Melodik black metal arayışındaki PA takipçilerinin keyifle dinlemiş olduklarını düşündüğüm ve dün, hakkında bir şeyler karalamış olduğum Grafvitnir albümünden sonra bugün, biraz daha bizim buralara yakın bir yerden, Yunanistan’dan bir grupla birlikteyiz. PA okurlarının, sitede çıkan kritikler vesilesiyle aşina olduğunu düşündüğüm ama benim zihnimden tamamen uçan -sağ olsun Ahmet anımsattı- Akantha ve gıyabında gevezelik yaptığım “Ruins of Humanity” split’inden 10 gün önce yayımladığı albümü “Gnothi Seauton” bugünkü konuğumuz.
Grup hakkında genel tanıtımı, önceki split yazısında yaptığım için tekrara düşmemek adına doğrudan albümden bahsetmek istiyorum izninizle. Judas Iscariot, Satanic Warmaster, yer yer memleketlisi Dødsferd ayarında bir müzik üreten ve raw black metale yakın başarılı işler sunan Akantha, işin daha felsefi taraflarında takılmayı tercih ediyor. En azından şarkı isimlerinden ve tabii, albüm adından anladığım bu. Zira başlıkta da yazdığım gibi zamanında bilgi yarışmalarında bile soru hâline getirilen “Gnothi Seauton” bu topraklarda da farklı şekillerde tezahür eden “kendini bil” ifadesinin atası konumunda.
Lirik konseptine neden bu kadar daldığımı, albümün bana hissettirdikleriyle anlatmam gerekebilir. Normalde, karşımızda leş gitar tonlarıyla, bolca blast beat’le icra edilen bir müzik var ama Akantha’nın, seçtiği nota aralıkları, kullandığı akorlar ve şarkılar içerisinde yer verdiği inişler çıkışlar, yapımın, doğrudan saldırı, öfke patlaması ve benzeri unsurlardan hareketle değil de uzun soluklu tefekkürler neticesinde ortaya konduğunu düşündürüyor bana. Yani ortada “Şarkının gidişatı şöyle daha uygun olur,” gibi matematiksel hesaplamalardan ziyade Akantha’yı oluşturan Sakis ve Athanasios’un sıcak şarap eşliğinde gerçekleştirdikleri felsefi tartışmaların, beyin fırtınalarının, notalara dökülmüş hâli var gibi. Şu an çok büyük bir üfürme yaptığımın farkındayım, herifler belki de bu albümdeki parçaları banyoda keselenirken, tavada sucuklu yumurta pişirirken tesadüfi mırıldanmalar sonucu bile çıkarmış olabilirler ama dedim ya, şarkıların yaşattığı his ve albümün düşündürdüğü, yapımı, düz bir black metal albümünden net bir biçimde sıyırıyor.
Bu tarzla ilgilenmeyen müzikseverler, sound’un çiğliğini düşünerek albümden uzaklaşmış olabilirler fakat ortada, aynı tür yapan diğer grupların işleri kadar kulak seven bir sound yok. Demem o ki bu tür müzikler söz konusu olduğunda akıllara lütfen artık “Nattens Madrigal” gelmesin.
Tabii yine de albüm sizleri dolgun baslarla, şapka uçurtan klavyelerle, koral vokallerle filan karşılamıyor. İcra noktasında herhangi bir falsosu olmayan Akantha’nın, davul taburesinde oturan elemanı Sakis’e, albüm boyunca hayran kaldığımı söylemeliyim. Herif davulu öyle bir tutkulu, öyle bir içten çalıyor ki şarkıların bazı kısımlarını sarıp sarıp baştan dinlettiriyor.
Bu yıl içerisinde hakikaten iyi albümler, iyi black metal albümleri çıktı. Akantha da 2020 için kendi üstüne düşeni başarıyla gerçekleştirmiş ve “Gnothi Seauton” ile çiğ ama akılda kalıcı bir işe imza atmış. Bu taraklarda beziniz varsa mutlak suretle dinlemenizi önerdiğim albümün kapağı ise hakikaten çarpıcı. Louis Édouard Fournier’in “The Funeral of Shelley” tablosundan alınan kapak, albümün yaşatmak istediği hissi kesinlikle güçlendiriyor. Bana kalırsa albümü, kapağa odaklanarak dinleyin ve beyninizde çakan şimşeklerin yarattığı yangınlara kendiniz tanıklık edin.
Şarkılar 1. My Throne Is The Epicenter
2. Synergies (Skepsis, Logos, Praxis)
3. The Mystical Nyx
4. Anaclisis of a Threnody
5. Chasm
6. Spiralling Up the Cosmos
Eline sağlık Oğuz. Afsky ve Odraza’nın albümleriyle birlikte bu sene içinde kapağını çekici bulup dinlediğim 3 albümden biri. Gerçekten kapakla birlikte etkisi güçleniyor resmen. 10-12 kez dinledim muhtemelen. Dediklerine aynen katılıyorum. Gayet iyi albüm. Yunanlar biliyor bu işi. ““Şarkının gidişatı şöyle daha uygun olur,” gibi matematiksel hesaplamalardan ziyade…” kısmını ben de hissettim dinlerken. Albüm çok akıcı şekilde bestelenmiş ve hiç konsantrasyonunu dağıtmadan baştan sona başlayıp bitiyor. Zaten albümü kendim incelemeyeceğimi bilmeme rağmen bu kadar çok dinlemiş olma sebebim de bu muhtemelen.
@Ahmet Saraçoğlu, Rica ederim Ahmet, albümün süresinin 30 dakika civarında kalması da bu konsantrasyonu sağlayan unsurlardan sanırım. Çok tadında bir iş yapmış herifler.
Eline sağlık Oğuz. Afsky ve Odraza’nın albümleriyle birlikte bu sene içinde kapağını çekici bulup dinlediğim 3 albümden biri. Gerçekten kapakla birlikte etkisi güçleniyor resmen. 10-12 kez dinledim muhtemelen. Dediklerine aynen katılıyorum. Gayet iyi albüm. Yunanlar biliyor bu işi. ““Şarkının gidişatı şöyle daha uygun olur,” gibi matematiksel hesaplamalardan ziyade…” kısmını ben de hissettim dinlerken. Albüm çok akıcı şekilde bestelenmiş ve hiç konsantrasyonunu dağıtmadan baştan sona başlayıp bitiyor. Zaten albümü kendim incelemeyeceğimi bilmeme rağmen bu kadar çok dinlemiş olma sebebim de bu muhtemelen.
28.11.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Rica ederim Ahmet, albümün süresinin 30 dakika civarında kalması da bu konsantrasyonu sağlayan unsurlardan sanırım. Çok tadında bir iş yapmış herifler.
Daha önce 764379 örneğini gördüğümüz nostaljik bir albüm. Daha ilk saniyelerde 90′lara gidiyorsunuz. Hiçbir özgün özelliği yok. 2/10
Son zamanlarda gordugum en iyi album kapagi. 👍🏻