New Orleans, Louisiana eyaletinin en büyük şehri. Yaklaşık 500 binlik bir nüfusa sahip. Bu şehrin adını duyduğumuzda boncuklu kolye karşılığında avuçlanan tombul memişlerden dolayı aklımıza en başta “Mardi Gras” festivali geliyor elbette.
“Mardi Gras” az önce de bahsettiğim gibi bolca meme göstermeli, alkolün sular gibi aktığı, korunmasız seksin tavan yaptığı, dünyanın en eğlenceli ve en gidilesi festivallerin biri. Her sene “New Orleans” sınırlarında bunun gibi irili ufaklı 130’dan fazla festival organize ediliyor(du). Bunun sebebi “New Orleans”ın tam müzik merkezi olması. “Jazz” ve “Blues” başta olmak üzere, tam bir müzik şehri burası. Dışarıdan bakıldığında çok neşeli bir panayır alanı gibi gözüken bu şehir, aslında bambaşka bir yer.
“Is New Orleans a dangeous city?“, “Is New Orleans dangerous for tourists?”, “Is New Orleans safe for a women?” Google’da şehir hakkında en çok aratılan sorulardan bazıları. Tıpkı ülkemizde olduğu gibi, gözüken lüks eğlencelerin perde arkası çok başka. Cebi dolgun kodaman turistler gidince, şehir yine asıl sahiplerine kalıyor. Alkolikler, uyuşturucu bağımlıları, sapıklar, tecavüzcüler, işsizler, evsizler, hırsızlar, gaspçılar, fahişeler, geçinmek için götünü siktiren transseksüeller, başka ülkelerden gelen göçmenler ve daha sayamadığım birçok hayatta kalmaya çalışan insanlar sokakların acı gerçeklerini temsil ediyorlar. Kısacası: “New Orleans = “İstanbul”.
Sludge Metal efsanesi “Crowbar”ın esas adamı “Kirk Windstein”in yıllar önce okuduğum bir röportajında “Bu şarkılar nasıl yazılıyor?” sorusuna, geceleri “New Orleans” sokaklarında dolaşıp; Alkoliklerin, evsizlerin, fahişelerin ve uyuşturucu bağımlılarının hikâyelerini dinlediğini, onlarla oturup bira ve köpek öldüren şarap içtiğini söylemişti. Bu yörenin Sludge/Doom Metalini daha iyi hiçbir şey tanımlayamaz bence.
Metal müzikteki “melankoli” kavramı konusunda yıllardır yüzlerce kişi ile tartışmaya girmişimdir. İşsizlik maaşı yaklaşık 450-500 euro olan, en az üç ayrı kilitli çelik kapısı olmadan rahatça yatıp uyuyan, bisikletle işe giden Avrupalı adamların acıdan ve kederden bahsetmesi bence dünyanın en kolpa işlerinden biri. Çok net götleri kaşınıyor. Gelin “Çinçin”de, “Hacıhüsrev”de, “Bağcılar”da, “Kiremithane”de, “Hürriyet”de yaşayın da görün acı hayatı.
Öncelikle sitede Eyehategod” ile alakalı pek bir bilgi bulunmadığı için gruptan bahsederek devam edelim. “Eyehategod” 1988 yılında “New Orleans”da kurulan leş ötesi bir Sludge/Doom metal grubu. Hatta hem yöresel, hem de global olarak türün ilk grubu desek yeridir. Ancak grubun vokalisti “Mike IX Williams” “Sludge Metal” kavramından hiç sevmediğini hatta diğer “Sludge Metal” olarak etiketlenen gruplarından pek hoşlanmadığını/dinlemediğini söylüyor. Kendisine göre “Eyehategod” tanımı aynen şu şekilde : “John Lee Hooker playing with Black Flag on a broken amplifier.”
Grup hakkında; “Black Sabbath’ın kötü yola düşmüş hali.”, “Post-apokaliptik bir paralel evrende Black Sabbath.” gibi benzetmeler de bulunmakta. Ben bu benzetmelere kısmen katılıyorum diyebilirim. Her şeyin başlangıcını “Black Sabbath” olarak görenlerin de neden böyle söylendiğine, guruba az bir vakit ayırdıktan sonra çok rahat katılacaklarını düşünüyorum. Çünkü “Black Sabbath” kariyerine başladığında İngiltere’nin en lanet şehirlerinden biri olan “Birmingham”ın o hali de “New Orleans”dan pek farklı değildi.
