“Kendimizi fazla ciddiye almıyoruz, ama grubu kesinlikle ciddiye alıyoruz.”
Röportaj köşemizin yeni konuğu kendi adlarını taşıyan ilk albümlerini 1 Ocak 2021’de çıkaran Ankaralı grup KAPTAN KADAVRA. Sludge, death metal ve birtakım yan ögeleri harmanlayarak Türkçe sözler eşliğinde özgün bir karakter sunan grubun beş üyesiyle KAPTAN KADAVRA’yı, Ankara’yı, olası pop-rock kariyerlerini ve gençleri bekleyen tur otobüsü tehlikesini konuştuk.
Röportaj: Ahmet Saraçoğlu
Selam arkadaşlar. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? KAPTAN KADAVRA kimlerden oluşuyor, müzik namına daha önce neler yaptınız? Sizi biraz tanıyalım.
OSET KANKOÇ (Vokal): Selamlar. Kaptan Kadavra yarısından çoğu beyaz yakalı, yeterince metalci 5 kişiden oluşan Ankaralı bir grup. Üniversite yıllarında bir hayli aktif olan bir tane vasat üstü bir tane de vasat grubun elemanlarının birleşimiyiz aslında. Anıl Özbek sağ olsun Euronymous gibi ekibi topladı.
ANIL ÖZBEK (Gitar): Daha önce In White isimli grubum ve kendi ismimle evde şarkılar yaptığım solo projem ile uğraştım. Ortaokuldan beri metal tüketimi ve üretimi noktasında çok hevesli bir insan olarak hayatımı sürdürüyorum. 1995 Ankara doğumluyum. Sanırım hepsi bu kadar.
BARKIN SEYDİOĞULLARI (Gitar): Gürkan’la kuzeniz. Grupta gitar çalmak ve söz yazmak gibi faaliyetlerde bulunuyorum.
GÜRKAN GÜRLER (Bas Gitar): Grupta bas gitar çalmak ve gerektiğinde çeşitli görseller üretmekle görevliyim. Tüm elemanlarla bir mazim var (müzikal olarak).
ANIL ATAK (Davul): Biz altı yaşımızdan beri metal dinliyoruz ama özünde duygusal insanlarız.
“Kaptan Kadavra”yı ne zaman yazmaya başladınız? Şarkıları yazarken bu şarkıları belki de uzunca bir süre sahneye taşıyamayacağınızın farkında mıydınız? Koronavirüs albüm yazımını, kaydını ve geleceğe dair planları nasıl etkiledi?
ANIL ÖZBEK: Kaptan Kadavra’yı yazmaya ortada henüz bir grup yokken, 2019 ortalarında başlamıştım. “Gırtlağa Kadar” ile başlayıp “Et ve Kemik”e kadar sırayla besteleyip kaydederek, miksleyerek ve sample’lar yerleştirerek albümün enstrümantal altyapısını evde tamamladım. Son olarak da bir intro olarak “Ruh ve Sinir”i yazdım. O zamanlar ne şarkıların ne de projenin bir ismi vardı. Albüm vokalsiz olarak tamamlandığında, bu müziğin mevcut projelerime dâhil olamayacağının ve yepyeni bir gruba gebe olduğunun farkına vardım. Ben de en çok güvendiğim ve en çok çalışmak istediğim arkadaşlarıma projeyi sundum. İlk duyduğu andan itibaren herkes projeyi sahiplendi ve kısık ateşte grup adı, şarkı sözleri, vokaller, grup konsepti, görsel ve yazılı iletişim dili noktasında 5 kişi el birliğiyle Kaptan Kadavra’yı yarattık. Albüm vokalsiz olarak tamamlandığında dünyada henüz koronavirüs yoktu. Pandemi vokal kayıtlarımızı ve albüm çıkışını erteledi.
OSET KANKOÇ: Albüm 2020 yılı ortalarında bitmesi planlanan bir albümdü. Vokalleri kaydedemeden virüs olayları başladı ve bir şekilde albüm kendini 2021 yılına attı. Uzun süre sahne alamayacak olmamız ara sıra aklıma gelip beni üzüyor ama çok düşünceli biri olduğum için bunu grup üyeleriyle paylaşıp onların kalbinin kırılmasını istemiyorum.
