Madeni 1 YTL yeni çıkmıştı ve İstanbul’un sadece beş duraklı minnoş Taksim-Maslak metrosu yeni açılmıştı. Metroya binmenin 1 YTL olduğu o güzel zamanlarda, günümüzde tarihe karışmış olan Tekel birasının fiyatı da 1 YTL idi. Liseye gittiğim o yıllarda millet döner/kebap yerken, ben kuru ekmek veya simit yerdim ki akşama müzik dinlerken Tekel birası içeyim diye. Şimdiki halimden zerre farkım yoktu yani.
Okuldan eve gelince hızlıca üzerimi değiştirip, Sony Discman’imi alır, Edirnekapı mezarlığına gider ve Tekel birası içerken death metal dinlerdim. O dönem dinlediğim albümlerden bazıları; “Tomb of the Mutilated”, “Slowly We Rot”, “Leprosy”, “Mental Funeral”, “The Will to Kill”, ”The IVth Crusade”, “Indecent and Obscene”, “Left Hand Path”, “Where No Life Dwells”, “Into the Grave”, 1989 – 2000 arası çıkmış bütün Morbid Angel albümleri ve en önemlisi Asphyx başyapıtı olan “Last One on Earth” idi. Samsun 216 sigarası tüttürürken o gün kaç tane alabildiysem, biralarım bitene kadar bu albümleri döndürür dururdum. Death metal hâlâ o günleri aratmayacak kadar güzel ama ağzımızın tadı yok. Bira pahalı, Edirnekapı mezarlığı tehlikeli, cenazeler tatsız, her şeyin boku çıktı.
O günlerden beri, yaklaşık 17-18 sene sonra ilk defa mezarlıkta tekrar müzik dinledim. Bu yazı 31 Ocak 2021 tarihinde yayınlandığı için şöyle diyeyim, 29 Ocak 2021 Cuma günü cenazemiz vardı ve ben cenazeden sonra herkesten izin isteyip bir köşeye çöktüm, bu albümü dinlemeye başladım. Gerçekten mezarlıkta müzik dinlemeyi çok özlemişim. Malum durumdan dolayı (anasını siktiğimin Covid-19 virüsü) ortam müsait olmadığı için bira alıp çakamadım ama sigaramı tüttürdüm, yağmurlu havadaki toprak kokusunu soludum ve mezarlıklara baktım. Bunun bir de camii avlusunda Black Metal dinleme versiyonu var, onu da sonra anlatırım. Şimdi asıl konumuza gelelim.
Death/Doom Metal türü bizim coğrafyada çok yanlış anlaşılıyor. Kemanlı, flütlü, çellolu, genç yaşta kader kurbanı olarak pavyona düşmüş abla vokalli Death/Doom Metal gerçek Death/Doom Metal değildir arkadaşlar. Asıl Death/Doom Metal; “Asphyx”tir, “Cianide”dır, “Winter”dır ve “Autopsy”dir. Bakın size bunu öğretiyorum, çünkü hepinizi seviyorum. Kıymetinizi bilin.
“Asphyx”; 1987 yılında kurulan bir Ölüm/kıyamet Metal grubu. Orijinal vokalistleri “Martin van Drunen” hakkında gelmiş geçmiş en iyi Death Metal vokalisti olması ile alakalı söylentiler dolaşmaktadır. Gerisini de kendiniz araştırın, “Armut piş, ağzıma düş.” yapmayın. Ancak şunu da söylemeden geçmeyeyim; “Asphyx”; “Gorefest” ile beraber, Hollanda ekstrem metal sahnesinin en saygıdeğer iki grubundan biridir.
“Necroceros” grubun onuncu albümü. İlk iki efsanevi albüm sonrası gruptan ayrılan ve 2007 yılında gruba geri dönen, müthiş vokalist “Martin van Drunen” ile yaptıkları altıncı albüm. Malum şahısın dönüşünden sonra çıkan dört albüm arasında bence en iyisi. Diğer üç albüm ile aralarında uçuk bir kalite farkı yok ama bu albümdeki ekstra adanmışlık akıl söküyor, insanı manyak ediyor.
