Bugün 31 Aralık 2020. Hayatımız boyunca rastlamadığımız türde üzüntü, olumsuzluk ve enteresanlıkla dolu bir yılı geride bırakmamıza saatler kaldı. İnsanlık olarak kendi yarattığımız bu zaman kavramına ve belirlediğimiz normlara çok bağlı olduğumuzdan, takvimlerdeki bu en büyük değişime büyük şeyler atfediyor, belki de onu haddinden fazla önemli görüyoruz. Şu anda bakıyorum, ben bu cümleyi yazdıktan tam 14 saat 56 dakika sonra milyonlarca insan büyük oranda izole bir biçimde “OOOON! DOKUUUZ! SEKİİİİİİİZ!” diye bağırarak takvimdeki o dört haneli sayının değişmesini kutlayacak, gezegenimiz Güneş etrafındaki 940 milyon kilometrelik turunu bir kez daha tamamladı diye kırmızı donlarımızı giyip gökyüzüne ışıltılı patlangaçlar fırlatacağız. Bu durum ne kadar kozmik, ne kadar saykodelikse, şimdi biz de en az bunun kadar kozmik ve saykodelik bir metal yapıtını inceleyeceğiz. Üstelik bir o kadar da sert tarafından.
Bazen bir grubu ya da albümü başkalarına tarif etmek için birkaç grubun ya da albümün adını anmak yeterlidir. “LAMB OF GOD gibi ama biraz daha progresif”, “GOJIRA’yla OPETH’i bir arada düşün” gibisinden sikko açıklamalarla birtakım grupları yorumlamaya ve karşı tarafın kafasında bir imge yaratmaya çalışırız.
Bugün, yılın bu son gününde yer verdiğimiz için üzgün olduğum, çok önceden keşfedip yazsaydım da pek çok insanın listesinde kendine yer bulsaydı diye düşündüğüm bir grubu, CRYPTIC SHIFT’i ağırlıyoruz PA’da. 2011 yılında İngiltere’de kurulan bu teknik thrash/death metal grubu, o zamandan beri çıkardığı demo, single, split’ler ve bir de EP’nin ardından ilk albümü “Visitations from Enceladus” bu yıl içerisinde, utanarak söylüyorum 4 Mayıs’ta çıkarmıştı.
Yukarıda bahsettiğim grup tarifi konusuna dönersek, CRYPTIC SHIFT’in müziğini tarif etmek ve kafanızda bir şey uyanmasını sağlamak için bazı albümler sıralayacağım. CRYPTIC SHIFT bu albümlerin her birinde bulunan güzellikleri bünyesinde toplayan ve ortaya son derece etkileyici, yıl sonu listesi kalibresinde bir şey koyan harika bir grup.
Esasında bu listeyi verip arkama yaslanabilir ve “Visitations from Enceladus”u büyük oranda toparlamış olmanın rahatlığıyla yılbaşı keyfi moduna geçebilirim. Ama yooOOOOoooook. İlla bir şeyler yazacağım, illa fıtır fıtır birtakım detaylara gireceğim.
Bu detayların ilki, detaydan ziyade, üzerinde minik uzaylı yaşam formlarının yeşerdiği kalın bir ipe bağlı saykodelik bir lahmacun küreği gibi önümüzde sallanan “BU ALBÜM HAYVAN GİBİ DEĞİLDİR DE NEDİR?” gerçeği. Neden bu örneği verdim bilmiyorum ama dewamke. Bu tür bir kafayla yapılan kozmik thrash/death metal harmanlarının iyi olması gerekiyormuş gibi kendine güvenli bir şekilde önümüzde çiçek açıyor “Visitations from Enceladus”. Thrash metalin sevimsizliğini ve death metalin hoyratlığını bir shaker’da çalkalayıp kokteyl bardağına boca eden CRYPTIC SHIFT, bir şekilde son derece aydınlık ve renkli bir bileşim üretmeyi başarıyor. Bu iki türü düşündüğünde içi sıkılan ve çok kemikli, katır kutur bir şeyler bekleyenler varsa, albümün müthiş düzeyde organik ve nefes alan bir yapısının olduğunu duyarak rahatlayabilirler. Rif üstüne rif patlatan, bunları son derece yetenekli ellerle rengârenk besteler hâline getiren albüm, tam 47 dakika boyunca yer yer azdırmalı yer yer breh breh diye takdir ettirmeli, yeri gelince de arkanıza yaslanıp manzaranın keyfini çıkarmalı bir anlayış sunuyor.
Bu renkli ve değişken yapı sayesinde albüm gerçekten de dinleyicinin keyiften tebessüm etmesini sağlıyor, merak duygusunu tetikleyen sinir uçlarını uyarıyor ve onu entrikalarla dolu müzikal bir yolculuğa çıkarıyor. Satürn’ün altıncı en büyük uydusu olan Enceladus’un da yer aldığı bir konsepti işleyen albüm, her detayıyla ne yaptığını bilen ellerden çıktığını dosta düşmana gösteriyor. 47 dakika süren albüm, 27 dakika süren hayvan evladı gibi şarkıyla, “Moonbelt Immolator”la açılıyor. En uzun şarkısını ilk sıraya koyan albümlerin ayrı, ilk vokalleri bu şarkının ileriki safhalarında kullanan grupların ayrı hastasıyım (eklektik zevklerim var evet). CRYPTIC SHIFT, bu 26 dakikalık açılış şarkısının başında müzikal bir önsöz verdikten sonra ilk vokallerini 5. dakika içerisinde püskürterek tam da hoşuma giden türde bir atmosfer oluşturuyor ve bizleri uzay boşluğuna bırakıp paramızı da vermiyor. Esas şovunu bu koca şarkıda yapan albüm, kalan 18,5 dakika da türlü güzelliklerle ve şaşırtmaçlarla donatıyor kulaklarımız yoluyla ulaştığı narin beynimizi. Son derece görsel bir yanı olan “Visitations from Enceladus” bu sayede pek çok benzer albümün ulaşamadığı bir şeye, “uzun ömürlü olmaya” da ulaşıyor ve yarattığı imgelemlerle ömrünü uzatıyor, zihinlere kazınıyor.
