da umursamadigim icin durum böyle. Sıkıntılar bu maddeleri kullanmanın çok daha ötesinde benim için. Eminim birçok kişi vardır bu durumda olan. Ortam kurup gayet eğlenirken sıkıntı yok, olay eğlence faslı bittikten sonra kafayı yastığa koyup düşüncelerde boğulmak. Bunun için ne kadar dinç olduğum veya genç olduğum önemli değil. Tek başıma oturup ağlayarak ölene kadar içmiyorum. Içip eglenip sonrasında rahat uyuyabiliyorum kafam iyi olduğu icin. Öteki türlü uykuya dalmakta çok zorlanıyorum. Kafamı dağıtmak, düşüncelerimi dertlerden uzaklaştırmak zaruri bir ihtiyaç. Ha bunu yapmak için seçtiğim yol yanlış olabilir ama bu da su anki yaşam tarzım.
Neyse gereksiz boş attım. Ictigimden ve neden ictigimden kim niye ilgilenecekse…
25.06.2022
@Yiğit, Rica ederim, elbette haklı gerekçelerin vardır, buna bir şey diyemem. Ama pek çok şey için alternatif bir çözüm muhakkak mevcuttur. Hepimizin zor zamanları oldu, oluyor, olacak. Bu zamanları, en az beden ve zihin hasarıyla atlatmamız lazım.
Tamamdır, buraya bir şekilde yolun düşerse yapman gerekeni biliyorsun. Kapım daima açık.
25.06.2022
@Ouz, belirtmeyi unutmuşum. Teşekkür ederim teklifin için ama muhtemelen uzun bir süre mersinde olmayacam belli sebeplerden ötürü. Gidecek olursam illaki haberlesiriz
24.06.2022
@Yiğit, https://bit.ly/39TAElh
24.06.2022
@Yiğit, şunu dinle bro, çok iyi gelecek, bana güven:
https://youtu.be/xkwwnaQZeFk
25.06.2022
@P L A G U E, jilet fiyatlarından haberin var mı abi
26.06.2022
@Yiğit, Benim yıllık jilet masrafım 10 lira. Çünkü;
https://bit.ly/39WEBWz
24.06.2022
@Yiğit, ismail abi bizi pavyona götürecekti söz verdi hatırlatayım dedim
25.06.2022
@Yiğit, Majestelerinin kanatları altında huzuru bulacağız bir gün hepimiz.
26.06.2022
@Yiğit, https://www.youtube.com/watch?v=A23xx0O1jso
şu adamın ameliyat parasını bulamadığı hayatın amına koyayım ben
Senin gibi albümün de böyle hayatın da anasını avradını sikeyim ben. Ayrıca bütün insanlığın da amına koyayım. Ya mass-shouting yapıp geleni geçeni vuracam ya da kafama sıkacam artık.
17.05.2024
Bunlar anlık sinirle yazılmıştır, herhangi bir ciddiyet içermemektedir. Siz insan olun, sabah işe gidince çaycınıza gülümseyerek günaydın diyin, iyilik yapın, çocuklara harçlık verin, sevdiğiniz erkeğe götünüzü siktirin falan işte.