DARK TRANQUILLITY’nin 30 yıllık kariyerine baktığımızda, zamanında bu türün doğmasını sağlayan hemşerilerine oranla dalgalı bir grafik çizdiğini görüyoruz. AT THE GATES ve davadan vazgeçmeyen diğerleri lineer bir doğrultuda ilerlerken, IN FLAMES çok net bir değişimle elmayken armuda dönüşmeyi tercihetti. Elbet onlar da ufak ayarlamalar, eğip bükmeler yaptılar ancak “Reroute to Remains” öncesi ve sonrası diye net bir şeyden bahsedebildiğimize göre, durum ortada diye düşünüyorum.
DARK TRANQUILLITY’de ise durum farklıydı. Saf melodik death metal yaptıkları doksanların ortalarında dahi müziklerine kattıkları piyanolar, kadın vokaller, şunlar bunlarla yine en cesur ve ilerlemeci onlardı, sonrasındaki meydan okumalarında da en büyük cesareti onlar gösterdi kanısındayım. Her denemeleri işe yaradı mı, dinleyicisine göre değişir. Ancak albümden albüme aldıkları şekiller belirli noktalarda çok radikal farklılıklar gösterdi ve bunların hiçbir anında DARK TRANQUILLITY’nin başka bir gruba dönüşmeye çalıştığına tanık olmadık. Değişim ve deneme onların DNA’sında vardı ve hep bu anlayışla ilerlediler.
Bu yüzden melodik death metal tarihinde müziğini canlı tutma ve geçmişi tekrar etmeme konularında kendini en çok zorlayan grubunun DARK TRANQUILLITY olduğunu düşünüyorum. “Progresif” adı altında müzik yapan OPETH’in bile tarz değişiminin ardından nasıl statik hâle geldiği, progresif metal yapan sayısız grubun nasıl hep benzer albümler çıkardıkları düşünüldüğünde, progresif sıfatıyla “onurlandırılmayan” DARK TRANQUILLITY’nin kariyeri boyunca makul ve kendine özgü bir ilerleme çabası içerisinde olduğunu söyleyebiliriz.
“Construct”taki gergin ve karanlık atmosferi kıran ve öncesindeki 16-17 yılın tamamından tatlar barındıran “Atoma”, grubun 3-4 albümde bir karşımıza çıkan dönem değiştirme veya yol yapma albümlerinden biri değildi. Misal “Moment” için referans olarak kullanılan “Projector” bir dönem kapatıp açma albümüydü. Yalnızca bir sene sonra çıkardıkları “Haven” ise “Damage Done” gibi tekrardan sertleştikleri bir albüm öncesinde bağlantı görevi görüyordu. Şu anda karşımızda duran “Moment”a baktığımda “Atoma”daki anlayışın üzerinde daha fazla uğraşılmış bir biçimde sunulduğunu görüyorum. Birbirleri arasında kesin çizgiler olmayan ve birbirini takip eden albümlere baktığımda, “Atoma”/”Moment” arası yakınlığa en benzer tablonun ““Damage Done”/”Character” arasında olduğunu düşünüyorum. “Damage Done” ile ”Character” arasındaki benzer anlayış, “Atoma” ile “Moment” arasında da göze çarpıyor.
Lakin bu grubun kendini tekrar ettiği anlamına gelmiyor. DARK TRANQUILLITY bence “Moment”ta değerli bir şey yapıyor ve iki gitarist değiştirmiş olmasına rağmen kendi karakterini korumayı başarıyor. Bestelerde Anders Jivarp’ın, Martin Brändström’ün ağırlığını görsek de zamanında ANDROMEDA’da harika işler yapan Johan Reinholdz da kendisini DARK TRANQUILLITY kimliği içerisine sokmuşa benziyor. Karakterini koruma başarısından devam edersek, ben bu albümü iyi yapan belki de yegâne şeyin DARK TRANQUILLITY DNA’sının yıllar içerisinde edindiği tecrübeyle artık çok da fazla bir şey yapmadan kendi kendine değer kazanabilmesi olduğuna inanıyorum. Şarkıların zenginleşmesini sağlayan fikirler hep DARK TRANQUILLITY’yi DARK TRANQUILLITY yapan irili ufaklı detaylar sayesinde ortaya çıkıyor ve kendimden de gözlemlediğim üzere albümü dinledikçe öyle ya da böyle içinize işlediğini hissediyorsunuz.
En az 50 kez dinlediğim “Moment”ta DARK TRANQUILLITY’nin yer yer agresifleşse de genel olarak ağır başlı ya da en azından kendini deli deli yapmadan takıldığını görüyoruz. Albümdeki atmosferi yer yer PARADISE LOST’a epey yapın buldum, hatta dinlemelerimden birinde son şarkı bitip de Spotify kafasına göre PARADISE LOST’un son albümünden bir şarkı açtığında, şaşılası derecede akıcı şekilde geçtiğini gördüm ve benzer kafada bir şey dinlemeye devam ettiğimi hissettim. Bunun oluşmasını sağlayan melodiler, klavyeler ve elbette ki Stanne’nin artık tam anlamıyla oturan clean vokal performansı, kapaktaki renk cümbüşüyle sırt sırta veren pastel ve hüzünlü bir kimlik oluşmasını sağlıyor. Albümde “Empires Lost to Time” gibi son derece pozitif karakterde şarkıların yanı sıra “The Dark Unbroken”, “Remain in the Unknown” ve “In Truth Divided” gibi derin ve ağır yapıtlar da var. Bu denge sayesinde albümün dinamizminin iyi ayarlandığını düşünüyorum.
Açıkçası “Moment”ı ilk 2-3 dinlememde albümün zayıf olduğunu, akılda kalıcı bir yanının olmadığını ve grubun cepten yediğini düşünmüştüm. Lakin sonrasında kendimi bir “Moment” kürüne soktum ve 3-4 gün başka hiçbir şey dinlemememin ardından şu anda “Moment”ın gerçekten iyi bir iş olduğunu düşünüyorum. “Atoma”ya 8 vermiştim, “Moment”ın da aynı ayarda olduğunu düşünüyorum ama “Moment”ı “Atoma”dan daha çok seviyorum. Kimse bir albümü sevmek için üzerine düşmek ve sevene kadar ısrarla dinlemek zorunda değil ama ben “Moment”ı başta gerçekten tutmamış ve eleştirmeye hazırlanırken, albümü dinledikçe sevgimin arttığını ve grubun uzun zamandır yazdığı en güzel şarkılardan bazılarıyla karşı karşıya olduğumu gördüm. Şu anda albümdeki her şarkı hoşuma gidiyor, bazılarını çok seviyorum, birkaçına da bayılıyorum.
DARK TRANQUILLITY yıllardır kendini taze tutmak için en azından diğer herkesten fazla çabalıyor ve bence bunun meyvelerini almayı da hak ediyor.
Not: 8/10
***
***
Erhan Yiğit
Sanat, sanat içindir.
19′uncu yüzyıldaki bol tartışmalı, kırdılı döktülü edebiyat tartışmalarını melodik death metal grupları arasında da görebilseydik eğer ”Sanat, sanat içindir” anlayışını kanının son damlasına kadar savunan en büyük grup muhtemelen Dark Tranquillity olurdu. Besledikleri sanat ve yenilik kaygısını biz dinleyicilere yaptıkları her albümde fazlasıyla hissettiren ve bunu uzaktaki ve yakındaki hiç bir dinleyicisini kırmadan icra eden Dark Tranquillity, şu an elimizde olan ”Moment”i ile de bu geleneğini ve anlayışını hala sürdürdüğünü gösteriyor.
İlk albümleri olan black metal etkileşimli ”Skydancer”dan ilk deneysel albümü ”Projector”a kadar geçen 6 yılda grubun yoğun bir kimlik arayışı içerisinde hızla evrimleşip günümüze hayal kırıklığı barındırmayan, özenilmiş ve devasa bir diskografi bıraktığını ele alırsak ”Moment” albümünün bu diskografide gayet hoş karşılanacağını söyleyebilirim.
