“Bu ne kardeşim böyle boktan albüm mü olur? 0/10″ – Ana akım gruplar dışında hiçbir şey dinlemeyen tip.
“Fena değil ya geliştirilmesi gereken bölümler var. 5/10″ – Arch Enemy (Alissa) hayranı, henüz 2 haftadır metal dinleyen elitist genç.
“Oha lan nasıl bir şey bu? 10/10″ – Yeni şeyler dinlemeye açık, çabuk gaza gelen, zıpır, orta yaşlı, her türden müzik dinleyen kişi.
“Resmen Beethoven Ay Işığı Sonatı çakması olmuş bu. İnsanda biraz şeref olur ya emek hırsızları!” – Her ortamda en az 1 tane bulunan, klasik ruh hastası birey.
Pasifagresif’deki 10. kritiğim için bende özel yeri olan bir albüm seçmeye niyetliydim fakat geçenlerde sitedeki sohbet başlığında bir arkadaşın bu albümü paylaştığını gördüm. Albümü tesadüfi şekilde tıklayıp dinledikten sonra tamam o albümü buldum demedim ama bu da iş görür diye düşündüm. Zaten böyle “çok özel” gibi klişe şeyleri de pek sevmem. Neden en başta öyle düşündüm bilemiyorum. Anlık karar verip, çılgınca şeyler yapmak daha eğlenceli. Misal 2 sene önce yaz döneminde evde otururken birden vahi geldi ve çıkıp bir hamster aldım. Yaklaşık bir buçuk yılımız beraber geçti. Baya güzel anılar biriktirdik beraber. Rahmet ettikten sonra sitenin bahçesine gömdüm kendisini ve fatihasını okuyup son vedamı ettim. Neyse…
Asil konumuza gelmeden önce şunları da söylemeden geçmek istemiyorum. Kritik yazmak bazen zor ve stresli bir iş olabiliyor. Yıllardır neredeyse her gün 1 kritik yazan Ahmet abi gerçekten büyük bir alkışı hak ediyor. Özellikle her bir yazıda kendini tekrar etmemeye çalışmak beni çok geriyor. Albümde işlenen konudan tutun paragrafların bütünlüğüne kadar her şeyi az çok hesaplamaya çalışıyor bir halde buluyorsunuz kendinizi. Belki de ben mükemmeliyetçi biriyimdir, bilemedim. Ayrıca dümdüz albümü anlatmak dışında, yani “Valla adamlar sikip atmışlar cohh eyi çalmışlar” demek haricinde albümün verdiği mesajdan bahsetmenin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ana yemek dışında sos da iyi olmalı. Kim kuru kuru makarna yemek ister?
Clown Core denen oluşum 2 adet meslek lisesi mezunu palyaço kardeşimizden oluşuyor. Kesinlikle müzik yapmakta hiçbir amaçları yok. Neden böyle bir is yapmaya giriştiniz diye bir soruya tahminen hiçbir cevap veremezler. Grubu özetleyen iki adet P mevcut: Palyaçolar ve Poliritim. 2008′den beri davul, bass, elektronik, synth, saksafon gibi çalgılar ve araçlarla death metal, jazz, funk, grindcore, osuruk gibi alt türleri birleştirip deneysel bir müzik yapıyorlar. Van ise 3. albümleri. Her albümde görsel bir tema ediniyorlar. Bu albümde bir minibüste gezerken besteledikleri şarkıları icra ediyorlar. Neredeyse her sarkığa bir video çekmişler. Çok değişik bir deneyim için bu videolara bakmanızda fayda var derim. Demir eksikliğinizi giderecektir bu videolar. Fakat tüm bu anlamsızlıklar ve rastgele beste yapılarına rağmen sürpriz bir şekilde derin bir albüm ile karşılaşıyoruz.
