İngiltere’nin son yıllardaki önemli black metal oluşumlarından biri olan WODE’nin yeni albümü “Burn in Many Mirrors”dan bahsedeceğiz bugün. Albümü çıktığı günden beri defalarca dinledim ve az sonra detaylı şekilde bahsetmeye çalışacağım. Ama önce, albüm kapağıyla ilintili bir şeylerden bahsetmek istiyorum. Direkt albüme geçmek isterseniz kitap fotoğrafının altından devam edebilirsiniz.
Omurga, hayatımdaki dönüm noktalarından bazılarını temsil eden bir kavram. Saatlerimi, günlerimi, haftalarımı, aylarımı omurgalar üzerinde çalışarak geçirdim. Beni 1991 yılında metalle tanıştıran dayım Prof. Dr. Erkan Kaptanoğlu ülkemizin önde gelen beyin cerrahlarından biri ve onunla birlikte omurgalar üzerinde yoğun çalışmalarım oldu. Bundan 15 yıl önce onunla ameliyatlara giriyor, sırtı açılan hastaların omurgalarının yapısını inceliyor ve ardından spinal cerrahi ve enstrümantasyon teknikleri üzerinde çalışıyordum. Omurlara takılan vidaların 3D animasyonlarını yapıyor ve bu filmleri medikal firmalara fahiş fiyatlara satıyordum.
2013 yılında ise olayı daha somut bir düzleme taşıdık ve Güzide’yle birlikte, o sırada Kıbrıs’ta çalışmakta olan dayımlara taşınarak 1 yıl boyunca aşağıda fotoğrafını koyduğum yaklaşık 400 sayfalık kitabın ortaya çıkması için dayımla birlikte çalıştık. Yüzlerce omur modeli tasarladım, sayısız görsel hazırladım. Günlerim, aylarım, rüyalarım, her şeyim omurgaydı. Dolayısıyla omurga referansı içeren her şeye karşı kişisel bir ilgi geliştirdim.
Tabii omurganın ilginçliği sadece benim hayatımda belirli bir yer kaplamasıyla sınırlı değil. Misal şu anda incelemekte olduğum albümün kapağındaki baş aşağı duran omurgaya bakalım. En tepede, kuyruk sokumumuzda yer alan sakrum yer alıyor. “Sacrum”, Latince “kutsal” anlamına geliyor. Tarih boyunca insanlar bu kemiğin çeşitli sebeplerden kutsal olduğuna inanmışlar. Romalılar ve Yunanlılar bu kemiğe “os sacrum” (kutsal kemik) ve “hieron osteon” (kutsal/tapınak kemik) demişler. Bunun sebebi sakrumun kadın anatomisinde yumurtalıkları ve rahmi, yani kutsal üreme organlarını arkadan kavrayıp koruyan kemik olması. Dahası, öldükten sonra, kalınlığından ötürü sakrum diğer kemiklerden daha geç çürüyüp bozulduğundan, sonraki hayatta vücudun tekrar sakrumdan şekillendirileceğine dair inanışlar mevcutmuş.
Tüm bu sebeplerden, albüme geçmeden önce omurgayla olan ilişkimden ve bu sayede albüme dair farklı bir yakınlık hissettiğimden bahsetmek istedim. Tahmin edersiniz ki aynı hisleri ENSLAVED’in “Vertebrae”i veya DEATH’in “Human”ı için de hissediyorum.