Hatırlarsak eğer grubun geçen zaman içerisinde 2000′li yılların başından ortasına kadar hızlanan ve yoğunlaşan sound anlayışı ”Fiction” ve ”We Are The Void” ile daha melankolik bir müzik algısı ile şekillenmişti ve “Construct” – “Atoma” ikilisiyle hepten karanlığa, artık durmuş bir olgunluğa erişmişti
Kuşkusuz bu zincir en dengeli formunu ”Atoma” albümünde yakalamıştı; ‘Atoma” kendisinden önceki yapıtların elementlerini kendi bünyesinde tekrara düşmeden, kolaylıkla sindirilebilen özgün bir eksene yaymıştı ve haliyle Dark Tranquillity’nin en çok hit çıkaran ve en çok beğenilen albümlerinden birisi haline gelmişti.
”Moment” ise sound yapısı itibariyle ”Atoma”ya benzerlik gösterirken fikir ve beste anlayışı itibariyle de daha çok ”Haven” albümüne yakın duruyor; Özellikle Failstate, Ego Deception ve Standstill şarkılarının ”Projector” dönemi sonrası şarkılarla yakın bir akrabalık bağının bulunduğu söylersem yanlış olmaz.
Albümün çıkışından önce vokalist Mikael Stanne’nin yeni albüm ”Projector”den en çok etkilenen eserimiz olacak” demesinin ardından bile bir ”Projector” beklentisi içine girmemiştim, bilakis single olarak yayınlanan Phantom Days ve Identical to None şarkıları beni daha farklı bir Dark Tranquillity’ye hazırlamıştı çünkü gruba katılan yeni gitaristlerin grubun DNA’sı ile fazla elleşmeden yeni bir şeyler deneyecekleri aşikardı.
Moment
Grubun ”Fiction” ile birlikte başlayan yarı gotik, melankolik ve ağır müzikal ekseninin etkisi ”Moment” ile o kadar çok azalmış ki yer yer Arch Enemy’e ve hatta Katatonia’ya kadar uzanan dengesiz bir esinlenme durumu ortaya çıkmış; Mesela In Truth Divide, Eyes of the World ve Empires Lost to Time şarkıları tek başlarına çok güzel gidiyorken albüm içerisinde bütünlük hissiyatında küçük deliklere yol açabiliyor.
Gruba yeni katılan Christopher Amott’un gitar sololarının her ne kadar şarkılardan bağımsız tınladığını hissetsem de grubun saptığı yol adına güzel bir değişim olarak görüyorum. Daha albümden ilk single yayınlandığında bir çok kişinin bu soloları eğrelti bulacağı zaten belliydi ama bunun sebebini soloların eğrelti durmasına değil Niklas Sundin’in gruba mal ettiği şahsına münhasır melodilerine bağlıyorum.
Bu gibi negatif sayılabilecek durumların hiç biri albümün kalitesinde büyük bir oynama yapmıyor hatta tam tersi ”Moment”i kendine özgü hale getiriyor.
Albüm isminin belirlenmesi konusunda neyin dayanak olarak alındığını tabii bilemem ama şarkıları dinlerken kulaklarıma çalınan birbirinden farklı albümlerden tınıları çok beğendim. Söylemeliyim ki albümü dinlerken gerçekten kendimi sürekli farklı bir ”An”ın içerisinde buldum. ”Atoma”da ve ”Construct”da fazlasıyla hissettiğim o boğucu ve nemli hissiyat yerini daha aydınlık ve kuru bir zemine bıraktı.
Pasifagresif’e Ahmet Saraçoğlu tarafından yazılan ”Atoma” incelemesinden bir alıntıyı buraya bırakırsam ne demek istediğim çok net anlaşılacaktır:
“Özellikle Clearing Skies, grubun bundan sonrası için de mutlaka kullanması gereken fikirler barındıran son derece aydınlık, pozitif, rengârenk bir şarkı…”
Kesin olan bir şey var ki; Dark Tranquillity ”Construct” ile belirlediği soundu fazla zorlamak yerine kendini sığ suların derinliklerinden alıp denizin toprakla buluştuğu yere atmış.
Grubun son üç albümde yakaladığı kasvetli ve ağır atmosferi bu albümde neredeyse tamamen üzerinden atıp yerine daha heyecanlı, clean vokaller ile dolu ve nispeten daha yumuşak bir dinleyici deneyimi sunmaları elbette eleştirilecektir. Gerek demirbaş grup üyelerinin ayrılmasının gerekse Dark Tranquillity’nin sürekli taze tuttuğu yenilenme formülünün neticesinde ”Moment”in daha cesur ve şarkı odaklı olacağı en başından beri kaçınılmazdı.
Albümü şarkı düzeyine çektiğimde bütün parçaların kendilerini sevdirmek adına bir çok güzel bölümler içerdiğini söyleyebilirim; The Dark Unbroken’ın girişinde çalan klavyeler o kadar hoş ve aydınlık ki daha ilk dinlediğim anda geri kalanını da beğeneceğime emindim.
Grubun yıllardır aheste aheste demledikleri o yoğun, melodik kimliğin dinleyiciyi nasıl da rahatsız etmeden akıp gittiğine gerçekten çok şaşırıyorum. Hours Passed in Exile’daki ürkütücü atmosferin The Dark Unbroken’un ve Standstill’in tüy gibi bembeyaz zeminine dönüşmesini zevkle izliyorum.
”Moment”da eski karanlık havaya dair dinlediğim tek şarkı ise A Drawn Out Exit. Onun haricindeki diğer şarkıların grubun yeni kabuğunun oluşumuna katkı sağladığı görülüyor, zira Remain in the Unknown, In Truth Divided ve The Dark Unbroken tartışmalara yol açacak kadar farklı şarkılar.
”Atoma” ile kıyasladığım da ise hemen hemen eşit sayıda favori şarkılar işaretlediğimi gördüm; şimdilik 12 şarkıdan 8′ini çok iyi, geri kalanını dinlenilebilir olarak etiketledim. Bu da şahsım adına bir albüme ”Beklediğimden fazlası”, Dark Tranquillity standartlarında değerlendirdiğim de ise ”Beklediğim gibi” dememi sağlıyor.
“The Gallery” haricinde grubun hiç bir albümüne şu, bundan daha iyidir demek istemediğimden ötürü bu albümü de herhangi bir top 3 ya da top 5 listesine sokmaktan kaçındım. Çünkü bütün Dark Tranquillity albümlerinin sahip olduğu o kendine özgülük ve farklılık bu albümde de fazlasıyla mevcut.
Sonuç olarak ”Moment” eksiğiyle fazlasıyla, uzaylı Stanne’si ile, Jivarp’ı ile 10′u olmasa bile en azından 8′i sonuna kadar hak ediyor.
- Bu kritik uçsuz bucaksız İsveç ovalarında, at üstünde ”Empires Lost to Time” dinlerken yazıldı.
