Hayatım boyunca gittiğim her farklı ülkede; uçaktan inip otele yerleştikten sonra, en yakındaki masaj salonlarına bakarım. Neden mi? Çünkü TÜRK ERKEĞİ olmak bunu gerektirir. Yurtdışı seyahati demek, kumar ve sikiş demektir. Aksini iddia eden adam ya vatan hainidir ya da dış güçlerle iş tutuyordur.
Hangi ülke olursa olsun bu masaj salonlarında, atmosferik ve etkili müzikler çalınır. Bu müzikler mutlu sondaki büyük rahatlamaya etki ediyor mu pek emin değilim. Bir de müziksiz denemek lazım aslında. Fakat farklı bir alternatif evrende, metalcilere özel mutlu sonlu masaj salonu olur ise, o salonda vazgeçilmez gruplarından biri “Humanity’s Last Breath” olurdu bence.
Dinlediğim ve hayranlık duyduğum şeylerin büyük bölümü “old school” kökenli işler olsa da, asla “new school” tarzındaki yenilikçi işlere yeteri kadar ekstrem olmaları şartıyla karşı olmadım, sırtımı dönmedim. Tam aksine her zaman kulak kabarttım ve olumlu/olumsuz yorumlarımla destek verdim. Çünkü ekstrem müzik sahnesinin daha çok insana hitap ederek sürekli büyümesinin ve gelişmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Çünkü insanların buna ihtiyaçları var ama bunun farkına keşfettikten sonra varıyorlar.
2010’lara girerken bir “Djent” furyası çıkmıştı ve ben bunu çok yakından takip ettim. En başlarda djent bir gitar tonu olarak tanımlandı. Daha sonrasında “progresif metal”in bir alt türü olarak anılmaya başlandı. Derken “Deftones”, “Whitechapel” ve “Haken” başta olmak üzere birçok farklı türden müzik grubu bu gitar tonunu kullanarak iyice popi ettiler, daha da geniş kitlelere yaydılar.
O yıllarda “Textures”, “Periphery”, “Uneven Structure”, “Hacride”, “Volumes” ve “Vildhjarta” gibi grupları epey severek dinledim ama zamanla gitar tonuna yaslanarak verdikleri kolpa ekstremlikten çabuk sıkıldım, takip etmeyi bıraktım. Şu an hala takip ettiğim ve “fanıyım” diyebileceğim iki adet “Djent” grubu var; onlardan biri “Hactivist”, diğeri ise “DVSR”.
Şimdi bunlardan bahsedince bir “Djent” grubunun albümünü inceleyeceğimi düşünebilirsiniz ama “Humanity’s Last Breath”, “slamming brutal death metal/deathcore” grubu. Yaptıkları müzikte 2010 başlarındaki “Djent” gitar tonunu kullanıyorlar, yer yer “black metal”e uzanıyorlar, atmosferik karanlık işlere dahi dalıyorlar. Kesinlikle kafasını yakalaması zor bir grup ama 12 Şubat’ta “Unique Leader” etiketi ile çıkan albümleri “Välde” son derece kaliteli bir iş.
“Unique Leader” etiketine neden vurgu yaptığıma gelirsek, Pasifagresif’in 2020 listelerinde benim önerimle “Yılın Plak Şirketi” kategorisi açmıştık ama nedense hiç ilgi görmedi. Orada ben yılın plak şirketi olarak oyumu “Unique Leader”dan yana kullanmıştım. “Deeds of Flesh”in esas adamı ve “Unique Leader” kurucusu “Erik Lindmark”ın ruhu şad olsun. Bu şirketten çıkan her grup belirli bir kaliteye sahip, türün takipçilerini asla hayal kırıklığına uğratmayan işler. Kısacası “Unique Leader” demek, kalite demek.
“Välde” kimlere hitap eder? Bu soruya cevap vererek devam edelim. Girişte de bahsettiğim gibi, albümde klasik sekiz telli düşük tonlamış “DJent” soundu kullanılıyor. Her ne kadar “old school” kafada bir adam olsam da, bu sound beni her zaman yakalıyor ve “hayır” diyemiyorum. Bu kulak parçalayan sert gitar tonlarını seviyorsanız albümün kafasını yakalamanız daha kolay olabilir.
Albümün seyri genel olarak “gitarların şovu” tarzında ilerliyor. Aralarda “black metal” taramaları ve karanlık atmosfer veren bolca değişikli kısım mevcut. Unutmadan söyleyeyim, grubun iki gitaristi de aynı zamanda efsanevi “Djent” grubu “Vildhjarta”da çaldığı için, bu gruba da hâkim olan dinleyiciler aradaki benzerlikleri kolaylıkla yakalayacaktır. Gitarlarda çok ciddi bir ustalık var. Hatta bu ustalıktan mahrum kalmayasınız diye “Ben böyle böğürtü çekemem.” Diyen çokokrem çocukları için, albümün enstrümantal versiyonu bile var. Aha bakın burada.
Albümün diğer bir artısı ise bütünlük. İlk saniyesinden son saniyesine kadar albüm mod değiştirmeden, aynı atmosferle ve aynı güçle devam ediyor. Sadece yer yer tempo farklılıkları var. Önce tekme tokat dalıp; sonrasında daha düşük tempo ile yumuşatarak, tekrar ağız/burun girercesine albüm sık sık tempo değiştiriyor. Bu değişim albümün akılda kalıcılığını son derece yukarı taşıyor.