Albüm 12 şarkıdan oluşuyor ve toplam sure 17 dakika. Bu dinlediğiniz eser o kadar sıra dışı bir iş ki 17 dakika değil de 17 saniye gibi gelme ihtimali çok yüksek. Tabi bu materyalden hoşlanmadıysanız 177 dakika gibi de gelebilir. Neyin ne olduğu kesinlikle belli değil. Kaos. Tam bir kargaşa yaşanıyor. Yıkım derken… Aaa birden güller, çiçekler, böcekler açtı… Sonra yine karışıklık yaşan… Aaa simdi teletabiler çıktı çok şirinnnnn… Hay anasını bu ne of yine karardı hava. Sürekli dur-kalk yapan, rezalet, bok kokuları gelen bir minibüsün içerisindeyiz gibi. Fakat bu minibüs oldukça renkli ve eğlenceli de ayni zamanda. Bu minibüsten ne ölçüde hoşlanacağınız ise ne kadar mazoşist ve açık fikirli biri olmanız ile doğru orantılı. Adamlar “Song” yani “Şarkı” diye bir şarkı bestelemiş. Bunun ötesinde daha ne olabilir ki? “You Are Pregnant” yani “Hamilesin” şarkısını da unutmayalım.
Müsaadenizle şarkılardan biraz daha bahsetmek istiyorum. Birinci dinleyişiniz bittikten sonra ilk tepkiniz tahminen “Bu neydi lan simdi?” olacaktır. Fakat her bir dinlemede yavaş yavaş şarkıların dışardan rastgele görünümlü ama özünde belirli kalıplar içerisinde yazılmış sağlam, akılda kalıcı çalışmalar olduğunu hissediyorsunuz. En önemlisi de kesinlikle bu iki eleman çok kaliteli müzisyenler diyebiliyorsunuz. Peki, bu kadar akılda kalıcı, enteresan şarkılar yazan adamlar neden ciddi bir proje ile müzik piyasasına bomba gibi düşmek varken beyin özürlü iki palyaço gibi davranıyorlar? Kimin umurunda! Böylesi daha eğlenceli. “Flat Earth” yani “Düz Dünya” gibi bir şarkı yazmak mı yoksa oturup 8 dakikalık, içerisinde harika vokaller ve sololar içeren bir şarkı yazmak mı? Cevap belli, lütfen.
Özellikle ön plana çıkan bir başka kısım ise adamların hayata olan bakış açısı ve espri anlayışları. Bütün bu kaos ve eğlence içerisinde birden “Tears of God” yani “Tanrı’nın Gözyaşları” gibi bir şarkı ile resmen absürtlüğün tepe noktasını görüyorsunuz. “Existence” yani “Var olmak” gibi ismen ciddiyet kokan bir şarkının tamamen 2 palyaçonun saksafonundan çıkan sirk temalı aptalca bir melodiyle başlaması bünyede başta biraz hasar yaratabiliyor. Peki “Infinite Realm of Incomprehensible Suffering” (Anlaşılmaz Acıların Sonsuz Alemi) gibi Septicflesh ya da Dark Funeral kokusu veren bir şarkı ismiyle resmen asansör müziği bestelemek? İlk duyduğum an girdiğim gülme krizi… Onun öncesinde çalan “End” (Son) isimli parça resmen Bayhan avangart müziğe girse ne olurdu sorusuna cevap gibi. Oturup resmen hayatinizi sorgulamanıza sebep oluyor. Elemanların “Abi tamam palyaçoyuz, böyle eğleniyoruz falan da obur dünya için hiçbir şey yapmadık?” mantalitesine büründükleri çok açık. Tabi bundan sonra az önce bahsettiğim şarkının çalmasıyla beraber “Amaaan koy götüne gitsin” deyip geçiyorlar ve albüm bitiyor.