Albüm 1 Ocak’ta çıktı ve pasifagresif’teki geri bildirimlerden, insanların gruba ilk andan ısındığını gördük. “Kaptan Kadavra”da duyduğumuz şeyler, albümdeki yarı mizahi yarı nüktedan yaklaşım zamanla mı ortaya çıktı yoksa KAPTAN KADAVRA’nın bu tarz bir müzik yapacağı en başından belli miydi?
ANIL ÖZBEK: Bahsettiğim gibi, albüm şarkıların bulunduğu sırayla yazıldı. Evde yeni besteler yapmaya başlarken böyle bir niyetim yoktu. Sonra “Gırtlağa Kadar”daki funky clean kısma Muharrem İnce sample’ı koymamla ok yaydan çıktı ve benim de hiç beklemediğim bir albüm ortaya çıktı.
OSET KANKOÇ: Sert metalciliğin çok alışık olmadığı bir samimiyet kattık bence. Ayrıca tatlı çocuklarız, ben olsam ben de ısınırdım. Şarkılarda sample’lardan ziyade vokal kaydı sürecinin bile son noktasına kadar mizahi ögeler ve karamsar tutum zamanla harmanlandı diyebilirim.
ANIL ATAK: Albüm bilinçaltımızın maruz bırakıldığı manyaklıkları içeriyor, bu da dinleyicinin albümle bağ kurmasını sağlıyor. Kolektif hafızamızı mizahşör bir dille yorumluyoruz aslında.
BARKIN SEYDİOĞULLARI: Grubun adı da dâhil olmak üzere tüm jargonumuz organik gelişti. Bir araya geldiğimizde beraber güldüğümüz muhabbetleri üzerlerinde çok da fazla oynama yapmadan albüme yansıtmış olduk.
Albümün Türkçe olması konusunda grup içinde fikir alışverişleri oldu mu yoksa grubun adını koyduğunuz andan itibaren Türkçe metal yapacağınız belli miydi? Bu konuda zorlandığınız, sözleri yazarken aklınızın İngilizceye gittiği yahut yazdıklarınızdan memnun olmayıp tekrar tekrar sildiğiniz oldu mu? İleride vokallerin çok daha net anlaşıldığı, clean vokalli şarkılar da yapmayı düşünür müsünüz?
OSET KANKOÇ: Türkçe metal bizim için de ilk oldu. Açıkçası ülkemizde Türkçe vokalin bu şekilde kullanıldığı pek bir örnek aklımıza gelmediği için yenilikçi bir durum yaratma olayı işe öz güvenli devam etmemizi sağladı. Ana temayı yakaladıktan sonra birçok söz sohbet ortamında gelişti. Daha sonradan melodiye oturturken ekleme çıkarma yaparak devam ettik. Bu süreç eğlenceliydi aslında. Ben uzun hava okumayı çok severim, bunu da bir şarkımızda kullandık aslında.
GÜRKAN GÜRLER: Türkçe söz yazımı ilk kez deneyimlediğimiz bir şey oldu. Bazı noktalarda söylemek istediklerimizi daha iyi aktarmamıza yardımcı olduğunu düşünüyorum. İnsanların tepkileri de bunu gösteriyor. Oset’i günlük hayatta clean olarak bir şeyler anlatırken dinlemeyi çok seviyorum ama Kaptan Kadavra konusunda tarafım belli.
Müziğe mizahi ögeler katma noktasında metal çok da şaka kaldıran bir tür değil. Eğlenceli olması amaçlanan bir şey bir anda çocukça, bayağı veya cringe bir noktaya kayabilir. Albümünüz bu mizahi dokunuşları içerse de bunları satirik bir yaklaşımla sunarak yanlış ellerde çok kötü yerlere gidebilecek birtakım şeyleri silaha dönüştürebiliyor. Bu tür detayların kullanımı konusunda grup içinde en baştan bir mutabakat var mıydı yoksa hiç bu işlere girmesek mi diye konuşmalar da oldu mu?
GÜRKAN GÜRLER: Çok sert, ciddi konulardan bahsederken mizah kullanmak bizim hayatta da yaptığımız ve bence işleri güzelleştiren bir şey. Sözlerde de müzikte de olan kontrastı korumaya çalıştık bence mizahi dokunuşlar bu konuda bize yardımcı oldu.
