2020’yi 2021’e bağlayan yılbaşı gecesini ve akabindeki 3 günü evde geçiren bir çift olarak tercihimizi maç, dizi ve YouTube izlemekten yana kullandık. Bu diziler arasından öne çıkan, Beren Saat’in başrolünde olduğu ve Göbeklitepe’yi işleyen konusuyla 16 bölümünü çarçabuk bitirdiğimiz Atiye adlı diziydi. Günümüzden yaklaşık 11.000 yıl öncesine dayandığı düşünülen Göbeklitepe’nin ne kadar mucizevi ne kadar enteresan bir şey olduğuna girmeye gerek olduğunu sanmıyorum. Konunun uzmanlarına göre Göbeklitepe’nin sırlarının çözülmesi, insanlık adına bildiğimiz pek çok şeyin değişebileceği anlamına geliyormuş diyelim, merak eden baksın araştırsın.

Urfa’da bulunan ve arkeoloji dünyasının gözbebeği konumundaki Göbeklitepe’yle ilgili bir albüm yapma fikrinin elin İtalyanlarından gelmiş olması, ülkemizdeki müzikal anlayışın durumu için de bir örnek teşkil ettiği kanaatindeyim. “Bu Kurtuluş Savaşı’nı ABD yapmış olsaydı Hollywood bunu kim bilir nasıl işlerdi, nasıl görkemli prodüksiyonlarla tüm dünyanın gözüne nasıl sokardı” denir ya, işte biz de kendi ülkemizdeki bu tür bir şeyin, insanlık tarihine dair tüm düşüncelerimizi değiştirebilir diye bahsedilen bir yerin müziğini kilometrelerce uzaktaki başka bir ülkenin müzisyenlerinden dinliyoruz.

Bu konu üzerinde uzun uzun tartışılabilir, bu bir eksiklik mi yoksa kültürel bir realite mi diye düşünülebilir. Gerçek olan, ORDER OV RIVEN CATHEDRALS adlı teknik death metal grubunun “Göbekli Tepe” diye bir albüm çıkarmış oluşu. 3 sene önce çıkan bu albümü yazma konusunda bana ilham veren elbette ki Atiye dizi oldu. Albümün varlığından 2 yıldır haberdardım, ancak yeni albümlere ağırlık verdiğimden radarıma almamıştım. Yeni yılın ilk 1-2 haftası genelde fazla özellikli albüm çıkmadığından, ben de hazır konusu açılmışken bu albümü araya alayım dedim.

ORDER OV RIVEN CATHEDRALS tüm enstrümanlarından 12 adlı arkadaşın sorumlu olduğu, vokallerini En Sabah Nur adlı şahsın üstlendiği 3,5 yıllık bir oluşum. 2017’de kurulan grup 2017, 2018, 2019 olmak üzere 3 albüm çıkarmış ve biz de şu an bunların ortasında duranı incelemek üzere toplandık. Teknik death metalin uzayla iştigal eden tarafına eğilen ORDER OV RIVEN CATHEDRALS, “Göbekli Tepe” albümünde burayı bir mihenk taşı olarak kabul ederek burayı adeta uzaya, uzaylılara açılan kozmik bir portal olarak değerlendiriyor. Mezopotamya’nın kozmik tarafı, Mısır piramitleri ve uzaylı ilişkisi, kadim uygarlıkların astronomiyle olan münasebetleri zaten yıllardır milyonlarca kez işlenen temalar. Tanrıların Arabaları’ndan tutun da çöllerdeki, tarlalardaki devasa sembolleri inceleyen bilim adamlarına dek bu konu zaten sürekli ortalarda. ORDER OV RIVEN CATHEDRALS da ilgi duyduğu bu konuyu türün olabilecek en ekstrem formlarından biriyle işleme yoluna gitmiş. Albümdeki teknik death metal, akıllara FLESHGOD APOCALYPSE’in senfonik tarafını, klasik müzik etkisi olmaksızın yansıtan bir yapıda ve grup kazımasyon, icrası maharet isteyen rifleri bu görkemli anlayışla bir araya getirerek dinlemesi keyifli bir şey sunuyor.

Bu kazımasyon teknik yapı, akıllara FLESHGOD APOCALYPSE’le organik bağları olan diğer bir İtalyan death metal grubunu, HOUR OF PENANCE’ı da getiriyor. Lakin ORDER OV RIVEN CATHEDRALS’ın müziği genel olarak bu ikisinden de daha atarlı, daha kaosla yoğurulmuş bir üslupta. Kullanılan HAH HUH koro vokaller, sanki ilahi bir güç tarafından açılan kozmik kapıları; Asur medeniyetinden, Sümer kozmolojisinden kalma bir şeylerin Göbeklitepe’de vücut bulduğu havasını yaratıyor. Şarkı isimlerine baktığımızda da zaten grubun Göbeklitepe’yi bir kazı alanı, bir arkeoloji sahası olarak değil; bilim kurgusal bir taban olarak gördüğünü anlıyoruz. Albümde “Gates of Shanliurfa”, “From Anatolia to Cosmic Annihilation” türünden yüzeysel, göstermelik muhabbetler yok. Hatta o kadar yok ki, albüme dair en büyük eleştiri noktam olarak söyleyebileceğim bir ses kaydı muhabbeti var. Adı “Göbekli Tepe” olan, tamamen uzaylılar, kozmik muhabbetler vesaire içeren böylesi net konulu bir albümde neden Breaking Bad’den ses kayıtları var? Bu sorunun sonuna gerçekten de “aq” yazasım var, çünkü “From Neptune Towards Assyria”, “Invocation ov the Kavod” gibi şarkılar dinledikten sonra ben kapanışta neden “I am not in danger Skylar, I am the danger!” gibi şeyler duyuyorum? Adı “29.9792458 – Hymns to Complete Disintegration” olan bir şarkıda neden Bryan Cranston’ın sesini, üstelik de tamamen dizideki bir olaya ilişkin, Göbeklitepe’den tamamen alakasız bir kontekstte duyuyorum? Albümün hikâyesi en sonunda Dünya’da bitiyor ve olası bir ana karakter evinde Breaking Bad izliyor olsa bile, bu türde bir konseptin sonu cidden Walter White’la, Skyler’la, “I am the one who knocks!”la bitmemeliydi. Sen 43 dakika kadim uygarlıkların astronomik, kozmolojik olaylarını işle, sonra bir anda Breaking Bad’den bir diyalog, sonra yine görkemli bir müzik ve kapanış. Harbiden böyle saçmalık görmedim.

ORDER OV RIVEN CATHEDRALS “Göbekli Tepe”de müzikal anlamda etkileyici bir işe imza atıyor. Eğer FLESHGOD APOCALYPSE’in ilk dönemini, HOUR OF PENANCE’ın vahşetini seviyor; SEPTICFLESH’in adrenalinden geberen versiyonu fikrine sıcak bakıyorsanız, dibimizde olmasına rağmen henüz işlemeyi aklımızdan geçirmediğimiz; geçirdiysek de kimseye duyuramadığımız müthiş bir konsepti bize bırakmadan ta 3 yıl önceden işleyen ORDER OV RIVEN CATHEDRALS’ın agresif ve görkemli müziğine göz atabilirsiniz.