Bu görsel tarafını da göz önüne aldığımda, CRYPTIC SHIFT’in anlatılarak değil sadece dinlenerek özümsenebilir olduğu gerçeğini daha net görüyorum. Bu yüzden de daha fazla detaya girmekte bir fayda olmadığını düşünüyorum. Yukarıdaki listedeki albümlerden sadece bir tanesini bile biliyor, sadece bir tanesini bile seviyorsanız CRYPTIC SHIFT’i ve “Visitations from Enceladus” mutlaka ama mutlaka dinleyin. Vaktiniz varsa bugün dinleyin, bakarsınız pazar gününe kadar uzattığımız yıl sonu listenize bir son dakika golü olarak sokuşturmayı bile düşünebilirsiniz.
Son olarak yazıda bahsedilen şeyler çekici geldiyse, yukarıdaki listeyi de olduğu gibi tavsiye ederim.
albümü çıktığı gün dinlemiş ve bayağı da beğenmiştim. kritiği hala nasıl yazılmadı diye düşünüyordum. neyse yılın son günü de olsa sitede artık bu albümün kritiğinin olması beni mutlu ediyor çünkü MÜKEMMEL. yukarıda sıralanan albümler de çok doğru bu arada.
İlk defa dinliyorum. Harika bir şey, metal müzik iyi ki var.
Bu arada 26 dakikayı görünce aklıma takıldı belki detaylarını bilen vardır sitede:
Spotify gibi dijital müzik sağlayıcılarının gruplara ödediği ücreti araştırdım. Tık başına 0.7 cent gibi sabit bir ücret çıktı karşıma.
Eğer doğruysa ve gelecekte fiziksel kopyanın tamamen yerini dijitale bırakacağı öngörüleri de haklı çıkarsa ileriki yıllarda grindcore piyasasını epey hareketli bekliyorum.
@All2, Sitedeki tüm dinlenme sayısının kaçta kaçı sana aitse, müzisyenlere ayrılan paranın da o orandaki miktarı sana gidiyormuş. Joe Rogan böyle demişti bi podcastinde.
Hatta bu yüzden süper popüler müzisyenler dışında kimse para kazanamıyo burdan diye şikayet ediyodu. Tabi sonra Spotify 100 milyon dolarla kendisini Youtube’dan transfer etti. Helal hoş olsun kelime.
Sanırım bikaç yıl önce dinlemiştim bunu, belki şu an farklıdır.
Gorguts dinlerken aklıma bu albüm geldi. Kritiğe tekrardan göz atınca sıralanan albümlerin ne kadar isabetli olduğunu, hepsini bir potada eritsen de albümün insana yeni bir tat sunduğunu fark ettim. Çok ilginç bir iş gerçekten, her dinlediğimde şaşkınlık kat sayım artıyor.
albümü çıktığı gün dinlemiş ve bayağı da beğenmiştim. kritiği hala nasıl yazılmadı diye düşünüyordum. neyse yılın son günü de olsa sitede artık bu albümün kritiğinin olması beni mutlu ediyor çünkü MÜKEMMEL. yukarıda sıralanan albümler de çok doğru bu arada.
İlk defa dinliyorum. Harika bir şey, metal müzik iyi ki var.
Bu arada 26 dakikayı görünce aklıma takıldı belki detaylarını bilen vardır sitede:
Spotify gibi dijital müzik sağlayıcılarının gruplara ödediği ücreti araştırdım. Tık başına 0.7 cent gibi sabit bir ücret çıktı karşıma.
Eğer doğruysa ve gelecekte fiziksel kopyanın tamamen yerini dijitale bırakacağı öngörüleri de haklı çıkarsa ileriki yıllarda grindcore piyasasını epey hareketli bekliyorum.
31.12.2020
@All2, Sitedeki tüm dinlenme sayısının kaçta kaçı sana aitse, müzisyenlere ayrılan paranın da o orandaki miktarı sana gidiyormuş. Joe Rogan böyle demişti bi podcastinde.
Hatta bu yüzden süper popüler müzisyenler dışında kimse para kazanamıyo burdan diye şikayet ediyodu. Tabi sonra Spotify 100 milyon dolarla kendisini Youtube’dan transfer etti. Helal hoş olsun kelime.
Sanırım bikaç yıl önce dinlemiştim bunu, belki şu an farklıdır.
Bu tarz albümlerin yazım sürecini hayal etmekten büyük keyif alıyorum. Yıl sonu listemde 6. sıradan yer verdiğim, harikalar harikası, müthiş albüm.
Gorguts dinlerken aklıma bu albüm geldi. Kritiğe tekrardan göz atınca sıralanan albümlerin ne kadar isabetli olduğunu, hepsini bir potada eritsen de albümün insana yeni bir tat sunduğunu fark ettim. Çok ilginç bir iş gerçekten, her dinlediğimde şaşkınlık kat sayım artıyor.