Daha albümün yarısına gelmeden ”Bunu derhâl yazmalıyım!” deyip Ahmet Abi’ye ivedi bir e-mail gönderdiğim albümün kritiğine hoş geldiniz! Normalde incelemesini yapacağım bir albümü bitirmeden yazmaya karar vermek gibi bir durumum olmuyor. Çoğu zaman yazacaklarımı önceden kafamda belli bir düzene koyup albümü de defalarca dinleyip yazmaya karar veriyorum fakat şu an dinlemekte olduğum şeyi daha başındayken seveceğimi anlamıştım.
Şunu en baştan söyleyeyim: Albümü yazmaya karar verdikten sonra yaklaşık 15 kere dinledim ve ”Into the Storm” benim için yılın en iyilerinden birisi oldu. Son 4 aydır black ve death metal ile zehirlenen ciğerlerime taze hava pompalayan, beni daldan dala uçuran grup, geçtiğimiz yıl Bütcher’ın “666 Goats Carry My Chariot” ile yaptığının aynısını yapıyor desem iddialı olmam çünkü gerçekten uzun zamandır gitarların ve davulların bu kadar kanlı canlı, cesur ve açık bir ifade stiliyle çalındığı bir albüm dinlememiştim. Baştan sona bütün şarkıların soloları o kadar güzel yazılmış ki dinlerken arada ayağa kalkıp air guitar ile eşlik etmek istedim.
Geçen hafta yayınlanan “Defenders of the Faith” kritiği ile gaza gelip birkaç yeni heavy metal şarkısı bulup dinlesem de söz konusu şarkılar old-school metalin bazen eskide kalması gerektiğini düşünmeme sebep oldu. Fakat şu an yeniden görüyorum ki aşkla ve şevkle yapılan bir şarkı veya bir albüm dinleyenini zamandan ve mekândan soyutlayabiliyor. Albümle aynı isimli parçadaki o bitmeyen solo atışmaları ve rif geçişleri o kadar muhteşem ki şarkının Japonca yazıldığını sözlerine bakınca fark ettim ve dinlediğim müziğin beni kendisinden dahi soyutladığını gördüm.
Albümün özellikle vokal anlamında benzeri çalışmalarla kıyaslandığında çok farklı bir duruş sergilediğini belirtmek isterim. Japoncanın kendine has aksan özellikleri şarkılara fazlasıyla etki etmiş bu da ister istemez albümü iyi ya da kötü (benim için çok iyi) sıra dışı hale getirmiş. İlk dinleyişim de vokalistin acemi olduğunu düşünürken şu an bu halinin çok özgün ve güzel olduğuna kanaat getirdim. Akılda kalıcılık anlamında hiç bir parça da bir problem yok. Power/Speed metalin bu konuda çok üst bir seviyede olduğunu düşünürsek Japon aksanlı Speed metalin de bu işi bileğinin hakkıyla verdiğini söyleyebilirim.
Teknik ve melodik anlamda enstrümancılar albümdeki her notayı ve her vuruşu farkındalık ile yaratmışlar. Kimi yerlerde karşınıza çıkan ve Iron Maiden kılığında üzerinize gelen çift gitar hareketleri ve başarılı şarkı geçişleri dinleme deneyimini bir üst noktaya taşıyor. Özellikle “Into the Storm” parçasındaki karşılıklı gitar atışmaları mükemmele yakın bir düzeyde gerçekleşiyor. “Running Alone”un 3.07 de başlayıp 4:50′de biten devasa ve aynı devasalıktaki muhteşem solosu olaya son noktayı koyuyor.
Significant Point, bizlere sadece speed metal’in gazını vadetmekle kalmayıp, eskiden kutu televizyonlarda izlediğimiz Japon çizgi filmleri bile hatırlatan verse-nakarat kısımlarıyla da çok eşsiz anlar yaşatıyor. Grup özellikle bu konuda daha önce İskandinavların da yapmış olduğu gibi genel metal konseptini kırarak olayı folk metale bağlıyor, adeta dallandırıp budaklandırıyor.
Sonuç itibariyle Significant Point bizlere belki bir başyapıt sunmuyor. Fakat vadettikleri enerjinin yanında bir takım farklılıklar da getiriyor. Misal gruba misafir olarak katılan vokalistin sanki bir ejderhanın üzerinde savaşa gidiyormuş gibi performans sergilemesi benim çok hoşuma gitti. Japonların müzikleriyle veya filmleriyle tanışık değilim ama uzak doğuya ait olduğu belli olan bu elementlerin beni etkilediğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Kadro George Itoh: Vokal
Gou Takeuchi: Gitar
Kazuki Kuwagaki: Gitar
Kazuhiro Watanabe: Bas
Itormentor: Davul
Şarkılar 1. Attacker
2. Heavy Attack
3. You've Got the Power
4. Riders Under the Sun
5. Night of the Axe
6. Run for Your Life
7. Into the Storm
8. Deathrider
9. Danger Zone
10. Running Alone
Bira ve ot kokusu aldım. Heavy metale ve gitar sololarına olan ilan-ı aşklarını ortaya koymuşlar. Güzel de olmuş. Gerçekten de Heavy Metal her şeye rağmen tasayı, derdi siktir eden insanın müziğidir. Bu felsefeyi ve ruhu bu albümde hissedebilirsiniz.
@Erhan, albüme dair her ayrıntı adeta uçuyor, kaçıyor. Bütün enstrümanlar birbiriyle saç baş kavga ediyor. Into the Storm’un çifter çifter sallanan soloları esnasında birisi kafama balta sapladı amk.
Tam Riot tarzı. Sololar havada uçuşuyor, coşkudan başka bir şey yok. Muhteşem müzik. Teşekkürler.
Bira ve ot kokusu aldım. Heavy metale ve gitar sololarına olan ilan-ı aşklarını ortaya koymuşlar. Güzel de olmuş. Gerçekten de Heavy Metal her şeye rağmen tasayı, derdi siktir eden insanın müziğidir. Bu felsefeyi ve ruhu bu albümde hissedebilirsiniz.
Tam Attack of titan soundtracki olmalık şarkılar. Sıkı iş.
Bu albüm harbi manyak bir şey ya.
26.05.2021
@Erhan, albüme dair her ayrıntı adeta uçuyor, kaçıyor. Bütün enstrümanlar birbiriyle saç baş kavga ediyor. Into the Storm’un çifter çifter sallanan soloları esnasında birisi kafama balta sapladı amk.