Albüm ölü götü sikercesine “The Sole Cure Is Death” ile tekme tokat başlıyor, sonrasında buram buram “Bolt Thrower” tarzı barut ve şarapnel kokan “Molten Black Earth” ile devam ediyor. Canlı performanslarda konuk olarak “Bolt Thrower” vokalistliği de yapmış muazzam adam “Martin van Drunen”in hiç de uzak olmadığı havalar bunlar. Ayrıca “Gorefest’teki kel adam” olarak tanınan “Ed Warby” ile birlikte “Hail of Bullets” adlı grupta keza benzer tarzda çılgın attığı için, Martin baba bu kanaldan da çok rahat bir biçimde yargı dağıtıyor.
Fakat kanımca bu albümün asıl yürek söken, ağır bombası “Three Years of Famine” adlı şarkı. Bu şarkı; Berklee başta olmak üzere, dünyanın en önde gelen konservatuarlarında ve müzik akademilerinde ders olarak okutulmalı. Keza Death/Doom Metal türünü merak eden herkese bu türü tanımlamak için ısrarla dinletilmeli. O derece inanılmaz bir parça. Her saniyesi kusursuz ve Death/Doom Metal dersi gibi. Bu şarkıyı dinlerken “Sanaaaaat!” diye bağırmayan her fularlının fularını sökerim, “Nuri Bilge Ceylan”a, “Zeki Demirkunduz’a” şikâyet ederim. O derece mükemmel bir parça.
Death/Doom Metal’in; icraat ve ruhani yönünün eşit biçimde kuvvetli olduğu bir albüm dinlemek isterseniz, “Necroceros” son yıllarda çıkmış en iyi albümlerden biri. Albümün tek bir saniyesinde bile boş yok, bütünüyle harika bir albüm. “Martin van Drunen”in muazzam vokali başta olmak üzere; “Paul Baayens” üstadın inanılmaz rifleri ve eski “Sodom” davulcusu “Tormentor”un vurmalıları şiir gibi işliyor, ortaya kusursuz bir albüm çıkıyor. Old School Death Metal ve Death/Doom Metal türlerine ilgi duyan bir insan veya hayvan evladının bu albümü sevmemesi imkânsız.
İcra ettikleri türe yön veren köklü bir grubun, hâlâ daha bu derece heyecanlı ve tutkulu müzik yapması gerçekten çok sevindirici. “Martin van Drunen”in dönüşü ile tekrar toparlanarak, “Death… the Brutal Way” ile üstün kalite çıktıkları yola sürekli çıtayı yükseltmeleri takdir edilesi. Hep böyle devam etmeleri dileğiyle.
Not: Bu yazı kısmen farklı bir şekilde 28 Ocak 2021 tarihinde yazılmıştı ancak 29 Ocak 2021 tarihindeki cenazeden sonra çok düz ve sıkıcı olduğunu düşünülerek, sadece puan ve başlık sabit bırakılarak 30 Ocak 2021 tarihinde sil baştan tekrardan yazılmıştır. Ve elbette ki yazı yazılırken alkol alınmıştır.
Kadro Martin van Drunen: Vokal
Paul Baayens: Gitar
Alwin Zuur: Bas
Stefan Hüskens: Davul
Şarkılar 1. The Sole Cure Is Death
2. Molten Black Earth
3. Mount Skull
4. Knights Templar Stand
5. Three Years of Famine
6. Botox Implosion
7. In Blazing Oceans
8. The Nameless Elite
9. Yield or Die
10. Necroceros
Haber kısmında yazacağımı yazdım. Ek olarak söyleyebileceğim tek şey hala günde en az bir kez dinlediğimdir.
Etil alkol ve savoy eskisi gibi bulunamadığından alkol ile müzik dinleme olayı bende de yok oldu. Yazarın bir şirk machine olmasını ise hayranlıkla okudum.
Süslü cümleler kuramam. Ben metal müzik dinlerim diyen insanın es geçebileceği bir şey değil bu. Kafamız türlü problemle doluyken hala pis bir metalci gibi hissetmemizi sağlayan piç kurusu bir albüm.
Eline sağlık çok iyi kritik. Kendi yazacaklarımı dinlemekten albümü henüz dinleyemedim.
Her Asphyx dendiğinde aklıma gelen minik bir anımı anlatayım.
