ismail vilehand

“Az sonra okuyacaklarınız sanatsal ve bilimsel kaynaklardan beslenen ancak sıkıntı yaratacak ayrıntılar içerecektir. Bu yüzden reşit olmayanlar ebeveyn kontrolünde okuyabilir ama bence okumasalar daha iyi olur. Keza hassas bünyeler hiç okumasa daha da iyi. Burada yazanlarla alakalı olabilecek bilinçaltı tetiklemeleri yüzünden korkunç şeyler yaşanabilir. O yüzden ben uyarımı yapayım da, gerisi size kalmış.” diyerek sözlerime başlıyorum.

“Ölü sevicilik” yani “Nekrofili” mevzusunun aklımda belirttiği şeylerden bahsederek olaya girmek istiyorum. Önce müzik diyelim o zaman:

“Autopsy” ekstrem metalde bu ölü sevicilik işinin tillahıdır. “Old school death metal” ve süründürmeli “death/doom metal”in atası olan grup, ölü seviciliğin bayrakla koşturanıdır. Tüm bu gerçekler dâhilinde, “Autopsy”nin esas adamı “Chris Reifert”ın “Chris Barnes”a verdiği “Şarkı yazarken abartabildiğin kadar abart ki, insanlar şoka girsin.” öğüdü sayesinde gelmiş geçmiş en mükemmel death metal albümlerinden biri olan “Tomb of the Mutilated”ı dinleyebildik ve şu an akıl sağlığı normal adamlar değiliz. Canlıda dinlemeyi en sevdiğim “Cannibal Corpse” şarkısı olan “I Cum Blood” ve şarkı sözleri ile kan donduran “Necropedophile”, “Death” ve “Autopsy”den tanıdığımız “Chris Reifert”ın, “Chris Barnes”ı aşırı gazlamasıdır aslında. Süper bilgi değil mi?

Finlandiyalı “Torsofuck” ise uzun süre aktif olduğu halde, çok az icraat yapan bir diğer ölü sevici tayfanın önemli grubu. Sarhoşken hayatım boyunca asla giyemeyeceğim bir tişörtünü aldığım bu grup, “Erotik İshal Fantazisi” adlı aşk ve sevgi dolu bir albüme imza atarak ekstrem müzik tarihine geçti. Albümdeki “Filler Tarafından Tecavüz Edilmiş” ise albümün en gözde şarkısı. “Torsofuck” yani “GÖVDESİKİŞİ” (Google Translate çeviri olarak “Gövde Sikeyim” diye veriyor ama bence GÖVDESİKİŞİ çok daha uygun.) yine bizlere ölü seviciliğin ekstrem metaldeki önemini hatırlatan çok mühim bir grup.

Bir eski ve kısmen bir de yeni gruptan ayrıntılı örnekler verdiğim için; tekrardan yine bir efsanevi ölü sevici old school death metal grubu olan “Necrophagia”dan uzun uzun bahsetmeme gerek yok diye düşünüyorum. Yenilerden ise “Ingested”, “The Ugly” ve “Begging for Incest” (insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en korkunç grup ismi.) gibi grupların ne derece ölü sevdiklerini tekrardan anlatma gereği keza duymuyorum. İşin kısaca sinema ve diğer kısımlarına değinerek ölüler ile ilişkimizi minimumda tutmaya çalışarak devam ediyorum.

Öncelikle 32 dakikalık; 1994, İspanyol yapımı “Aftermath” ölü sevicilik açısından hayatımda izlediğim en etkileyici eserdir. Bunu çok net söyleyebilirim. “Sırpski Film”e ise hiç girmek istemiyorum. Bu konuda konuşmaya başlarsak işin sonu gelmez, birbirimizi helak ederiz. Çünkü o filmde olay sadece ölü sevicilik ile sınırlı değil. Bambaşka mevzular dönüyor. Ama keza çok iyi bir film. “Acun Ilıcalı” bu filmi keşke izlese mesela. Neyse, daha fazla uzatmıyorum.

Fakat benim “Nekrofili” ile alakalı bayıldığım bir “South Park” bölümü var, eğer bundan bahsetmezsem benim de ölü bedenime her türlü kayarlar. “South Park” Sezon 3, Bölüm 10, “Korn’s Groovy Pirate Ghost Mystery” adlı bölüm hem bizim nu-metal grubu “Korn”u barındırıyor hem de “Nasıl ceset düdüklenir?” konusunda müthiş bilgiler veriyor. Haydi izleyelim:

“Autopsy”, Necrophagia”, “Torsofuck”, “Aftermath”, “Sırpski Film” ve son olarak “South Park” ile ölü seviciliği taçlandırdığımıza göre; artık Danimarka gibi şahane bir ülkede nasıl kafayı yedilerse, leş gibi cinsel saldırıya uğramış ceset kokulu, pislik ötesi bir death metal icra eden “Undergang”in son albümü olan “Aldrig i livet”den bahsedebiliriz.

“Undergang”; 2008 yılında kurulan, korkunç bir old school death metal grubu. “Aldrig i livet” ise bu manyakların son albümü. “Indhentet af døden” adlı ilk albümlerinden beri uzak ara yaptıkları en iyi albümün “Aldrig i livet” olduğunu çok net söyleyebilirim. Adamların müziğinin her ayrıntısından korkunç bir seviyede irin akıyor, lağım akıyor ve ortam leş gibi ceset kokuyor.

“Undergang”in benimsediği tarzı yeni alıcılara özetlememiz gerekirse, ilk anmamız gereken isim kesinlikle “Autopsy”. Hem ilk ağır tempo dönemi hem de “Acts of the Unspeakable” ile başlayıp devam eden hızlı ve dayaklı döneminin bir füzyonu gibi, death/doom metal ve old school death metalin en mide bulandıran kısmını, gerek beste yapıları gerekse de sound olarak, yüz kızartan bir iğrençlik ile veriyorlar.

Konu “old school death metal” ve dibine kadar leşlik olduğu vakit, muazzam bir marka olan “Dark Descent Records” kanatları altında yükselen “Undergang”; ölü sevenleri, ölüyü sevenleri, ölümü sevenleri ve hepsini sevenleri kucak dolusu bir sevgi ile selamlıyor. Bazen düşünüyorum, “Dark Descent Records” olmasa biz ne yapardık diye. Vallahi bakın olmazdı. Çok eksik kalırdık.

“Undergang”, “Aldrig i Livet” korkunç bir çirkinlik yapıyor. Yüz kızartıyor ve bizi insanlığımızdan utandırıyor. Sadece ve sadece death metalin en çirkin halini beğenenlerin seveceği bir albüm var ortada. Yani “Undergang”in diğer albümlerinden amaç ve tarz olarak bir farklılık yok ama beste kalitesi ve sound olarak bu güne kadar yaptıkları en iyi iş olmaya aday bir çalışma “Aldrig i Livet”.

Mecazi anlamda her an ve her saniye dirimizin hunharca sikildiği bir ülkede yaşıyoruz. Ölümüzün zaten sikilecek hali dahi kalmayacağı için “nekrofililer” bizim için bir sorun teşkil etmiyor. “Undergang” bu yüzden bizim canımız, ciğerimizdir. Danimarka’da ne yaşadıysanız geçmiş olsun cidden. Kalın sağlıcakla.