Bazen daha önce hiç duymadığınız bir grubun bir şarkısını duyarsınız ve “ulan bu neymiş böyle, yıllardır ihtiyacım olduğunun farkında olmadığım şey meğer buymuş” dersiniz. ANAAL NATHRAKH da benim için böyle olmuştu. ANAAL NATHRAKH nakarat melodisi konusunda ekstrem metal dünyasının aykırı çocuğu olduğundan, bu melodik nakaratlar ister istemez insanın ilgisini cezbediyor. Grupla ilk tanışmam da yine böyle bir nakarata, 2006’daki “Eschaton”da yer alan hayyyyvan gibi güzel nakaratlı “When the Lion Devours Both Dragon and Child”a tekabül ediyor. O şarkıyı duymuş, dellenmiş ve o güne dek ihtiyaç duyduğum şeyin o olduğuna kanaat getirmiştim. Varlığından 2 dakika önce haberdar olduğum bir şeye duygusal anlamda büyük bir yatırım yapmıştım.
Yıllar geçti, ANAAL NATHRAKH üretken ve yaratıcı karakterini her daim sürdürdü. Yeri geldi bir heavy metal veya power metal grubu kullansa olay yaratacak düzeyde görkemli bir nakaratı dünyanın en pislik şarkısı içinde kullandılar, yeri geldi endüstriyel noisecore’un içine King Diamond vokali yedirdiler.
Bugün karşımızda grubun yepyeni albümü “Endarkenment” var. ANAAL NATHRAKH’ın daha önceki işlerinde görmediğimiz bir ışıltı ve kolay alışılırlığa sahip olan “Endarkenment”, bizleri “gözlerinde yarrak olan domuzlarız, dünyanın sonuna otuzbir çekiyoruz” düsturuyla selamlıyor. Şimdi gelin albümün derinliklerine inelim.
Müziklerine baktığımızda iki ANAAL NATHRAKH üyesinin kafalarının gayet iyi çalıştığı zaten belli olsa da yıllar önce ANAAL NATHRAKH vokalist Dave Hunt’la yaptığımız röportajda kendisinin ne kadar zeki bir insan olduğuna ilk elden de tanık olmuştuk. Hunt bu albüm konsepti için de yine karanlık dehlizlere girmiş ve dünyanın durumunun siki tutmuşluğunu vurgulayan sözler yazarak albümün temasının altını doldurmuş. “Dünya siki tutmuş durumda ve ne yaptığını bilmeyen insanlar tarafından sürekli sikilmeye devam ediyor” diyen Hunt, albüm adı olan “daha da karartmak” çerçevesinde günümüzün gerçek bir çöküş olduğunu vurguluyor.
“Abi zaten dünyayı üç tane aile yönetiyor”, “beş petrol şirketi bir yerde toplantı yaparsa hemen kaç, kesin bir yerde savaş çıkacaktır” veya “en büyük birkaç devletin başkanı birlikte yemek yerse menüde sen varsındır” gibi klişelerin ötesine geçen bu temada, insanın değersizliğinden, dünyanın birkaç güçlü unsur tarafından yok edildiğinden bahsediliyor ve bu güçlü unsurların bu denli etkili olduklarından kendilerinin bile haberdar olmadığı vurgulanıyor. Dahası, bizler de hiçbir şeye müdahale edemeden, yitik bir insanlık olarak yuvarlanıp duruyoruz. Grup bu noktada içgüdüleri üzerinden hareket eden canlılar olduğumuzu vurguluyor:
“Bizler onursuz, aşağılık ve gerçeklik konusunda körleşmiş çiftlik hayvanlarıyız. Tamamen libidolarımız tarafından yönetiliyoruz; anlamlı bir şey bulduğumuzda dahi bunu derhâl bir fetiş unsuruna dönüştürüyoruz. Nereye baksak ereksiyon, nereyi koklasak kasık teri.”
Albümdeki müzik de bunun bir örüntüsü olarak karşımıza çıkıyor. Yukarıda da dediğim gibi, “Endarkenment” ANAAL NATHRAKH’ın bugüne kadarki en kolay alışılır, steril ve “yumuşak” albümü. Tabii ki ANAAL NATHRAKH standartlarına göre. Nakaratlardaki parıltılı hava, gayet kolay anlaşılır, nispeten lineer ve konvansiyonel şarkı yapıları bu durumun göstergesi ve grup da bunu bilinçli şekilde yaptıklarını ifade ediyor, olgunluk vurgusunda bulunuyor. Elbette ki ANAAL NATHRAKH’tan bahsediyoruz ve ortada tabii ki de ekstrem bir müzik var. Ancak grubun uzun süreli takipçileri neden bahsettiğimi rahatça anlayacaktır. Grup yeri geliyor araya hiç de negatif olmayan bir melodi sokuyor, yeri geliyor kederli denebilecek ortamlar yaratıyor.
