Bazen tek bir şarkı bir grubu size bağlamak için yeterli oluyor. MÖRK GRYNING benim için böyle bir grup. 2001 yılında çıkardıkları “Maelstrom Chaos” albümünün ikinci şarkısı “Templars”, hayatımda dinlediğim en iyi şarkılardan biri olmasının yanı sıra, hayatta en çok sevdiğim şarkılardan da biridir. Şarkıyı albüm çıktığı sene dinlemiş ve saniyesinde vurulmuştum.
Üniversite 3. sınıfa gidiyordum, okuduğum şehirde metal dinleyen tek bir kişi tanıyordum ve o kişi de SLAYER dinlememesine rağmen metalci birileriyle tanışmak için SLAYER tişörtü giyiyor ve yaz aylarında postalla dolaşıyordu. Dolayısıyla MÖRK GRYNING adlı İsveçli bir black metal grubunun tapınak şövalyeleriyle ilgili şarkısını konuşup “olm mükemmel lan” diye boş yapabileceğim kimse yoktu.
MÖRK GRYNING o zamandan itibaren hep benimle oldu. “Bilenin çok az olduğu eski grup” sıkıntılı bir şeydir. Bunu PA’yı açmadan önce de yaşıyordum; zaten grup 2005-2016 arası ortalarda yoktu, dolayısıyla kimseyle konuşamıyordum. PA’yı açtıktan sonra da durum çok farklı olmadı.
Adlarını taşıyan 2005 albümlerinin incelemesine sıfır, “Maelmstrom Chaos” incelemesine 3, dört kez güncellenip manşete çıkan yeni albüm haberineyse 1 yorum geldi. Ama bunlar çok önemli değil. Önemli olan benim yaklaşık 20 yıl önce duyup tek bir şarkıyla vurulduğum MÖRK GRYNING’in bir anda yeni albümle ortamlara geri dönmüş olması.
“Öfkenin Ötesi” gibi bir anlamı olan “Hinsides Vrede”ye baktığımda dikkatimi çeken ilk şey albümün önceki albümlere kıyasla epey kısa olması. 48-51 dakika arası albümler yapan MÖRK GRYNING bu albümde 35 dakika gibi bir süre sunuyor ve yine önceki işlerden farklı şekilde bunu çok kısa şarkılarla yapıyor. Normalde 4 ila 8 dakika arası şarkılar yazan MÖRK GRYNING, bu albüm için iki tane 4,5 dakikalık şarkı dışında hep 2,5 ila 3,5 dakika arası vurup kaçan besteler yapmış. 12 şarkılık albümdeki 4 enstrümantal geçişi de çıkarınca, elimizde nispeten kısa süren 8 adet şarkı kalıyor. Neyse ki grup bu şarkılara ayırdığı her bir saniyeyi dolu dolu kullanmış ve albüm de bu sayede yüksek yüksek tepelere çıkmayı başarmış.
“Hinsides Vrede”de gördüğümüz şey, benim nazarımda, “melodik black metal yapacaksan da böyle yap ey zalımın kızı” dedirtecek türde katmanlı bir black metal. Grup pek çok melodik black metal veya death metal grubunun yaptığı gibi dümdüz power chord üzerine melodi döşemek yerine iki gitarı son derece içli dışlı şekilde kullanıyor ve bu sayede dopdolu, zengin bir şey dinlediğinizi hissediyorsunuz. Yeri geliyor gitarlar armonik biçimde yardırıyor, yeri geliyor epey farklı şeyler çalarak çok sesli bir şey yaratıyorlar. Bu katmanlı anlayış bence albümün en büyük artılarından.
Grubun bunca aradan sonra orijinaline yakın ya da en azından zaman içerisinde birtakım albümlerde çalmış insanlarla geri dönmesi de albümdeki kimyanın güç kazanmasına önayak olmuş. Doksanların ortalarında yetişmiş bu adamlar onlarca yıl sonra yaptıkları bir albümü bile bu atmosfere büründürmeyi başarmışlar. Şarkıların kısa ve nokta atışı kıvamında oluşu dinlerken “çok da heybetli bir şey dinlemiyor muyum acaba?” hissi yaratabilir, ancak bütüne baktığımda albümün vermeye çalıştığı şeyden büyük oranda memnunum.
Diğer yandan MÖRK GRYNING’in belli açılardan bir adım ileriye gitmek gibi bir niyetinin olmaması da bir miktar düşündürücü. Albümde icra edilen black metal, doksanlar ve 2000’lerin başlarında kalmış bir grubun aklındakileri yansıtıyor. Bu çerçevede grubun kimi şarkılarda eskiye dokundurmalarda bulunmayı ya da eskiden kopya çekmeyi de ihmal etmediğini görüyoruz. Buna ister fikir eksikliği ister eskiye saplanıp kalma deyin. Misal “Infernal”, genel olarak yukarıda bahsettiğim “Templars”a belli açılardan çok çok fazla benzeyen fikirler içeriyor. İki şarkının ilk birer dakikaları neredeyse %100 örtüşen bir şablondan çıkmışçasına aynı. Tıpatıp aynı. Şarkının son bir dakikasında da yine “Templars”ın belli yerlerinde kullanılan fikirlerin referansları duyulabiliyor. Bu bir göz kırpma mı yoksa “zamanında yaptık iyiydi, şimdi de yediririz” düşüncesi mi, biraz muallak gibi.