Çok uzattım, şimdi albüme geçiyorum. WODE, 2016’da çıkan kendi adını taşıyan ilk albümünün kapağı sayesinde keşfettiğim bir grup. Hemen ertesi yıl çıkan ikinci çalışmaları “Servants of the Countercosmos” ile çıtayı tavanlara vurduran grup, bu hızlı girişin ardından 4 yıl beklemeyi uygun gördü ve “Burn in Many Mirrors”la tekrardan karşımıza çıktı. WODE’yle ilgili enteresan konulardan biri, adamların aynı anda hem hiç kimseye benzemeyen hem de herkese benzeyen bir black metal yapıyor oluşu. Metal-archives sayfalarındaki benzer sanatçılara baktığınızda dünyanın en alakasız gruplarından bazılarını görebilirsiniz. DISSECTION, MGŁA, PARADISE LOST, WATAIN, ROTTING CHRIST, TRIBULATION, NIGHTBRINGER, CRAFT, ENSLAVED, daha niceleri. WODE’nin bu grupların herhangi biriyle yakın bir müzik yaptığını söylemek imkânsıza yakın. Lakin bir yandan da pek çok şeye yakın duran, kulakların aşina olduğu bir müzikleri var. Misal ben grubun atarlı taraflarını EMPEROR’ın senfonik olmayan yanlarına, daha duygulu ve melodik kısımlarını ise MÖRK GRYNING’e benzetiyorum. Hadi bakalım buyurun. Benzetiyorum aga?! Ne yapacaksınız?
İşte böyle “ortanın malı” bir havası var WODE black metalinin. Hiç öyle terörist/militan black metali değil, ama bir yandan da son derece hırpani ve paçoz olabiliyor. Bazen punk karakterini öne çıkarıp çirkefleşiyor, bazen melodiyi basıp yüreklere hitap ediyor. Üstelik de bunları çorba olmadan ve daldan dala atlamadan yapıyor. Blues gamlı soloyu da armonik SACRAMENTUM/DISSECTION karakterli melodik rifleri de sırıtmadan kullanabiliyor.
Bu sayede albümün dinlenilirlik düzeyi şaşırtıcı şekilde artıyor. IRON MAIDEN’dan MOTÖRHEAD’e farklı ilhamların minik tomurcuklarına da rastlıyoruz, 90’lar başı İsveç death metalinin EDGE OF SANITY özelindeki melodik riflerine de göz kırpıyoruz. Bu melodik anlayış ve kaostan karambolden kaçış vesilesiyle albüm dinlemesi çok rahat, akılda kalması gayet muhtemel bir şeye dönüşüyor. Bir yanda “Serpent’s Coil”in 52. saniyesinde giren türde akla kazınan melodik rifler varken diğer yanda “Sulphuric Glow”un girişi gibi bodoslama black metal olayları da kendilerini gösteriyorlar. Bu kadar çok zenginlik ve ayrıntı olunca ister istemez albüm atmosfer yaratma noktasında çok da etkileyici bir noktada durmuyor. Lakin grubun da böyle bir derdi olduğu söylenemez; “Burn in Many Mirrors” baştan sona zenginlikler sunmaya niyetlenen, black metalin ruhani tarafına çok da fazla eğilmeyen gayet keyifli bir albüm.
Keyifli deyince insan “light” bir şeyden söz edildiğini düşünebilir lakin WODE hiç de öyle alelade, kullan at tarzı bir müzik yapmıyor. Her şarkıda bambaşka şeyler bulmak, WODE’nin becerilerini takdir edecek bir dolu şeyle karşılaşmak mümkün. O yüzden albüme zaman tanımanızı ve en az 2-3 kez dinleyerek içinize işlemesine izin vermenizi öneriyorum.
Yukarıdaki kitap fotoğrafında kitabın üstüne koyduğum omur -ki gerçek bir omurdur- yıllardır çalışma masamda durur ve ara ara gözüme takılır, geçmişi hatırlarım. Görünüşe göre artık bir işlevi daha olacak; aklıma bu albümü getirip ara ara dinlememi sağlayacak.
”Omurlara takılan vidaların 3D animasyonlarını yapıyor ve bu filmleri medikal firmalara fahiş fiyatlara satıyordum.”
çok iyiymiş haha.
bu arada doktor olmadığın halde ameliyatlarda bulunman vs. aslında kanunen yasak değil mi ahmet abi? yoksa bu tıpkı yardımcı doktorların orada öğrenmesi için bulunması gibi doktor inisiyatifine mi kalmış oluyor, merak ettim.