Kadro Anders Jivarp: Davul, besteler (1, 3, 6, 10-12)
Mikael Stanne: Vokal, sözler
Martin Brändström: Elektronikler, besteler (5, 8, 9)
Anders Iwers: Bas
Johan Reinholdz: Gitar, besteler (1-4, 6-9)
Christopher Amott: Gitar
Şarkılar 1. Phantom Days
2. Transient
3. Identical to None
4. The Dark Unbroken
5. Remain in the Unknown
6. Standstill
7. Ego Deception
8. A Drawn Out Exit
9. Eyes of the World
10. Failstate
11. Empires Lost to Time
12. In Truth Divided
13. Silence as a Force (Bonus)
14. Time in Relativity (Bonus)
İki inceleme de çok hoş ellerinize sağlık. Bu albüm gerçekten dinlendikçe açılıyor ilk dinlemede hemen kendini ele vermiyor. Albümün 2 bonus şarkısı var ve bence harikalar. Umarım gelecek albüm bu bonuslardaki temeller üzerine kurulur. Albüm en az 7.5 en fazla 8.5 bandlarında bence bu da ruh halinize göre değişir tabi
ikinizin de eline sağlık. gayet iyi ve doyurucu iki kritik hazırlamışsınız. özellikle erhan arkadaşımızın yazdığı kritiği epey beğendiğimi söyleyebilirim.
ahmet abinin söylediği ağırbaşlılık bu albümde hissediliyor. albümün gerçekten de daha ”aydınlık” olduğunu hissediyorum. Atoma hem rengarenk hem de hırpani bir albümdü. bu albümde açıkçası o ara ara gelen saldırganlığı dizginlemişler gibi hissettim.
erhan’ın söylediği ”‘Atoma” kendisinden önceki yapıtların elementlerini kendi bünyesinde tekrara düşmeden, kolaylıkla sindirilebilen özgün bir eksene yaymıştı ve haliyle Dark Tranquillity’nin en çok hit çıkaran ve en çok beğenilen albümlerinden birisi haline gelmişti.” tespiti çok doğru. lakin gitar soloları hakkındaki düşüncesini paylaşamıyorum. gerçekten çok baştan savma, şarkı ile alakasız, sıkıcı, kolay tahmin edilebilir ve önceki gitaristi aratan cinsten.
benim şahsi fikrim: bu albüm atomadan 2 -hadi- 3 yıl sonra çıksa kabul edilebilirdi ama şu an için beni tatmin etmedi. ben atoma’nın hala daha iyi bir albüm olduğunu düşünüyorum. hem albüm bütünlüğü hem de yayınlanan tekliler açısından.
girdikleri daha güneşli yol hayırlı uğurlu olsun. umarım bundan sonraki albümde hem atoma’nın üstüne çıkabilir, hem de moment’tan daha iyi bir albüm sunabilirler.
@Rzeczom, aydınlık kelimesi cuk oturmuş albüm kapağı ilk çıktığında bu ne bu ne biçimdir DT kapağıdır dedim ama albüm gerçekten de dinledikçe kendini gösteriyor ben bu albüme bir şans daha vermeni isterim.
artık dinleyemiyorum, gerçekten sıkıntıdan bayıyor beni. ilk başta ben de bi’ kaç gibi fiction’dan beri en zayıf albümleri herhalde diye düşünüyordum ama yok abi, bu: Dark Tranquillİty diskografisi içerisindeki en ama en zayıf albüm bence.
@Rzeczom, bu arada eklemeyi unutmuşum: albüm ile ilgili en iyi şey vokaller. atoma iyi bir albümdü. bu ise güzel. ancak çoğu zaman bi’ melodik death metal albümünden ziyade bir post-rock grubu dinliyormuşum gibi hissettiriyor. ve açıkçası şarkılar her ne kadar güzel olsa da bu beni rahatsız etti.
Moment çıkmadan önce Atoma’yı kesin geçemeyeceğini düşünyordum ama yanılmışım. Fiction’dan beri en iyisi.
Damage Done/Character ve Atoma/Moment ilişkisi gerçekten de yerinde bir tanım ama aklımda bir soru var Character’den sonra Fiction çıktı Moment’dan sonra ne çıkar?
Tüm albüm güzel şarkı seçmek çok zor ama Ego Deception’ı bir ayrı sevdim belki de 2000′lerde çıkan en iyi DT şarkılarından biri.
Son olarak Eyes of The World’ün başı bana çok ağır Katatonia anımsattı (iyi anlamda).
8/10
“Projector”ı sadece DT diskografisinin değil, tüm melodik death metal tarihinin en iyi albümü olarak gördüğüm için onu bir kenara bırakıyor ve “Moment”ı en iyi 5 DT albümünden biri olarak değerlendiriyorum. Evet, özellikle yeni gelen gitaristlerin kendi soundlarını müziğe yedirmek konusunda aşmaları gereken bir zaman olduğu açık (belki bir sonraki albümde çok daha farklı şeyler duyabiliriz) ama bu albüm bütünüyle ele alındığında bir DT albümünden beklenebilecel her şeyi veriyor. Muhteşem vokaller, çok sağlam davul partisyonları ve harika melodiler. Albüm kartonetindeki ışık size, albümü hangi ruh haliyle dinlerseniz ona doğru kayabileceğinizi anlatıyor: Gün batımı da olabilir gün doğumu da. Zira albümde her şeyden var. Belki ilk defa DT dinleyeceklere “bu albümden başla” denemez ama ben albümü gerçekten çok beğendim.
Grubun yeni gitaristi Johan Reinholdz ile bu albüm sayesinde tanışanlara, gerçekten çok iyi bir progresif metal albümü dinlemek istiyorlarsa şu albümü öneririm.
@Ahmet Saraçoğlu, katılıyor ve arttırıyorum: Andromeda’nın 2011 çıkışlı Manifest Tyranny albümü de gerçekten çok iyidir. Anormal gitar numaraları olmayan, daha çok beste odaklı progresif metal sevenlere tavsiye olunur.
Fiction’dan bu yana çıkan en dengeli dt albümü. Atoma kadar sevilmeyebilir ama ondan da iyi. Bunca yıldır bi şekilde entropyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyolar. Elbet bi gün yenilecekler ama yaptıkları sanat orada kalacak.
Atoma’nın bir tık gerisinde olduğunu düşünüyorum, ama atoma benim gözümde 10/9 filan olduğu için Moment çok çok iyi bir albüm olmuş. İki de harika bonus track var, onlarla birlikte sayarsam ben de rahat 8-8,5 filan derdim. Şu hayatta sevenlerini asla hayal kırıklığına uğratmayacak 3-5 gruptan biri bence bu adamlar.
Vee nihayet birileri Paradise Lost benzerliğini görmüş, teşekkürler hahah. Bence asıl Atoma’da beste anlamında da vardı bir benzerlik; albümün gayet de sevdiğim iki şarkısı Encircled ve Merciless Fate, PL’un sırasıyla “no hope in sight” ve “in truth” parçalarına benziyordu. Encircled’da nakaratın girdiği kısımdaki gitar melodisi no hope in sight’ın hızlı hali gibiydi, merciless fate de genel olarak doom havasıyla ve bestesiyle in truth’u çok andırıyordu.
ilginçimsi not: Paradise Lost’un hem in truth hem de divided adında parçaları var. eved.
@Dunedain, net doğru tespit. Obsidian’ı ilk dinlediğimden beri Serenity ya Amon Amarth’ın ilk dönem ya da DT’nin son albümlerinden birinde sırıtmaz diye düşünüyordum. Kritikte de bahsedilmişti sanırım hatta.
Son yıllarda Kreator da Paradise Lost da bazı parçalarda bariz melodik/death metal’e göz kırpıyor zaten. PL biraz yavaş halini yapıyor sanki o kadar.
Albüm genel olarak Atoma’nın Projector ve Haven soslu hali olarak özetlenebilir. 8/10 benim notum da. Dinledikçe açılıyor albüm. Bir ara uzun bir yorum yazarım.
İyi akşamlar Ahmet abi; bana çok faydası olan, bu müziği keşfederken benim için meşaleyi tutan bu site için ufak bir fikrim var: Rastgele Kritik Zamazingosu gibi bir buton olsa ve gelişigüzel bir kritik okumak fırsatı bulsak her seferinde pek bi eğlenceli olur hem de günden güne daha da genişleyen kritik arşivini takip edemeyenler de bir rahatlar gibime geliyor. Her neyse şimdiden teşekkürler.
@bardetto, sitenin kritik arşivine erişimde uzun zamandır giderilemeyen bir sorun olduğu için şu anda bunu yapmamız pek mümkün değil maalesef, ama ileride imkân olursa düşünürüz tabii. Sağ ol fikrin için.
