# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
YOTH IRIA – As the Flame Withers
| 26.06.2021

Mutilator Strikes Back.

Ece Çetinel

”Rotting Christ’tan ayrılmak zor bir karardı. Kendim ve psikolojim için hiç iyi olmadı. Dürüst olmak gerekirse geri dönmeyi isterim, Sakis ve Themis’le olan anıları çok özlüyorum çünkü biz kardeş gibiydik.” Jim Mutilator – Non Serviam: The Official Story of Rotting Christ

Rotting Christ’a değil belki ama kendi grubuyla geri döndü Dimitris Patsouris, nam-ı diğer Jim Mutilator. Yunanistan black metal sahnesinin ağır toplarından olması ve yukarıdaki alıntının ait olduğu kitabın hazırlanış sürecinde kendisine çok zorlu ve meşakatli süreçlerden sonra ulaşılması Yunan metal severleri hem sevindirip hem heyecanlandırmıştı. Zira Mutilator yıllardır piyasada yoktu, kimse nerede ne yaptığını bilmiyordu. Şehirden uzak, doğayla iç içe, dağlık bir bölgede inzivada olup aile hayatına devam eden bu ağabeyimiz; röportajlarında söylediğine göre bir yandan tam gaz söz yazmaya ve beste yapmaya da devam ediyormuş ve vakti gelince de sağlam bir eküri kurup, voleyi vurmuş.

Ep’lerinin kritiğini okumayanlar için özetlemem gerekirse, 2019′da, yanına yine Hellenic Black Metal ortamlarının bir diğer ağır topu, Rotting Christ’ın çok sevilen ve özlenen ilk iki albümünün klavyecisi ve Necromantia’nın vokal, bas ve klavyelerinden sorumlu Magus Wampyr Daoloth (George Zacharopoulos)’u alarak yaklaşık 20-25 sene sonra ortamlara dönen Mutilator, iki sene önce “Under His Sway” isimli bir EP yayımladı ve bu sene başında da ilk albümleri, bu yazının da nesnesi olan As The Flame Withers’ı ortamlara saldı.

”A grand blend of heavy/doom and epic black metal” olarak kendini tanımlayan oluşum, tam da dedikleri gibi kozmopolit bir yelpaze sunuyor albümde. Ki Hellenic Black Metal’in esas özelliğinin daha sıcak riflerle bezeli, daha ezoterik bir sound’da olmasını da varsayarsak (tüm grupları böyle değil elbette), albümün tam da çıktığı toprakların geleneğini sürdürüyor olduğunu söylemek pek de yanlış olmaz.

Nefes aldırmayan, pislik kusan black metalin aksine yer yer heavy metal geçişli, hatta 80′ler heavy metal gruplarının albümlerine konsa sırıtmayacak solo’lar barındıran, kimi düşük tempolu anlarda iyice sakinleşen bir çalışma var karşımızda. Diğer bir deyişle ne saf black metal, ne saf ritüelistik ezgilerle bezeli, ne de düz bir çizgide ilerleyen, kötücül temalardan bahsetse bile bunu ılımlı şekilde kulaklara zerk eden bir müzik sığdırılmış 46 dakikaya.

Az önce bahsettiğim unsurları başarılı bir şekilde harmanlayarak albümün dinleyiciye farklı tatlar sunabilmesi yapımın hanesine yazılacak artılardan. Yeri geliyor The Red Crown Turns Black nakaratında Iron Maiden esintileri yüzünüze çarpıyor, yeri geliyor The Mantis’in başında Rotting Christ’tan Apage Satana başlıyormuş hissi kendini gösteriyor. Bu durum belki kimilerince albümün stabil bir karakter bütünlüğünden yoksun olması olarak adlandırılabilir ama bana sorarsanız Mutilator’ın ilham aldığı, hayranı olduğu eski klasik grupların tarzıyla işin karanlık yönünü kombin etme isteğinin vücut bulmuş hali olarak duruyor. Yapım boyunca gitarların tam görev adamı konumunda olduğunun altını çizmeden geçmek istemiyorum çünkü dinlerken konsantrasyonumun dağılıp biraz yavan bulduğum bazı parçalarda tam gerektiği yerde gitar devreye giriyor. 2. parça Yoth Iria ve ardından gelen Hermetic Code buna verebileceğim en iyi örnekler.