@Rzeczom, hasta mahremiyeti ihlali olmadığı müddetçe sıkıntı yok normal şartlarda. Medikal illustratörler girebiliyor ameliyatlara. Şimdilerde pandemi nedenli kısıtlamalar var tabii ki.
Bu arada bol bol nöroşirürji operasyonu resmeden biri olarak yazı yüreğimin hassas noktalarına dokandı.
@unanimated, atlaslar konusunda bilgim yok açıkçası. Ben Maya kullanarak kemik ve alet modellemeleri yaptım, Photoshop’ta rötuşladım. Yukarıda Dysplasia resmettiğini yazmış, o cevap versin isterse.
@unanimated, Genel anatomi konusunda güzel ve yeterli anatomi kitapları, atlasları olduğu için girilecek top değil açıkçası. Tüm vücut kadavra diseksiyon(\m/)u falan zor işler. Günümüzde her iş gibi ince uzmanlıklara evrildi bu konu da. İllustrasyon da genelde ameliyat teknikleri üzerinde dönüyor, ya da daha özel sistem anatomileriyle ilgili kitaplar çıkıyor ve onlar da o kadar ünlü olmuyor haliyle. Anatomi atlaslarına ilgin veya ihtiyacın varsa Pernkopf’un atlasını öneririm. Nazi oldukları için sanırım piyasada bulunmuyor, pdf’sini aratabilirsin. Etik dilemmayı bir yana koyarsak hem görsellerin kalitesiyle hem de topografik çizimleriyle çok iyi bir atlastır.
Benim de tam tersine omurgayla ilgili kötü anılarım var. 4 yıl boyunca süren sırt ağrılarım vardı. Başta hafif olarak başlayan ağrı, son yılında ağrı kesici almazsam acıdan ağladığım bir noktaya gelmişti. Her sabah çok şiddetli bir ağrıyla uyanıyordum. Toplamda 6 ortopediste göründüm, sonuncuya kadar hiçbiri doğru teşhisi koyamamıştı. Nihayet Osteoblastoma teşhisi kondu da, tedavi olabildik. Kemik tümörü büyütüyomuşum içinde, inatla fark edemediler aq
İnceleme, “Burn In Many Mirrors” kadar güzel olmuş. Okurken nedense sebepsizce gururlandım.
08.04.2021
@narsistdestroyer, sağ olasın.
08.04.2021
@Ahmet Saraçoğlu, içerisinde dayından bahsettiğin albüm incelemeleri epey seviliyor.
http://www.pasifagresif.com/2011/05/manowar-kings-of-metal/
http://www.pasifagresif.com/2013/09/carcass-surgical-steel/
08.04.2021
@Rzeczom, Sadece dayısı ile olanlar değil, Ahmet abinin bütün kişisel kritiklerinin epey sevildiğini düşünüyorum. En azından ben çok çok seviyorum.
http://www.pasifagresif.com/2011/03/opeth-blackwater-park/
http://www.pasifagresif.com/2010/05/in-flames-whoracle/
Bu arada bu yazı da çok güzel olmuş @Ahmet Saraçoğlu, teşekkürler.
08.04.2021
@enemyofgod, sağ olasın.
Son dönemde burada okuduğum en iyi kritikti, teşekkürler.
08.04.2021
@koca, rica ederim, ben teşekkür ederim.
”Omurlara takılan vidaların 3D animasyonlarını yapıyor ve bu filmleri medikal firmalara fahiş fiyatlara satıyordum.”
çok iyiymiş haha.
bu arada doktor olmadığın halde ameliyatlarda bulunman vs. aslında kanunen yasak değil mi ahmet abi? yoksa bu tıpkı yardımcı doktorların orada öğrenmesi için bulunması gibi doktor inisiyatifine mi kalmış oluyor, merak ettim.
