Møl, Danca’da “güve”; Norveç dilinde ise “çöp, boş, değersiz” anlamlarına gelen bir kelimeymiş. Bugün bu kritikte adıyla pek alakası olmayan, tam tersine içi inanılmaz dolu, dinledikçe daha fazla dinleyesinizin geldiği, hemen gidip eski çalışmalarına bakmak isteyeceğiniz, yeni geçtikleri Nuclear Blast’ı arayarak “Alo Nuclear kardeşim, yeni Møl albümü nerede? Kuruduk burada kardeşim. Parası neyse verelim şu adamlar stüdyoya girsin!”, şeklinde haykırmak isteyeceğiniz bir grup olan Møl’u tanıyacağız. İlk dinleyişte aşka inanlar hızlıca içeri girsin.
Son 10 yıldır özellikle black metal/hardcore/screamo ve shoegaze türlerin birleşiminden doğan birçok grup ortaya çıktı. Oathbreaker, Harakiri for the Sky, Deafheaven, Bosse-de-Nage gibi kimilerine göre çok başarılı, kimilerine göre ise iğrenç denebilecek bazı gruplar türedi piyasada. Evet, az önce de söylediğim gibi bu gruplar ya çok sevilip, benimseniyor ya da böyle müzik mi olur ulan denilerek anında çöpe atılıyor. Henüz ortasına denk geldiğimi söyleyemem. Bakalım Møl, bu bahsettiğim iki kategoriden hangisine daha uygun?
Grup, Danimarka’nın buz gibi soğuk sularından çıkıp gelen, daha önce benzer irili ufaklı gruplarda çalmış 5 adet fen lisesi mezunu kardeşimizden oluşmakta. Møl, “Alcest, işine bak kardeşim!” diyerek black metal’i temel alıp, üzerine ne kadar shoegaze ögesi varsa atan ve hardcore/screamo vokallerin birkaç seviye üstü, yani “Kim götümü elledi benim!?” diyen dayının siniriyle eş değer bir desibelde vokal yapan yarı Koreli yarı Danimarkalı bir arkadaşın kanaat önderliğinde Jord’u 2018 yılında piyasaya salmış. Açıkçası son zamanlarda Nuclear Blast’e geçmeseler, grubun varlığından haberdar olmayacaktım. Plak şirketlerinin kanallarını her zaman takip eder, kim ne tekli yayınlamış fırsat buldukça dinlerim. Bruma şarkısına geçenlerde çekilen videoyu ilk izlediğim andan beri aralıksız şekilde bu albümü dinliyorum. An itibariyle Møl’un son yıllardaki en iyi keşiflerimden biri olduğunu düşünüyorum.
Albüme gelmeden önce çok merak ettiğim bir konu var. Bu adamların hiç mi anası babası, eşi dostu yokmuş? Etraflarında bir tane bile mi aklı başında, olgun, bu adamları uyaracak birileri çıkmamış? Kimse dememiş mi, “Bakın arkadaşlar böyle bir müzik yapmayın. Yaparsanız insanların belasını sikersiniz. Etmeyin, eylemeyin, vazgeçin bu sevdadan. Millette kalp var, kalp kırıklığı var, tansiyon var, dinlerken başı götü dağıtacak duygusal insanlar var. Alkolle beraber bu albümü alan olursa maazallah çok kötü sonuçlar ortaya çıkabilir. Atv’de cinayet haberlerine düşürmeyin insanları. Yaptığınız şerefsizliktir bakın!”. Zira karşımızdaki albüm hem inanılamaz derecede gaddar, kalpsiz hem de bir o kadar duygu yönünden yoğun, Sinan Çetin – Film Gibi fon müziği kıvamında canınızı sıkacak bir sese (sound’a) sahip.
Jord denen albüme, daha doğrusu yürek burkan, adam siken, kalp kıran ama aynı zamanda öfkelendiren, boğaz düğümleyen, libidoyu hem yükselten hem de düşüren, hayatı sorgulatan, keyif kaçıran bu “şeye” geçecek olursak, anlatmaya gerek yok duyuyorsunuz demek istiyorum. Şimdi ben bu albümün nesinden bahsedeyim kardeşim? Nereden başlayacağımı gerçekten bilmiyorum. Ya allah diyerek giriş şarkısından başlayalım o zaman.