2006′da Kanada’da okurken bir gün okula yürüyordum. Bir sokakta sürekli takılan evsiz bir abi vardı. İnsanlara gelip “tell me a word” derdi, siz de “book”, “street”, “love” gibi rastgele bir kelime söylerdiniz, abi de “life is a book, you should always look, for a better tomorrow, for everyone to follow” gibisinden, dediğiniz kelimeyi de içeren doğaçlama bir tekerleme, bir mısra şiir gibi bir şey söylerdi. Siz de 3-5 dolar verirdiniz, abi de “thank you” der giderdi. O şekilde geçimini sağlardı. Yaya geçidinde beklerken sık sık denk gelirdim ama hiç bana gelip sormamıştı.
Bir gün yine okula yürürken Scarve – Asphyxiate dinliyordum. Yanıma gelip “tell me a word” dedi. Ben de “any word?” dedim, o da “yeah yeah just tell me a word” dedi. Ben de kulaklığı çıkarıp “asphyxiate” deyiverdim. Abi çok daha basit bir şey beklediğinden “what’s that? what does it mean?” dedi. Ben de “it’s like suffocating someone” dedim. O da “no man, tell me something nice” falan derken yeşil yandı, derse yetişeceğim için “see you later” deyip yürüdüm.
Onu zor durumda bırakmak için dememiştim ama trollüyor gibi oldum ahah. İyi bir abiydi. Aradan 16 yıl geçmiş, umarım sonradan mutlu bir hayatı olmuştur.
mezarlıkta metal müzik dinlemek liseye gittiğim sıralarda sanırım benim de aklımdan bir kere geçmişti. ama dayının biri çıkıp ”ne yapıyorsun burada yeğenim? o tişörtle kulaklık ne?” diye çıkışır ve ben de onu bıçaklarım diye gitmeye hiç yeltenmedim.
evimize yakın bir konumda bulunan büyük bir mezarlıktan her okul gidiş-dönüşü otobüs ile geçerdim. o yolun bir tarafında upuzun, büyük bir mezarlık; diğer tarafında F-Tipi bir infaz kurumu ve askeri lojman; karşı tarafında ise camii, ormanlık alan ve medrese bulunurdu.
tamamen bana ters yerler olduğu için hiç otobüsten inip o bomboş yerlerde dolanmak istemedim. ormanda, lojmanda neler olduğu belliydi zaten. eski arkadaşlarımdan bir tanesinin babası jandarma idi ve lojmanda oturuyordu. orada bulunan kürtlerin asker vurması, ceza evinden kaçan mahkumların olması, kuran kursu mudur başka bir şey midir nedir bilinmez olan yerden din adamları ile uzun sakallı hocaları ile küçük çocukların ellerinde kitaplarla bundan 1500 sene önceki kıyafetlerle dolanması falan derken bir kaç sene önce alt komşumuzun engelli kızlarından bir tanesinin kaçırılıp o orman ile mezarlıktaki alanda tecavüze uğraması ile ben hepten aklımdan çıkarmıştım o bölgeyi. bu yazı bana onu anımsattı.
kış vakti otobüsten kusmak için sabahları indiğim ve sonraki otobüse devam etmek için durakta beklediğim, bahar aylarında akşamüstlerinde okuldan dönüş sırasında arka koltuklarda uyuklarken güneş batışı seyrettiğim bir yer haline gelmişti benim için orası. sonra zaten lise bitti vesaire vesaire.
cenazeleri anlamsız bulduğum için gitmem. babamı bile görmem. ne anlamı var ki? benim için moral bozukluğundan ibaret zaman kaybından başka bir şey değil. ama babamın yattığı yer eyüp mezarlığında yüksekçe bir bölgede olduğundan, eğer bir gün rast gelirsem tepeye doğru çıkıp belki babamın toprağını sularken black metal dinleyebilirim.
@Sinan Ceylan, AMG puanlama olarak dünyanın en kalitesiz sitesi. Oradaki ibnelerin alayı fularlı ve kemik çerçeve gözlüklü. Sofistike ve deneysel olmayan hiç bişeye yüksek puan vermezler.
Okuyucu kitlesi olarak da kalitesiz bir ortam var orada. PA çok daha açık fikirli, özgün bir site. Çok açık konuşayım, AMG puanlamalarını ve kritiklerini kâle alan adam benimle müzik konuşmazsa sevinirim.