Sonuca gelirsek, bence bugüne kadar “Djent” tonunu ve anlayışını kullanan; en kaliteli ve en sert albümlerden birinin “Välde” olduğunu söyleyebilirim. Tam anlamıyla bir hayvanlık, insafsızlık ve şerefsizlik söz konusu. Sertliğini kaldırabilen her bünye, albümün müzikal kalitesinden dibine kadar keyif alacaktır. “Garantisi benden, haz alması sizden.” diyerek tam bir esnaf bitirişi yapıyorum. Yine bekleriz.
@Ahmet Saraçoğlu, Evet tam olarak bu kapaklarin her biri kafamda canlandi. Sanki 2019′da cikan bir brutal metal albumu incelenmis gibi girdim kritige. Ustat saglam ciziyormus hakikaten.
kaliteli kritik için teşekkürler @ismail vilehand , her kritiğinde ufkumuzu genişletmeye devam ediyorsun.
hatta kritik içindeki referansların kritiğin kendisinden bile daha lezzetli olabiliyor. uyarmadı deme
Son şarkıları doğru beste kalitesi biraz düşüyor ve 52 dakika bir deathcore albümü için biraz uzun yada bu albüm için öyle hissettim onun haricinde gayet başarılı bir albüm.
Kritikte de bahsedilmiş yer yer kullanılan bazı black metal kalıplarını çok güzel yedirmişler bu müziğe ve albümün oluşturmaya çalıştığı atmosferi başarılı bir şekilde destekliyor. Aklıma gelen ilk örnek Dehumanize’da 4.17′de giren gitarlar.
Gitaristlerin Vildhjarta’nın gitaristleri olduğunu bilmiyordum güzel bilgi valla. Vildhjarta’dan albüm beklerken başka bi grupla çıkarmış adamlar :D olsun hiç yoktan iyidir.
Ulan metal-archives acaba HLB’nin nesini beğenmedin de bana 10 dakika kadro madro arattırdın acaba.
08.03.2021
@Ahmet Saraçoğlu, grubu ilk kez dinlemeye başladığımda metal archives içerisinde yer almamasına hiç bir anlam verememiştim.
basbayağı metal işte.
Album kapagi cok tanidik ama bulamadim :(
Hatta bu ustalıktan mahrum kalmayasınız diye “Ben böyle böğürtü çekemem.” Diyen çokokrem çocukları için, albümün enstrümantal versiyonu bile var.
Kritigin su kisminda kahkahayi bastim ahahahaha
08.03.2021
@tahsin,
bana biraz zero order phase’i hatırlattı ama bilemedim.
o da pek benzemiyormuş zaten.
08.03.2021
@bardetto, Ahmet abinin de dedidigi gibi cizim sekli ve kullanilan renk paleti, diger gormus oldugum albumleri canlandirdi.
08.03.2021
@tahsin, False-Portent ile Verheerer-Monolith karışımı bir şey kapak. Ben de renk tonları yüzünden bir afalladım ilk gördüğümde.
08.03.2021
@tahsin, Monolith of Inhumanity olabilir mi?
08.03.2021
@Erhan Yiğit, Yok o albumu unutmak, cikartamamak mumkun degil :)
08.03.2021
@tahsin, büyük ihtimalle Mariusz Lewandowski’nin çizdiği kapaklardan biridir. Hep benzer renk paleti kullanıyor.
https://www.metal-archives.com/artists/Mariusz_Lewandowski/720391
08.03.2021
@Ahmet Saraçoğlu, Evet tam olarak bu kapaklarin her biri kafamda canlandi. Sanki 2019′da cikan bir brutal metal albumu incelenmis gibi girdim kritige. Ustat saglam ciziyormus hakikaten.
08.03.2021
@tahsin, Bu kapak da benziyor HLB’nin kapağına. Aynı kişi çizdiğinden aynı renk tonlarını kullanıyor. Belki bu kapağı görüp benzetmiş olabilirsin.
http://www.pasifagresif.com/2020/09/xenobiotic-mordrake/
11.03.2021
@tahsin, http://www.pasifagresif.com/2010/02/in-mourning-monolith/
Olabilir belki.
kaliteli kritik için teşekkürler @ismail vilehand , her kritiğinde ufkumuzu genişletmeye devam ediyorsun.
hatta kritik içindeki referansların kritiğin kendisinden bile daha lezzetli olabiliyor. uyarmadı deme
Son şarkıları doğru beste kalitesi biraz düşüyor ve 52 dakika bir deathcore albümü için biraz uzun yada bu albüm için öyle hissettim onun haricinde gayet başarılı bir albüm.
Kritikte de bahsedilmiş yer yer kullanılan bazı black metal kalıplarını çok güzel yedirmişler bu müziğe ve albümün oluşturmaya çalıştığı atmosferi başarılı bir şekilde destekliyor. Aklıma gelen ilk örnek Dehumanize’da 4.17′de giren gitarlar.
Gitaristlerin Vildhjarta’nın gitaristleri olduğunu bilmiyordum güzel bilgi valla. Vildhjarta’dan albüm beklerken başka bi grupla çıkarmış adamlar :D olsun hiç yoktan iyidir.
Harika albüm, harika kritik. İsmail vilehand’ın garanti ettiği şeyleri gözüm kapalı dinliyorum
Çok ilginç albüm. Hiç beklememiştim böyle bir şey. Earthless ve Spectre aşırı iyi