Black metal içerisindeki sayısız grup içinde farklı bir yerde duran gruplardan biri INQUISITION. En sert değiller, en yırtıcı değiller, en sıra dışı veya en deneysel hiç değiller. Lakin bir şekilde çok özgün, kendine has bir black metal yapmayı başarıyorlar. Müziklerinde arkalarında bıraktıkları 32 yıldan gelen bir deneyim, belli oranda eski kafalılık ve bir miktar da demodelik var. Bu demodelik nasıl oluyorsa INQUISITION özelinde çekici bir şeye dönüşüyor ve grubu çevreleyen aurayı besliyor.
Bir başkası yapsa zevksizlik olarak tanımlanabilecek, “kitsch” olarak görülebilecek pek çok şey INQUISITION’ın kozmik dünyasında bir şekilde avantaja çevrilebiliyor. Bence grubu özel kılan başlıca unsur bu hem old-school hem de umursamaz yaklaşımı müziklerinin merkezine oturtabilmiş olmaları. Bu sayede INQUISITION dinlerken pek çok farklı duyguyu bir arada yaşamak; bir an gaza gelirken biraz sonra hüzünlenmek mümkün. Aynı şekilde araya soktukları gerçekten abuk bir lead tonuna başta şaşırıp ardından “bu ton olmadan bu şarkı da olmaz” diye düşünmek de mümkün.
Ne yaparsa yapsın o özgün kimliğini ve kalitesini hep yükseklerde tutan INQUISITION, 2016’da çıkan çok başarılı albümü “Bloodshed Across the Empyrean Altar Beyond the Celestial Zenith”in ardından çeşitli tatsızlıklar yaşamış ve geleceği belirsiz gibi gözüken bir noktaya gelmişti. Gruba yönelik iddiaların ciddiyetinden ötürü şirketiyle arasındaki bağlar kopan INQUISITION, bir müddet sessiz kaldıktan ve adeta kendini unutturduktan sonra bir anda yeni klibiyle ve akabinde de albümüyle karşımıza çıktı.
Black metal bakış açısından baktığımızda, hakkında ciddi suçlamalar olan ve şirketinin bu suçlamalar ortaya çıkar çıkmaz ilişiğini kestiği bir gruptan bahsediyorsak, tüm bunlara karşı kontratak babında çok sert bir geri dönüş yapmasını beklersiniz. En azından ben öyle beklerdim. Ekstra bir öfke, ekstra bir nefret, tepki, tehdit, ültimatom, artık ne derseniz. Şahsen INQUISITION’dan yakın zamanda bir albüm beklemiyordum, ancak gelirse de bahsettiğim türde bıçkın, hoyrat bir şeyler bekliyordum. Ne ilginçtir ki “Black Mass for a Mass Grave” grubun bugüne dek çıkardığı en dingin, en sakin, en oturaklı, en “yaşlı işi” albüm. Bu ifadeler beklentimin tersi olduğundan nazarımda olumsuz bir yansıtması olduğu düşünülebilir, lakin durum hiç de öyle değil.
INQUISITION’ın kötü iş içermeyen kariyerinin en iyi albümlerinden biri olduğunu düşündüğüm “Black Mass for a Mass Grave”, gruptan alışık olmadığımız düzeyde derinlere inen, son derece hisli ve soyut düzlemlerde gezinen bir çalışma. INQUISITION’ın kozmik, yarı satanist yarı pagan, az buçuk astrolojik yarı buçuk mitolojik konseptlerini bilen dinleyiciler grubun bu soyut, ruhani olaylarına zaten alışıklar. Ancak INQUISITION bunu genelde daha yırtıp atan, daha karanlık bir eksende sunmasıyla bildiğimiz bir grubumuzdu. “Black Mass for a Mass Grave”e baktığımızda bu durumun belirgin şekilde kırıldığını görüyoruz. Albüm yine her şeyiyle black metal, yine her şeyiyle INQUISITION ancak bu kez net şekilde hissedilen ilave bir duygusallık, keder var. Bu yeri geliyor sadece eski kafalı birilerinden çıkabilecek ve sadece INQUISITION ve benzeri birkaç grup tarafından dinleyiciye kabul ettirilebilecek yapıdaki birtakım abuk ton seçimleri, klavye dokunuşları olarak karşımıza çıkıyor; yeri geliyor grup gerçekten de üzgün, acıklı, dramatik portreler çiziyor. En değerli noktaysa, INQUISITION tüm bunları bir şekilde içselleştiriyor, kendine yakıştırmayı başarıyor.