Benden bir 10 gelir. Çıktığından beri müzik dinlemeye vakit bulabildiğim her gün (malum finaller..) mutlaka dinledim. Sene sonu listelerinde zirvelerde olacağı şimdiden kesin
Başınız sağ olsun. Edirnekapı mezarlığı deyince bir garip oldum. Kısa denebilecek hayatımın en güzel yıllarından biri Edirnekapı’da geçmişti. Her gün okula giderken sabah köpek havlamaları eşliğinde o yokuşu tırmanır tramvaya binerdim. Bir gün evde yalnız kafam uçuyorken duvarlar üzerime gelmeye başladı, ben de dışarı attım kendimi. Nereye gitsem nereye gitsem diye düşünürken yukarıdaki mezarlıkta ağaçlar falan vardır iyi gelir diye oraya gittim. Yokuşu çıkarken Death Grips dinliyordum, yukarılara doğru Paracletus albümünü açtım. Abscission çalarken şarkıda olmayan bir testere sesiyle çığlığı duyuyordum kulaklıktan. Mezar taşları büyüyüp küçülmeye, üzerlerindeki yazılar anlamsızlaşmaya başlamıştı ama olumsuz bir his değildi. Çok ferahtı tam tersine. Bir süre amaçsızca yürüdüm mezar taşlarını okuyarak, sonra bekçinin sesiyle irkildim. Bana burada ne yaptığımı sordu. “Hiç, yürüyordum.” diye cevapladım. Burada gezilmeyeceğini müzik dinlenilmeyeceğini falan söyledi ve nazikçe kovdu. Geri eve yollandım ben de. Hayatımın en garip günlerinden biriydi.
“Ölü götü sikercesine” gibi nadide bir parçayı pasifagresif argo sözlüğüne kattığın için seni gönülden tebrik ediyorum İsmail Abi. Cansın. Bu arada her kimi kaybettiysen toprağı bol olsun, başın sağ olsun.
Ben de aksine mezarlıkta huzur bulurum, orada sessizce oturmayı severim.
İlgiyle ve keyifle okudum yazıyı.
Van Drunen’inki duyduğum en etkileyici ekstrem metal vokali. Kendini nasıl koruyor bilmiyorum ama sanki sesi bitmiş, boğazını yırtıp kan kusarak söylüyor can havliyle.
Albüm de bir iki haftadır eşliğinde yatma albümüm oldu. Old School başka.
@çaksu, Martin van Drunen’i hem Asphyx hem de Hail of Bullets ile canlı izledim, canlıda albüm kaydından çok daha iyi okuyan nadir vokalistlerden biri olduğu söyleyebilirim. Adam işinden büyük keyif alıyor. Her şarkı arası bir 33′lük şişe bira fondipleyerek ağzını ıslatıyor, gırtlağını temizliyor. O kadar işine aşık yani.
Hem sahnedeki grup arkadaşları, hem de seyirci ile göz teması keza harika. Death metalcilik diye bir meslek varsa onun için yaratılmış bir adam.
Gorefest, Bolt throwerı fln severim ama bu gruba hep uzaktan bakmışım nedense. Şimdi albümü dinleyince resmen füzeyle yörüngeye yükseldim. Bu albümü sindirip geriye doğru giderim artık.
Baş sağlığı dileyen herkese teşekkürler, saygılar ve sevgiler. Ancak bu kaybımız biraz beklenen ve gitti de kurtuldu tarzındaydı. Ben o yüzden kendi ölümümü aşırı süratle Lamborghini kullanırken paramparça olacağım şeklinde hayal ediyorum ve istiyorum.
Uzun süre yatakta yatarak ölümü beklemenin hem şahısa, hem de yakınlarına yaşattığı sınav çok acı verici. Her iyi insan umarım çok hızlı ölür.
mezarlıkta death metal mi dinlenir amk ispirto açıp mayhem koyacaksın iki de keçi kestin mi offf kafalarını kazığın ucuna takar kanına ispirto karıştırıp pentagramı da çizdin mi ….
Instagramda azeri ablaların sayfalarına bakıp, 31 cekmekten yarrağının derisi inceltmiş bir elemana ‘mount skull’ dinlettim. ertesi gün porno sektorüne giricem diye ağlamaya başladı, şu an araştırma yapıyor.