ANIL ÖZBEK: Albüm muhtemelen bazı insanlar için zaten cringe statüsündedir. Bizim cringe eşiğimizin ise limitlerinde dolanıyor fakat aşmıyor. Burada görünmez bir kolektif cringe katsayımız var sanırım. Tek bir üyenin bile içine sinmeyen bir topa girmedik. Kendi hoşumuza gitmeyen bir şeyi insanların hoşuna gider diye kullanmadık. Aynı şekilde kendi hoşumuza giden bir şeyi de bazı insanlar hoşlanmayabilir deyip çıkartmadık. Günün sonunda kendimiz olduk ve böylece kendimize yakın insanlara ulaşmış olduk.
OSET KANKOÇ: Bu dediğiniz kesinlikle doğru. Arkadaş ortamımızda biraz acımasız ve eleştirel olabiliyoruz, bu da mizah anlayışımızı geliştirmiş olabilir. O yüzden cringe noktasına varacağı yerde kesmesini iyi bildik bence. Ama mizah hep olacaktı ve olacak. Tabii dozajını çeşitli tartışmalar sonrasında ayarlıyoruz.
ANIL ATAK: Ayarında bir mizah anlayışımız olduğunu düşünüyorum. Yanlış anlaşılma noktasında her zaman bir risk var ama bunun bizi kısıtlamaması gerekiyor. Zaten bundan dolayı daha underground bir kitleye sahibiz.
Müziğinizde sludge ve death metal etkileri de var yerel motiflere doğru kayan birtakım şeyler de. Şarkı sıralamasına baktığımızda da kısmen bipolar bir yaklaşım görüyoruz. Misal “Katiyen” ile “Taşikardi” arasına “Beni Hayat Yoruyor” gibi bir şarkı koymaya nasıl karar verdiniz, bunu neden gerekli gördünüz? Albümdeki bu tür alışılmadık fikirler ne oranda doğaçlama ne oranda planlı?
OSET KANKOÇ: “Beni Hayat Yoruyor” neden orada cidden ben de bilmiyorum. Aslında “Katiyen” ve “Beni Hayat Yoruyor” kayıt anına kadar üzerine söz anlamında hiç düşünülmemiş şarkılar. İkisi de tamamen doğaçlama ve tek seferde kaydedildi. “Katiyen”de mikrofona aklıma ne gelirse bağırdım, diğerinde de uzun havamsı şeyler yaptık. Daha sonra Anıl Özbek’le üzerine muhabbet ettik. İşte bu kadar planlı aynı zamanda da plansız fikirler.
ANIL ÖZBEK: Albümde üst üste 3 sert şarkı bulunmuyor. Bu planlı olarak değil, doğal olarak bu şekilde gelişti. Çünkü albümü bu sırayla besteleyip kaydederken 2 sert şarkıdan sonra yoruldum ve sertliğe ara verip, kafamı tazeleyip tekrar sertliğe ve death metale acıkacak bir seviyeye gelebildim.
Ankara’da yaşıyor olmanın KAPTAN KADAVRA’nın genel havası, müzikal karakteri üzerinde bir etkisi var mı? Ankara’ya dair en sevdiğiniz ve en sevmediğiniz şeyler neler?
BARKIN SEYDİOĞULLARI: Ankara’nın atsan atılmaz satsan satılmaz havasını çocukluğumuzdan beri ciğerlerimize çekiyoruz. Hem bu kadar sert ve ciddi hem de eğlenceye bu kadar gebe bir yer az bulunur. Ankara’da büyümüş gençler olarak (hâlâ öyleyizdir umarım) karakterlerimiz de böyle bir şehrin havasıyla şekillendi. Sert miyiz, gevşek miyiz? Ciddiyet timsali miyiz, şaka treni miyiz? Uslu muyuz, deli miyiz? Biz de emin değiliz. Ankara’nın yarattığı bütün bu kafa karışıklığının karakterimize yansırken müziğimize yansımamış olması beklenemez.