Gitarda bir süre önce Rotting Christ’tan ayrılan George Emmanuel’in, davullarda birçok Yunan grupta baget sallayan JV Maelstrom’un ve klavyede Mutilator’ın kardeşinin olduğu As The Flame Withers dinleyiciyi yormayacak, kasmayacak, 46 dakikanın rahat bir şekilde akacağı bir çalışma. Ancak terazinin diğer kefesinde albümde hit şarkı olabilecek parçanın çok az oluşu, kimi parçaların yukarıda da dediğim gibi biraz yavan nitelikte olması As The Flame Withers’ın aşırı iddialı bir albüm olmadığını da gösteriyor. Enstrüman anlamında her biri yetkinliğini kanıtlamış isimlerin bir araya gelmesi takdire şayan olsa da vurucu beste anlamında biraz sınıfta kalıyor yapım. Hoş Mutilator’ın böyle bir iddiası, amacı da yoktu belli ki. Çünkü bizzat röportajlarında yıllardır içindeki müzik aşkının hiç dinmediğini ve bunları artık gün yüzüne çıkarmak istediğini açık bir şekilde belirtiyordu.

Beklediğimden bir tık yumuşak olan As The Flame Withers aslında biraz manevi değeri göz önünde bulundurularak da incelenmesi gereken bir albüm. Son yıllarda muazzam bir yükselişte olan ekstrem metalin Yunanistan ayağı, hanesine bir isim daha yazdırdı. Yoth Iria, Yunan black metal saflarına katılan yeni bir oluşum lakin arkasındaki isimlerin bir sahne yaratan isimler olduğunu aklımızda tutarsak grubun bundan sonra takip edilmeye değer olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

7,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (7.79/10, Toplam oy: 24)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2021
Şirket
Pagan Records
Kadro
Jim Mutilator: Bas, besteler, sözler
The Magus: Vokal, sözler

Konuk:
George Emmanuel: Gitar
JV Maelstrom: Davul
John Patsouris: Klavye
Şarkılar
1. The Great Hunter
2. Yoth Iria
3. Hermetic Code
4. The Mantis
5. The Red Crown Turns Black
6. Unbound, Undead, Eternal
7. Tyrants
8. The Luciferian
  Yorum alanı

“YOTH IRIA – As the Flame Withers” yazısına 27 yorum var

  1. Necrobutcher says:

    Puan prodüksiyon kalitesinden kırıldıysa bilmiyorum ama bence düşük almış. Tamam yazdırmalı punk etkili bir bm değil ama içinde cidden çok güzel melodiler var. Ben black metalin yanına punk değil de heavy metal etkilerini alıp yürüdüğü yolu da çok seviyorum.
    Bence kesinlikle epnin üstüne çıkmışlar.bir atmosfer yaratılmış,klavyeler kararında,vokaller yeterli belki davula bir.kac eleştiri getirilebilir. İki gün önce darkthrone albümünü yarıda kapattım ama bu akıyor. Bence 10/8.5 gider bu albüme.

    Ece

    @Necrobutcher, 7.5 verme sebebim yardirmali black metal olmayip heavy metali yanina alip yurumesi degildi. Ben zaten bizzat 2. tip black metali daha cok seven biriyim (Mutilator roportajlarinda Ep’den daha sert parcalar olacagini soylemisti, ona istinaden son paragrafa oyle giris yaptim). Evet icinde guzel melodiler var fakat tekrar dinleme istegi uyandiran parca sayisi bana gore az, o guzel melodiler cogu parcanin belli kisimlarinda cezbedici geldi bana.

    Yunanistan’dan cok daha guclu isler dinledigim icin bu puani uygun gordum.

    Necrobutcher

    @Ece, tekrar dinleme isteği uyandıran şarkı sayısı azsa 7.5 bile çok olmuş o zaman.

  2. Necrobutcher says:

    Yalnız ikinci şarkının introsunu direkt immortaldan araklamışlar , mighty ravendark’ın arpeji direkt

  3. Eline sağlık Ece. Albümü dinledim. Benzer şeyler düşünüyorum. Bayıldığımı söyleyemem ama ortalamanın üstünde olduğu da kesin.