Bahsedilen konu bu kadar net ve tavizsiz olmasına rağmen müzikteki sertlikten taviz verilmiş olması ve daha tane tane bir ANAAL NATHRALH duyuyor oluşumuz, bence grubun mesajını daha rahat iletmek istemesiyle ilgili. ANAAL NATHRAKH pek tabii full yıkım bir albüm de sunabilirdi, ancak işlenen temaların insan odaklı, eleştirel ve gerçek olması nedeniyle bir miktar normalleştiklerini, “yeni normallerini” sunduklarını düşünüyorum.
Akıllı telefonlarımız olmadan neredeyse yaşayamaz duruma geldiğimiz, sibernetik bir yaşama kucak açtığımız bu yarı-cyborg çağda insanın albümde bahsedilen türde bir “yuvarlanıp gitme”ye bağımlı kalması; çekici şekilde sunulan her tür akıntıya can ata ata kapılması, yerlerde sürünen algı eşiği ve varlığından adeta memnuniyet duyduğu dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuyle karşısına çıkan her türlü yeni şeyi inanılmaz bir tutkuyla arzulaması ve yine inanılmaz bir hızla sıkılıp her şeyi değersizleştirmesi, şüphesiz ki insanın çoğunlukla farkında bile olmadığı en büyük yapısal bozukluklarından biri. ANAAL NATHRAKH işte bu farkında bile olunmayan çöküşten, her şeyin çok daha karanlık noktalara gitmesinden bahsediyor ve hem çobanlar hem koyunlar birlikte uçurumdan aşağıya gittiğimizi söylüyor. Yeri geliyor, kendi kafasında suçlu olarak gördüğü herkesin acı çekmesi gerektiğini düşünen ve bundan zevk alan toplumu “intikam peşindeki sadist bir muhasebeci”ye benzetiyor, yeri geliyor Trump hayranı Brezilya başkanı Jair Bolsonaro’yu bir salya olarak betimliyor ve “görüşmemiz bittiğinde, çenemden akan Bolsonaro’yu sildi” diyerek önüne gelene yapıştırıyor.
Sonuç olarak ANAAL NATHRAKH kendine yakışanı yapıyor ve bir kıyamet tellallığına soyunuyor. Bunu “şöyle mahvolacağız, böyle yok olacağız”dan ziyade zaten çoktan başlamış ve geri döndürülemez bir süreç olarak yansıtıyor olmaları albümün empati kurulabilir, etkileyici tarafını daha da öne çıkarıyor.
Bu yüzden de bu albüm hem yeni aldığı 200.000 TL’lik çantayı takipçilerine göstermeye can atan dünyadan bihaber influencer’a hem en ufak toplumsal olayda hemen trigger’lanarak Twitter’da #HaddiniBilBilmemkim, #ÖzürDileBilmemne gibi hashtag’lere sinirli ve kompleks dolu şeyler yazan duyarlı orospu çocuklarına hem de bu düzenin bu noktaya gelmesine ön ayak olan tüm güç sahiplerine; kısacası sana, bana, ona, herkese geliyor.
ANAAL NATHRAKH insan ırkı olarak topyekûn sıçıp sıvadığımızı söylüyor, iş işten geçeli çok oldu diyor ve üstümüze gözlerinden yarrak fışkıran domuz kafaları atıyor.
Kadro V.I.T.R.I.O.L.: Vokal
Mick Kenney: Tüm enstrümanlar
Şarkılar 1. Endarkenment
2. Thus, Always, to Tyrants
3. The Age of Starlight Ends
4. Libidinous (A Pig with Cocks in Its Eyes)
5. Beyond Words
6. Feeding the Death Machine
7. Create Art, Though the World May Perish
8. Singularity
9. Punish Them
10. Requiem
Mukemmel kritik abi ellerine saglik. Gercekten de grubun en cabuk sindirilebilir albumu. Basta bu durum beni korkuttu, iki uc kere dinler bir daha acmam diye dusundum fakat oyle olmadi. Requiem, feeding the death machine gibi yillar sonra bile dinlebilecek klasik AN sarkilari mevcut.