Nihayetinde albüm benim gibi grubu bilen biri için sadece iyi bir geri dönüş albümü olarak kalıyor. İyi mi iyi, özlemimi gideriyor mu gideriyor. Ancak MÖRK GRYNING’in efsanevi şarkılar yazabilen bir grup olduğunu bildiğimden, olacaksa bir sonraki albümde üzerinde daha fazla düşünülmüş; tercihen daha uzun ve ilhamla dolu şarkılar duymayı isterim. Silkinip döndüğünüz için teşekkürler ama bir sonrakinde silkinen siz olmayın, gelin siz bizi silkeleyin.
Şarkılar 1. The Depths of Chinnereth
2. Fältherren
3. Existence in a Dream
4. Infernal
5. A Glimpse of the Sky
6. Hinsides
7. The Night
8. Sleeping in the Embers
9. For Those Departed
10. Without Crown
11. Black Spirit
12. On the Elysian Fields
1 hafta önce last.fm’de keşfettiğimden beri her gün dinliyorum, benim için yılın BM albümlerinden biri oldu. Mükemmel ya da aşırı özgün bir iş değil ama tüm şarkılar çok canlı ve taptaze akılda kalıcı tam ağza layık isveç black metali. Çıtır çıtır da bir kayıt olmuş, iyi gitmiş şarkı yapılarına. Kritikte bahsedilen diğer albümlere de kesinlikle bakacağım.
Albümde heavy metal etkisi de bariz(a glimpse of the sky). Zaten buzz gibi taramalı nordik sounddan ziyade sıcak bir atmosfer var. Bu yönüyle Dissection – Reinkaous’u da yere yer andırıyor. 8,5/10 benden de.
@Ahmet Saraçoğlu, hah şimdi taşlar daha yerine oturdu. Zaten viking/heavy/epik soslu bir şeyler var diyordum.
Bence dozunda yedirildiğinde black metal’e çok yakışıyor ya şu klasik türler(heavy-speed vs.) Kvelertak da ilk albümde bunu rocknroll ile aşırı iyi sentezlemişti. Keza demonaz’ın march of the norse ve i – between two worlds diğer aklıma gelen örnekler.
@Twat, verdiğin üç örnek de beni ayrı ayrı vurdu. Okurken “of ulan ilk Kvelertak albümü… Oooo Demonaz be… Between Two Worlds nedir harbiden breh breh” diye şekilden şekle girdim koltukta.
bu albümün çıkmasına ayrı sevindim,albümün krtiğini ahmet’in yazmasına ayrı sevindim ,benim için iyi veya kötü albüm üzerinde bir albüm,mork ü yeniden dinlemek çok daha güzel
1 hafta önce last.fm’de keşfettiğimden beri her gün dinliyorum, benim için yılın BM albümlerinden biri oldu. Mükemmel ya da aşırı özgün bir iş değil ama tüm şarkılar çok canlı ve taptaze akılda kalıcı tam ağza layık isveç black metali. Çıtır çıtır da bir kayıt olmuş, iyi gitmiş şarkı yapılarına. Kritikte bahsedilen diğer albümlere de kesinlikle bakacağım.
Albümde heavy metal etkisi de bariz(a glimpse of the sky). Zaten buzz gibi taramalı nordik sounddan ziyade sıcak bir atmosfer var. Bu yönüyle Dissection – Reinkaous’u da yere yer andırıyor. 8,5/10 benden de.
04.11.2020
@Twat, “A Glimpse of the Sky”ın Bathory – “Blood Fire Death”e tribute olduğunu açıklamışlardı.
04.11.2020
@Ahmet Saraçoğlu, hah şimdi taşlar daha yerine oturdu. Zaten viking/heavy/epik soslu bir şeyler var diyordum.
Bence dozunda yedirildiğinde black metal’e çok yakışıyor ya şu klasik türler(heavy-speed vs.) Kvelertak da ilk albümde bunu rocknroll ile aşırı iyi sentezlemişti. Keza demonaz’ın march of the norse ve i – between two worlds diğer aklıma gelen örnekler.
04.11.2020
@Twat, verdiğin üç örnek de beni ayrı ayrı vurdu. Okurken “of ulan ilk Kvelertak albümü… Oooo Demonaz be… Between Two Worlds nedir harbiden breh breh” diye şekilden şekle girdim koltukta.
04.11.2020
@Ahmet Saraçoğlu, o esnada yorumu yazmaya ara verip “a son of the sword” ve “mountains”ı ekliyordum ben de playliste ahahah.
bu albümün çıkmasına ayrı sevindim,albümün krtiğini ahmet’in yazmasına ayrı sevindim ,benim için iyi veya kötü albüm üzerinde bir albüm,mork ü yeniden dinlemek çok daha güzel
templarsdan öteye gidemedim ben maalesef :/