    Villagers of Ioannina City’yi bir kenara ayırırsam, son yıllarda Yunanistan’dan çıkan tüm metal albümleri arasında en sevdiğim hâlâ Lucifer’s Child – The Order. Keşke onlardan da bir ses gelse; 3 yıldır bekliyoruz.

    Ece

    @Ahmet Saraçoğlu, Sağ ol Ahmet abi. Çoğu şarkının ya ilk, ya da 2. yarısını sevdim; parçalar kendi içinde bir bütün olarak etkileyici olabilirmiş çünkü projenin arkasında 2 kıdemli isim var. Beklentim daha yüksekti ama 2. albüme çıtayı daha yükseltirler belki.

    Benim de komşudan son yıllardaki favorim hâlâ Varathron – Patriarchs of Evil. Dinlemeye doyamıyorum.

    ismail vilehand

    @Ahmet Saraçoğlu, DEAD CONGREGATION

    Yiğit

    @ismail vilehand, sabahlara kadar Promulgation of the Fall övdüğün bir kritik bekliyorum abi senden.

    ismail vilehand

    @Yiğit, ben aslında bunu Ahmet yazsın isterim ama çok boş bir anıma gelirse ben de yazabilirim. En az iki gün falan sürer heralde yazmam. Şu çalışma temposuyla şimdilik zor yani.

  4. Rzeczom says:

    yerinde bir puan olmuş. melodiler nefis ama yukarılarda da bahsedildiği üzere tekrar dinleme isteği uyandırmıyor. bazı şarkılar kısa olmasına rağmen çok uzunmuş gibi geliyor, bitmek bilmiyor. bazılarının ise bittiğini anlamıyorsun bile.

    çok daha iyi bir iş çıkabilirmiş.

  5. Ugur says:

    Bu albümün kritiği ne zaman gelecek diye düşünmüştüm, başka şey istesem olacakmış.Tekrar eline sağlık Rotting-Sista Ece Çetinel.

    Albüm eskisiyle yenişiyle RC köpeği olanlar için bulunmaz nimet.EP’yi çok sevmiştim, albüme ayrıca bayıldım.Uzun bir süredir Hermetic Code ile aşk yaşıyorum, ara ara Tyrants ile kaçamak yapıyorum.Bu yazın albümü bu oldu benim için.

    Necrobutcher

    @Ugur, hermetic code defalarca dinlenir mesela

    Ugur

    @Necrobutcher, +1 Aşırı seviyorum.

    Ece

    @Ugur, Teşekkür ederim. Komşudan takip edilecek bir grubumuz daha var artık \o/

  6. ismail vilehand says:

    @Ece, senin Yunanistan ile bağlantın nedir? Uzun yıllardır merak ediyorum bunu.

    Opethsevenbiri

    @ismail vilehand, Valla bende.

    deadhouse

    @ismail vilehand, Ben de yazacaktım, niyeyse yazmadım. Galiba sitede bunu merak eden daha çok kişi var.

  7. Ece says:

    @ismail vilehand, @Opethsevenbiri, @deadhouse, Artik sir kapisini aralamanin vakti geldi demek.. Saka bir yana tamamen kisisel ilgi ve hayatimin grubu olan bir grupla olan kisisel baglantim diyebilirim. 6. sinifta falan Anna Vissi’nin kasedini almistim, sarkilari ezbere soylemeye baslamistim (halen metal disi dinledigim turler arasinda Yunan muzikleri var; George Dalaras, Rena Koumioti vs). Ardindan Homeros’un destanlarinin cocuk versiyonlarini, Truva Savasi’yla ilgili kitaplari hatmetmistim. Daha cocukken bile oraya ait hissediyordum, inanilmaz bir bag olusmustu zihnimde.

    Asil olay 2015 Headbangers Weekend’de koptu. Baska grubun guide’i oldugum halde Rotting Christ ile yakin bir bag kurma sansina eristim (komik hikaye aslinda). Ardindan Rituals albumu ciktiginda ilk Yunanistan konserleri olan Patras sehrindeki konsere gittim ve grupla bag iyice pekisti, hayatimdaki en ozel en anlamli seylerden biriydi benim icin.

