Kariyerindeki inişleri çıkışları, çalkantıları, değişimleri, dönüşümleri saya saya bitiremeyeceğimiz gruplardan Nocte Obducta’nın bir önceki albümü hakkında, 2017 yılında biraz gevezelik etmiş, gruba da albüme de vermiş veriştirmiştim. Aynı albüm için bir kez daha kritik yazsam, muhtemelen yine benzer ifadeler kullanır, aşağı yukarı yine benzer bir puanla albümü uğurlardım. Hani bazı albümler hakkında fikriniz zaman içerisinde değişir, “Bu ne la böyle?” dediğiniz albümlerin bir süre sonra köpeği hâline gelirsiniz ya, Nocte Obducta’nın bu albümü için ve aslına bakarsanız, yüzümü ekşiten albümleri için benzeri bir durum pek söz konusu olmuyor.
Az önce bahsettiğim kritikte yazdığım cümlelerden biri şu:
“Hayır, kafama silah dayamıyorlar dinleyeyim diye ama merak ediyorum; acaba diyorum, yine eskiye dönüş olur mu, yine bir “Lethe” çıkar mı, “Nectar”a selam çakılır mı…”
İşte kendilerinden elimi eteğimi tamamen çekmek üzere olduğum Nocte Obducta’nın yeni albümünü dinlemekteki motivasyonum da buydu. Bu motivasyonumu güçlendirense pek tabii, iki ay önce Ahmet’in yaptığı Nocte Obducta haberinde duyduğum örnek parçalardı. Oraya da yazdığım gibi “Örnekler buram buram eski kafa Nocte Obducta kokuyor.”du. Sanki bir güç, bizim müzisyen ağabeylerin boyunlarındaki fularları usulca çözmüş, eskiden neyi iyi yaptıklarını anımsamalarına yardım etmiş, bunun neticesinde o eski özlenen Nocte Obducta ruhuna doğru yönelmelerini sağlamıştı.
Ne oldu, aradan geçen üç senede fikirlerini ne değiştirdi, yoksa bir hayırsever, PA’daki kritiğimi Almancaya çevirip önlerine mi koydu bilemeyeceğim fakat grubun, yüzde yüz olmamakla birlikte eski güzel günlerine dönmeye başladığını rahatlıkla söyleyebilirim “Irrlicht (Es schlägt dem Mond ein kaltes Herz)” albümüyle.
Grubun imzası hâline gelen agresif hareketlere, punk tadındaki paçozluklara, uzun soluklu olmasa da kazımalara kucak açan yapım, “Nektar” ikilisinden bu yana en keyifle dinlediğim Nocte Obducta albümü olma özelliği taşıyor. “Nektar”’lardan bahsettiğim için aklınıza “Frühling” epikliğinde, “Es fließe Blut” şerefsizliğinde işler gelmesin ama en azından heriflerin küçük adımlarla da olsa özlerine dönmeye başladığını görmek çok güzel. Beri yandan yine grubun dinleyicilerinin yabancılık çekmeyeceği ani duygu değişimleri de parçalarda bolca mevcut. Gaz giden şarkılar birden doom formuna dönüşebiliyor, ağır aksak başlayan bazı parçaların temposu da havası da ilerleyen merhalelerde değişim gösterebiliyor.
Genel hatlarıyla kasvetli diye niteleyebileceğim “Irrlicht” vokallerin, gitarlara kıyasla biraz geride kalması ve sound’un boğukluğunu saymazsak, uzun ömürlü olmayacağını düşündüğüm fakat ara ara başvurulabilecek bir albüm olarak grubun diskografisine yerleşiyor. Kendi adıma, sertlik dozu yüksek, karamsar melodi yönünden daha zengin, daha çiğ prodüksiyonlu bir şeyle karşılaşmak isterdim tabii ama büyük ihtimalle bu saatten sonra Nocte Obducta’dan bu tip bir şey görmemiz pek kolay değil. Albüm için “Yetmez ama evet” kalıbını uygun görüyor, grubun uzun zamandan sonra verdiği bu köklere dönüş sinyalini “Aldım kabul ettim” diyerek kritiği sonlandırıyorum.
Şarkılar 1. Zurück im bizarren Theater
2. Von Stürzen in Mondmeere
3. Rot und Grau
4. Der Greis und die Reiterin
5. Der alte Traum
6. Bei den Ruinen
7. Noch
bi’ “nektar teil 2″ kritiği de gerekli bence siteye.