Çıkacağını bildigimiz ve bilmediğimiz bir sürü albüm var. Daha şubat ayındayız ama ben sene sonunda bu albüm için en iyisiydi dicem, çok yüksek ihtimal…
Muhteşem bir albüm, heyecanlandırıyor ve tekrar tekrar dinleme isteği uyandırıyor. Bu da arayıp bulamadığımız bir şey günümüz albümlerinde. 5 ve 8 ekürilerim
Bu hafta iş güçten dolayı kritik yazmadığımdan, dinleme fırsatı bulamadığım 2021 albümlerini dinleyeceğim çalışırken. Bununla başladım şu an, sonumuz hayır olsun.
Şimdi de ‘Three Years of Famine’ ile küçük bir ara verdim ve 03:28 den itibaren evdeki kaktüslere yumruk atmaya başladım. Birazdan kafa da atarım ama iyiyim merak etmeyin. En fazla sizin aminıza koyarim orospu cocukları diyip kaktusleri atese veririm bişi olmaz.
O değil de, yine sikmeli sokmalı yorum yazdım. Çok ayıp oldu insanlara.
1 su bardağının yarısına tuz ruhu koyup üzerine bir yemek kaşığı katran, bir çay kaşığı bal ekliyoruz. Sonra bu karışımın içine yeterince kabara çivisi(raptiye) ve zımba teli koyup çok karıştırmadan hemen oral yoldan alıyoruz. Dişlerimiz ve dilimiz eriyip ağzımızın içi paramparça olana kadar çeviriyoruz/çiğniyoruz ve yutmaya çalışıyoruz. Tam bu sırada the nameless elite parçasını açıyoruz. Haydi, ne duruyorsunuz?
Ne albümdü ama. Bu albümün öyle bir özelliği var ki sanki bir tek Asphyx yapabilirmiş gibi. Dünyanın en iyi death metal albümü değil, ama dünyanın en ÇILGIN death metal albümlerinden biri.
Deathhammer’ın incelemesi sitede olmadığı için buraya yazıyorum. Albüme ismini veren şarkı death metalin istiklal marşı ilan edilmeli, sözlerinin çerçeveletip bütün devlet dairelerine ve eğitim kurumlarına asılması zorunlu olmalıdır.
Haber kısmında yazacağımı yazdım. Ek olarak söyleyebileceğim tek şey hala günde en az bir kez dinlediğimdir.
Etil alkol ve savoy eskisi gibi bulunamadığından alkol ile müzik dinleme olayı bende de yok oldu. Yazarın bir şirk machine olmasını ise hayranlıkla okudum.
Süslü cümleler kuramam. Ben metal müzik dinlerim diyen insanın es geçebileceği bir şey değil bu. Kafamız türlü problemle doluyken hala pis bir metalci gibi hissetmemizi sağlayan piç kurusu bir albüm.
Mezarlıkta Ölüm metali dinlemek güzel.
Sene sonunda, ‘en iyisi’ dersem kimse şaşırmaz umarım. 11 ayda kim bilir neler çıkacak ama olsun. Yaşayıp görücez. Şahane kritik bu arada.
Eline sağlık çok iyi kritik. Kendi yazacaklarımı dinlemekten albümü henüz dinleyemedim.
Her Asphyx dendiğinde aklıma gelen minik bir anımı anlatayım.
2006′da Kanada’da okurken bir gün okula yürüyordum. Bir sokakta sürekli takılan evsiz bir abi vardı. İnsanlara gelip “tell me a word” derdi, siz de “book”, “street”, “love” gibi rastgele bir kelime söylerdiniz, abi de “life is a book, you should always look, for a better tomorrow, for everyone to follow” gibisinden, dediğiniz kelimeyi de içeren doğaçlama bir tekerleme, bir mısra şiir gibi bir şey söylerdi. Siz de 3-5 dolar verirdiniz, abi de “thank you” der giderdi. O şekilde geçimini sağlardı. Yaya geçidinde beklerken sık sık denk gelirdim ama hiç bana gelip sormamıştı.
Bir gün yine okula yürürken Scarve – Asphyxiate dinliyordum. Yanıma gelip “tell me a word” dedi. Ben de “any word?” dedim, o da “yeah yeah just tell me a word” dedi. Ben de kulaklığı çıkarıp “asphyxiate” deyiverdim. Abi çok daha basit bir şey beklediğinden “what’s that? what does it mean?” dedi. Ben de “it’s like suffocating someone” dedim. O da “no man, tell me something nice” falan derken yeşil yandı, derse yetişeceğim için “see you later” deyip yürüdüm.
