Yaşadığımız bölgedeki evlerin neredeyse tümü bahçeli ve havuzlu evler. Geçen hafta bir sabah, yandaki evin bahçesinden gelen çocuk bağırışlarıyla uyandım. İster istemez sesleri dinlediğimde birilerinin ailecek havuz başında olduğunu anladım. Büyükler havuz başında oturuyor, miniğin biri de havuza atlayıp duruyordu.
Havuza girip çıkan çocuk, ne kadar şekilli atladığını büyüklere göstermek ve övgüleri kapmak için sürekli olarak “ANNE BAK! ANNE BAK NASIL ATLIYORUM!” diye bağırıyordu. Yavrusunun yapabileceklerinin farkında olan annesi ise -sonuçta bir havuz bir de 7-8 yaşlarında çocuk var, nasıl bir görsel şölen olabilir ki?- duyduğum kadarıyla çocuğa fazla ilgi göstermiyor ve bir yandan bir şeyler yerken, onu oyalama amaçlı “aferin annecim”, “çok güzel Ali’cim” gibi kısa kısa şeyler söylüyordu. Sonuçta kendi çocuğu, her gün gördüğü çocuk. Havuza atlama kavramına yeni bir boyut getirmeyeceği ortada.
Ardından, annesinden istediği geri dönüşü ve heyecanı alamayan çocuk, anladığım kadarıyla kısa bir süreliğine ailenin yanında kalan Halime Teyze’ye yönelmeye karar verdi. Halime Teyze’nin çocukla samimiyeti doğal olarak annesiyle olduğu kadar değildi, bu yüzden de çocuğun gayet sıradan atlayışlarına bile normalden büyük tepkiler vermeye başladı. “Oooo Alicim sen abi olmuşsun, ne güzel atlıyorsun” cümlesiyle birlikte Ali’nin tüm gündemi değişti ve adeta minyatür bir Poseidon’muşçasına suya hükmetmeye; türlü numaralarla Halime Teyze’nin övgülerini toplamaya başladı.
Ali: “HALİME TEYZE BAK! HALİME TEYZE!!” (suya atlama sesi) “NASIL?!!!!”
Halime Teyze: “Çok güzel çok güzel aferin harika!”
Ali: “BAK TERS DE ATLIYORUM!! ANNE… HALİME TEYZE BAK TERS ATLIYORUM!!! (su sesi)”
Halime Teyze: “Oh oh oh çok güzel!”
Bu müthiş performans 10 dakika kadar devam etti ve nihayetinde Ali’nin annesi, dünyanın en vasat gösterisini zoraki şekilde övmekten sağına soluna inme inen Halime Teyze’yi kurtarmak için “Alicim hadi sen kendin yüz, Halime Teyzen de rahatça kahvaltısını etsin” diyerek bu çileyi noktaladı.
“Rhizomes of Insanity” incelemesinde FRACTAL UNIVERSE’ten ve müzikal karakterinden detaylı şekilde bahsetmeye çalışmıştım. Grup geçen 2 yılın ardından “The Impassable Horizon” adlı yeni albümüyle geri döndü ve daha en baştan söyleyebilirim ki bu yılın progresif/teknik death metal açlığını giderebilecek çalışmalardan biriyle karşımızdaki yerini aldı.
“The Impassable Horizon”da, önceki albüm yazısında adını sıkça andığım OBSCURA ve GOROD sularının ötesine geçen çok daha kendine güvenli ve cesur bir FRACTAL UNIVERSE görüyoruz. Bunun başlıca sebebi grubun bestecilik konusuna önceki iki albümünden daha genişlemeci ve nefes alır bir düzlemde yaklaşmış olması. Teknik death metal de progresif death metal de görünüşte yenilikçi, farklılık peşinde türler olsalar da makro düzlemde baktığımızda bu türlerin de büyük oranda kendilerini tekrar ettiklerini, birbirinin muadili diyebileceğimiz gruplar tarafından icra edildiklerini görüyoruz.
FRACTAL UNIVERSE’ün burada yaptığı şey ise bunun tam tersi. Türü yeniden icat etmiyorlar belki, ancak detaylara inildiğinde çok zekice ve ustaca kurgulanmış bestelerle karşılaşıyoruz. Ali’nin annesi gibi bakarsak, “çok nota basılan jenerik modern teknik death metal” şeklinde özetleyip kahvaltımıza dönebiliriz. Lakin FRACTAL UNIVERSE burada bunun ötesinde bir şeyler yapıyor. Üstelik bunu Halime Teyze gibi “öveyim de çocuk üzülmesin” düsturu içerisinde de yapmıyor. Saltolar atarak, havada taklalar atarak, havuz başındakilere “bu çocuk büyük yetenek, bir yerlere yazdıralım” dedirtecek düzeyde yapıyor.