DT’nin albümlerini kendi içlerinde kıyaslamaktan başka yapabileceğimiz birşey yok sanırım.Çünkü DT eşi zor bulunur bir grup.Geldiği noktada da Niklas Sundin’in olmayışı grubun kalitesinden ve genel anlamda değerinden bir gram bile eksiltmiyor.’Moment’ bunun kanıtı.
Bir önceki olmasından mı yoksa gerçekten çok sevilmesinden mi bilemiyorum Atoma’yla bolca kıyas yapılması beni şaşırttı açıkcası.Ben de buna uyayım o zaman:
Atoma’yı ilk dinlediğimde yaşadığım ‘kafamda bir yere koyamama’ durumu Moment’te kesinlikle olmadı.Ahmet’in aksine ben ilk dinlemede vuruldum.İlk çıkan Phantom Days’i onlarca kez dinlemiştim.Tamamını da dinledikçe daha çok sevdim, sevdikçe daha çok dinledim.Atoma’dan daha karakterli bir yapıt olduğuna dair fikirlerim her dinlememde daha çok perçinleşti.Phantom Days’in giriş riflerinde hislendim, Transient’tin ön-nakaratında gaza geldim, Empires Lost to Time’ın solosunda gözlerimi kapayıp kendimi yazın deniz kenarında gün batımını izlerken hayal ettim.
Rezalet bir yılın üç beş güzelliklerinden bir tanesinin DT’den gelmesi hiç de şaşırtıcı olmadı. Teşekkürler, çok seviliyorsunuz.
Geçen Ahmet bey diğer başlığın altına da yazmıştı gün boyu dinleyip sıkılmadığını, ben de iki gündür resim mesim çizerken tekrara aldım. Yahu nasıl bir albümse. Yani ne yapıyorlar, müzik teorisi kitabındaki en eski hileleri mi uyguluyorlar; mükemmel ölçü – melodi – ritim formüllerini mi buldularsa albüm her baştan başladığında ‘e hadi bi daha dinleyeyim bakalım eheh’ diye diye damağına değdirdim resmen.
Yani ben Damage Done DTcisiyim ama buna da hayır diyemiyorum. Aynı atonik – tritonik riflerle çıkan 16809 adet en-kara-balçık-metal-benim-amk albümlerinin arasında vaha gibi resmen. Yine de şu şarkı sürelerinin biraz daha uzamasına hayır demem. Bayaa easy listening şarkılar hepsi.
Stanne’nun ‘drriiüüüüüms’ ve ‘apokallüüipss’ deyişleri de kendisini niye sevdiğimi tekrar tekrar hatırlatıyor.
Yeni gitaristler meselesinde diyeceğim şu ki; bu adamlar sıradaki DT albümüne acaip etkiler yapabilirler. Ben heyecanlanıyorum açıkçası şimdiden. Sundin’in solo albümünün anlamsızlığını görünce kerameti sadece onda aramanın da hata olduğunu anlamıştım.
‘In truth divided’dan da ‘departed’ hüznü alıyorum her seferinde.
@Dysplasia, Yeni gitaristlerden ben de umutluyum. Albüm çıkmadan önce Niklas gruptan gidince Sundin gitti grup bitti diye düşünmüştüm ama bu albüm bana koca bir ”HAYIR” dedi.
@Dysplasia, Wikipedia’ya göre Force of Hand, Faithless by Default, Our Proof of Life ve Caves and Embers’ın yazımında payı var, son ikisinde sadece kendisinin adı var hatta.
Arch enemy ile birlikte bende hiçbir zaman saygı uyandıramamış iki gruptan biri. Grupla ilgili saygı duyduüum tek şey hayranlarının zevki. Elinize sağlık.
@Opethsevenbiri, Tadınız kaçmasın yahu. İlkini nerede söylediğimi hatırlamıyorum. Uzun uzun tartışıp sevenlerini irrite etmek istemiyorum. Misery’s Crown klibi, müzik- klip – imaj her şey bu grupla ilgili rahatsız olduğum her şeyi çok güzel vurguluyor.
@Katliamcı58, adamlar poser desen değil garip gurup sahne şovları saçmasapan röportajları yok. Gayet kendi halinde takılıp iyi müzik yapmaya çalışan bir grup. Bir şey kanıtlama ihtiyacı kalmamış bir diskografileri var. Ben de aşırı Dt övüp itici olmak istemiyorum ama yok saygı duyamıyorum yok miserys crown klibi falan filan geçiniz bunları.
@Dunedain, tüm metal dünyasının en mütevazı gruplarından biridir DT. Hiç kaprisleri yoktur, kimseyle dalaşmazlar, saçma açıklama yapmazlar, organizatörleri uğraştırmazlar. 5-6 kez canlı izledim, biri tüm grupla karşılıklı yüz yüze olmak üzere 4-5 kez röportaj yaptım. Gördüğüm diyalog kurması en kolay, en rock star modundan uzak gruplardan biri. Sessiz sakin adamlar. Hatta 2000′deki ilk İstanbul konserleri sırasında yeni albümden Rundown’a yanlış girdiler, Stanne mikrofondan grubu durdurup “taam taam durun olmadı. Baştan alıyoruz arkadaşlar kusura bakmayın ehehe” diye güldü, tüm salon alkış yağmuruna tutup moral verdi, tekrar girdiler. Böyle de samimi adamlar.
@Katliamcı58, ya fiction zamanları, misery’s crown gibi şarkılar gelip de ‘grup davayı sattı’ muhabbetleri başladığında, ki yalan yok ben de sindirememiştim o zamanlar, stanne röportajı okumuştum bi. Soruyolar ‘liseli kızlara müzik yapmakla eleştiriliyorsunuz ne dersiniz buna?’ diye. Stanne’nin cevabı: ‘liseli kızların iyi müzik dinlemeye hakkı yok mu’ idi. Bence haklıydı. Bişey diyememiştim.
Evde yemek yapıp arka planda Eyes of the world çalarken buzdolabının açık kalması ve benim buzdolabının açık olmasından dolayı çıkardığı uyarı melodisini şarkının parçası sanmam gibi tatlı bir anısı oldu albümün.
Atoma bence daha iyiydi ama güzel albüm henüz daha hala albüm olarak %100 benimseyemedim ama çok sevdigim şarkılar oldu. Bütün halinde dinlemem lazım biraz.
zevk kavramı tartışılabilir elbet,ben albümü beğenmedim,2000 lerin en kötü dark tranquility albümü bence,yerden yere vurulan we are the void den bile daha kötü,kurucu elemanların ayrılması grubu oldukça etkilemiş,elbette belli bir standart var ama,bu albüm kendi çıtaların çok altında,riff yazımı önceki albümlere göre çok geride,clean vokal kullanımı makul seviyede nispeten,evet hepimiz dark tranqility i severiz sayarız,the gallery nin yeri çok ayrıdır,ancak bu albüm haven,fiction ve character in çok ama çok gerisinde,bunu kabul etmek lazım.
Dt’yi üç parçaya ayırıyorum;
Başlangıçdan-2000′e kadar olan kısım,
2000-2010 arası
2010′dan günümüze şeklinde.
2000-2010 arasında müzik karakteri çok farklı bir seviyede olduğundan sanırım 2010 sonrası hiç bir albümü kabullenmiyorum. Tabi ki, 2010 sonrasında da yapılan çok iyi şarkılar var ama albümleri bir bütün olarak ele aldığımda her türlü birkaç tık aşağıda kalıyor.
Niyeyse bir türlü diskografilerini hatim etmeye fırsat bulamadığım grup. Ayıp bana. Başta albüm sıradan geldi ama benden de bir 8 çalışır. Çizgilerini hiç bozmadan aynen devam.
Ayrıca daha önce bir kaç defa daha söyledim yine yazmak istiyorum bunu. Stanne tanıdığım en mütevazi insanlardan biri. Twitter ve PSN’den ne zaman mesaj atsam cevap verir. Utanmasa cebime 50 lira sıkıştıracak.
