Yaklaşık 25 saniye süren kapsamlı araştırmalara göre Yeni Zelanda’nın 20-45 yaş arası nüfusu yaklaşık olarak 1.380.000 kişiye tekabül ediyormuş. Toplam nüfusu 4.900.000 civarı olan bu yeşil çayırlar, pofuduk koyunlar ve Hobbit’ler ülkesinde metal yapabilecek kitleyi 20-45 arasında düşünürsek ve metal grubunda çalanların %99 erkek olduğunu varsayıp nüfusu ikiye bölersek, metal-archives’da verilen grup sayısına (454) göre ülkede 20-45 yaş aralığındaki her 1.519 erkekten biri metal grubunda çalıyor. Bu gayet yüksek bir sayı.
Dolayısıyla Yeni Zelanda gibi bir ada ülkesinden çıkan ULCERATE, DIOCLETIAN, BARSHASKETH, ORGANECTOMY, HERESIARCH gibi kendi türlerinde hatırı sayılır isimlere şaşmamak gerek. Bugün yine Yeni Zelanda’dan, yine kendi türü çerçevesinde çılgın atan bir grupla birlikteyiz. Ekim 2020’de çıkan ikinci albümü “Black Majik Terror”la bizleri selamlayan speed metal grubu STÄLKER, gerçekten de speed metalin tanımı gibi bir müzik yapıyor.
Geçtiğimiz günkü POUNDER yazısının başlarında, sık sık karşılıklı grup önerilerinde bulunduğumuzu söylediğim sevgili Kaan Ünal sayesinde haberdar olduğum STÄLKER’ı, kendilerinden haberdar olduğumdan bu yana mütemadiyen dinlemekteyim. Zaman zaman metal muhabbetlerinde thrash metal, speed metal, heavy metalin iç içe geçtiği durumlar olur ve son derece baskın türler olan thrash metal ve heavy metal genelde parsayı toplar, speed metale fazla söz hakkı bırakmaz. Oysaki pek çok dinleyicinin thrash metal olarak düşündüğü birtakım gruplar aslında düpedüz speed metal yapmaktadır.
STÄLKER bu noktada uzun zamandır gördüğüm en net duruşu sergiliyor ve başka hiçbir türle bir arada anılmayacak şekilde, net, mutlak, tavizsiz bir speed metal yapıyor. Thrash ve speed metali ayırma konusunda sıkıntı yaşayan birileri varsa, aha işte speed metal budur; STÄLKER’ın yaptığıdır. Adamlar imajlarından kapaklarına, albüm ve şarkı isimlerinden müziklerine dâhil ettikleri en ince detaya kadar saf bir speed metal şöleni sunuyorlar ve türün hakkını sonuna kadar veren bir albüme imza atıyorlar.
STÄLKER’ı dinlerken seksenlerin tozlu ama capcanlı kokusunu solumak her anlamda mümkün. Adamlar olayın özüne her şekilde sadık kalıyorlar. Lakin yaşları da düşünüldüğünde, STÄLKER’ın retro bir kimliği olduğunu söyleyemeyiz. STÄLKER seksenlerde patlamış ve metale şekil vermiş bir türü günümüzde icra ediyor ve sizi eskilere götürmeye çalışmadan, zaten o zamana aitmiş gibi müzik yapıyorlar. Şarkıları dinlerken çiğ çığlıklar eşliğinde thrash metalin proto hâllerini anımsatan şeyler de duyuyoruz, damarlarında kafein/steroid kokteyli dolaşan bir MOTÖRHEAD’in panik içinde sağa sola koşturmasına da tanık oluyoruz. STÄLKER ne yapıyor ediyor, speed metale dair güzel olan ne varsa zehir gibi üzerimize tükürüyor.
“Black Majik Terror”da sunulan şey öylesine özüne sadık, otantik ve gerçekçi ki albüme dair eleştirecek bir şey bulmakta zorlanıyorum. Yaptıkları müziğin temeli savrukluk, çiğlik, yer yer leşlik, hırpanilik içerdiğinden “şu da şöyle olsaymış” demeden albümle birlikte tangır tungur yuvarlanıyorsunuz. 29 dakikalık gaye makul bir süresi olan albüm, bu süre boyunca sizi dört yana korku salan tekinsiz bir motosiklete oturtuyor ve korkunç bir zemin üzerinde son sürat gitmeye zorluyor. Giderken arada motosikletten düşecekmiş gibi hissediyor, bir tümsekten sekip tekrar yere konuyorsunuz ve tüm albüm bu panik havası içerisinde ilerleyip sona ediyor. STÄLKER’ın sunduğu bu can pazarı öylesine bütünlüklü ve başından sonuna tutarlı ki, dinlerken başka bir şeye odaklanmak, albüme dair derin tahliller yapmak mümkün olmuyor. STÄLKER odaya giriyor, tekme tokat dalıyor ve çıkıyor.
Keşke geçen sene keşfetseymişim dedim “Black Majik Terror”ı seksenler gibi olmak yerine direkt seksenlere ait gibi duran bir speed metal mahalle kavgasına girmeye hazır olan herkese düşünmeden öneririm. Yenilik menilik yok, dokunanı yakan saf metal ateşi var.
Şarkılar 1. Of Steel and Fire
2. Black Majik Terror
3. Sentenced to Death
4. Stalker
5. Holocene's End
6. Demolition
7. The Cross
8. Iron Genocide
9. Intruder