“A History of Nomadic Behavior” grubun 33 yıllık tarihindeki 6. full-lenght stüdyo albümü. Bu 33 senede çıkarttığı her materyali en üst seviye olan grubun icraatlarını hem kendi türü içerisinde hem de kendi diskografisi içinde kıyaslamak gerçekten çok zor olduğun için ben biraz kolaya kaçacağım. “A History of Nomadic Behavior” son yıllarda çıkmış en iyi Sludge/Doom metal albümlerinden biri.
2014 çıkışlı self-titled “Eyehategod” albümlerinden daha iyi olmasa da, “A History of Nomadic Behavior” tek kelime ile tür adına “muazzam” bir albüm. “Acid Bath” efsanesinin devrenden çıkmasını, “Crowbar”ın sessizliğini düşünürsek türündeki alternatifsizlik yüzünden kolaya kaçmadan, harika bir dönüş yapmışlar. Doom/Sludge Metal türünün krallarına her türlü yakışan, besteler ve prodüksiyon konusunda kusursuz emek içeren, harika bir iş. Sound olarak ne çok tertemiz kristal gibi kulakta parlayan, ne de aşırı leş olup besteleri kerhane düşüren bir olay söz konusu. Tam olarak “Eyehategod” kalitesine ve sound’una uygun şekilde mutfak işleri halledilmiş.
Sonuç olarak, kapıda güvenliği olan sitede büyümüş veya okula servisle gitmiş şahıslar bu albümü dinlemesin. Çünkü bu albüm, bir paket sigara için cinayete kurban gitme ihtimalini göze alan veya krize girince tek dal sigara için cinayet işleme ihtimali olan adamların müziği. Alkolikler, madde bağımlıları ve günde en az iki paket sigara içenler keza başımızın tacıdır. Bu albüm tamamen sizler için.
Kadro Mike Williams: Vokal
Jimmy Bower: Gitar
Gary Mader: Bas
Aaron Hill: Davul
Şarkılar 1. Built Beneath the Lies
2. The Outer Banks
3. Fake What's Yours
4. Three Black Eyes
5. Current Situation
6. High Risk Trigger
7. Anemic Robotic
8. The Day Felt Wrong
9. The Trial of Johnny Cancer
10. Smoker's Piece
11. Circle of Nerves
12. Every Thing, Every Day
Yazıya bayıldım ya. Özellikle “Kiremithane”de, “Hürriyet”de yaşayın da görün acı hayatı kısmına. Geçenlerde yaşadığım bir olayı anlatacağım bu vesileyle. Hava kararmak üzereyken pek tekin olmayan bir yerde bankta oturuyordum, kulağımda kulaklık elimde sigara müzik dinliyordum. Baktım bir eleman el kol hareketi yapıyor kendini farketmem için. Selamın aleykum dedi ama o ne diyiş öyle, kafa 10 numara elinde özensiz sarıldığı çok belli bi tütün içine çekerken sesler çıkıyor, leş gibi alkol kokuyor. Sürekli benden sana zarar gelmez gardaş diyor, kendide farkında tekin bi tip olmadığının. Yanıma oturdu nerelisin dedim? Hürriyet dedi. Sonra yine benden sana zarar gelmez gardaş dedi. Senden bi ricam var dedi, benden Gazapizm diye bir rapçinin bir şarkısını açmamı istedi, biraz isteksiz olsamda bir kaç kez ısrar edince kırmadım. Açtım 10 saniyede 1 sürekli sağolasın gardaş diyor moda girmiş şekilde, kafasıyla ritim tutuyor. Henüz şarkı bitmeden son sağolasın gardaşını da diyip çekip gitti.
İsmail vilehand kritiklerine bayılıyorum ya, çok samimi geliyor.Bukowski okudu mu bilmiyorum ama okuduysa iyi özümsemiş.Okumadıysa da okursa çok sever diye düşünüyorum :)
Ayrıca abi her kritiğinde oradan buradan avrupanın,amerika kıtasının bazen nadide bazen de leş yerlerinden gayet hakimmişsin gibi olaylar,hikayeler, bilgiler paylaşıyorsun.Avrupayı, amerika kıtasındaki spesifik ülkeleri vs gerçekten de o denli içli dışlı olacak nitelikte gezdin mi veya okuduklarından çıkan birer sonuç mu tüm bu bilgiler?
