Başlıktaki mevzu %100 gerçektir arkadaşlar. O yıllarda Kadıköy, Taksim ve Bakırköy gibi yerlerdeki dükkânlardan edindiğimiz fanzinlerde maksimum 3-5 paragraflık kritikler olurdu ve birçoğu anlık yazılan, “Albüm elime geçti, “play” tuşuna bastım ve şimdi dinlemeye başlıyorum” tarzında başlayan kritiklerdi. Aha işte bu da aynen öyle bir kritik olacak çünkü cidden bu cümleleri yazarken albümü ilk defa dinliyorum.
Şimdi okuduğunuz yazıları bazen 2-3 saatte, bazen 2-3 günde yazıyorum, bu muhtemelen çok hızlı yazılacak çünkü yeni Sodom albümünü dinlemek istiyorum. Aslında Jamey Jasta’da da sıkı Sodom fanıdır, neden Nuclear Blast’a “Şu albümü aynı hafta çıkartmayın” demedi, o kısmı pek anlamadım. Neyse sağlık olsun (derken tuvalete gidip, PC’nin açık olduğunu da unutup, gidip uykuya daldım…).
(48 saat sonra…) Tekrardan selamlar. Başlığı ve ilk iki paragrafı bozmak istemediğim için, Jean-Claude Van Damme’ın en klas filmlerinden biri olan “Time Cop” tarzı zamanı bükerek devam ediyorum ve bu süreçte albümü yeterince dinledim. 2002 yılı çıkışlı fanzin kritiği gibi olmayacak yani. Sakin olabiliriz. Durum kontrol altında.
Hardcore ile metal teması 80’lerden itibaren hep vardı ancak aynı plak şirketlerini ve aynı sahneleri paylaşmaları 90’lar sonu ve 2000’ler başı dönemde iyice ayyuka çıktı, 2010’lar sonrası ise kimse hardcore ve metal müziğin aynı yolda yürüyüp, aynı sahneyi paylaştığını inkâr edemez oldu. Amerikalı hardcore grupları Avrupa’nın en büyük festivallerinde ana sahnede çalarken, Burzum, Mayhem tişörtlü adamlar moshpitte birbirlerine uçan tekme salladığına göre, artık “hardcore” ve “metal”in bütünleştiğini inkâr etmek epey bir kekoluk olur.
80’lerde kurulan Agnostic Front, Sick of it All, Madball gibi NYHC efsaneleri her zaman metal müzik dinleyicileri tarafından sevilen ve saygı duyulan gruplar olsa da, günümüz piyasası açısından hardcore-metal köprüsünü inşa eden grubun Hatebreed olduğunu düşünüyorum. Neden derseniz, grubun 2002 çıkışlı “Perseverance” albümü, YouTube, Spotify ve bilumum sosyal medya olayının olmadığı bir dönemde her metalcinin bilip dinlediği bir albüm olmuştu. Enteresan bir şekilde herkesin bu albümden haberi vardı. System of a Down’ın “Steal This Album!”u, Korn’un “Untouchables”ı, Opeth’in “Deliverance”ı, “Immortal”ın “Sons of Northern Darkness”ı, Meshuggah’nın “Nothing”i, Amon Amarth’ın “Versus the World”ü, çıkarttığı ortamda neredeyse her metalci “Hatebreed”den haberdardı ve “Perseverance” albümünü dinlemişti. Bugün geçmişe baktığımda, bu durum bana baya bir enteresan geliyor.
Jamey Jasta’nın azılı bir extreme metal apaçisi olması ve MTV’deki köpek metal programı Headbanger’s Ball”un sunucusu olması tüm bunları destekler nitelikte. Hatebreed bir şekilde metal müziğin içinde olmayı hep başardı ve bunu yaparken de davayı satan “hardcore”cu olmadı. Son 10 küsur senedir aşırı vasat işler yapsalar da çok sövüp yermedi kimse, az önce de belirttiğim gibi hem hardcore’cu tayfa hem de metalciler Hatebreed’i, sevip saydılar ve son 10 yılda çıkarttıkları vasat albümlere rağmen acımasız davranmadılar.
Çok şükür ki bu sefer Hatebreed’e kıyak geçip, vasatı göz ardı etmek zorunda kalmayacağız. “Weight of the False Self” en basit tabirle taş gibi bir albüm. 18 yıldır Hatebreed dinleyen bir fan olarak şunu çok net söyleyebilirim, “Weight of the False Self”, 2006 çıkışlı “Supremacy” albümünden beri uzak ara grubun en iyi albümü olmuş. Cover albümü olan “For the Lions” hariç, bu süreçte Hatebreed üç albüm daha çıkardı ama hiç birini tekrar açıp dinleme isteği bile duymadım. Bunun birinci sebebi şu an Twitching Tongues ve Umbra Vitae gruplarında pena sallayan Sean Martin’in gruptan ayrılması. Bana göre Sean Martin yazdığı gitarlar ile Hatebreed’i bu günlere getiren adamdı.