Onu zor durumda bırakmak için dememiştim ama trollüyor gibi oldum ahah. İyi bir abiydi. Aradan 16 yıl geçmiş, umarım sonradan mutlu bir hayatı olmuştur.
31.01.2021
@Ahmet Saraçoğlu, bunu yıllar önce ekşi’de girdiğin bir girdi de okumuştum.
yaratıcıymış.
Otoerotik asfiksi gibi albüm
mezarlıkta metal müzik dinlemek liseye gittiğim sıralarda sanırım benim de aklımdan bir kere geçmişti. ama dayının biri çıkıp ”ne yapıyorsun burada yeğenim? o tişörtle kulaklık ne?” diye çıkışır ve ben de onu bıçaklarım diye gitmeye hiç yeltenmedim.
evimize yakın bir konumda bulunan büyük bir mezarlıktan her okul gidiş-dönüşü otobüs ile geçerdim. o yolun bir tarafında upuzun, büyük bir mezarlık; diğer tarafında F-Tipi bir infaz kurumu ve askeri lojman; karşı tarafında ise camii, ormanlık alan ve medrese bulunurdu.
tamamen bana ters yerler olduğu için hiç otobüsten inip o bomboş yerlerde dolanmak istemedim. ormanda, lojmanda neler olduğu belliydi zaten. eski arkadaşlarımdan bir tanesinin babası jandarma idi ve lojmanda oturuyordu. orada bulunan kürtlerin asker vurması, ceza evinden kaçan mahkumların olması, kuran kursu mudur başka bir şey midir nedir bilinmez olan yerden din adamları ile uzun sakallı hocaları ile küçük çocukların ellerinde kitaplarla bundan 1500 sene önceki kıyafetlerle dolanması falan derken bir kaç sene önce alt komşumuzun engelli kızlarından bir tanesinin kaçırılıp o orman ile mezarlıktaki alanda tecavüze uğraması ile ben hepten aklımdan çıkarmıştım o bölgeyi. bu yazı bana onu anımsattı.
kış vakti otobüsten kusmak için sabahları indiğim ve sonraki otobüse devam etmek için durakta beklediğim, bahar aylarında akşamüstlerinde okuldan dönüş sırasında arka koltuklarda uyuklarken güneş batışı seyrettiğim bir yer haline gelmişti benim için orası. sonra zaten lise bitti vesaire vesaire.
cenazeleri anlamsız bulduğum için gitmem. babamı bile görmem. ne anlamı var ki? benim için moral bozukluğundan ibaret zaman kaybından başka bir şey değil. ama babamın yattığı yer eyüp mezarlığında yüksekçe bir bölgede olduğundan, eğer bir gün rast gelirsem tepeye doğru çıkıp belki babamın toprağını sularken black metal dinleyebilirim.
01.02.2021
@Rzeczom, kanım dondu…
Vilehand kritikleri fan club kuracağım bi ara, ama öncelikle her kimi kaybettiysen başın sağ olsun.
Şimdiden senenin en iyilerinden biri olacak bence de. AngryMetalGuy’a falan da baktım dün, pek oralı olmamışlar ama ben sevdim.
02.02.2021
@Sinan Ceylan, AMG puanlama olarak dünyanın en kalitesiz sitesi. Oradaki ibnelerin alayı fularlı ve kemik çerçeve gözlüklü. Sofistike ve deneysel olmayan hiç bişeye yüksek puan vermezler.
Okuyucu kitlesi olarak da kalitesiz bir ortam var orada. PA çok daha açık fikirli, özgün bir site. Çok açık konuşayım, AMG puanlamalarını ve kritiklerini kâle alan adam benimle müzik konuşmazsa sevinirim.