Hepimizin bildiği üzere son birkaç yıldır ülkenin doğusunda ve batısında birçok deprem yaşandı. Ülkenin doğusunda yaşayan ve bu depremlerin birçoğunu net şekilde hissetmiş, korkudan altına sıçmış biri olarak albümün ilk şarkısı olan Storm bana bu hisleri tekrar yaşattı. Şarkının giriş kısmı: “Lan sallanıyor muyuz?!” diyerek kafayı ampule dikip, heyecanla olayı anlamaya çalıştığımız bölüm. Daha sonra vokaller girdiğinde: “Ananı sikiyim deprem oluyo!” dediğimiz, götümüzün uç buçuk attığı bölüm. Tüm şarkılar klasik extreme metal anlayışının ötesinde, bolca shoegaze ögesi içerdiği için ayrı bir duygu yüklü. Aşırı duygu yüklü yani öyle böyle değil. Duygu üzerinden TEDAŞ fatura kesse bu adamları dinleyenler evini arabasını satmak zorunda kalırdı.
Penumbra da aynı şekilde kafamıza ağır bir balyoz darbesi indiriyor. Daha sonra gelen Bruma ise dışarıda eksi derecelerde soğuğa maruz kaldıktan sonra eve girer girmez sıcak suyla temasta yaşanılan şok dalgası gibi. “Kardeşim ben şarkı dinlemeye gelmiştim, şimdi benim canımı niye böyle sıktınız ki?” diyeceğiniz, çok yoğun duygu yüklü bir eser. Vakuum da aynı şekilde sizi vakumlayıp, bir kola şişesinde mentosla beraber sallıyor. Daha sonra gelen Lambda ise fazlasıyla üzücü, Selahattin Özdemir shoegaze yapsaydı sorusunun cevabı niteliğinde bir şarkı. Ligament ise tamamen sikmek üzerine kurulu bir çalışma. All Shall Perish’i andırdı bana niyeyse. Albümdeki kişisel favorim Virga’ya gelirse… Ya da gelmesek mi bilemedim. Şarkı albümden öncekiler gibi aynı kıvamda ilerliyor. Fakat 4.00’den itibaren öyle bir pasaj giriyor ki. Dinlerken resmen boğazım düğümleniyor, söyleyecek bir şey bulamıyorum. Üzerine de hayvansal vokaller eklenince gerçekten enfes bir şey duyuyor kulaklarınız. Kazanılan destansı bir savaş sonrası kutlama havasında resmen. Muhakkak ama muhakkak bu şarkıyı dinleyin. Bakın bu büyük bir amme hizmetidir.
Jord ile beraber hafif de olsa temiz vokaller de giriyor devreye. 3.22’de giren haykırış ile beraber “Bu deprem niye bu kadar uzun sürdü lan!” diyerek delirmeniz pek olası. Evet, çok şükür albüm bitti. Tekrar dinlemek istiyor muyuz peki? Evet, hem de kafayı yiyene kadar. Bu albümü beğenenler ayrıca “II” isimli EP’lerinde bulunan Atacama şarkısını kesinlikle dinlesin. Kaç yıldır metal dinliyorum. Bu kadar kütlesi ağır bir şarkı dinlememiştim… Toplayacak olursak, yazının başında de belirttiğim gibi Møl son yıllarda dinlediğim en özel gruplardan biri. Bu gruba benzer gruplar da yok. Baştan belirtiyim. Gerçi Møl için grup demek de ayıp olur. Bu arkadaşlar çok özel bir şey yaratmış. Møl tek ve birdir. Biriciktir. Ya Møl!
güzel grup ve güzel müzik. vokalin yarı dan yarı koreli olması ilginçmiş ayrıca. kesin bu shoegaze-post elementleri katma işi onun altından çıkmıştır.
icra ettikleri türe ve bu tarz gruplara fazla alışık olmadığımdan herhangi bir not vermiyorum. söyleyebileceğim tek şey: Bruma’yı yüzlerce kez dinlediğim ve 2-3 gün albümün içerisinden çıkamadığım olacak.
ayrıca güzel kritik. yazar arkadaş arada grup önerme sayfasında yine böyle grupları önersin.
@Alondate, Hocam ben aslında seni övdüm. Yazdığın kritikleri beğenerek okuyorum, herkesin bir yazım tarzı vardır, tarzına bir şey dediğim yok. Benimkisi sadece bir öneri. Bence sen dediğim tarzda da kritik yazabilirsin, hiç olmazsa deneyebilirsin. Ben entelektüel değilim falan filan kabul etmiyorum bu sözleri. Gayet aristokratvari yazılar yazabileceğini düşünüyorum. Sitede eskiden Ertuna Yavuz diye bir yazar vardı. Adam Balzac’tan, Turgenyev’den hallice yazılar yazıyordu. Tabii onunki biraz kelime cambazlığıydı. Yine de aşmış bir adamdı bence. Bir kez deneyebilirsiniz. Bu arada yanlış anlama. Seni antientelektüellikle, yüzeysellikle itham etmiyorum. Tam ifade edemedim ama sen anladın beni.
