Kıyıda köşede kalmış grupları bulma meraklısı metal dinleyicileri Avustralya metal sahnesinin daima ilgi çekici olduğunu bilirler.
AC/DC gibi bir mabedi dünya müziğine sunan bu ülke, sonrasında metalin her türünden sayısız grupla sessiz ama derinden ilerleyen bir profil çizdi. Çıkardıkları grupların sayısına ve kalitesine baktığımızda ülkenin gerçekten yüksek istatistikle oynayan bir metal anlayışı var.
Müthiş bir sahil şeridi ve muhtemelen aşırı sıkıcı bir şehir hayatı olan Warrnambool’dan bizleri selamlayan EARTHSHINE, atmosferik black metal, doom metal ve post-metali bir araya getirerek ortalamanın biraz üstlerinde seyreden bir müzik üreten bir oluşum.
2014’te kurulan iki kişilik grubun ikinci albümü olan “My Bones Shall Rest Upon the Mountain”, EARTHSHINE’ın ilham kaynaklarını gözler önüne seren ancak grubun iyi niyetli çabasını da net şekilde ortaya koyan bir çalışma diyerek başlayalım.
Metal içerisinde kötü kaydı kaldıran bir numaralı türün black metal olduğu hepimizin malumu. Black metal yaptığınız takdirde dilerseniz pırıl pırıl, ihtişamlı bir kayıt da sunabilirsiniz dinlerken kulaklarının kabuk tutmasına yol açan kostik gibi bir kayıt da.
EARTHSHINE raw black metalden tamamıyla alakasız bir iş yapıyor olsa da müziğini epey kırçıllı, kendi içine gömülü, hırıltılı, Porçöz gibi bir prodüksiyonla sunmayı tercih ediyor. Bu durum belirli açılardan kurtarırken, az sonra bahsedeceğim kimi unsurlardan dolayı ise biraz baltalayıcı oluyor.
Viktor Vasnetsov’un “A Knight at the Crossroads” tablosunun bir kısmından alınan kapağıyla dikkat çeken “My Bones Shall Rest Upon the Mountain”ın olayı büyük ölçüde keder ve acı ekseninde dönüyor. Ne var ki grup bunu demagoji boyutunda sunmuyor ve böylece ortaya AGALLOCH, PANOPTICON, FEN ayarında bir duygu bütünlüğü çıkıyor. Tremolo gitarlarla örülü şarkılar yeri gelince yürek yakan haykırışlarla yeri gelince atmosferik vokallerle bezeniyorlar. EARTHSHINE bazen, örneğin “Shadows on the Wall”daki gibi basit ama etkili riflerle MITHOTYN tatları sunuyor; bazense “A Warm Place With No Memory” ve “Bleed With Me”de olduğu gibi çok bariz ALCEST etkileri yansıtıyor. Bu etkiler gerçekten de es geçilecek gibi değil ve olayın post-metal kısmını da işte bunlar oluşturuyor.
EARTHSHINE’ın en azından şu noktada underground kalmaya mahkûm olması ise bu noktalarda karşımıza çıkıyor. Grup atmosferik black metal/doom metal kimliğini bu çamurlu doom/sludge karakterli gitar tonuyla yansıtırken bir yere kadar kabul edilebilir olsa da post-metale giriştiği yerlerde ciddi anlamda dinlenemez olmaya yaklaşıyor. Arkadaki lavabo açıcı karakterli gitarların üstüne Neige’vari meleksi vokaller döşemek bence hiçbir şekilde bağdaşmıyor; onca güzelim vokal, melodi arada kaynayıp gidiyor. Raw black metalde veya pıhtılaşmış İsveç death metali sound’unda bir gaye vardır ve sundukları prodüksiyon da müziğin karakterinin bir parçasıdır. Olayı post-metale taşıdığınızda ise bu durum bence işlemiyor ve sizi 1994 yılında kendi imkânlarıyla albüm kaydetmeye çalışan yarı amatör bir gruba çeviriyor. Post-metalin atmosfer oluşturması için ihtiyaç duyduğu ferahlığa, havadar ve soyut ruha sahip olmayan bu prodüksiyonla, sanki 1986 yılında post-metali, blackgaze’i icat etmeye yönelik ilk girişimlerden birini dinliyormuş gibi hissediyorsunuz. Öyle ki, yarın bir gün bir yerde blackgaze muhabbeti açılsa ve ilk kim çıkardı diye bir soru atılsa, kuntiz bir ibiş gibi ortaya atılıp “arkadaşlar bunu ilk olarak EARTHSHINE 1986’da yaptı, buyrun dinleyin” diyerek birkaç kişide “oha harbiden mi lan?” hissiyatı oluşturabilirim. Sanırsınız BATHORY ilk 2-3 albümündeki sound’la post-metali keşfetmeye çalışıyor. O derece.
Prodüksiyon konusunun bir kesim dinleyici için neredeyse hiçbir şey ifade etmediğini bildiğimden onlar için de hoşlarına gidecek bir şeyler söyleyeyim. Albümdeki müzik temiz ve iyi bir kayıtla sunulsaydı aşağıdaki not 1,5-2 puan daha yüksek olabilirdi. Çünkü EARTHSHINE “My Bones Shall Rest Upon the Mountain”da hiç de fena olmayan bir müzik sunuyor, ancak ne yazık ki bunu kısmen sakat bir bacakla atılan bir adımla, dinlenebilir olma boyutunu büyük oranda görmezden gelerek sunuyor. “Bu devirde kaydın iyi olacak arkadaş” muhabbetine girmiyorum, ama kısa vadede beğenilebilir olsa da bu denli yıpratıcı bir kaydın albümün önüne geçtiğini ve uzun vadede vereceği keyfi azalttığını düşünüyorum. Umarım EARTHSHINE bir sonraki albümünü daha çekici bir şekilde sunar, çünkü bunu hak eden bir müzikal kimlikleri var.
Kadro Sam Dwyer: Vokal, gitar
Connor Dwyer: Davul, gitar, vokal
Şarkılar 1. Conquer thy Mountain
2. Shadows on the Wall
3. A Warm Place With No Memory
4. Bleed With Me
5. Slaves of Misery
6. When I Die I Shall Return
Albümde yer yer güzel baskın bas gitarlar, ritim odaklı bölümler kullanılmış çeşitlilik katması için ama şu geleneksel atmosferik black metal gitar tonunun artık suyunun çıktığını düşünüyorum. O kadar çok kullanıldı ki bununla yeni bir şey yaratmak imkansız, bütün rifler birbirine benziyor. Bunun tutkunları var, bu tip gitarları olağanüstü duygusal bularak kucaklayan ama bana kısır geliyor. Metalin bir çıkmaz sokağı.
“Black metali bilmesek biz bulduk diye yutturacaklar. Yer mi Anadolu çocuğu?”
A. Saracoglu
Albümde yer yer güzel baskın bas gitarlar, ritim odaklı bölümler kullanılmış çeşitlilik katması için ama şu geleneksel atmosferik black metal gitar tonunun artık suyunun çıktığını düşünüyorum. O kadar çok kullanıldı ki bununla yeni bir şey yaratmak imkansız, bütün rifler birbirine benziyor. Bunun tutkunları var, bu tip gitarları olağanüstü duygusal bularak kucaklayan ama bana kısır geliyor. Metalin bir çıkmaz sokağı.