Asphyx bizi sushi yapmış yemiş. 9/10
Benden bir 10 gelir. Çıktığından beri müzik dinlemeye vakit bulabildiğim her gün (malum finaller..) mutlaka dinledim. Sene sonu listelerinde zirvelerde olacağı şimdiden kesin
Başınız sağ olsun. Edirnekapı mezarlığı deyince bir garip oldum. Kısa denebilecek hayatımın en güzel yıllarından biri Edirnekapı’da geçmişti. Her gün okula giderken sabah köpek havlamaları eşliğinde o yokuşu tırmanır tramvaya binerdim. Bir gün evde yalnız kafam uçuyorken duvarlar üzerime gelmeye başladı, ben de dışarı attım kendimi. Nereye gitsem nereye gitsem diye düşünürken yukarıdaki mezarlıkta ağaçlar falan vardır iyi gelir diye oraya gittim. Yokuşu çıkarken Death Grips dinliyordum, yukarılara doğru Paracletus albümünü açtım. Abscission çalarken şarkıda olmayan bir testere sesiyle çığlığı duyuyordum kulaklıktan. Mezar taşları büyüyüp küçülmeye, üzerlerindeki yazılar anlamsızlaşmaya başlamıştı ama olumsuz bir his değildi. Çok ferahtı tam tersine. Bir süre amaçsızca yürüdüm mezar taşlarını okuyarak, sonra bekçinin sesiyle irkildim. Bana burada ne yaptığımı sordu. “Hiç, yürüyordum.” diye cevapladım. Burada gezilmeyeceğini müzik dinlenilmeyeceğini falan söyledi ve nazikçe kovdu. Geri eve yollandım ben de. Hayatımın en garip günlerinden biriydi.
“Ölü götü sikercesine” gibi nadide bir parçayı pasifagresif argo sözlüğüne kattığın için seni gönülden tebrik ediyorum İsmail Abi. Cansın. Bu arada her kimi kaybettiysen toprağı bol olsun, başın sağ olsun.
Three Years of Famine mükemmel bir şarkı gerçekten
Başınız sağolsun.
Ben de aksine mezarlıkta huzur bulurum, orada sessizce oturmayı severim.
İlgiyle ve keyifle okudum yazıyı.
Van Drunen’inki duyduğum en etkileyici ekstrem metal vokali. Kendini nasıl koruyor bilmiyorum ama sanki sesi bitmiş, boğazını yırtıp kan kusarak söylüyor can havliyle.
Albüm de bir iki haftadır eşliğinde yatma albümüm oldu. Old School başka.
<3
02.02.2021
@çaksu, Martin van Drunen’i hem Asphyx hem de Hail of Bullets ile canlı izledim, canlıda albüm kaydından çok daha iyi okuyan nadir vokalistlerden biri olduğu söyleyebilirim. Adam işinden büyük keyif alıyor. Her şarkı arası bir 33′lük şişe bira fondipleyerek ağzını ıslatıyor, gırtlağını temizliyor. O kadar işine aşık yani.
Hem sahnedeki grup arkadaşları, hem de seyirci ile göz teması keza harika. Death metalcilik diye bir meslek varsa onun için yaratılmış bir adam.
Gorefest, Bolt throwerı fln severim ama bu gruba hep uzaktan bakmışım nedense. Şimdi albümü dinleyince resmen füzeyle yörüngeye yükseldim. Bu albümü sindirip geriye doğru giderim artık.
Gitar ve bas soundu insana kafayı yedirtir
Baş sağlığı dileyen herkese teşekkürler, saygılar ve sevgiler. Ancak bu kaybımız biraz beklenen ve gitti de kurtuldu tarzındaydı. Ben o yüzden kendi ölümümü aşırı süratle Lamborghini kullanırken paramparça olacağım şeklinde hayal ediyorum ve istiyorum.
Uzun süre yatakta yatarak ölümü beklemenin hem şahısa, hem de yakınlarına yaşattığı sınav çok acı verici. Her iyi insan umarım çok hızlı ölür.
1992den beri asphyx dinliyorum. albüm çok iyi. fakat three years of famine giriş overkill – skullchrusher
Groovy death metal, zayıf noktam.
mezarlıkta death metal mi dinlenir amk ispirto açıp mayhem koyacaksın iki de keçi kestin mi offf kafalarını kazığın ucuna takar kanına ispirto karıştırıp pentagramı da çizdin mi ….
Zeki Demirkunduz’a sesli güldüm
Three Years of Famine’den bayagi To Live is to Die tatlari aldim, sahane sarki gercekten.
Instagramda azeri ablaların sayfalarına bakıp, 31 cekmekten yarrağının derisi inceltmiş bir elemana ‘mount skull’ dinlettim. ertesi gün porno sektorüne giricem diye ağlamaya başladı, şu an araştırma yapıyor.