Kritiğin başında verdiğim örnek tiplemeler ne içindi peki? Hiçbir sebebi yok. Tıpkı bu albüm gibi anlamsız, deli saçmaları! Tabii ki de bu albüm hakkında şahsi, keskin bir fikrim var. Ben bu albüme elimden geldiğince objektif yaklaştım fakat sübjektif yorum yapacak olan bir yazar bu yazıyı bambaşka bir şekilde yazabilirdi. Yukardaki kısa cümlelerin 6-7 paragraflık hallerini düşünün işte. Bunun yazarın ne kadar deneyimli, birikimli bir kişi olup ya da olmadığı ile alakası yok. Kişi hayatında daha önce hiç sıra dışı türler ile buluşmamışsa, bunları benimsememişse ve yeni fikirlere açık biri değilse su an çok yanlı, uç seviyede, albümü yerden yere vuran ya da göklere çıkaran bir yazı okuyor olabilirdik. Bu yazıyı da oldukça yanlı, boktan, süper, komik, sıkıcı veya vasat bulacak birçok kişi çıkacaktır. Dolayısıyla herkesi tatmin etmek asla mümkün değil. Zaten etmenin de manası yok.
Yazıyı albümdeki Mcdonalds şarkısının sözleri ile bitirmek istiyorum. Ben şahsen çok anlamlı buldum. Kesinlikle ruhuma dokundu. Umarım size de dokunur.
Hi, welcome to Mcdonalds.
What can I get for you today? PAINNNNNNNNNNNNNNNNNNN
Şarkılar 1. Flat Earth
2. Van
3. Song
4. Computers
5. Tears of God
6. Keyboard
7. Bologna Penis
8. Mcdonalds
9. You Are Pregnant
10. Existence
11. End
12. Infinite Realm of Incomprehensible Suffering
Eline sağlık. Albümü dinlemedim ama tam şu an olan enteresan bir şeyi yazmak istedim. Albümü yayınladım, her şey düzgün mü diye bakıyordum. Bir yandan da podcast’ten ta 3 sene önce yayınlanan 16 Kasım 2017 tarihli bir Rabarba radyo programını dinliyordum.
Tam ana sayfada yazının manşeti olan “50 kuruş farkla…”yı okurken, kulağımdaki radyo programında Kemal Ayça “150 lira farkla kırılmaya karşı garanti yaparız” dedi.
Tam şu an bu kritiği girip tam o satırı okurken yine tam şu anda 3 yıl önceki bir radyo programında neredeyse aynı cümlenin saniyesi saniyesine denk gelmesi…
Gülme krizi eşliğinde dinlenen bir yandan müzikal doygunluğu veren müthiş bir şey olmuş. Bir şey olmuş ama ne olduğu belli değil.
Neyse böyle bir albüme (albüm de değil aslında) böyle ciddi yorum yapmak ne kadar akıllıca o da tartışılır.
Existence şarkısı mükemmel.
Önceki albümlerinin ismi toilet.
“Bu ne kardeşim, böyle boktan albüm mü olur? 0/10″ deyip ‘ana akım gruplar dışında hiçbir şey dinlemeyen tip’ olarak yerimi alıyorum. Özgünlükten kasıt gelişigüzel saçmalayıp ortaya bu şekil bi garabet tablosu çıkarmaksa kalsın ya. Böyle “hangimiz daha çok saçmalayacak” yarışına giren gruplara tahammül edemiyorum artık.
@Dysplasia, ahahahha inanılmaz. Zaten serra yılmaz’ın varlığı tek başına yeterince rahatsızlık vericiyken böyle bir ortamda, böyle bir etkinlikle görmek tahammül sınırlarımı epey aştı ya. Sanırım hayatımda bundan daha rahatsız edici bi video görmedim, ışid kafa kesme videoları dahil.
Güzel kritik olmuş, emeğine sağlık. Bu tarz absürt yaklaşımlar edebiyatta, sinemada veya resimde olunca okay ama müzikte olunca mı ıyy kaka? Clown Core’un ortaya koyduğu müziğin kesinlikle rastgele, kuru gürültü veya doğaçlama olduğunu düşünmüyorum. Albüm baştan sona (sözler hariç) ciddi bir planlamanın ürünü. Bu kadar birbirinden alakasız türleri harmanlayıp böylesine akılda kalıcı bir albüm yapmak bayağı yetenekli müzisyen işi.