Son 10 yıldaki Hatebreed’den memnun olmamamın en büyük sebebi olan ve a önce de dile getirdiğim, Sean Martin olmadan artık yaptıkları bestelerin “Divine Intervention” – “God Hates Us All” arası Slayer’ın albüme alınmayan şarkılarından ortaya karışık tadında birtakım saçmalıklardan ibaret olmasıydı. Bakın, Jamey Jasta’nın clean vokal demelerinden bahsetmiyorum bile. O konuya girersem cidden kalpler kırılır. Neyse ki Jamey o işleri mazide bırakmış ve bildiği işi yapmaya devam etmiş. O yüzden bu albümdeki vokal performansı ciddi anlamda iyi ve takdire şayan.
Bestelere gelirsek ise, Sean Martin sonrası dönemdeki en makul, en eli ayağı düzgün, Slayer taklidi olmayan ve 2000’ler başı Hatebreed’i yansıtan tavır takınılmış. Bence albümü kurtaran nokta da tam olarak bu. Bir “The Rise of Brutality” veya “Perseverance” mükemmelliği yok ama en azından “Supremacy” ayarı bir hayvanlık söz konusu.
Bir takım farklı şeyler denemenin zaman zaman ne kadar boş olduğunu anlamak ve nereden geldiğini, kimin için neler yaptığını tekrardan hatırlamak insana çok büyük şeyler katıyor. Jamey Jasta her ne kadar hardcore kökenli olsa da metal camiasının en sevilen adamlarından biri ve kim ne diyor, kim neye ne tepki veriyor çok iyi farkında. Buradan yola çıkarak gerekli müdahaleleri gruba yaparak, tekrardan tepeye oynamayı başarmış ve ekibiyle birlikte çok başarılı bir albüm yapmışlar. Bunca yıl sonra yeniden Hatebreed övebilmek gerçekten çok güzel.
Kadro Jamey Jasta: Vokal
Wayne Lozinak: Lead gitar, geri vokal
Frank Novinec: Ritim gitar, geri vokal
Chris Beattie: Bas
Matt Byrne: Davul
Şarkılar 01. Instinctive (Slaughterlust)
02. Let Them All Rot
03. Set It Right (Start With Yourself)
04. Weight Of The False Self
05. Cling To Life
06. A Stroke Of Red
07. Dig Your Way Out
08. This I Earned
09. Wings Of The Vulture
10. The Herd Will Scatter
11. From Gold To Gray
12. Invoking Dominance
DAŞŞAK-I TALAT-U FİTNAT-ÜL ŞUPİDİBAPPA gibi albüm olmuş beklentilerimi karşıladı canım Hatebreed im …. sean martin konusunda % 100 katiliyorum bana gore hatebreed i hatebreed yapan yegane güç o ve onun zekâsının ürünü olan gitarlarıydı ama yine de gayet güzel album olmuş metale tapan biri olarak arzular şelale bu album için
Perseverance
The Rise of Brutality
Supremacy
üçlüsünün hastası olarak Wacken 2008 de Hatebreed izlemek için ortalarda (o an için sakin gözüken)bir yerlerde yerimi almıştım.
tatlı tatlı izler kendi yerimde hoplar zıplar , ara sırada kol bacak sallarım demiştim.
Lakin grup çıktıktan sonra kendimi 1970 lerin Doğu Almanyasındaki sokak kavgalarına benzer bir kavganın içinde buldum.
Benim cüzdan bir yerde, telefon bir yerde ben ayrı bir yerdeyim.80 euro falan kaybetmiştim o sırada.
O zamanlarda Hatebreed in metal dünyasındaki yerini kavrayamamak benim suçum.Wacken da Hatebreed i kim takarki yaa diyordum ben.
akabinde hem zihinsel hem de fiziken dersimi aldım.
Her yere düşüşümde birisi elimden tutup kaldırıyordu.
Hem dövüldüm hem sevildim (kalp)
Abi eline sağlık, basit ve tertemiz yazmışın ama ben bu albümün de hatebreed’i tekrar ayağa kaldıracak bir albüm olduğunu düşünmüyorum. Satisfaction, perseverance ve the rise of brutality hatebreed’i efsane yaptı ve hatebreed sonraki yıllarda sadece ayakta kaldı. Bu da çok ciddi bir başarı elbette.
Yeni albüm vesilesiyle eski efsanelerden bir tane koyayım sabah da bursa çarşısı bir inlesin. Tespih çekenlerin üzerine when i wake up the real nightmare begins diye gideyim ne olduğunu anlamasınlar.