Albümdeki genel kimliğe baktığımda, özellikle atarlı kısımların bugüne kadarki INQUISITION albümlerindekilerin ötesinde bir IMMORTAL havasına sahip olduğunu düşünüyorum. Neredeyse tüm şarkılarda kullanılan arpejler, IMMORTAL’ın “At the Heart of Winter”, “Damned in Black” ve “Sons of Northern Darkness”taki arpej kullanımı ve tarama anlayışlarına yakın duruyor ve bana yoğun bir IMMORTAL serinliği veriyor. Dagon’un vokallerinin de Abbath gibi kurbağa esintili olması sayesinde bu benzerlik bence daha da belirginleşiyor. Bu durumu kıran ve “Black Mass for a Mass Grave”e esas karakterini veren şeyse albümdeki pek çok şarkının muhtelif yerlerinde karşımıza çıkan efektli clean gitarlar. Albümün sıcak atmosferinin oluşmasında bu clean gitarların epey rolü var. Yırtıcı riflerle birlikte oluşturdukları kontrast ve kendilerini destekleyen klavyelerle, “Black Mass for a Mass Grave”in dramatik yapısının güçlenmesinde büyük rol oynuyorlar. Öyle büyük bir rol oynuyor ki, bu clean gitarların, klavyelerin ve birtakım yan fikirlerin bir araya gelmesiyle ortaya yetmişlerde ülkemizde yapılan progresif rock örneklerinde bile gördüğümüz türde, çok enteresan nostaljik motifler çıkıyor. Türk müziği veya progresif rock özelinden değil, kullanılan tonlardan bahsediyorum. “Majesty of the Expanding Tomb”un ilk 20 saniyesindeki klavyeler buna güzel bir örnek.
Grubun 1998’de çıkan ilk albümü “Into the Infernal Regions of the Ancient Cult”ın ardından bugüne kadarki en uzun ikinci INQUISITION albümü olan “Black Mass for a Mass Grave”; grubu hiç acele etmeden, gayet oturaklı, tane tane çalarken gördüğümüz ve buna rağmen INQUISITION seven birinin sevmemesi için hiçbir sebep göremediğim bir çalışma. “My Spirit Shall Join a Constellation of Swords”un son 2 dakikasında olduğu gibi neredeyse aydınlık, gülümseyen diyebileceğimiz fikirleri dahi içeren ve post-black metal demek istemesem de ALCEST’ten duysak şaşırmayacağımız türde şeylere bile göz kırpan “Black Mass for a Mass Grave” bence gayet uzun ömürlü, yıllarca dinlenebilecek, özenilmiş ve nakış gibi işlenmiş, INQUISITION’ın görkemli mirasına yakışan bir eser.
Şarkılar 1. Spirit of the Black Star
2. Luciferian Rays
3. Necromancy Through a Buried Cosmos
4. Triumphant Cosmic Death
5. My Spirit Shall Join a Constellation of Swords
6. Ceremony for the Gathering of Death
7. Majesty of the Expanding Tomb
8. A Glorious Shadow from Fire and Ashes
9. Extinction of Darkness and Light
10. Hymn to the Absolute Majesty of Darkness and Fire
11. Beast of Creation and Master of Time
12. Black Mass for a Mass Grave
Nokta atışı tespitlerle dolu, duyguların tercümanı, harika bir kritik olmuş. Suçlamalar ve grubun yaşadığı olaylar üzerine hiç bilgi sahibi değilim. Aydınlatabilecek biri çıkarsa çok mutlu olurum.
