1997 yılında çıkan ve birçok yerli rock grubunun yer aldığı “Sular Yükseliyor” albümünü anımsayanlarınız olacaktır. Yayımlandığını televizyonlardan öğrendiğim albüm, kapağına da yazıldığı gibi “Yüksek Dinlenecek Ondört Türkçe Rock Şarkısı”ndan oluşuyordu ve televizyonda albümün tanıtımını yapan müzisyenler, yapımın mutlak suretle yüksek sesle dinlenmesi gerektiğini söylüyorlardı. 1997 yılında olmasa da ilerleyen yıllarda albümü belirli bir ses seviyesinin üstünde dinleyebildim fakat ne yalan söyleyeyim, aradığım o etkiyi bulduğum söylenemez. Evet, hikâye bu kadardı.
Girişi böyle yaptığım için bir önceki albümü hakkında 2017’nin sıcak bir ağustos günü bir şeyler karaladığım Streams of Blood’ın dördüncü stüdyo albümü “Erløsung”ı yüksek sesle dinlemenizi tavsiye edeceğimi düşündüyseniz yanılıyorsunuz. Çünkü bu, dakikalardır ardına kadar açık ocağa yaklaşıp kibrit çakmak gibi bir şey olur. Zira iki kişiden oluşan Streams of Blood, hayli tehlikeli bir müzik yapıyor. Banu Alkan, Serpil Çakmaklı film adı gibi olacak fakat “Bu İkiliye Dikkat”.
Vokal ve gitarda yer alan, eski/ilk dönem Darkened Nocturn Slaughtercult üyesi Thymos, gerçek bir ruh hastasının yapabileceği ayarda vokallere imza atarken yarattığı riflerle dinleyene duygu karmaşası yaşatıyor. Paçozlaşmakta çoğu zaman bir sakınca görmeyen, yeri gelip Marduk’laşan (Todeskessel Kurland) yer gelip “Gorgoroth, sen misin? Dedirten Streams of Blood’ın beyni Thymos’un bu albümde kendini aştığını rahatlıkla söyleyebilirim.
İkilinin ikincisi ise adını sevdiğim Terrorin ya da geçen kritikte kendisini ifşa ettiğim üzere Phil Hammelmann kişisi. Kapalı ve fırtınalı havada denize girme etkisi yaratan parçalara, olanca gücü ve haşmetiyle katkıda bulunan, dur kalklı ritimleriyle, kolda bacakta dolu glikojen deposu bırakmayan kazımalarıyla, zaten ilk birkaç dinlemede yeterince anlaşılamayan katmanlı şarkıları, enteresan davullarıyla daha da parlatan Terrorin, “Erløsung”ın kahramanlarından.
Az önce de söylediğim gibi eserlerin çoğu, ilk birkaç dinlemede yenilip yutulacak, anlaşılması, takip etmesi kolay işler değil. Sürekli bir devinim hâlinde olan parçalar, tam da bu nedenle içlerinde bir dolu sürpriz barındırıyor. Mesela tekdüze gidecekmiş gibi yapan “Declataration” sonlara yaklaştığında kabuğunu öyle bir kırıyor ki “Yeni şarkıya mı geçtik ne ettik?” demeden edemiyorsunuz. Süresiyle dosta güven, düşmana korku salan üçüncü parça da keza bol devinimli işlerden. İşin güzel yanı ne biliyor musunuz? Herifler, albümde böyle adlandırmak çok doğru olmaz ya, hit olan işlerini başlara serpiştirip kaçıp gitmemişler. “Erløsung”ın sonuna kadar süren, dinleyeni permeperişan etme isteğinden hasıl olduğunu düşündüğüm bir hayvanlık, bir paçozluk var. Hiç üşenmeyin, albümün son eseri “The Herd”i açın, ağzınız burnunuz nasıl yamuluyor, kendiniz görün.
Temiz ama buz gibi prodüksiyonun ekmeğini bir kez daha afiyetle yiyen Streams of Blood, kendi adıma bana artık “öeh” dedirten bol ayinli, bol tütsülü, yer yer uyku getiren black metal albümlerinin üstüne toprak atıp o toprağın üstünde tepinen, konukların da katılımıyla hem leş hem de billur gibi bir albüme imza atmış. Pek kimsenin radarına takılmamış olsa da 2020’yi sonlandırırken black metal albümlerinden müteşekkil listenize şöyle bir göz ucuyla bakıp “Ulan, bunu da aralara bir yerlere sokuştursam!” diyeceğiniz türden bir albüm “Erløsung”. Dinleyin, hak vermezseniz paranız iade.
@Ahmet Saraçoğlu, Rica ederim. Zaman ayırmanı öneririm kesinlikle.
Ardath Bey’e ben de baktım Türk mü diye ama hakkında pek bir şey bulamadım. Gjaldur’un son albümünün mix’ini yapmış, bu vesileyle Gjaldur’un son albümünden haberim oldu, yuh bana.
Beri yandan Ardath Bey, Mumya filmlerindeki bir karaktermiş. 1999 çıkışlı filmi izleyeli çok oldu, karakteri filan hiç anımsamıyorum işin açığı.
Mükemmel bir keşif oldu. İyi ki şu kritiği yazmışsın abi öyle söyleyeyim. Streams of Blood, daha önce duyup dinlemediğim bir gruptu. Lanet olsun giden günlere.
Black metal sevip de dinlememezlik etmeyin, az çok demeyin, boş geçmeyin.
@cotard delusion, Çok sevindim. Kritiği hazırlamadan önce dünyada kim albüm hakkında ne demiş diye baktım ama bu herifleri bir görmezden gelme hâli var gibi hissettim karşılaştıklarım, daha doğrusu karşılaşmadıklarım neticesinde.
Eline sağlık, süper yazı. Merak ettim baya, dinleyeceğim.
Merak ettiğim diğer bir konu da konuklar arasında olan ArdathBey’in Almanya doğumlu Arda adlı bir bey olup olmadığı.
17.12.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Rica ederim. Zaman ayırmanı öneririm kesinlikle.
Ardath Bey’e ben de baktım Türk mü diye ama hakkında pek bir şey bulamadım. Gjaldur’un son albümünün mix’ini yapmış, bu vesileyle Gjaldur’un son albümünden haberim oldu, yuh bana.
Beri yandan Ardath Bey, Mumya filmlerindeki bir karaktermiş. 1999 çıkışlı filmi izleyeli çok oldu, karakteri filan hiç anımsamıyorum işin açığı.
Mükemmel bir keşif oldu. İyi ki şu kritiği yazmışsın abi öyle söyleyeyim. Streams of Blood, daha önce duyup dinlemediğim bir gruptu. Lanet olsun giden günlere.
Black metal sevip de dinlememezlik etmeyin, az çok demeyin, boş geçmeyin.
19.12.2020
@cotard delusion, Çok sevindim. Kritiği hazırlamadan önce dünyada kim albüm hakkında ne demiş diye baktım ama bu herifleri bir görmezden gelme hâli var gibi hissettim karşılaştıklarım, daha doğrusu karşılaşmadıklarım neticesinde.
Önceki albümleri de iyi sayılır, öneririm.