Kritikte bahsi geçen ortayaşlı tip kategorisinde yerimi alayım öncelikle. Grupla ilk olarak adultswim aracılığıyla tanıştım. yakından takip etmesem de yaptıkları işlerden haberdardım. Albümü dinlediğimde de yıllardır aradığım hastalıklı beyini bulmuş gibi hissettim. Alabildiğine abuk, press makinesinde işlem görmüş tavuk bulyon kadar yoğun bir tat aldım. Farklı duygu gelgitleri yaşadığım harika bir 17 dakikaydı.
Çeşitli abuk subukluklar dinleme konusunda üstüme tanımam ve bu heriflerin yaptığı anlamlı kakafoniyi çok beğendim. Her Allah’ın günü, arka arkaya dinlenecek bir şey değil kesinlikle ama dinlenilmediği vakit yokluğu da hissedilecek yapıda işler bence. Sayende grubu tanımış oldum. Ellerine sağlık. Böyle albümlere/gruplara denk geldikçe yaz derim, illaki bir alıcısı çıkacaktır.
Albümü yeni görüyorum. Müzikte yeniliğe, gelişmeye oldukça açık biriyim. Fakat bu durum, her “farklı, deneysel(?)” müziği de takdir edeceğim anlamına gelmiyor. 0/10
@deadhouse, Senin beğenmemene çok ekstradan üzüldüm kardeşim. Ben arayıp konuşacağım elemanlarla. Öbür albüme daha iyi çalışacaklarından emin olabilirsin.
@Nox, Cidden adam 2+2=4 dese amına koyarım nasıl 4 yazacaklar artık. @deadhouse, fikirlerinin çoğuna katılmasam da mantıklı bir insan (çoğunlukla öyle). Sırf bir iki albümü beğenmedi diye atarlanmak çok çocukça bir hareket ki beğenir beğenmez size ne?
@Börbır, Hayir. Ben bu adami gercekten seviyorum. Sitedeki favori yorumcum. Ironi degil. Ne yazarsa yazsin okurken acayip keyif aliyorum. Kucuk kardesine satasirsin ya, o sekilde takilmak amacli yazdim bu mesaji.
Zaten en sevdigim Katatonia sarkisi deadhouse. Nasil uyuz olabilirim bu adama?
Louis Cole’un, Genevieve Artadi ile The Knower adlı bir projesi var ve elektronik olarak başlayan projenin geldiği son nokta, teknik işleri seven metalciler için fena değil:
Eline sağlık. Albümü dinlemedim ama tam şu an olan enteresan bir şeyi yazmak istedim. Albümü yayınladım, her şey düzgün mü diye bakıyordum. Bir yandan da podcast’ten ta 3 sene önce yayınlanan 16 Kasım 2017 tarihli bir Rabarba radyo programını dinliyordum.
Tam ana sayfada yazının manşeti olan “50 kuruş farkla…”yı okurken, kulağımdaki radyo programında Kemal Ayça “150 lira farkla kırılmaya karşı garanti yaparız” dedi.
Tam şu an bu kritiği girip tam o satırı okurken yine tam şu anda 3 yıl önceki bir radyo programında neredeyse aynı cümlenin saniyesi saniyesine denk gelmesi…
Hayat, bazen çok tatlısın.
Gülme krizi eşliğinde dinlenen bir yandan müzikal doygunluğu veren müthiş bir şey olmuş. Bir şey olmuş ama ne olduğu belli değil.
Neyse böyle bir albüme (albüm de değil aslında) böyle ciddi yorum yapmak ne kadar akıllıca o da tartışılır.
Existence şarkısı mükemmel.
Önceki albümlerinin ismi toilet.