Albümde boş şarkı yok ama favori şarkısını seçebilen var mı merak ettim. Misal benimkisi “A Stroke Of Red”. Şarkıyı her dinlediğimde, şu başımızdaki korkunç bela tez zamanda bitse de moshpitte tekrar birbirimizin ağzının ortasına uçan tekme atarak huzur bulsak diyorum.
Hatebreed’in yükselişi, şarkı sözlerinin ne kadar özel oldukları ve Hatebreed’i diğer gruplardan çok farklı bir yere koyan yaklaşımları hakkında güzel bir video. The Punk Rock MBA, Metal müzik ile ilgili içerik üreten YouTuberlar arasında en iyilerden biri bence.
DAŞŞAK-I TALAT-U FİTNAT-ÜL ŞUPİDİBAPPA gibi albüm olmuş beklentilerimi karşıladı canım Hatebreed im …. sean martin konusunda % 100 katiliyorum bana gore hatebreed i hatebreed yapan yegane güç o ve onun zekâsının ürünü olan gitarlarıydı ama yine de gayet güzel album olmuş metale tapan biri olarak arzular şelale bu album için
Perseverance
The Rise of Brutality
Supremacy
üçlüsünün hastası olarak Wacken 2008 de Hatebreed izlemek için ortalarda (o an için sakin gözüken)bir yerlerde yerimi almıştım.
tatlı tatlı izler kendi yerimde hoplar zıplar , ara sırada kol bacak sallarım demiştim.
Lakin grup çıktıktan sonra kendimi 1970 lerin Doğu Almanyasındaki sokak kavgalarına benzer bir kavganın içinde buldum.
Benim cüzdan bir yerde, telefon bir yerde ben ayrı bir yerdeyim.80 euro falan kaybetmiştim o sırada.
O zamanlarda Hatebreed in metal dünyasındaki yerini kavrayamamak benim suçum.Wacken da Hatebreed i kim takarki yaa diyordum ben.
akabinde hem zihinsel hem de fiziken dersimi aldım.
Her yere düşüşümde birisi elimden tutup kaldırıyordu.
Hem dövüldüm hem sevildim (kalp)
Abi eline sağlık, basit ve tertemiz yazmışın ama ben bu albümün de hatebreed’i tekrar ayağa kaldıracak bir albüm olduğunu düşünmüyorum. Satisfaction, perseverance ve the rise of brutality hatebreed’i efsane yaptı ve hatebreed sonraki yıllarda sadece ayakta kaldı. Bu da çok ciddi bir başarı elbette.
Yeni albüm vesilesiyle eski efsanelerden bir tane koyayım sabah da bursa çarşısı bir inlesin. Tespih çekenlerin üzerine when i wake up the real nightmare begins diye gideyim ne olduğunu anlamasınlar.
Görüyor ve artırıyorum, bence Rise of Brutality’den bu yana yazılmış en iyi Hatebreed albümü bu.
Kavgaya devam.
Paltomu kapı arkasına asarım, bu albüme dokuzu basarım!!
Albümde boş şarkı yok ama favori şarkısını seçebilen var mı merak ettim. Misal benimkisi “A Stroke Of Red”. Şarkıyı her dinlediğimde, şu başımızdaki korkunç bela tez zamanda bitse de moshpitte tekrar birbirimizin ağzının ortasına uçan tekme atarak huzur bulsak diyorum.
08.12.2020
@ismail vilehand, boş şarkı olmadığı konusuna katılıyorum ama instinctive sanırım benim favorim
10.12.2020
@ismail vilehand, benim birinci favorim Instinctive (Slaughterlust) ikincisi Set It Right (Start With Yourself) ama albüm süper tabiki
Albümü dinleyip stres atarken aklıma “Pro-Pain” geldi. Yakın zamanda yeni bir albüm ya da cingılla sürpriz yapsalar hiç fena olmaz.
Hatebreed’in yükselişi, şarkı sözlerinin ne kadar özel oldukları ve Hatebreed’i diğer gruplardan çok farklı bir yere koyan yaklaşımları hakkında güzel bir video. The Punk Rock MBA, Metal müzik ile ilgili içerik üreten YouTuberlar arasında en iyilerden biri bence.
https://www.youtube.com/watch?v=QyVJvGcI9hY
26.12.2020
@Cem, çok iyi video. Hatebreed ile ilgilenen herkes izlemeli.
“The Rise of Brutality”yi bugüne dek incelememiş olmamın şaşkınlığını yaşıyorum şu an.
01.03.2022
@Ahmet Saraçoğlu, en sevdiğim Hatebreed albümü. Bayılıyorum.
02.03.2022
@Ahmet Saraçoğlu, Perseverance > The Rise of Brutality ama ikisi de ‘mütüş’ albümler be, hatta grubun en iyi iki albümü.