ANIL ATAK: Ankara, yerel müzisyenler olarak imkânlarımızın dar olduğu bir şehir. Bu durum bizi etkilese de olumlu yanları da var. Ankara müzisyenleri genel olarak birbirini tanır ve aynı kafada düşünür. Yaşadığımız sorunlar ve imkânlarımız aşağı yukarı aynı olduğu için birbirimizi anlıyoruz, kolay anlaşıyoruz. Bundan dolayı Ankara’nın üzerimizde etkisi olması kaçınılmaz bir durum. Ankara’nın bu underground yanını seviyorum. Sevmediğim yanı tam anlamıyla bir memur kenti olduğu için kültürel etkinliklere verilen önemin ve ilginin gerektiğinden az olması diyebilirim.
OSET KANKOÇ: Ankara kasvetli ve sıradan bir yer. Buradaki çoğu insanın sorunu bile aynı. Ama aynı zamanda samimi ve eğlenceli bence. Tezat biraz. Şimdi bir düşündüm, müziğimize kesinlikle etkisi varmış. Ankara’nın soğuğunu, tek renk olmasını ve etkinlik çeşitliliği olmamasını sevmem. Ankara dostluğunu, yemeklerini ve death metal gruplarını severim.
ANIL ÖZBEK: Şehir romantizmi ve edebiyatını hiç sevmiyorum. Ankara’ya dair trafik sıkıntısı olmayışını, arkadaşlarımı, ailemi, Bilkent’i ve ODTÜ’yü seviyorum. Akşam 10’dan sonra her yerin bomboş olmasını sevmiyorum.
Beste tarzınızdan ve genel yaklaşımınızdan, ikinci albüm için bir şeyler yazmaya şimdiden başlamış olduğunuzu tahmin ediyorum. Haklı mıyım yoksa Anıl’ın askerden dönmesini mi bekleyeceksiniz? “Kaptan Kadavra”ya ve olası yeni şarkı fikirlerine baktığınızda ileride kendinizi daha sludge, daha ekstrem ya da daha ılıman sularda görme gibi bir durumunuz var mı?
GÜRKAN GÜRLER: İkinci albüm için ilkini yayınladıktan hemen sonra bir şeyler düşünmeye başladık (bende bir kaç rif var). Anıl askerlik yaparken biz de boş durmayacağız.
ANIL ÖZBEK: İkinci albüm için havada uçuşan fikirler, rifler, sözler ve ritimler mevcut. Fakat tam anlamıyla albümün iskeletinin ortaya çıkması için hep birlikte stüdyoya girip, DAW üzerinde şarkıları bir duymamız ve geliştirmemiz gerekecek. Bunun için askerden dönmem şart ama ben askerdeyken bir sürü fikir, rif ve sözler oluşacaktır. Ben dönünce oturup birlikte yoğurur fırına veririz diye düşünüyorum.
Akılda kalıcı, kompleks olma peşinde koşmayan ve direkt mala giden rifler ve Türkçe sözler, ülkemiz metal kitlesini yakalamak adına doğru ilk adımlar. Her şeyin kısıtlandığı bu günler geride kalıp sahneye çıkabilir hâle geldiğinizde KAPTAN KADAVRA’yı festivallerin aranılan gruplarından biri olarak, kendi kitlesini yaratmış bir grup olarak görüyor musunuz yoksa düşünceniz daha ziyade eğlenmek, “gittiği yere kadar gitsin bakalım” demek mi? Belki çok da ciddi davranmıyormuş gibi gözükerek fark yaratacak olan KAPTAN KADAVRA’yı siz ne kadar ciddiye alıyorsunuz?
OSET KANKOÇ: Bugüne kadar hep doğal olarak ilerlediğimiz için her şey güzel gidiyor. Çok üzerine düşünüp kafayı yememeliyiz. Ama göründüğümüzden daha idealist olduğumuzu da söylemek isterim.
ANIL ATAK: Kendimizi bireysel olarak fazla ciddiye almıyoruz, ama grubu kesinlikle ciddiye alıyoruz ve ona göre hareket ediyoruz. Müziğimize yansıyan mizahi yönümüzün yaptığımız işi goygoy noktasına getirmesine izin vermiyoruz.
ANIL ÖZBEK: Kaptan Kadavra an itibarıyla hayatımın projesi. Müziği ve grubu çok ciddiye alıyoruz. Kendimizi ciddiye almıyoruz, bu da genel iletişimimize yansıyor. Basit ve ısrarcı rifler hoşumuza gidiyor ve canlı performansı düşünerek kompleks rif rekabetinin dışında kalmak istiyoruz. Kaptan Kadavra en başından beri bizim gülüp eğlenmek için toplanıp komiklik olsun diye yayınladığımız bir şey olmadı ve asla da olmayacak. Fakat bir araya geldiğimizde eğlenmekten vazgeçeceğimizi de sanmıyorum.