08.04.2021
@Rzeczom, valla dayın ortamın kralı olunca seni istediği yere sokabiliyor. Kanunen yasak da değil, bu tarz şeyler olabiliyor gerekli durumlarda.
08.04.2021
@Rzeczom, Doğumlara eşler, fotoğrafçılar falan giriyor. Onlar da operasyon. Şu dönemde olmuyordur muhtemelen ama genelde bir esneklik var belli ki.
09.04.2021
@Rzeczom, hasta mahremiyeti ihlali olmadığı müddetçe sıkıntı yok normal şartlarda. Medikal illustratörler girebiliyor ameliyatlara. Şimdilerde pandemi nedenli kısıtlamalar var tabii ki.
Bu arada bol bol nöroşirürji operasyonu resmeden biri olarak yazı yüreğimin hassas noktalarına dokandı.
Anatomi ressamlığı çok özendiğim bir şey. Çok güzel atlaslar var piyasada. Ahmet abi netter vs sobotta yapar mısın bir gün,iyi bir podcast konusu :)
09.04.2021
@unanimated, atlaslar konusunda bilgim yok açıkçası. Ben Maya kullanarak kemik ve alet modellemeleri yaptım, Photoshop’ta rötuşladım. Yukarıda Dysplasia resmettiğini yazmış, o cevap versin isterse.
09.04.2021
@unanimated, Genel anatomi konusunda güzel ve yeterli anatomi kitapları, atlasları olduğu için girilecek top değil açıkçası. Tüm vücut kadavra diseksiyon(\m/)u falan zor işler. Günümüzde her iş gibi ince uzmanlıklara evrildi bu konu da. İllustrasyon da genelde ameliyat teknikleri üzerinde dönüyor, ya da daha özel sistem anatomileriyle ilgili kitaplar çıkıyor ve onlar da o kadar ünlü olmuyor haliyle. Anatomi atlaslarına ilgin veya ihtiyacın varsa Pernkopf’un atlasını öneririm. Nazi oldukları için sanırım piyasada bulunmuyor, pdf’sini aratabilirsin. Etik dilemmayı bir yana koyarsak hem görsellerin kalitesiyle hem de topografik çizimleriyle çok iyi bir atlastır.
10.04.2021
@Dysplasia, pernkopf cidden piyasadan kaldırılmış ama harbiden sağlammış yahu. Bunca zaman tek bir yerde bile geçtiğini hatırlamıyorum hayret.
10.04.2021
@unanimated, İnfaz edilen siyasi suçlular ve bir ihtimal yahudiler üzerinde çalışmalar yapıldığı için kimsenin eli gitmiyor sanırım.
Benim de tam tersine omurgayla ilgili kötü anılarım var. 4 yıl boyunca süren sırt ağrılarım vardı. Başta hafif olarak başlayan ağrı, son yılında ağrı kesici almazsam acıdan ağladığım bir noktaya gelmişti. Her sabah çok şiddetli bir ağrıyla uyanıyordum. Toplamda 6 ortopediste göründüm, sonuncuya kadar hiçbiri doğru teşhisi koyamamıştı. Nihayet Osteoblastoma teşhisi kondu da, tedavi olabildik. Kemik tümörü büyütüyomuşum içinde, inatla fark edemediler aq
09.04.2021
@Canoir, geçmiş olsun.
09.04.2021
@Ahmet Saraçoğlu, teşeklürler abi :)
…sizde Les Légions Noires hastalığı var dese, ben hmmmm zaten anca bende olur diycem. Netice geldi, ftk.
(efsaneyi hatırlayalım: https://www.youtube.com/watch?v=_RzqPJkbvvo)
”Benzetiyorum aga?! Ne yapacaksınız?” kısmını okuduktan sonra aklıma şu sahne geldi:
https://www.youtube.com/watch?v=CXA5r1NSUkY
arkada dönsün diye açtığım albüme bak. neredeyse başyapıt derim buna ben. bayıldım.