@Ahmet Saraçoğlu, Tatsız olaymış. Bu gibi skandallar, suçlamalar ya da kanıtlanmış iddialar ismi geçen grubu ve yaptıkları müziği değerlendirmemde hiç etkin rol oynamıyor nedense. Umarsız ve duyarsız bir kafa yapısı farkındayım ama icra edilen müziğe bakıyorum. Çok farklı ideolojiler, kalıp dışı insanlar, akıl almaz fanteziler var. Bu insanların müziğe yönelmesinin arkasındaki tetikleyici unsur bile başlı başına bu bastırılmış duygular olabiliyor. İnsanı değil yaptığı sanatı yargılamayı daha doğru buluyorum. Suçun cezasını kesmek benim görevim değil. Cübbe, maske muhabbeti olmasa bile zaten her grup üyesi benim için silüetten ibaret. İyi insanın kanaat notu oluyor, kötü insana dokunmuyorum.
Bu albümü rahatça ‘attırabileceğin’ bir ortamda dinle. Dağ,bayır,banyo,tuvalet gibi. Ayrıca dinlemeye karar verdiğin gün proteinli gıda tüketme çünkü o kadar tazyikli boşalacaksınki, sikinin deliği genişleyip yırtılabilir. Dikkatli ol. Kolay gelsin.
Gün gelecek bir erkek bana rahatça attırabileceğim bir yere geçmemi buyur edecek, ben de bundan kurbağa vokalli bir adam sayesinde rahatsız olmayacağım deseler hassiktir derdim ama aynen öyle oldu. Belki de metali bu yüzden çok seviyoruz, hiç tahmin edemeyeceğimiz şeyleri bizlere yaşattığı için…..
INQUISITION’u müzikal olarak çok seviyorum, tam benim istediğim ayarda black metal yapıyorlar. Biraz bu şekilde soyut/kozmik/melodik yaratıcı black metal benim için direk meditasyon aracı. Blut aus nord’un son albümüne aşık oldum mesela, aynı şekilde yıllar boyu Gorgoroth- sign for an open eye tadında hafif doom esintili hafif rüzgarlı black metal parçaları kovaladım.
Ancak maalesef o şamanik nazal vokale alışamıyorum, neden böyle bir vokal tercih ettiklerini anlamakla beraber daha klasik anlayışta bir black metal vokalini benimsemelerini tercih ederdim. Yine de bu albümü de dinleyeceğim.
Bu adam bunu nasıl başarıyor anlamıyorum. Yaptığı müziği başkası yapsa sıkıntıdan geberirim ama Dagon bir şekilde dinlettiriyor kendine insanı. İmmortal esintileriyle adeta kaplanmış bir albüm var karşımızda ve normalde bu kadar dingin, sakin giden black albümlerini pek sevmem ama bu olmuş.
Horna’ın dinleme süresiyle karışlaştırıyorum, arada 3 dakika fark olmasına rağmen bu albüm çok daha kısa hissettiyor, su gibi akıp gidiyor. İzafiyet, rölativite, görelilik ne derseniz deyin ben buna başarı diyorum. Horna’ya çamur atma amacında değilim, yakın tarihli bir karşılaştırma olacağı için dile getirmek istedim.
@Horrendous, yıllardır ben de benzer uzunluktaki albümlerleri kıyaslayarak benzer şeyler düşünüyorum. Misal bana göre de son Horna albümü yarım saatte bitiyor gibi geliyor ama bu albümü 2 kere dinlemeye çalıştım, ikisinde de aynı şekilde 4. şarkıda panik atak nöbeti geçirerek kapadım, kolonya ile bileklerimi ovdum, soğan kesip kokladım. Sanki 4 saattir dinliyormuşum gibi geldi. Bu durum adamların ne yaptığından çok dinleyenlerin damak tadı ile alakalı bence.
@ismail vilehand, Haklısın abi, ”görece” görelilik diyelim o zaman… Hissedilen sıcaklık gibi albüm süreleri de rakamların kısıtlamasına hapsolmuş subjektif bir kavram gibi geliyor bana. Yılmaz Vural için maç sonları neyse, bir Norveçli için Mersin odur. Bir de Einstein gibi büyük beyinler dönemimizde yaşasaydı kesin metalci olurdu diye sıklıkla düşünüyorum.
en sevdiğim inquisition albümü. dagon daha ‘sakin’ besteler yapmış; shoegaze kısımlar, klavye kullanımı vs ama tehditkarlık ve ruhanilik anlamında çoğu satanik kara metal grubuna kök söktürür. triumphant cosmic death akıl almaz güzellikte şarkı.
kolombiya’dan albüm incelemesi görmek sevindirdi. elinize sağlık.