    Atina’ya ilk gidisimde de adeta buyulendim. Bunu tarif edemiyorum gercekten cok ilginc yani Istanbul’a dondugumde aylarca kendime gelemedim. Bedenim Istanbul’da zihnim Atina’daydi. Bir ara bunalima varmisti is. Yunan alfabesini tamamen kendim soktum ve su an baslangic seviyesinde konusabiliyorum. Orada sokaklarda yururken kollarimi acip derin nefesler aldigimi bilirim. 2016-2017’de Rc Yunanistan konserleri, ayni zamanda Atina’ya artan baglilik derken bir yanda tabi diger Yunan black metal gruplarina sarmaya baslamistim. Kullandiklari ezgiler asiri cezbediyor, hakettikleri degeri de gormediklerini dusundugum icin devamli Hellenic Black gruplarini yaziyorum. Yazmaya da devam edecegim (:

    deadhouse

    @Ece, Aydınlatıcı cevabın için teşekkürler. O kadar alışmışız ki Kore, Japonya, Amerika, Hindistan, İngiltere hayranlarına, Yunanistan hayranı birini görünce şaşırmışız demek ki.

    deadhouse

    @Ece, Bu arada sinemayla aran nasıl bilmiyorum ama Yunanistan son 15 yılda sinemada atağa geçti. Her sene 1-2 sağlam film çıkarıyorlar. Bu sene Apples filmi isim yaptı baya. Sinemayla aran kötü değilse senin için takip edecek bir sanat dalı daha çıktı. :)

    Ece

    @deadhouse, Sinefil sayilmam ama izleyebildigim kadar film izlemeye calisiyorum vakit buldukca. Apples listemde halen izleyemedim, sag ol oneri icin.

    Yiğit

    @deadhouse, valla ben Angelopoulos ve Lanthimos dışında hiç isim duymadım senin önerini alırım. Lanthimos puştunu da hiç sevmem hazır lafı geçmişken. Birebir İlker Canikligil modundayım konu Lanthimos olunca.

    çaksu

    @Yiğit, The Lobster’ı izleyip sevmedim. Sacred Deer bişey bişey, o hele çok kötü gelmişti. Zor bitirdim gitar çala çala..

    Dogtooth’u da hiç merak etmiyorum. Bi ihtimal The Favorite’i belki denerim.

    Ben de hiç anlamadım bu adama olan ilgiyi. Pseudo-intellectual (kandırıkçı entel?) biri gibi geliyo. Hele o karakterleri robot gibi oynatması falan uff.. Tahammül edilmiyor.

    Yiğit

    @çaksu, tam olarak o yüzden sevmiyorum ben de. Hakkında ileri konuşasım var ama muhtemelen cahilliğimle kalırım. Yine de sevmiyorum dingili.

    Bu arada Dogtooth’u epey severim. Konusunu duyup inanılmaz ilgimi çekip izlemiştim. Sadece yüzeysel değil, katmanlı da okunabilecek kaliteli bir film. Adamı gömecektim, övdüğümle kaldım…

    @mishima, teşekkürler. Zaten listemde film yoktu iyi oldu öneri.

    deadhouse

    @Yiğit, Greek weird wave diye aratırsan bir sürü film çıkar karşına. Sana favori üçlümü önereyim: Attenberg, Miss Violence, Oiktos.

    Lanthimos’u ben de sevmem.

    çaksu

    @Ece, Yunan şeylere etraflı bi ilgim yok ama kaç yıldır her yaz şu albümü ve benzerlerini dinliyorum. Çok çok tatlı bi kafası var bu geleneksel Yunan müziğin.

    https://www.youtube.com/watch?v=qJ_bWUwk-eo
    Golden Collection – Sirtaki and Bouzouki

  8. mishima says:

    @Yiğit, Yeni dönem Yunan sineması ile aram yok ve araya dalmış gibi olacağım ama,

    https://www.imdb.com/title/tt0144935/

    Hala keşfedilmeyi bekleyen çok iyi bir film. Yine o dönemden Fransız Jules Dassin’in Phaedra(1962) uyarlaması da bol Eisenstein etkileşimli izlemeye değer, enteresan.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.