@deadhouse, Eyvallah reis. Ben anlamıştım zaten seni sıkıntı yok. Ertuna Yavuz’u hatırlıyorum. Çok sağlam yazılar yazıyordu. Ben o seviyede yazacağımı açıkçası çok düşünmüyorum. Yazmaya kalkarsam zaten sırıtır gibi çünkü üslubumun dışına çıkmış olurum. Şimdi baktım bu yazı ile birlikte toplamda 17 kritik yazmışım. En ciddi olanlarında bile yine ufak tefek küfürler, şakalar, argo anlatım, anormal betimlemeler vs bulunuyor.
Ayrıca yazılarımın neredeyse hepsine hep pozitif geri dönütler gelmiş. Tam tersi olsaydı çoktan yazmayı bırakabilirdim :) Ki çok yayınlanmayacak yazılar olsa Ahmet abi en başta yayımlamazdı diye düşünüyorum. O yüzden okuyan, zaman ayıran herkese ayrıca teşekkürler.
Bir de senin mesajlarına böyle ironiyle karışık cevaplar atıyorum sen de beni yanlış anlama. Amaç sana sallamak değil. Genel olarak yorumlarını beğenerek okuyorum.
@Alondate, Kötü niyet olmadığını sezdiğimde küfürleri bile sorun etmeyen biriyim. Sende kötü niyet sezmedim, sıkıntı yok. Mesela bana “seviyesiz” yazan kişinin kötü niyetli olduğunu düşünmüştüm. Aylarca, yıllarca içinde biriktirip en sonunda kusmak olayını gerçekleştirmiş gibiydi. Bu arada bence hiç bozma kritik yazma tarzını. Söylemedim say. Dediğin gibi istesen de o tarz bir kritik yazamazsınsjgşksj
Kendine özgü anlatış stili var kritikte. Ben samimi buldum zorlayıcı kelimeler kullanılmamış. Her zaman ciddi ve entelektüel kritik okunacak değil. Daha önce gerçekten kötü kritikler vardı -Blind Guardian-Nightfall in middle earth kritiği gibi- Selahattin Özdemir benzetmesi ise iyiydi. :) 8.5/10
Bu lanet olası albüm çıktığı günden beri müptelasıyım, hatta haftalar önce bu ayarda başka grupları da sormuştum grup önerme başlığında, öylesine kaliteli bir iş var ortada.
Black/shoegaze/melodi formülü kişisel olarak genelde hep haz duyduğum bir tür ancak herkese hitap etmeyebilir baştan söylemek gerek. Møl bence bu formülü dehşetengiz bir vokalle kusursuzca icra ediyor. Alcest’ten daha acımasız, Harakiri for the sky’a göre daha az doom/gloomy elementleri içeren, Deafheaven’ın daha melodik olan bir versiyonunu seviyorsanız. An autumn for crippled children, Ghostbath gibi gruplara aşinaysanız hemen albümü dinleyin. Şarkı şarkı ayıramasam da 1,2,6 ve 8 numaralı parçalarda ben işitsel doruğa ulaşıyorum :)
Mükemmel bir albümdü. Çıktığı zaman dinlediğim an dönüp diğer EP’lerini de dinlemiştim. Zaten Nuclear Blast öyle her önüne geçen grupla bir iyi albümü var diye sözleşme imzalamaz. Bu arada geçte olsa siteye kazandırıldığı için yazar arkadaşımıza teşekkür ederim.
güzel grup ve güzel müzik. vokalin yarı dan yarı koreli olması ilginçmiş ayrıca. kesin bu shoegaze-post elementleri katma işi onun altından çıkmıştır.
icra ettikleri türe ve bu tarz gruplara fazla alışık olmadığımdan herhangi bir not vermiyorum. söyleyebileceğim tek şey: Bruma’yı yüzlerce kez dinlediğim ve 2-3 gün albümün içerisinden çıkamadığım olacak.
ayrıca güzel kritik. yazar arkadaş arada grup önerme sayfasında yine böyle grupları önersin.
Yazar arkadaştan daha entelektüel ve ciddi yaklaşımlı kritikler de bekleriz.
30.01.2021
@deadhouse, Ben entellektuel ve ciddi biri olmadigim icin maalesef oyle seyler yazamayacagim :) Okudugun icin tesekkur ederim deadhouse kardesim.
30.01.2021
@Alondate, Hocam ben aslında seni övdüm. Yazdığın kritikleri beğenerek okuyorum, herkesin bir yazım tarzı vardır, tarzına bir şey dediğim yok. Benimkisi sadece bir öneri. Bence sen dediğim tarzda da kritik yazabilirsin, hiç olmazsa deneyebilirsin. Ben entelektüel değilim falan filan kabul etmiyorum bu sözleri. Gayet aristokratvari yazılar yazabileceğini düşünüyorum. Sitede eskiden Ertuna Yavuz diye bir yazar vardı. Adam Balzac’tan, Turgenyev’den hallice yazılar yazıyordu. Tabii onunki biraz kelime cambazlığıydı. Yine de aşmış bir adamdı bence. Bir kez deneyebilirsiniz. Bu arada yanlış anlama. Seni antientelektüellikle, yüzeysellikle itham etmiyorum. Tam ifade edemedim ama sen anladın beni.