Kritiği haklı bulmakla beraber çok katıldığımı söyleyemeyeceğim. Özellikle puanlama konusunda ki bence DT külliyatını göz önüne alırsak bu albüm en fazla 6,5 tan 7 eder. Tabii ki kritikler objektif olabilir.
Albüme gelince, açıkçası Atoma’dan 4 yıl sonra Moment ile biraz cepten yemiş DT. Bariz bir kafa karışıklığı var albümde. Özgün olmak ile bilindik soundu korumak arasında sıkışmış tekdüze parçalar buldum ne yazık ki. Bence kendini tekrar etmemeye bu kadar kafa yormak yerine daha çok şarkılara kafa yorabilirlermiş. Misal Transient ve Remain in the Unknown daha iyi olabilecekken nakarat fakiri yapısıyla can sıkıyor.Omnium Gatherum veya Insomnium gibi ardıllarına öykünen Standtill de cabası.. Dark Unbroken ise ne yazık ki vasat bir ‘balad’ . Albümün en iyileri Phantom Days (hatta en iyisi bu),A Drawn out Exit, 41 sn lik solosu sayesinde Eyes of the World ve Empires Lost to Time.
Son tahlilde şahsım adına Fiction sonrası en zayıf albümleri ne yazık ki.
Tam bir DT albümü. Melodic Death Metal’in yıkılmayan kalelerinden biri olmaya devam ediyorlar bence. Kritikde söyle bir cümle kullanılmış: “albümü dinledikçe öyle ya da böyle içinize işlediğini hissediyorsunuz”. Albümü dinledikten sonra kritiği okumuştum ve bunu yalnızca benim hissetmediğimi bilmek güzel bir şey :D
“Empires Lost to Time”ın ilk olarak 0.10-0.20 arasında duyulan ve şarkıda defalarca tekrar edilen ana rifine ömrüm boyunca doyamayacağım sanırım. Şarkıyı tekrar tekrar dinliyorum, gitarımı alıp defalarca çalıyorum, doyamıyorum. Garip bir nostalji havası veriyor bana; 20 yıl önceye, üniversite zamanlarına götürüyor nedense.
@Ahmet Saraçoğlu, Ahmet abi albümde olmayan bonus şarkılara göz attın mı?
Yukarda yazdığın yoruma yanıt olarak albüm zaman geçtikce ballaniyor. Çıktığından beri geçen yil çıkmış hiç bir albümü sanırım bu kadar çok dinlemedim ben de.
Bi sonraki albümün yazımında brandstrom yeni gitaristlerle uyumlu çalışırsa daha güzel bi albüm gelebilir. Ver reinholdz bol riffli melodik bir albüm yazsın. Sen klavyene bak. Biraz da bu yumuşak ve strelize prodüksiyondan vazgeçseler çok güzel olacak.
@Melkor, hislerime tercüman olmuşsun. Daha gitar odaklı ve biraz daha cesur adımlar bekliyorum ben de. Ki Dt gibi bir grup neden çekingen davranıyor onu da anlamış değilim.
@Erhan, Bence naif bir albüm. Öyle iddialı hit bir parçası da yok pek. Dinledikçe güzelleşiyor her DT albümü gibi. Ha yine de listeye bakınca ilk 15′e girebilirmiş diye düşünüyorum.
Albümden tam sıkılacak gibi oluyorum.
Stanne,
We are strangers where we stand
Do I have to be the one to let this go forever diye bir başlıyo her şey geçiyo.
martin henriksson gidince grup baya kan kaybetmişti zaten. niklas sundin de gidince grubun en önemli iki bestecisi gitmiş oldu. aynı şeyi jeff hanneman öldüğünde slayer için söylemiştim. dark tranquillity bitmiştir. bu ve bundan sonraki albümleri isterse en iyi dt albümü olsun yine de farketmez. çünkü şarkılar artık büyük oranda dt şarkısı değil. tam olarak değil ama neredeyse durum şu: akerfeldt ayrıldıktan sonra opeth albüm çıkarmış gibi birşey. en çok dinlediğim metal grubu da tarihe karışmış oldu.
Vay be! Ne albümdü arkadaş. İnanılmaz seviyorum bu albümü çok farklı şeyler hissettiriyor bana. Remain in the Unknown’a değinmeden geçemeyeceğim. Bu konuda azınlıkta mıyım bilmiyorum ama aşırı sevdiğim bir şarkıdır kendisi.
İlk çıktığı dönem dinlediğimde sevdiğimi ama yine de bi tık zayıf bulduğumu hatırlıyorum. Yeni albüm öncesi buna bi geri döneyim istedim. Moment baya iyiymiş aslında ya. Çıkamadım içinden günlerdir. Tuhaf bir şekilde farklı şarkılar farklı zamanlarda bağlıyor beni, sürekli döndürüp duruyorum. 2-3 gündür the dark unbroken’dan kurtulamadım
İki inceleme de çok hoş ellerinize sağlık. Bu albüm gerçekten dinlendikçe açılıyor ilk dinlemede hemen kendini ele vermiyor. Albümün 2 bonus şarkısı var ve bence harikalar. Umarım gelecek albüm bu bonuslardaki temeller üzerine kurulur. Albüm en az 7.5 en fazla 8.5 bandlarında bence bu da ruh halinize göre değişir tabi
ikinizin de eline sağlık. gayet iyi ve doyurucu iki kritik hazırlamışsınız. özellikle erhan arkadaşımızın yazdığı kritiği epey beğendiğimi söyleyebilirim.
ahmet abinin söylediği ağırbaşlılık bu albümde hissediliyor. albümün gerçekten de daha ”aydınlık” olduğunu hissediyorum. Atoma hem rengarenk hem de hırpani bir albümdü. bu albümde açıkçası o ara ara gelen saldırganlığı dizginlemişler gibi hissettim.
erhan’ın söylediği ”‘Atoma” kendisinden önceki yapıtların elementlerini kendi bünyesinde tekrara düşmeden, kolaylıkla sindirilebilen özgün bir eksene yaymıştı ve haliyle Dark Tranquillity’nin en çok hit çıkaran ve en çok beğenilen albümlerinden birisi haline gelmişti.” tespiti çok doğru. lakin gitar soloları hakkındaki düşüncesini paylaşamıyorum. gerçekten çok baştan savma, şarkı ile alakasız, sıkıcı, kolay tahmin edilebilir ve önceki gitaristi aratan cinsten.
benim şahsi fikrim: bu albüm atomadan 2 -hadi- 3 yıl sonra çıksa kabul edilebilirdi ama şu an için beni tatmin etmedi. ben atoma’nın hala daha iyi bir albüm olduğunu düşünüyorum. hem albüm bütünlüğü hem de yayınlanan tekliler açısından.
girdikleri daha güneşli yol hayırlı uğurlu olsun. umarım bundan sonraki albümde hem atoma’nın üstüne çıkabilir, hem de moment’tan daha iyi bir albüm sunabilirler.
10/6.5
26.11.2020
@Rzeczom, aydınlık kelimesi cuk oturmuş albüm kapağı ilk çıktığında bu ne bu ne biçimdir DT kapağıdır dedim ama albüm gerçekten de dinledikçe kendini gösteriyor ben bu albüme bir şans daha vermeni isterim.
02.12.2020
artık dinleyemiyorum, gerçekten sıkıntıdan bayıyor beni. ilk başta ben de bi’ kaç gibi fiction’dan beri en zayıf albümleri herhalde diye düşünüyordum ama yok abi, bu: Dark Tranquillİty diskografisi içerisindeki en ama en zayıf albüm bence.
26.11.2020
@Rzeczom, bu arada eklemeyi unutmuşum: albüm ile ilgili en iyi şey vokaller. atoma iyi bir albümdü. bu ise güzel. ancak çoğu zaman bi’ melodik death metal albümünden ziyade bir post-rock grubu dinliyormuşum gibi hissettiriyor. ve açıkçası şarkılar her ne kadar güzel olsa da bu beni rahatsız etti.