Birkaç tane de goygoy soruyla yavaştan kapatalım. KAPTAN KADAVRA olarak 5 şarkılık bir cover EP’si çıkaracak olsanız hangi 5 grubu/şarkıyı seçersiniz?
OSET KANKOÇ: Obituary – Insane, Sepultura – Slave New World, At The Gates – Nausea, Napalm Death – The Wolf I Feed, Lamb of God – Black Label. Güzel oldu ya, bu şarkıları bir gruba sunayım hatta ben.
ANIL ÖZBEK: Cannibal Corpse – Scourge of Iron, Bloodbath – Hades Rising, Decapitated – Kill the Cult, Ferdi Özbeğen – Dilek Taşı (Muddy Sludge Cover), Suicide – Suicide Pact
ANIL ATAK: Sepultura, Pantera, Lamb of God, At the Gates gibi gruplar tarzımıza uygun. Bunların yanında stoner/doom da yakıştırıyorum bize, güzel olabilir.
GÜRKAN GÜRLER: Bence Obituary, Slayer, Venom gibi gruplardan babalara saygı şeklinde bir şeyler seçebiliriz. Bir de biraz daha punk’a yakın bir şeyler cover’lamak isterdim, Turbonegro gibi.
Grup elemanlarının dinledikleri gruplara ve türlere baktığımızda en çok kimler ciddili haşin metal dinliyor, kimler daha rahat takılıyor, her tür şeyi dinliyor? Aranızda en metalci hanginiz ve bunu nereden anlıyoruz?
OSET KANKOÇ: Süper soru. Anıl Atak’la Barkın’ı kafadan eliyorum. Anıl Özbek biraz daha atmosferli hisli black metalimsi şeyler dinler. Gürkan’la ben daha çok death metal, stoner doom dinleriz. En metalci, görüntü farkıyla da Gürkan diyorum. Adamın konuşma tarzı bile metal.
ANIL ÖZBEK: Kaptan Kadavra’nın Spotify profiline hepimiz müzik zevkimizi özetleyen 10 şarkıdan oluşan birer playlist yerleştirdik. O tabloya göre en ekstrem metalci ben görünüyor olsam da aslında doğru cevap Gürkan.
GÜRKAN GÜRLER: Müzik konusunda rahat takılıyorum ama en rahat olduğum yerler de ciddili, haşin metaller.
ANIL ATAK: Ben ağırlıklı olarak classic rock/blues rock dinleyicisiyim. Blues temelli her şeyi dinlerim. Metal konusunda çok haşin değilim, sevdiğim death metal grupları var ama thrash’ten şaşmıyorum genellikle.
Aranızdan biri günün birinde metali tamamen bırakıp kendi adıyla “Barkın”, “Oset”, “Anıl”, “Gürkan” diye ortamlara çıkıp sikko pop-rock yapacak olsa bu kim olurdu?
ANIL ATAK: Barkın’a yakışır. Ben davul çalarım ona.
OSET KANKOÇ: Sevgili davulcumuz part time Haluk Levent çalıyor, bunu biliyoruz. Ama bu sorunun cevabı kesinlikle Barkın olmalı.
GÜRKAN GÜRLER: Barkın bir gün Top 10 listelerinde zirveyi zorlayabilecek potansiyele sahip.
ANIL ÖZBEK: Bunu yapacak kişiye yazıklar olsun.
Kick’e vurdukça minik minik ilerlemeye başlayan davullar, çalışmayan klimalar, gitarı amfiye bağlayınca yanık kokusu gelmesi, stüdyo sahibinin stüdyoya gelmeyi unutması, daha niceleri… Bugüne dek pek çok kez stüdyoya gitmiş, muhtemelen türlü türlü yerlerde prova yapmış insanlar olarak karşılaştığınız/yaşadığınız en sefil, en acınası stüdyo deneyiminiz neydi?