Adamların yaptığı müziği dinlerken hâlâ OBSCURA, GOROD duyabiliyoruz. Ancak bu bir “olmaya çalışma değil”. Nihayetinde modern bir teknik/progresif death metal yapılıyor ve türün önemli isimlerine hiç benzemeden icra etmek ne kadar mümkün tartışılır. Bunun yanında, gruptan pek çok farklı dinamiği duymak da mümkün. Misal “Interfering Spherical Scenes”de ve “Godless Machinists”te KATATONIA karakterine yakın çok lezzetli fikirler duyuyor, “Withering Snowdrops”ta ise akıllara RIVERS OF NIHIL’i getirebilecek şekilde saksafon kullanımıyla karşılaşıyoruz. Hatta “Godless Machinists”in 2.55 sonrası bildiğin “blast beat’li modern KATATONIA”. Bu gibi detaylar sadece albüme renk katmakla sınırlı kalmıyor, bu 57 dakikanın zenginleşmesini ve değer kazanmasını sağlıyor.
Dolayısıyla yazının başında verdiğim örnekle bağlantı kurduğumda, bu albüme Ali’nin annesi gibi “bildiğimiz şeyler” şeklinde yaklaşılmaması, bilakis ortaya konan işin heyecanını takdir etmeye hazır bir gözle yani Halime Teyze edasıyla dinlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü grup daha ilk şarkıdan bu takdirin boşa olmayacağını, size gerçekten de etkileyici şeyler sunacağını hissettiriyor. Ben albümü daha ilk dinleyişimden çok beğendim ve çıktığı günden bu yana da defalarca dinleyerek gerçek bir Halime Teyze gibi “Oooo afferim FRACTAL UNIVERSE’çüm, sen artık büyümüşsün ne güzel şeyler yapıyorsun” diyerek takdirlerimi sunmayı ihmal etmiyorum.
Teknik/progresif death metal özelinde, muhtemelen bu yılın ve belki de son birkaç yılın en iyi işlerinden biriyle karşı karşıyayız. Benden söylemesi.
Uzun süredir Ahmet ağabeyden kritik gelmiyordu, yazar ismine bakmadan Halime Teyze başlığını okur okumaz dedim ki bu kritiği Ahmet ağabey yazmıştır kesin ekwkedjejdjd
@Candaş, Yorumum yanlış anlaşılmasın bu arada, çok iyi kritik yazıyorsun Ahmet ağabey. Gayet güzel olmuş her zamanki gibi, normalde dinlemeyi düşünmüyordum da kritik beni dinlemeye ikna etti.
Albümü epey beğendim, özellikle ilk 2 şarkı ile süper başlıyor. Yazıda bahsi geçen blastbeatli modern katatonia benzetmesini ben de dinlerken düşünmüştüm, aynen katılıyorum. Piyasada bu türü aktif olarak en hakkıyla icra eden gruplardan biri.
İlk şarkıdan sonra “farklı bir şeyler yok” diye düşünürken şarkılar ilerledikce bir çok yeni şey denediklerini gördüm. Doğal olarak git gide daha çok albümü sevmeye başladım. Öyle azman bir müzik yapmıyorlar ama tür içinde bence gayet iyi bir çalışma olmuş.
Uzun süredir Ahmet ağabeyden kritik gelmiyordu, yazar ismine bakmadan Halime Teyze başlığını okur okumaz dedim ki bu kritiği Ahmet ağabey yazmıştır kesin ekwkedjejdjd
29.06.2021
@Candaş, Yorumum yanlış anlaşılmasın bu arada, çok iyi kritik yazıyorsun Ahmet ağabey. Gayet güzel olmuş her zamanki gibi, normalde dinlemeyi düşünmüyordum da kritik beni dinlemeye ikna etti.
Albümü epey beğendim, özellikle ilk 2 şarkı ile süper başlıyor. Yazıda bahsi geçen blastbeatli modern katatonia benzetmesini ben de dinlerken düşünmüştüm, aynen katılıyorum. Piyasada bu türü aktif olarak en hakkıyla icra eden gruplardan biri.
Efendi efendi güzelcene albüm yapmışlar helal olsun bu grubu seviyorum.
8,5′tan 8/10
İlk şarkıdan sonra “farklı bir şeyler yok” diye düşünürken şarkılar ilerledikce bir çok yeni şey denediklerini gördüm. Doğal olarak git gide daha çok albümü sevmeye başladım. Öyle azman bir müzik yapmıyorlar ama tür içinde bence gayet iyi bir çalışma olmuş.
Senenin en iyi işlerinden. Gelecekte de bayağı değer kazanacağını düşündüğüm bir albüm aynı zamanda. 8,9/10