“Bu ne kardeşim, böyle boktan albüm mü olur? 0/10″ deyip ‘ana akım gruplar dışında hiçbir şey dinlemeyen tip’ olarak yerimi alıyorum. Özgünlükten kasıt gelişigüzel saçmalayıp ortaya bu şekil bi garabet tablosu çıkarmaksa kalsın ya. Böyle “hangimiz daha çok saçmalayacak” yarışına giren gruplara tahammül edemiyorum artık.
07.12.2020
+1
07.12.2020
@Marvin Yanbasanyan,
https://www.youtube.com/watch?v=13f5oRClZPk
07.12.2020
@Dysplasia, ahahahha inanılmaz. Zaten serra yılmaz’ın varlığı tek başına yeterince rahatsızlık vericiyken böyle bir ortamda, böyle bir etkinlikle görmek tahammül sınırlarımı epey aştı ya. Sanırım hayatımda bundan daha rahatsız edici bi video görmedim, ışid kafa kesme videoları dahil.
08.12.2020
@Dysplasia, bunun şu versiyonu da baya iyidir
https://www.youtube.com/watch?v=iuG6gFM6LG0&ab_channel=K%C4%B1van%C3%A7ERT%C3%9CRK
08.12.2020
@Dysplasia, “kimse de demiyo ki aga bu nedir”
07.12.2020
@Marvin Yanbasanyan, Aynen öyle, katılıyorum
Tamam da arabanın tamponunu yamultmayaydınız iyiydi.. Sanayi parasını bu albümle çıkartamayacağınız belli.
Kritik sağlam ama…
Güzel kritik olmuş, emeğine sağlık. Bu tarz absürt yaklaşımlar edebiyatta, sinemada veya resimde olunca okay ama müzikte olunca mı ıyy kaka? Clown Core’un ortaya koyduğu müziğin kesinlikle rastgele, kuru gürültü veya doğaçlama olduğunu düşünmüyorum. Albüm baştan sona (sözler hariç) ciddi bir planlamanın ürünü. Bu kadar birbirinden alakasız türleri harmanlayıp böylesine akılda kalıcı bir albüm yapmak bayağı yetenekli müzisyen işi.
Devin Townsend ve Fear Factory elemanlarının osuruk seslerinden yaptığı şarkıdan beri hayatımda duyduğum en abuk şey olabilir.
08.12.2020
Bu arada söylemeyi unutmayayım, kritik şahane olmuş, bir solukta okudum.
Ben bu lavukların kesinlikle ağır maddeler kullandığını düşünüyorum ama delilik her zaman ilgi çeker. Yolları açık olsun.
08.12.2020
@ismail vilehand, İsmail bey tesekkur ederim yorumlariniz icin.
Elemanlardan birinin kimligini desifre etmisler. Saglam bir iki projede calan bir muzisyenmis zaten.
https://blog.midnightpulp.com/whos-really-behind-internets-favorite-new-duo-clown-core/
Ayrica bu albumle tanismama ve kritigi yazmama vesile olan arkadasa selam olsun. Sohbet basliginda ismini bulamadim :)
Dinleyeceğim bir şey değil ama saçmalamak güzeldir. İyi ki varlarmış. Varmışlar.
Kimlikleri belirsiz zaten. Böyle yetenekli iseler daha insan projeleri de vardır tahminim.
o değil de şu herif çok iyi ya
https://www.youtube.com/watch?v=9KLQqcYMVuo&ab_channel=TwoSetViolin
08.12.2020
@crowkiller, herif efsane oldu albüm çıkarsa patlar.
Ayrıca TwoSetViolin de iyi kanal .
Kritikte bahsi geçen ortayaşlı tip kategorisinde yerimi alayım öncelikle. Grupla ilk olarak adultswim aracılığıyla tanıştım. yakından takip etmesem de yaptıkları işlerden haberdardım. Albümü dinlediğimde de yıllardır aradığım hastalıklı beyini bulmuş gibi hissettim. Alabildiğine abuk, press makinesinde işlem görmüş tavuk bulyon kadar yoğun bir tat aldım. Farklı duygu gelgitleri yaşadığım harika bir 17 dakikaydı.