Sevgiler…
@agrypnie, Bukowski denince aklıma direkt Entel Feridun geliyor. Bukowski severleri karşıma almak istemem ama ülkede Bukowski okuyup ”sanat” diye dolaşan tayfanın birebir karşılığı. Bazen bazı şeylerden kitlesi yüzünden soğuyorum.
@agrypnie, Bukowski en sevdiğim yazarlardan biridir. 16 yaşından beri burboncuyumdur ama üniversite yıllarında Cutty Sark içerek okudum kitaplarını. Benim için çok değerli bir yazar kendisi.
Seyahat olarak ise Doğu Avrupa ve Balkanlar ötesine hiç gitmedim. Sebebi malum. İnsan ırkının güzellikleri diyelim ayıp olmasın.
@ismail vilehand, o zaman en sevdiğin filmlerden biri de Barfly’dır muhtemelen. Sadece Bukowski’nin bi nevi kendi hikayesini yazmasından ötürü değil, Mickey Rourke’un da acayip oynadığı, 4-5 kez izlediğim nadir filmlerden.
@deadhouse, tamamdır bakiyim buna da. Sinefil olmadığım için sinemada beğeni eşiğim çok yüksek değil belki ondan çok seviyorumdur Barfly’ı. Bunu da izleyince kıyas yaparım.
@Berca B., aynen. Barfly en sevdiğim filmler arasında. Keza diğer bütün erken dönem Mickey Rourke filmlerinin hastasıyım. Özellikle “Angel Heart” bana göre gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri.
yazı guzel ama muzık cıdden overrated. o kadar da hype aldı haberı cıkınca bekledım ben de bı sey cıkacak dıye. ama bence fıs bır muzık. dıger taaraftan ben de cıncın benzerı bır mahallede buyudum bahsedılen amerıkan sehrı bu muzık gıbıyse hemen gıdeyım cokeyım bı mekana.
sitenin en kafa adamı ismail e kritik için teşekkeürler
bu gruba hakim arkadaşlar;
bu grubun en iyi albümü hangisidir?
metallumda dopesick ve eyehategod albümleri en yüksek puanı almış,Medicine Noose şarkılarını rastgele dinleyip sevmiştim bu grubu,o şarkının olduğu eyehategod albümünü mü dinleyeyim,tavsiyelerinizi bekliyorum
Yazıya bayıldım ya. Özellikle “Kiremithane”de, “Hürriyet”de yaşayın da görün acı hayatı kısmına. Geçenlerde yaşadığım bir olayı anlatacağım bu vesileyle. Hava kararmak üzereyken pek tekin olmayan bir yerde bankta oturuyordum, kulağımda kulaklık elimde sigara müzik dinliyordum. Baktım bir eleman el kol hareketi yapıyor kendini farketmem için. Selamın aleykum dedi ama o ne diyiş öyle, kafa 10 numara elinde özensiz sarıldığı çok belli bi tütün içine çekerken sesler çıkıyor, leş gibi alkol kokuyor. Sürekli benden sana zarar gelmez gardaş diyor, kendide farkında tekin bi tip olmadığının. Yanıma oturdu nerelisin dedim? Hürriyet dedi. Sonra yine benden sana zarar gelmez gardaş dedi. Senden bi ricam var dedi, benden Gazapizm diye bir rapçinin bir şarkısını açmamı istedi, biraz isteksiz olsamda bir kaç kez ısrar edince kırmadım. Açtım 10 saniyede 1 sürekli sağolasın gardaş diyor moda girmiş şekilde, kafasıyla ritim tutuyor. Henüz şarkı bitmeden son sağolasın gardaşını da diyip çekip gitti.
Müzik hakkında yorum yapamayacağım ama albüm kapağı şu an için senenin en iyisi.