24.11.2020
@Rzeczom, çok iyi albüm lan.
24.11.2020
@Rzeczom, ben de yazmıştım daha önce
http://www.pasifagresif.com/2013/12/inquisition-obscure-verses-for-the-multiverse/
ahmet abi de yazmış bi tane
http://www.pasifagresif.com/2016/08/inquisition-bloodshed-across-the-empyrean-altar-beyond-the-celestial-zenith/
25.11.2020
@crowkiller, dün gece kritikleri okudum. nasıl oldu hatırlamıyorum ama gözümden kaçmış.
1 saat üzerinde black metal yapıp insanları sıkmamak cidden büyük başarı.
Nokta atışı tespitlerle dolu, duyguların tercümanı, harika bir kritik olmuş. Suçlamalar ve grubun yaşadığı olaylar üzerine hiç bilgi sahibi değilim. Aydınlatabilecek biri çıkarsa çok mutlu olurum.
24.11.2020
@Horrendous, sağ olasın. Suçlamalar vs de şurada: https://tinyurl.com/y4tt47a5
24.11.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Tatsız olaymış. Bu gibi skandallar, suçlamalar ya da kanıtlanmış iddialar ismi geçen grubu ve yaptıkları müziği değerlendirmemde hiç etkin rol oynamıyor nedense. Umarsız ve duyarsız bir kafa yapısı farkındayım ama icra edilen müziğe bakıyorum. Çok farklı ideolojiler, kalıp dışı insanlar, akıl almaz fanteziler var. Bu insanların müziğe yönelmesinin arkasındaki tetikleyici unsur bile başlı başına bu bastırılmış duygular olabiliyor. İnsanı değil yaptığı sanatı yargılamayı daha doğru buluyorum. Suçun cezasını kesmek benim görevim değil. Cübbe, maske muhabbeti olmasa bile zaten her grup üyesi benim için silüetten ibaret. İyi insanın kanaat notu oluyor, kötü insana dokunmuyorum.
Bu grubu İsveçli sanıyordum.
Yeni bişiler yazmaya kasamayacağım için haber başlığına yazdığımı aynen kopyalıyorum:
“Hayatımda ilk defa Inquisition dinliyorum ve şu an kayıp yıllarıma yanıyorum. Ağzım açık dinliyorum albümü, çok çok fazla sevdim.”
Klavyeymiş gibi duran lead gitar melodilerine özellikle hasta oldum. Tangerine Dream tadı veriyorlar cidden.
25.11.2020
@Berca B., selamın aleyküm. https://www.metal-archives.com/albums/Inquisition/Ominous_Doctrines_of_the_Perpetual_Mystical_Macrocosm/522696
Bu albümü rahatça ‘attırabileceğin’ bir ortamda dinle. Dağ,bayır,banyo,tuvalet gibi. Ayrıca dinlemeye karar verdiğin gün proteinli gıda tüketme çünkü o kadar tazyikli boşalacaksınki, sikinin deliği genişleyip yırtılabilir. Dikkatli ol. Kolay gelsin.
26.11.2020
@P L A G U E, aleyküm selam.
Gün gelecek bir erkek bana rahatça attırabileceğim bir yere geçmemi buyur edecek, ben de bundan kurbağa vokalli bir adam sayesinde rahatsız olmayacağım deseler hassiktir derdim ama aynen öyle oldu. Belki de metali bu yüzden çok seviyoruz, hiç tahmin edemeyeceğimiz şeyleri bizlere yaşattığı için…..
(şak şak şak şak şak şak şak)
INQUISITION’u müzikal olarak çok seviyorum, tam benim istediğim ayarda black metal yapıyorlar. Biraz bu şekilde soyut/kozmik/melodik yaratıcı black metal benim için direk meditasyon aracı. Blut aus nord’un son albümüne aşık oldum mesela, aynı şekilde yıllar boyu Gorgoroth- sign for an open eye tadında hafif doom esintili hafif rüzgarlı black metal parçaları kovaladım.
