Bu haftanın karı-koca grupları köşesinde Ahmet Saraçoğlu ve Güzide Arslaner’in iddaa baronluklarından vazgeçtikten sonra tamamen can sıkıntısından oluşturdukları, hüznü en gerçekçi merceklerden geçirerek bizlere yansıttıkları Fool’s Gh-… Şaka şaka öyle bir şey yok. Onlar hâlâ kupon dolduruyorlar. Ben de burada size bilmediğiniz etmediğiniz grupları yazarak amme hizmeti sunmaya devam ediyorum. Değişen bir şey yok yani. Sakin olun!
Nuclear Blast, Metal Blade, Relapse gibi birçok plak şirketi var bilirsiniz. Metal ile içli dışlı olan neredeyse herkes bu isimlere aşinadır. Bu tarz şirketler bildiğimiz üzere metal ve rock gruplarıyla anlaşma sağlar, o tarz grupların ve sanatçıların albümlerini çıkarırlar. Fakat arada bazı istisnalar olabiliyor. 2020 yılında tamamen şans eseri bir şekilde Prosthetic Records kanalında rastladığım bu grup, metal dışı gruplar arşivimde yerini alan en iyi gruplardan biri oldu.
Fool’s Ghost, kritiğimize ABD’nin Louisville-Kentucky bölgesinden konuk oluyor. Grup bir adet karı ve kocadan oluşmakta. Evet. Koca daha önceden Young Widows, Breather Resist; karı ise Liberation Prophecy, Sandpaper Dolls gibi gruplarda çalıp söylemiş. Yani ikisi de daha önceden boş olmadıklarını az çok kanıtlamış müzisyenler. O yüzden bu grup da pek sürpriz bir oluşum değil. İcra ettikleri müziği tanımlamaya kalkarsam zaten hali hazırda çok başarılı olmuş bir dram filminin kalitesini geride bırakmaya çalışan yoğun duygu yüklü bir soundtrack albümü diyebilirim. Bir metal grubu ile karşı karşıya değiliz ama emin olun bu grup bir heavy metal grubu kadar ağır bir kütleye sahip.
Albümün kapağını açıkçası çok çirkin buldum. Yani bu kadar ruha dokunan bir müzik için fazlasıyla sıradan, hatta alakasız diyebilirim. Kapak seçimi oldukça şanssız olmuş. Daha sonra şarkı isimlerine şöyle bir göz gezdirdiğimizde ilk şarkının isminin ironik şekilde Epilogue olması suratınızda bir gülümsemeye sebep oluyor. Belli ki can yakmaya gelmiş bu efendiler. İlk parça başladıktan kısa bir süre sonra anlıyorsunuz ki bu albüm sizi ahirete yolculuk konusunda kapsamlı bir şekilde hazırlayacak. KPSS çalışırken hangi yayınevinin kitaplarını alsam diyerek gezen hallerim geldi aklıma. Martta başlayan pandemi döneminden sınava kadar çalıştığım özel okulda uzaktan eğitim verdim, kpss çalıştım ve bolca bu albümü dinledim. Bu ölümcül üçlünün birleşmesinin meyvesini aldım mı? Aldım sayılır.
İkinci şarkı Golden girdikten sonra artık klavye, ambient, synth işlerinden biraz çıkılıyor ve çalgılar da konuşmaya başlıyor. Sadece vokal üzerinden ekmek yemeye çalışmayan bir grup dinlemeyi her zaman sevmişimdir. Vokaller her zaman çok önemli görünse de –ki öyleler de zaten- enstrümanların önemini arka plana atmayı hiçbir şekilde affedemiyorum. Günah, günah! Gitar, davul, bass ve ile beraber synth dediğimiz ögeler oldukça güzel yedirilmiş tüm şarkılara. Kesinlikle zorlama durmuyor. “Ohhhğğğ ohhhğğğ synthler bu sefer shoegaze gruplarına gitmiyor! Syntler, ambient ögeler milletin kulağına gidiyor ohhğğğ ohhhğğğğ!” diyor resmen bu karı-koca. Ayrıca davul kullanımı oldukça minimalist ve şeker olmuş. Bayıldım.
Touch şarkısına geldiğimizde ise damardan hardcore şekilde double-shot üzüntü enjekte ediyorlar. Şarkının inanılmaz derecede üzücü olmasından mı yoksa eşlik edilesi bir hayli yüksek arabesk parçalarını sollamasından mı bahsedeyim bilemedim. 1.03’de giren “I just want to feel your touch” kısmı resmen kafaya sıkılan sawn-off shotgun etkisi yaratıyor.
Chasing Time, albümdeki favori şarkım, gerçekten duyduğum en hüzünlü, damar, adama intihar düşündürtecek tipten şarkılardan biri. Buradaki basit ama bir o kadar etkili giriş melodisi ile bu dünyadan olmayan vokaller bir araya gelince gerçekten ortaya morga girmek için güzel sebepler çıkıyor. Yaklaşık bin kere, başından sonuna kadar eşlik ederek dinlemişimdir dersem eminim yalan söylemiş olmam.
Maalesef albümün ikinci yarısı, ilk yarısı kadar görkemli olmadığı için üzüntü seviyesi sonlara doğru düşüyor. Fakat! Son şarkı Ghost Heart tamamen ismi gibi yürekle bestelenmiş, hiçbir şeyin bir gram dahi zorlama olmadığı nadide bir eser olmuş. Buradaki piyano işçiliği büyük bir alkışı hak ediyor. Albümde beğenmeyeceğiniz, filler diye düşüneceğiniz parçalar mevcut fakat tam tersi “Yok artık, 10/10” diyeceğiniz birçok şarkı da mevcut. O yüzden bu albüme bir sürü farklı yorum gelecektir doğal olarak. Benim tavsiyem ise muhakkak ama muhakkak baştan sona bir kez döndürün bu albümü. Pişman olmayacağınızı düşünüyorum.
In Between’i dinledim ve Anathema, Gathering tadı almadım değil..O genel yapıyla uyumsuz köprüler farklı bi tat vermiş..
Beğendim..
Yazı için sağol..
Yuhh, Touch neymiş abi..Siddetle tavsiyedir…
Ahaha bunu şimdi görüyorum, sağ olasın. Yaşıtlarımız ç*cuk yapar, biz kupon yapıyoruz >:)
11.02.2021
@İddaa Baronesi, Sizi de Ahmet abiyi de cok seviyorum. Bir nebze yuzunuz gulduyse ne mutlu bana :))) Sizin yaptiginiz dogru bir is hocam. Boyle devam.
12.02.2021
@Alondate, Teşekkürler, bilmukabele. Bir gün tanışırız umarım.