13.02.2021
@P L A G U E, harika yorum
Çıkacağını bildigimiz ve bilmediğimiz bir sürü albüm var. Daha şubat ayındayız ama ben sene sonunda bu albüm için en iyisiydi dicem, çok yüksek ihtimal…
Muhteşem bir albüm, heyecanlandırıyor ve tekrar tekrar dinleme isteği uyandırıyor. Bu da arayıp bulamadığımız bir şey günümüz albümlerinde. 5 ve 8 ekürilerim
Bu hafta iş güçten dolayı kritik yazmadığımdan, dinleme fırsatı bulamadığım 2021 albümlerini dinleyeceğim çalışırken. Bununla başladım şu an, sonumuz hayır olsun.
02.05.2021
@Ahmet Saraçoğlu, Ahmet abi 3 aydır buraya düşünceni yzmanı bekliyorum. Nasıl olmuş albüm allahını seversen :D
Şimdi de ‘Three Years of Famine’ ile küçük bir ara verdim ve 03:28 den itibaren evdeki kaktüslere yumruk atmaya başladım. Birazdan kafa da atarım ama iyiyim merak etmeyin. En fazla sizin aminıza koyarim orospu cocukları diyip kaktusleri atese veririm bişi olmaz.
O değil de, yine sikmeli sokmalı yorum yazdım. Çok ayıp oldu insanlara.
Nasıl yapıyor MK ya
MOLTEN BLACK EARTH nadide bir 90s vefad metali çalışması olmuş.
2021 in en iyi albumu bence. normalde asphyx cok sevmem ama asphyx sasirtti beni bu albumle.
yedi delikli tokmağın her bir deliğini bu albümle tıkamak istiyorum.
son aylarda ne zaman moralim bozulsa bu albümü dinliyorum; sonra bir rahatlamaya kavuşuyorum. neden çözemedim ama.
Arkadaşlar şimdi şöyle yapıyoruz:
1 su bardağının yarısına tuz ruhu koyup üzerine bir yemek kaşığı katran, bir çay kaşığı bal ekliyoruz. Sonra bu karışımın içine yeterince kabara çivisi(raptiye) ve zımba teli koyup çok karıştırmadan hemen oral yoldan alıyoruz. Dişlerimiz ve dilimiz eriyip ağzımızın içi paramparça olana kadar çeviriyoruz/çiğniyoruz ve yutmaya çalışıyoruz. Tam bu sırada the nameless elite parçasını açıyoruz. Haydi, ne duruyorsunuz?
Rizeye sapladik. 10 tane bira aldım hindi füme ve kornison da hazır. Bu album bitene kadar hepsini yutucam. Kuduz köpek gibiyim şu an.
Ağzımdan salyalar saçarak dinliyorum şu a . Sene sonu bu albümü sakın ola unutmayın.
Nasıl bir prodüksiyondur bu, nasıl bir kulak doluluğudur ulan.. Resmen ruhum oksaniyor kahpeler.
Asphyx ulan Asphyx.
Kerhane tatlısı yiyerek dinliyorum.
Bugün yine cenazedeydim ve aklıma bu albüm geldi.
Dünyanın en iyi albüm incelemesi.
İki gün önce cenazemiz vardı ve yine aklıma bu albüm geldi.
20.04.2023
@ismail vilehand, Başın sağolsun hacı. Ne dinledin?
20.04.2023
@ismail vilehand, Başın sağ olsun abi
21.04.2023
Sağ olun arkadaşlar. Sürpriz bir vefat değildi ama üzüyor işte.
21.04.2023
@ismail vilehand, Başınız sağolsun abi
Gece gece çıldırıyorum.
Three Years of Famine To Live is to Die 2 bildiğin. Sadece bir kişinin yazması şaşırttı.
Ne albümdü ama. Bu albümün öyle bir özelliği var ki sanki bir tek Asphyx yapabilirmiş gibi. Dünyanın en iyi death metal albümü değil, ama dünyanın en ÇILGIN death metal albümlerinden biri.
Deathhammer’ın incelemesi sitede olmadığı için buraya yazıyorum. Albüme ismini veren şarkı death metalin istiklal marşı ilan edilmeli, sözlerinin çerçeveletip bütün devlet dairelerine ve eğitim kurumlarına asılması zorunlu olmalıdır.
11.10.2024
@Harundoom, buna çok fazla katıldım 👍🏻