Death Knell
Ölüm çanı sonunda çalmıştı. Zamanı geldi de geçiyordu zaten. Neden böyle gecikti acaba? Neyse ki ayaklarımın altını bir buz parçası gibi kesen soğuk toprak da kaymaya başlamıştı. Bu kesilme belki de hissettiğim son şeydi. Acı verici ve rahatlatıcıydı. Boşluktaydım. Zihnim evren kadar sonsuzdu fakat bomboştu. Aynı düzlemde sessizce sürükleniyordum. Ölüm çanı bir saniye bile çalmayı bırakmıyordu. Sesi beynimin içini yiyen kurtçuklar kadar rahatsız ediciydi. Bu yavaş ölümü hak ettiğimden emindim. Evet, ölümle bir olmalıydım. Bu gerçeklik yanılgısı artık bitmeliydi.
Relentless Ascension
Amansız yükselişim başlamıştı. Ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Sadece kanatlarımın yandığını hissediyordum. Binlerce yıldır boşluğa kör olmuş gözlerim sonunda görmeye başlamıştı. Yer ve gök artık birdi. Hüznü önce sol yanıma aldım, daha sonra bilinmeyene bıraktım. Hem yok oluyordum hem de tekrar hayata geliyordum. Derin bir sessizliğin ardından atılan imdat çığlığını duymuştum. Benim miydi bu çığlık? Olamazdı çünkü bugün için çok beklemiştim. Küçük bir çocuğun annesine kavuştuğu gibi mutlu olmalıydım. Yeryüzünün, denizin sakinlerine yazıklar olsun! Kükürt ve karanlık ile yıkanan bedenimin yükselişini nasıl da izlemezsiniz?
Deliver Us
Ey Tanrım, kötülüklerden koru beni. Dualarımı, haykırışlarımı duy! Sadece senin değil, şeytanların ve hayaletlerin tarafından da unutuldum. Anlamsızlık okyanusunun yüzeyinde ölü bir balık gibi ters şekilde yatıyordum. Kaosun içerisinde öğrendim bütün bunları. Yok olmaya karşı duyduğum aşkı, sonsuzlukla birleşme hevesini, umarsızlığı adım gibi benimsemeyi büyük bir zevkle öğrendim. Ben bütün bunları yaşarken yoktun yanımda. Sana boşuna dua ettiğimi biliyordum. Zavallı bir halde olduğum için kendimi bütün bunlardan alıkoymak da zor geliyordu. Gücüm tükeniyordu. Bu pislik hissi bana son nefesimi vermemde yardımcı olacaktı. Bundan eminimdim.
Sight of the Oracle
Sefaletin gözleri içimden geçen bir ışık gibiydi. Sadece ve sadece bana odaklanmışlardı. Tüm zerreciklerime kadar nefret ettiğim kaderim ile ayrılışım an meselesiydi. Vücudum canlı kalmayı reddediyordu. Ruhum benden ayrılmak için yalvarıyordu. Yeryüzündeki tüm canlılar bunları izlerken ellerini ovuşturuyordu. Hak etmiştim tüm bunları. Biliyordum. O yüzden üzülmüyordum, tam tersine mutluydum. Yenilmeyi sabırsızlıkla bekliyordum. Bir an önce o hissi tatmalıydım. Zira benim hayat amacım buydu. Ölümüm destansı bir kutlama olacaktı. Kehanetimin gerçekleşmesi kutsal bir adaktan öte olacaktı. Tanrı’nın da bunu büyük bir heyecanla beklediğinden emindim.
Degraded Soul
Hayatın ağırlığı sonunda üzerimden kalkıyordu. Ölümün kokusu oldukça keskin gelmeye başlamıştı. İçimdeki boşluk bu koku ile doluyordu yavaşça. Bu beni her saniye daha da mutlu ediyordu. Fiziksel varoluşum şükürler olsun ki bitiyordu. Tanrı’nın beni terk ettiği gibi o da beni terk ediyordu. Zaten onun da sözde büyük planı bu değil miydi? Bizi özgür irade sahibi birer kukla olarak yaratıp daha sonra bir başımıza bırakmak? Eşsiz bir plandı bu. Daha önce hiçbir Tanrı bu kadar gaddar olmamıştı. Olmalarına da gerek kalmamıştı zaten.
Towards the Morning Sun
Kısa bir süreliğine de olsa sonunda ışığı görür gibi oldum. Yaşamın acı dolu perdesi kapanmak üzereydi. Kanatlarımdan tamamen kurtulmuştum. İlk defa özgür hissediyordum. Umarım bu mutluluğum hayata geri dönerek son bulmaz. Bu hayal kırıklığını yaşamamak için her şeyimi verirdim.
6th Replicant
“Sence istediğine kavuşacak mı? İmkânsızdan öte bir şey istiyor. Tanrı bile böyle bir şeye kavuşamamışken onun bu hayali…”
Seeker of Souls
Gecenin karanlığı gibi sonsuz olan Ruh Toplayıcısı sonunda karşımdaydı. Fakat ağzından dökülen cümle artık barındırmadığımı düşündüğüm kanımı dondurmuştu. Ruhumu almayı reddediyordu. Dipsiz okyanuslardan daha derin bir öfkeye sahiptim bu davranışı karşısında. Bütün bu yolculuğun karşılığı bu muydu? Boşuna mıydı her şey? Neden onca bilinmeyenin içinden geçerken bu anın hayalini kurup durdum? Aynı şeyi binlerce farklı dilde söyleyip duruyordu. Canımı almayacağını büyük bir zevkle dile getiriyordu. Hiçbir şey ona bu kadar haz vermemişti daha önce. Etrafımdaki tüm yaratıklar benimle alay ediyordu adeta. Çok uzun süredir aşkıyla yanıp tutuştuğum bu zifiri karanlık gerçekliğe kabul edilmedim. Dehşet tepelerinden beslenen hayata geri gönderiliyordum. Bütün galaksiler bir araya gelse bile mutsuzluğumu tarif edemezdi. O gün, benim için yakılan bir ağıttı.
Kadro C.: Vokal, gitar
Ricardo Araya: Gitar
Juan Díaz: Bas
Pablo Vera: Davul
Şarkılar 1. Death Knell
2. Relentless Ascension
3. Deliver Us
4. Sight of the Oracle
5. Degraded Soul
6. Towards the Morning Sun
7. 6th Replicant
8. Seeker of Souls
Çok güzel ama bir faidra değil xd şaka bir yana gayet güzel albüm ama bence 10′luk değil.