01.02.2021
@deadhouse, Eyvallah reis. Ben anlamıştım zaten seni sıkıntı yok. Ertuna Yavuz’u hatırlıyorum. Çok sağlam yazılar yazıyordu. Ben o seviyede yazacağımı açıkçası çok düşünmüyorum. Yazmaya kalkarsam zaten sırıtır gibi çünkü üslubumun dışına çıkmış olurum. Şimdi baktım bu yazı ile birlikte toplamda 17 kritik yazmışım. En ciddi olanlarında bile yine ufak tefek küfürler, şakalar, argo anlatım, anormal betimlemeler vs bulunuyor.
Ayrıca yazılarımın neredeyse hepsine hep pozitif geri dönütler gelmiş. Tam tersi olsaydı çoktan yazmayı bırakabilirdim :) Ki çok yayınlanmayacak yazılar olsa Ahmet abi en başta yayımlamazdı diye düşünüyorum. O yüzden okuyan, zaman ayıran herkese ayrıca teşekkürler.
Bir de senin mesajlarına böyle ironiyle karışık cevaplar atıyorum sen de beni yanlış anlama. Amaç sana sallamak değil. Genel olarak yorumlarını beğenerek okuyorum.
01.02.2021
@Alondate, Kötü niyet olmadığını sezdiğimde küfürleri bile sorun etmeyen biriyim. Sende kötü niyet sezmedim, sıkıntı yok. Mesela bana “seviyesiz” yazan kişinin kötü niyetli olduğunu düşünmüştüm. Aylarca, yıllarca içinde biriktirip en sonunda kusmak olayını gerçekleştirmiş gibiydi. Bu arada bence hiç bozma kritik yazma tarzını. Söylemedim say. Dediğin gibi istesen de o tarz bir kritik yazamazsınsjgşksj
30.01.2021
@deadhouse, +1
Kendine özgü anlatış stili var kritikte. Ben samimi buldum zorlayıcı kelimeler kullanılmamış. Her zaman ciddi ve entelektüel kritik okunacak değil. Daha önce gerçekten kötü kritikler vardı -Blind Guardian-Nightfall in middle earth kritiği gibi- Selahattin Özdemir benzetmesi ise iyiydi. :) 8.5/10
Öncelikle güzel kritik, ellerine sağlık @Alondate
Bu lanet olası albüm çıktığı günden beri müptelasıyım, hatta haftalar önce bu ayarda başka grupları da sormuştum grup önerme başlığında, öylesine kaliteli bir iş var ortada.
Black/shoegaze/melodi formülü kişisel olarak genelde hep haz duyduğum bir tür ancak herkese hitap etmeyebilir baştan söylemek gerek. Møl bence bu formülü dehşetengiz bir vokalle kusursuzca icra ediyor. Alcest’ten daha acımasız, Harakiri for the sky’a göre daha az doom/gloomy elementleri içeren, Deafheaven’ın daha melodik olan bir versiyonunu seviyorsanız. An autumn for crippled children, Ghostbath gibi gruplara aşinaysanız hemen albümü dinleyin. Şarkı şarkı ayıramasam da 1,2,6 ve 8 numaralı parçalarda ben işitsel doruğa ulaşıyorum :)
Daha iyilerini bekliyoruz Møl. İyi ki varsın 9/10
Mükemmel bir albümdü. Çıktığı zaman dinlediğim an dönüp diğer EP’lerini de dinlemiştim. Zaten Nuclear Blast öyle her önüne geçen grupla bir iyi albümü var diye sözleşme imzalamaz. Bu arada geçte olsa siteye kazandırıldığı için yazar arkadaşımıza teşekkür ederim.
Jord şarkısına da klip çekilmiş. Umarım yeni albüm yoldadır.
https://www.youtube.com/watch?v=TeSy3HC8igo
bruma’nın klibini izlemeyi çok seviyorum.
10.06.2021
@Rzeczom, Elim sikimde yeni albumu bekliyorum da simdilik ses yok. Uzucu. EP’den bir Atacama patlatalim o zaman
son albumlerinin kritiği de gelse fena olmayacak. son albüm es geçildi bir çok yerde. amg falan da yazmadı ki muthıs bır album.
05.04.2022
@berk, +1
Yeni albüm zamanı geldi bence artık.