GÜRKAN GÜRLER: Çalışmayan klimalar genel olarak bize önceki gruptan gelen, bizden de sonraki gruba devredilerek büyüyen kekremsi, travmatik bir atmosfere neden olabiliyor. Onun dışında stüdyolarımız gelişiyor, çok fazla teknik sorunla karşılaşmıyorum son zamanlarda.
ANIL ATAK: Yürüyen davul olayını bir süredir yaşamıyorum. Bir provanın sonunda davul sehpasına sinirlenip stüdyoya küfür ederken sahibiyle göz göze gelmiştik. O günden beri çok sakinim stüdyolara karşı.
ANIL ÖZBEK: En enteresanı şu: In White elemanlarından biri 1 saatlik kritik bir stüdyo seansımıza yetişmek için Güvenpark’tan halk otobüsü sanıp belediyenin üstü açık tur otobüsüne biniyor. İnsanlar bedava ulaşım olarak kullanmasın diye yolda indirmiyorlar. 1 saat Ankara turu attırıp misket oynayıp tekrar Güvenpark’a bıraktılar çocuğu. O çok kritik 1 saatlik stüdyo seansımıza gelemedi. En sefil stüdyo deneyimim ise evde albümü kaydederken oluşturduğum o acınası stüdyo.
Sorularımız bu kadardı, söylemek istediğiniz başka bir şeyler varsa alalım.
TÜM GRUP: Pasifagresif Türkiye’nin en köklü ve en çok takip edilen, aynı zamanda underground müziğe çok değer veren, neredeyse ortaokuldan beri takip ettiğimiz müthiş bir metal platformu. Bize bu fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederiz.
Keyifli ve samimi bir söyleşi olmuş, hem yapana hem gruba teşekkür etmek gerek. Albümü geçen dinlemiştim, üzerine bu yazılanları okuyunca daha da kanım kaynadı. Bence o cringe ile ciddiyet arasındaki kıvamı çok iyi tutturmuşlar.
Kaptan Kadavra eğer yılmadan devam ederse bu yolda gerçekten bu ülkede özel bir yeri olan gruplardan biri olur diye düşünüyorum. Daha öncede yazmıştım grubun CD ve LP baskısı yapması şart oldu. Bir şekilde çözün bu işi arkadaşlar. Koleksiyona katmak için sabırsızlıkla bekliyoruz.
Normalde brutal,sert vokal sevmememe rağmen Kaptan Kadavra beni çeken bir grup. Şarkılar sarıyor, sıkmıyor devamlı dinletiyor kendini. Ve grubun kendine takındığı hafif esprili tavrı seviyorum. Aynı şekilde klip çekimlerindeki yaratıcılığı :D Umarım böyle devam ederler Türk Metalcilerin böyle gruplara ihtiyacı var
Keyifli ve samimi bir söyleşi olmuş, hem yapana hem gruba teşekkür etmek gerek. Albümü geçen dinlemiştim, üzerine bu yazılanları okuyunca daha da kanım kaynadı. Bence o cringe ile ciddiyet arasındaki kıvamı çok iyi tutturmuşlar.
tam da pasifagresif bir kaptan kadavra ropörtajı yapsa ne iyi olur diye düşünürken bununla karşılaşmak.
çok da kaliteli ropörtaj olmuş. farklı bir ropörtajları daha vardı ama bundaki sorular daha tatmin edici olmuş açıkçası.
Kaptan Kadavra eğer yılmadan devam ederse bu yolda gerçekten bu ülkede özel bir yeri olan gruplardan biri olur diye düşünüyorum. Daha öncede yazmıştım grubun CD ve LP baskısı yapması şart oldu. Bir şekilde çözün bu işi arkadaşlar. Koleksiyona katmak için sabırsızlıkla bekliyoruz.
iyi grup, güzel röportaj.
Çok güzel röportaj olmuş. Grup bana çok samimi geldi, zaten Anıl Özbek’e instadan ne yazsam cevap veriyor kendisini epey beğeniyorum
Normalde brutal,sert vokal sevmememe rağmen Kaptan Kadavra beni çeken bir grup. Şarkılar sarıyor, sıkmıyor devamlı dinletiyor kendini. Ve grubun kendine takındığı hafif esprili tavrı seviyorum. Aynı şekilde klip çekimlerindeki yaratıcılığı :D Umarım böyle devam ederler Türk Metalcilerin böyle gruplara ihtiyacı var