Moment çıkmadan önce Atoma’yı kesin geçemeyeceğini düşünyordum ama yanılmışım. Fiction’dan beri en iyisi.
Damage Done/Character ve Atoma/Moment ilişkisi gerçekten de yerinde bir tanım ama aklımda bir soru var Character’den sonra Fiction çıktı Moment’dan sonra ne çıkar?
Tüm albüm güzel şarkı seçmek çok zor ama Ego Deception’ı bir ayrı sevdim belki de 2000′lerde çıkan en iyi DT şarkılarından biri.
Son olarak Eyes of The World’ün başı bana çok ağır Katatonia anımsattı (iyi anlamda).
8/10
hız sabitleyiciyi 100 km’ye ayarlayıp uzun yola çıkmak gibi bir albüm. 6/10
26.11.2020
@riser, Çok doğru bir tespit. Kesinlikle katılıyorum.
“Projector”ı sadece DT diskografisinin değil, tüm melodik death metal tarihinin en iyi albümü olarak gördüğüm için onu bir kenara bırakıyor ve “Moment”ı en iyi 5 DT albümünden biri olarak değerlendiriyorum. Evet, özellikle yeni gelen gitaristlerin kendi soundlarını müziğe yedirmek konusunda aşmaları gereken bir zaman olduğu açık (belki bir sonraki albümde çok daha farklı şeyler duyabiliriz) ama bu albüm bütünüyle ele alındığında bir DT albümünden beklenebilecel her şeyi veriyor. Muhteşem vokaller, çok sağlam davul partisyonları ve harika melodiler. Albüm kartonetindeki ışık size, albümü hangi ruh haliyle dinlerseniz ona doğru kayabileceğinizi anlatıyor: Gün batımı da olabilir gün doğumu da. Zira albümde her şeyden var. Belki ilk defa DT dinleyeceklere “bu albümden başla” denemez ama ben albümü gerçekten çok beğendim.
Grubun yeni gitaristi Johan Reinholdz ile bu albüm sayesinde tanışanlara, gerçekten çok iyi bir progresif metal albümü dinlemek istiyorlarsa şu albümü öneririm.
http://www.pasifagresif.com/2010/08/andromeda-extension-of-the-wish/
Bence gizli kalmış bir cevherdir.
26.11.2020
@Ahmet Saraçoğlu, katılıyor ve arttırıyorum: Andromeda’nın 2011 çıkışlı Manifest Tyranny albümü de gerçekten çok iyidir. Anormal gitar numaraları olmayan, daha çok beste odaklı progresif metal sevenlere tavsiye olunur.
Bu arada iki adet bonus track var Aralik’ta yayimlanacak olan, youtube’da mevcut. Bence albumdeki bircok sarkidan daha iyi ikisi de.
Solid 8/10.
26.11.2020
@Talip,
katılıyorum
ha bir de np eşit midir talip?
28.11.2020
@bardetto, Ta kendisi, who this?
Bu arada, bonuslarla 8. Bonuslar olmadan 7.5 / 10.
Fiction’dan bu yana çıkan en dengeli dt albümü. Atoma kadar sevilmeyebilir ama ondan da iyi. Bunca yıldır bi şekilde entropyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyolar. Elbet bi gün yenilecekler ama yaptıkları sanat orada kalacak.
Bonus sarkilar albumdeki sarkilara bin basar.
https://www.youtube.com/watch?v=6rMh5PoeXSs&ab_channel=MetalMusic
https://www.youtube.com/watch?v=FgrC1r0bl6Q&ab_channel=MetalMusic
27.11.2020
@tahsin, +1. time in relativity çok iyi parça.
a memory construct da construct albümündeki bütün şarkılardan daha iyiydi.
Atoma’nın bir tık gerisinde olduğunu düşünüyorum, ama atoma benim gözümde 10/9 filan olduğu için Moment çok çok iyi bir albüm olmuş. İki de harika bonus track var, onlarla birlikte sayarsam ben de rahat 8-8,5 filan derdim. Şu hayatta sevenlerini asla hayal kırıklığına uğratmayacak 3-5 gruptan biri bence bu adamlar.
Vee nihayet birileri Paradise Lost benzerliğini görmüş, teşekkürler hahah. Bence asıl Atoma’da beste anlamında da vardı bir benzerlik; albümün gayet de sevdiğim iki şarkısı Encircled ve Merciless Fate, PL’un sırasıyla “no hope in sight” ve “in truth” parçalarına benziyordu. Encircled’da nakaratın girdiği kısımdaki gitar melodisi no hope in sight’ın hızlı hali gibiydi, merciless fate de genel olarak doom havasıyla ve bestesiyle in truth’u çok andırıyordu.
ilginçimsi not: Paradise Lost’un hem in truth hem de divided adında parçaları var. eved.
26.11.2020
@Twat, peki paradise lost’un bu parçada Dt kokması. https://open.spotify.com/track/1O3JJqcpDumJCWWlxaOSc1?si=y0te4b1JQvahAs3jIZVsTg
Dt yazmış nick holmes söylemiş gibi
26.11.2020
@Dunedain, net doğru tespit. Obsidian’ı ilk dinlediğimden beri Serenity ya Amon Amarth’ın ilk dönem ya da DT’nin son albümlerinden birinde sırıtmaz diye düşünüyordum. Kritikte de bahsedilmişti sanırım hatta.
Son yıllarda Kreator da Paradise Lost da bazı parçalarda bariz melodik/death metal’e göz kırpıyor zaten. PL biraz yavaş halini yapıyor sanki o kadar.
26.11.2020
@Twat, paradise lost’un ilham kaynakları çok geniş gerçekten onlar da Dt gibi özel bir grup. Kreator’un daha az melodikli halleri daha güzeldi bence
15 yıl önce güzeldi buralar artık bayıyor.
DT hayranlarını üzmeyecek bir albüm daha, elegant death metal.
Standstill inanılmaz güzel.
Albüm genel olarak Atoma’nın Projector ve Haven soslu hali olarak özetlenebilir. 8/10 benim notum da. Dinledikçe açılıyor albüm. Bir ara uzun bir yorum yazarım.
İyi akşamlar Ahmet abi; bana çok faydası olan, bu müziği keşfederken benim için meşaleyi tutan bu site için ufak bir fikrim var: Rastgele Kritik Zamazingosu gibi bir buton olsa ve gelişigüzel bir kritik okumak fırsatı bulsak her seferinde pek bi eğlenceli olur hem de günden güne daha da genişleyen kritik arşivini takip edemeyenler de bir rahatlar gibime geliyor. Her neyse şimdiden teşekkürler.
26.11.2020
@bardetto, sitenin kritik arşivine erişimde uzun zamandır giderilemeyen bir sorun olduğu için şu anda bunu yapmamız pek mümkün değil maalesef, ama ileride imkân olursa düşünürüz tabii. Sağ ol fikrin için.
26.11.2020
@Ahmet Saraçoğlu,
rica ederim, her zaman
DT’nin albümlerini kendi içlerinde kıyaslamaktan başka yapabileceğimiz birşey yok sanırım.Çünkü DT eşi zor bulunur bir grup.Geldiği noktada da Niklas Sundin’in olmayışı grubun kalitesinden ve genel anlamda değerinden bir gram bile eksiltmiyor.’Moment’ bunun kanıtı.