İsmail vilehand kritiklerine bayılıyorum ya, çok samimi geliyor.Bukowski okudu mu bilmiyorum ama okuduysa iyi özümsemiş.Okumadıysa da okursa çok sever diye düşünüyorum :)
Ayrıca abi her kritiğinde oradan buradan avrupanın,amerika kıtasının bazen nadide bazen de leş yerlerinden gayet hakimmişsin gibi olaylar,hikayeler, bilgiler paylaşıyorsun.Avrupayı, amerika kıtasındaki spesifik ülkeleri vs gerçekten de o denli içli dışlı olacak nitelikte gezdin mi veya okuduklarından çıkan birer sonuç mu tüm bu bilgiler?
Sevgiler…
21.03.2021
@agrypnie, Bukowski denince aklıma direkt Entel Feridun geliyor. Bukowski severleri karşıma almak istemem ama ülkede Bukowski okuyup ”sanat” diye dolaşan tayfanın birebir karşılığı. Bazen bazı şeylerden kitlesi yüzünden soğuyorum.
22.03.2021
@Yiğit, Kesinlikle öyle. Bukowski sevenlerin çoğu sanat özentisi olmaktan öteye gitmiyor.
22.03.2021
@agrypnie, Bukowski en sevdiğim yazarlardan biridir. 16 yaşından beri burboncuyumdur ama üniversite yıllarında Cutty Sark içerek okudum kitaplarını. Benim için çok değerli bir yazar kendisi.
Seyahat olarak ise Doğu Avrupa ve Balkanlar ötesine hiç gitmedim. Sebebi malum. İnsan ırkının güzellikleri diyelim ayıp olmasın.
22.03.2021
@ismail vilehand, o zaman en sevdiğin filmlerden biri de Barfly’dır muhtemelen. Sadece Bukowski’nin bi nevi kendi hikayesini yazmasından ötürü değil, Mickey Rourke’un da acayip oynadığı, 4-5 kez izlediğim nadir filmlerden.
22.03.2021
@Berca B., Şu da iyidir. Bukowski meraklılarına tavsiyedir. Bence Barfly filmine göre daha sahici bir anlatımı var.
https://m.imdb.com/title/tt0086410/
22.03.2021
@deadhouse, tamamdır bakiyim buna da. Sinefil olmadığım için sinemada beğeni eşiğim çok yüksek değil belki ondan çok seviyorumdur Barfly’ı. Bunu da izleyince kıyas yaparım.
25.03.2021
@deadhouse, benim de bu filmin varlığından haberim yoktu. Bulabilirsem kesin izlerim.
25.03.2021
@Berca B., aynen. Barfly en sevdiğim filmler arasında. Keza diğer bütün erken dönem Mickey Rourke filmlerinin hastasıyım. Özellikle “Angel Heart” bana göre gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri.
Tek kelimeyle muhteşem bir kritik.
yazı guzel ama muzık cıdden overrated. o kadar da hype aldı haberı cıkınca bekledım ben de bı sey cıkacak dıye. ama bence fıs bır muzık. dıger taaraftan ben de cıncın benzerı bır mahallede buyudum bahsedılen amerıkan sehrı bu muzık gıbıyse hemen gıdeyım cokeyım bı mekana.
26.03.2021
@necrobutcher, ben de pek ısınamadım. Ya çokokrem çocuğuyum ya da albüm bahsedildiği kadar güzel değil.
Eh işte
(Sent from my iPhone, from Kavalalı Murat Paşa Yalısı, Bebek)
Okula servisle gidiyordum çünkü çok uzaktı. Ben dinleyebilir miyim albümü?
26.03.2021
@dreadfulfate, bence sen çok yanlış anlamışsın mesajı.
27.03.2021
@owlbos, hayır yanlış anlamadım. dalga geçiyorum.
sitenin en kafa adamı ismail e kritik için teşekkeürler
bu gruba hakim arkadaşlar;
bu grubun en iyi albümü hangisidir?
metallumda dopesick ve eyehategod albümleri en yüksek puanı almış,Medicine Noose şarkılarını rastgele dinleyip sevmiştim bu grubu,o şarkının olduğu eyehategod albümünü mü dinleyeyim,tavsiyelerinizi bekliyorum
28.03.2021
@TAAKE, Take as Needed for Pain grubunun en kült albümüdür.
pudra şekeri çekenlerin müziği
Şu dünyada hiç dinlenmemesi gereken gruplardan biri. Hiç gerek yok cidden.
01.09.2023
@ismail vilehand, Derken üç posta daha dinledim.
Daha çok eyehategod kritiği lazım…