Yerli versiyon için tık
https://www.instagram.com/reel/CILcyFanEk1/?igshid=1hwig94hkspld
Çeşitli abuk subukluklar dinleme konusunda üstüme tanımam ve bu heriflerin yaptığı anlamlı kakafoniyi çok beğendim. Her Allah’ın günü, arka arkaya dinlenecek bir şey değil kesinlikle ama dinlenilmediği vakit yokluğu da hissedilecek yapıda işler bence. Sayende grubu tanımış oldum. Ellerine sağlık. Böyle albümlere/gruplara denk geldikçe yaz derim, illaki bir alıcısı çıkacaktır.
Hem ismimi kullanarak hem de bu yaziyi gostererek yil sonu listesine ekleyenler olmus. Seref duydum gercekten.
Kritigi yazarken albumun kendisini dinlemedim. Onun yerine bunu dinleyerek yazmistim.
https://youtu.be/OSVJZVOde6c
Simdi albumu dinledim de fena degilmis. Haftaya asil albumun yazisini yazayim.
14.01.2021
@Alondate, Kritiği albümü dinlemeden mi yazdınız ben mi yanlış anladım? Yoksa albümü yazarken dinlediğiniz mi farklıydı
Albümü yeni görüyorum. Müzikte yeniliğe, gelişmeye oldukça açık biriyim. Fakat bu durum, her “farklı, deneysel(?)” müziği de takdir edeceğim anlamına gelmiyor. 0/10
15.01.2021
@deadhouse, Senin beğenmemene çok ekstradan üzüldüm kardeşim. Ben arayıp konuşacağım elemanlarla. Öbür albüme daha iyi çalışacaklarından emin olabilirsin.
15.01.2021
@Alondate, hep bu çocuğun üzerine oynuyorsunuz ama.
15.01.2021
@Nox, Cidden adam 2+2=4 dese amına koyarım nasıl 4 yazacaklar artık. @deadhouse, fikirlerinin çoğuna katılmasam da mantıklı bir insan (çoğunlukla öyle). Sırf bir iki albümü beğenmedi diye atarlanmak çok çocukça bir hareket ki beğenir beğenmez size ne?
15.01.2021
@Börbır, Hayir. Ben bu adami gercekten seviyorum. Sitedeki favori yorumcum. Ironi degil. Ne yazarsa yazsin okurken acayip keyif aliyorum. Kucuk kardesine satasirsin ya, o sekilde takilmak amacli yazdim bu mesaji.
Zaten en sevdigim Katatonia sarkisi deadhouse. Nasil uyuz olabilirim bu adama?
Yeni EP cikti. Yine cok garip bir sey cikmis ortaya. Her bir sarki ayri hastalik.
https://open.spotify.com/album/755eSsuAVASN3rAouQzBfj?si=ocXco6e0RtquTXl5E8LDjQ&utm_source=copy-link&dl_branch=1
Davul: Louis Cole
Saksafon: Sam Gendell
Louis Cole’un, Genevieve Artadi ile The Knower adlı bir projesi var ve elektronik olarak başlayan projenin geldiği son nokta, teknik işleri seven metalciler için fena değil:
https://youtu.be/Ois3gfcwKSA (Do Hot Girls Like Chords?)
https://youtu.be/O2F0oTqfL3E (The Abyss)
Clown Core’daki saksafoncu arkadaş The Abyss parçasında da şov yapıyor. Gerçi şarkıdaki herkes kendi alanında ayrı ayrı şov yapıyor, ayrı mesele.
Hadi bu da bonus olsun, albüm versiyonunda elektronik olan parçayı akustik çalmışlar, orijinalinden iyi olmuş. Clown Core ekibi, burada da tam kadro:
https://youtu.be/GnEmD17kYsE Overtime (Live Band sesh)
Manyak bi konser vermişler.
https://www.youtube.com/watch?v=Bu4SgnP7Lk4