Bir önceki olmasından mı yoksa gerçekten çok sevilmesinden mi bilemiyorum Atoma’yla bolca kıyas yapılması beni şaşırttı açıkcası.Ben de buna uyayım o zaman:
Atoma’yı ilk dinlediğimde yaşadığım ‘kafamda bir yere koyamama’ durumu Moment’te kesinlikle olmadı.Ahmet’in aksine ben ilk dinlemede vuruldum.İlk çıkan Phantom Days’i onlarca kez dinlemiştim.Tamamını da dinledikçe daha çok sevdim, sevdikçe daha çok dinledim.Atoma’dan daha karakterli bir yapıt olduğuna dair fikirlerim her dinlememde daha çok perçinleşti.Phantom Days’in giriş riflerinde hislendim, Transient’tin ön-nakaratında gaza geldim, Empires Lost to Time’ın solosunda gözlerimi kapayıp kendimi yazın deniz kenarında gün batımını izlerken hayal ettim.
Rezalet bir yılın üç beş güzelliklerinden bir tanesinin DT’den gelmesi hiç de şaşırtıcı olmadı. Teşekkürler, çok seviliyorsunuz.
Geçen Ahmet bey diğer başlığın altına da yazmıştı gün boyu dinleyip sıkılmadığını, ben de iki gündür resim mesim çizerken tekrara aldım. Yahu nasıl bir albümse. Yani ne yapıyorlar, müzik teorisi kitabındaki en eski hileleri mi uyguluyorlar; mükemmel ölçü – melodi – ritim formüllerini mi buldularsa albüm her baştan başladığında ‘e hadi bi daha dinleyeyim bakalım eheh’ diye diye damağına değdirdim resmen.
Yani ben Damage Done DTcisiyim ama buna da hayır diyemiyorum. Aynı atonik – tritonik riflerle çıkan 16809 adet en-kara-balçık-metal-benim-amk albümlerinin arasında vaha gibi resmen. Yine de şu şarkı sürelerinin biraz daha uzamasına hayır demem. Bayaa easy listening şarkılar hepsi.
Stanne’nun ‘drriiüüüüüms’ ve ‘apokallüüipss’ deyişleri de kendisini niye sevdiğimi tekrar tekrar hatırlatıyor.
Yeni gitaristler meselesinde diyeceğim şu ki; bu adamlar sıradaki DT albümüne acaip etkiler yapabilirler. Ben heyecanlanıyorum açıkçası şimdiden. Sundin’in solo albümünün anlamsızlığını görünce kerameti sadece onda aramanın da hata olduğunu anlamıştım.
‘In truth divided’dan da ‘departed’ hüznü alıyorum her seferinde.
27.11.2020
@Dysplasia, Yeni gitaristlerden ben de umutluyum. Albüm çıkmadan önce Niklas gruptan gidince Sundin gitti grup bitti diye düşünmüştüm ama bu albüm bana koca bir ”HAYIR” dedi.
27.11.2020
@enemyofgod, Benim bildiğim kadarıyla Atoma’ya da karışmadı Sundin. Ha karıştığı albümler zirvede benim için o ayrı
27.11.2020
@Dysplasia, Orası öyle zaten gideceğinin sinyalini veriyordu yavaş yavaş katkısını minimuma düşürerek.
Neyse ki albüm kapakları hala ona emanet.
27.11.2020
@Dysplasia, Wikipedia’ya göre Force of Hand, Faithless by Default, Our Proof of Life ve Caves and Embers’ın yazımında payı var, son ikisinde sadece kendisinin adı var hatta.
Arch enemy ile birlikte bende hiçbir zaman saygı uyandıramamış iki gruptan biri. Grupla ilgili saygı duyduüum tek şey hayranlarının zevki. Elinize sağlık.
27.11.2020
@Katliamcı58, Dt’de saygı uyandıramıyosa kim uyandırıyo acaba. İkidir arch enemy ile aynı cümlede kullanıyosun nalakası var.
27.11.2020
@Katliamcı58, Cidden The Gallery’i yapmış adamlar ile Arch Enemy’i aynı kefeye koymak benim de tadımı kaçırdı.
27.11.2020
@Opethsevenbiri, Tadınız kaçmasın yahu. İlkini nerede söylediğimi hatırlamıyorum. Uzun uzun tartışıp sevenlerini irrite etmek istemiyorum. Misery’s Crown klibi, müzik- klip – imaj her şey bu grupla ilgili rahatsız olduğum her şeyi çok güzel vurguluyor.
27.11.2020
@Katliamcı58, adamlar poser desen değil garip gurup sahne şovları saçmasapan röportajları yok. Gayet kendi halinde takılıp iyi müzik yapmaya çalışan bir grup. Bir şey kanıtlama ihtiyacı kalmamış bir diskografileri var. Ben de aşırı Dt övüp itici olmak istemiyorum ama yok saygı duyamıyorum yok miserys crown klibi falan filan geçiniz bunları.
27.11.2020
@Dunedain, tüm metal dünyasının en mütevazı gruplarından biridir DT. Hiç kaprisleri yoktur, kimseyle dalaşmazlar, saçma açıklama yapmazlar, organizatörleri uğraştırmazlar. 5-6 kez canlı izledim, biri tüm grupla karşılıklı yüz yüze olmak üzere 4-5 kez röportaj yaptım. Gördüğüm diyalog kurması en kolay, en rock star modundan uzak gruplardan biri. Sessiz sakin adamlar. Hatta 2000′deki ilk İstanbul konserleri sırasında yeni albümden Rundown’a yanlış girdiler, Stanne mikrofondan grubu durdurup “taam taam durun olmadı. Baştan alıyoruz arkadaşlar kusura bakmayın ehehe” diye güldü, tüm salon alkış yağmuruna tutup moral verdi, tekrar girdiler. Böyle de samimi adamlar.
27.11.2020
Görmeyen varsa (ki izlenme sayısına bakınca epey var) diye şunu da koyayım.
https://www.youtube.com/watch?v=KufhdSy8pW8&ab_channel=PasifagresifWebzine
2.22′de 7 yıl önceki hâlim de görünüyor ahah
27.11.2020
samimiyetle gülümsüyorsun.
27.11.2020
@Katliamcı58, ya fiction zamanları, misery’s crown gibi şarkılar gelip de ‘grup davayı sattı’ muhabbetleri başladığında, ki yalan yok ben de sindirememiştim o zamanlar, stanne röportajı okumuştum bi. Soruyolar ‘liseli kızlara müzik yapmakla eleştiriliyorsunuz ne dersiniz buna?’ diye. Stanne’nin cevabı: ‘liseli kızların iyi müzik dinlemeye hakkı yok mu’ idi. Bence haklıydı. Bişey diyememiştim.
Evde yemek yapıp arka planda Eyes of the world çalarken buzdolabının açık kalması ve benim buzdolabının açık olmasından dolayı çıkardığı uyarı melodisini şarkının parçası sanmam gibi tatlı bir anısı oldu albümün.
Atoma bence daha iyiydi ama güzel albüm henüz daha hala albüm olarak %100 benimseyemedim ama çok sevdigim şarkılar oldu. Bütün halinde dinlemem lazım biraz.
zevk kavramı tartışılabilir elbet,ben albümü beğenmedim,2000 lerin en kötü dark tranquility albümü bence,yerden yere vurulan we are the void den bile daha kötü,kurucu elemanların ayrılması grubu oldukça etkilemiş,elbette belli bir standart var ama,bu albüm kendi çıtaların çok altında,riff yazımı önceki albümlere göre çok geride,clean vokal kullanımı makul seviyede nispeten,evet hepimiz dark tranqility i severiz sayarız,the gallery nin yeri çok ayrıdır,ancak bu albüm haven,fiction ve character in çok ama çok gerisinde,bunu kabul etmek lazım.
28.11.2020
@ozzy, Katılıyorum hatta arttırıyorum;
Dt’yi üç parçaya ayırıyorum;
Başlangıçdan-2000′e kadar olan kısım,
2000-2010 arası
2010′dan günümüze şeklinde.
2000-2010 arasında müzik karakteri çok farklı bir seviyede olduğundan sanırım 2010 sonrası hiç bir albümü kabullenmiyorum. Tabi ki, 2010 sonrasında da yapılan çok iyi şarkılar var ama albümleri bir bütün olarak ele aldığımda her türlü birkaç tık aşağıda kalıyor.