Ancak maalesef o şamanik nazal vokale alışamıyorum, neden böyle bir vokal tercih ettiklerini anlamakla beraber daha klasik anlayışta bir black metal vokalini benimsemelerini tercih ederdim. Yine de bu albümü de dinleyeceğim.
24.11.2020
@Derin, +1 bu vokal beni de inanılmaz rahatsız ediyor. Belki de amacı budur:)
Albüm güzel ama gereğinden fazla sakin gibi. Immortal esintileri baştan sona hissediliyor
O değil de bu panda makyajı modası ne zaman geçecek yav?
26.11.2020
@Sinan Ceylan, ”panda makyajı” hahaha. güzel bir benzetme. bazı insanlarda çok eğrelti durduğu ve bir pandayı andırdığı doğru.
2020 yılında corpse-paint yerine bir çok modern grubunun maske, kapüşon kullanması benim hoşuma gidiyor.
bkz: GAEREA, MGLA vs.
27.11.2020
@Sinan Ceylan, sırf bu olay nedeniyle hiç şans vermeyip dinlemediğim grup sayısı o kadar çok ki.
Bayagi begendim albumu. O clean gitar melodileri cok hos olmus gercekten, ayri bir hava katiyor.
Bana göre en iyi albümleri. A Glorious Shadow from Fire and Ashes dinlediğim en iyi black metal şarkılarından
Bu adam bunu nasıl başarıyor anlamıyorum. Yaptığı müziği başkası yapsa sıkıntıdan geberirim ama Dagon bir şekilde dinlettiriyor kendine insanı. İmmortal esintileriyle adeta kaplanmış bir albüm var karşımızda ve normalde bu kadar dingin, sakin giden black albümlerini pek sevmem ama bu olmuş.
Çok tatlı, çok ağırbaşlı bir albüm. Benim nazarımda Bythos albümüyle kapışır.
Horna’ın dinleme süresiyle karışlaştırıyorum, arada 3 dakika fark olmasına rağmen bu albüm çok daha kısa hissettiyor, su gibi akıp gidiyor. İzafiyet, rölativite, görelilik ne derseniz deyin ben buna başarı diyorum. Horna’ya çamur atma amacında değilim, yakın tarihli bir karşılaştırma olacağı için dile getirmek istedim.
18.12.2020
@Horrendous, yıllardır ben de benzer uzunluktaki albümlerleri kıyaslayarak benzer şeyler düşünüyorum. Misal bana göre de son Horna albümü yarım saatte bitiyor gibi geliyor ama bu albümü 2 kere dinlemeye çalıştım, ikisinde de aynı şekilde 4. şarkıda panik atak nöbeti geçirerek kapadım, kolonya ile bileklerimi ovdum, soğan kesip kokladım. Sanki 4 saattir dinliyormuşum gibi geldi. Bu durum adamların ne yaptığından çok dinleyenlerin damak tadı ile alakalı bence.
18.12.2020
@ismail vilehand, Haklısın abi, ”görece” görelilik diyelim o zaman… Hissedilen sıcaklık gibi albüm süreleri de rakamların kısıtlamasına hapsolmuş subjektif bir kavram gibi geliyor bana. Yılmaz Vural için maç sonları neyse, bir Norveçli için Mersin odur. Bir de Einstein gibi büyük beyinler dönemimizde yaşasaydı kesin metalci olurdu diye sıklıkla düşünüyorum.
10 basmaya gelmiştim ve çıkan sonuç : “Sen daha önce oylamışsın, bir daha oy vermeye kalkışma bence “
Bi önceki albüm kadar sevmedim diyordum. Albümün kafası yeni geldi. Dagon çok büyük bi müzik dahisi olabilir mi aq
en sevdiğim inquisition albümü. dagon daha ‘sakin’ besteler yapmış; shoegaze kısımlar, klavye kullanımı vs ama tehditkarlık ve ruhanilik anlamında çoğu satanik kara metal grubuna kök söktürür. triumphant cosmic death akıl almaz güzellikte şarkı.