Niyeyse bir türlü diskografilerini hatim etmeye fırsat bulamadığım grup. Ayıp bana. Başta albüm sıradan geldi ama benden de bir 8 çalışır. Çizgilerini hiç bozmadan aynen devam.
Ayrıca daha önce bir kaç defa daha söyledim yine yazmak istiyorum bunu. Stanne tanıdığım en mütevazi insanlardan biri. Twitter ve PSN’den ne zaman mesaj atsam cevap verir. Utanmasa cebime 50 lira sıkıştıracak.
Güzel kritik olmuş emeğinize sağlık.
Kritiği haklı bulmakla beraber çok katıldığımı söyleyemeyeceğim. Özellikle puanlama konusunda ki bence DT külliyatını göz önüne alırsak bu albüm en fazla 6,5 tan 7 eder. Tabii ki kritikler objektif olabilir.
Albüme gelince, açıkçası Atoma’dan 4 yıl sonra Moment ile biraz cepten yemiş DT. Bariz bir kafa karışıklığı var albümde. Özgün olmak ile bilindik soundu korumak arasında sıkışmış tekdüze parçalar buldum ne yazık ki. Bence kendini tekrar etmemeye bu kadar kafa yormak yerine daha çok şarkılara kafa yorabilirlermiş. Misal Transient ve Remain in the Unknown daha iyi olabilecekken nakarat fakiri yapısıyla can sıkıyor.Omnium Gatherum veya Insomnium gibi ardıllarına öykünen Standtill de cabası.. Dark Unbroken ise ne yazık ki vasat bir ‘balad’ . Albümün en iyileri Phantom Days (hatta en iyisi bu),A Drawn out Exit, 41 sn lik solosu sayesinde Eyes of the World ve Empires Lost to Time.
Son tahlilde şahsım adına Fiction sonrası en zayıf albümleri ne yazık ki.
Tam bir DT albümü. Melodic Death Metal’in yıkılmayan kalelerinden biri olmaya devam ediyorlar bence. Kritikde söyle bir cümle kullanılmış: “albümü dinledikçe öyle ya da böyle içinize işlediğini hissediyorsunuz”. Albümü dinledikten sonra kritiği okumuştum ve bunu yalnızca benim hissetmediğimi bilmek güzel bir şey :D
Dark Tranquillity, Dark Tranquillity…
https://youtu.be/kvSU4AAgjzg şu iki şarkıyı ne diye albüme almadınız mına koyum ya. Son yıllarda dt’nin yaptığı en iyi 2 şarkı olabilir.
Harbiden güzel albüm. Kendi adıma söylersem, görünüşe göre uzun ömürlü de olacak çünkü sık sık dinleyesim geliyor çıktığından beri.
“Empires Lost to Time”ın ilk olarak 0.10-0.20 arasında duyulan ve şarkıda defalarca tekrar edilen ana rifine ömrüm boyunca doyamayacağım sanırım. Şarkıyı tekrar tekrar dinliyorum, gitarımı alıp defalarca çalıyorum, doyamıyorum. Garip bir nostalji havası veriyor bana; 20 yıl önceye, üniversite zamanlarına götürüyor nedense.
15.04.2021
@Ahmet Saraçoğlu, Ahmet abi albümde olmayan bonus şarkılara göz attın mı?
Yukarda yazdığın yoruma yanıt olarak albüm zaman geçtikce ballaniyor. Çıktığından beri geçen yil çıkmış hiç bir albümü sanırım bu kadar çok dinlemedim ben de.
15.04.2021
@Ahmet Saraçoğlu, Benzer hisleri solosunda yaşıyorum.Nefis bir şey.
18.05.2021
@Ahmet Saraçoğlu, Ya ben de bu melodinin altındaki ikinci gitarın riffine takıldım kaldım.
Bi sonraki albümün yazımında brandstrom yeni gitaristlerle uyumlu çalışırsa daha güzel bi albüm gelebilir. Ver reinholdz bol riffli melodik bir albüm yazsın. Sen klavyene bak. Biraz da bu yumuşak ve strelize prodüksiyondan vazgeçseler çok güzel olacak.
16.04.2021
@Melkor, hislerime tercüman olmuşsun. Daha gitar odaklı ve biraz daha cesur adımlar bekliyorum ben de. Ki Dt gibi bir grup neden çekingen davranıyor onu da anlamış değilim.
Albüm grammis’e aday olmuş. Necrophobic tek ciddi rakibi. Umarım Dt alır ödülü ama necrophobic alsa da üzülmem onların albümü de süper
15.04.2021
@unanimated, dt rahat alır.
Dün gece şöyle bir şey oldu.
https://i.ibb.co/W38rXWT/DT.jpg
Mikael Stanne Dark Tranquillity adına size selamlarını söyledi. Epey kapsamlı ve uzunca bir röportaj yakında pasifagresif’te.
07.05.2021
@Ahmet Saraçoğlu, Vay be, günün haberi budur işte.
07.05.2021
@Ahmet Saraçoğlu, vuhuuu bu ne güzel haberdir. Keşke röportajın kaydı olsa da izlesek. Aleyküm selam diyorum mikael abime, ellerinden öperim.
07.05.2021
@Yiğit, Aslında çook önceden grup röportajlarının soundcloud linki de veriliyordu, güzel oluyordu öyle. Ulver röportajı çok hoştu mesela.
Merakla bekliyorum bu röportajı da.
07.05.2021
@Ahmet Saraçoğlu, çocuklar gibi şenim şu an.
Bu albüm nasıl PA 2020 enlerinde görünmedi hala aklım almıyor ya.
18.05.2021
@Erhan, Dark Tranquillty övülünce coolluğu götüren gruplardan oldu.
19.05.2021
@Erhan, Bence naif bir albüm. Öyle iddialı hit bir parçası da yok pek. Dinledikçe güzelleşiyor her DT albümü gibi. Ha yine de listeye bakınca ilk 15′e girebilirmiş diye düşünüyorum.
Albümden tam sıkılacak gibi oluyorum.
Stanne,
We are strangers where we stand
Do I have to be the one to let this go forever diye bir başlıyo her şey geçiyo.
martin henriksson gidince grup baya kan kaybetmişti zaten. niklas sundin de gidince grubun en önemli iki bestecisi gitmiş oldu. aynı şeyi jeff hanneman öldüğünde slayer için söylemiştim. dark tranquillity bitmiştir. bu ve bundan sonraki albümleri isterse en iyi dt albümü olsun yine de farketmez. çünkü şarkılar artık büyük oranda dt şarkısı değil. tam olarak değil ama neredeyse durum şu: akerfeldt ayrıldıktan sonra opeth albüm çıkarmış gibi birşey. en çok dinlediğim metal grubu da tarihe karışmış oldu.
Normalde DT dinleyicisi değilim ama cidden Allah belanı versin The Dark Unbroken, bir sal artık beni.
Vay be! Ne albümdü arkadaş. İnanılmaz seviyorum bu albümü çok farklı şeyler hissettiriyor bana. Remain in the Unknown’a değinmeden geçemeyeceğim. Bu konuda azınlıkta mıyım bilmiyorum ama aşırı sevdiğim bir şarkıdır kendisi.
İlk çıktığı dönem dinlediğimde sevdiğimi ama yine de bi tık zayıf bulduğumu hatırlıyorum. Yeni albüm öncesi buna bi geri döneyim istedim. Moment baya iyiymiş aslında ya. Çıkamadım içinden günlerdir. Tuhaf bir şekilde farklı şarkılar farklı zamanlarda bağlıyor beni, sürekli döndürüp duruyorum. 2-3 gündür the dark unbroken’dan kurtulamadım
04.07.2024
@Canoir, Klasik DT efekti bu. Sonradan gelip dinliyorsun bi hassiktir çektiriyor.