Bugün ikinci defa dinlemeye çalıştım, yarısında sıkıldım ve kapattım. A New Kind of Horror’u da hiç sevememiştim. Desideratum ve The Whole of the Law benim ilgimi çeken son albümleriydi.
Kritikte bolca değinilmiş, ama yine de önce albümün konseptini özetleyeyim:
Albümün temel argümanı Aydınlanma çağının sonuna gelmiş olduğumuz. Endarkenment ile kelime oyunu yapıp karşıtlık içerisinde yeni çağı “kararma” olarak adlandırıyorlar. Albümdeki 5. ve 9. şarkıların sözleri yok, 6. şarkı ise Auschwitz’ten çello çalabildiği için kurtulan bir kadınla ilgili. Bunun dışında direkt aynı tema işleniyor. Yapay zekanın insan-sonrası bir dönem başlatacağı yeni bir feodal çağa doğru gidiyoruz. Gazap günü yaklaşıyor. Ölmeyi hak eden ve ne yaptıkları konusunda fikri olmayan bir avuç zorba bizi yok oluşa sürüklüyor. Biz ise Hayatın Anlamı filminde sürekli yiyen obez Mr. Creosote’yi patlatacak “nane şekeri” bile değiliz. İlk şarkıdaki “Bütün kurtuluşu sikeyim, gerçek bir yalandır” ifadesinden de anlaşılacağı gibi albümün geneline gayet koyu bir nihilizm hakim, ama ilginç şekilde Create, Though the World May Perish’te bu karanlık kısmen dağılıyor ve karşımıza “Bir olursak dünyayı alabiliriz. Biz kaderimize güveniriz” sözleri çıkıyor. Dünya yok olacak bile olsa bizi buna karşı bir şeyler yapmaya çağırıyor Anaal Nathrakh. Ama mevcut durumdaki sorumluluğumuzu bolca yüzümüze vurmayı ihmal etmeden yapıyor bunu. Durum apaçık olmasına rağmen günümüz insanının kapıya dayanan yakıcı gerçekliği göz ardı etmesi eleştiriliyor. Zaten asıl kapaktaki domuz günümüzün ideal insanını temsil ediyor. Bizler çiftlik hayvanlarıyız. Körlüğümüz gözlerimizin yerinde cinsel organlarımızın bulunmasından kaynaklanıyor, çünkü önemsediğimiz tek şey şehvet düşkünü saçmalıklar. Dünya yok olurken biz mastürbasyon yapıyoruz.
Ben Anaal Nathrakh’ın işlediği konuların ne kadar ilginç olduğunu sitedeki röportaj ile fark etmiştim. Tepkim “Oha, adamlara bak, devleti şiddet tekeli ile tanımlayıp bir de bununla ilgili albüm yapıyorlar” olmuştu.
Bu albümün konseptiyle ilgili belirtmek istediğim hususlar şunlar:
- Dave Hunt Aydınlanma çağının sonuna gelinmesi konusunda ülkesindeki durumu örnek vermiş. Ayrıca albümde Bolsonaro’nun ismi geçiyor. Yani Aydınlanma çağının bitişi tespitine aşırı sağın dünyadaki yükselişi sebebiyle varılmış gibi. Bu oldukça tartışmaya açık bir durum.
- Aydınlanma çağının bitişi sadece bir tespit mi, yoksa albüm bir Aydınlanma savunması mı? Black metal net şekilde Aydınlanmacı değildir ve Anaal Nathrakh da o gelenekle bağlantılı bir grup olduğu için Aydınlanma’yı savunmamasını beklerim.
- Yapay zeka tartışmasını albüme dahil etmek bana pek mantıklı görünmedi. Uygarlık dediğimiz şey mutlak şekilde kölelikle bağlantılı. Uygarlığın ontolojik koşulu toprağın, bitkilerin, hayvanların, insanların bir kısmının… “köleleştirilmesi”. Bunun maddi koşulların bir sonucu olduğuna karşı çıkılsa, sebep olarak “insan doğası” görülse bile robotların niye aynı yolu takip ederek insanları köleleştirilmesi gereksin ki? Niye aynı “doğaya” sahip olsunlar? İnsanlar açısından eşitlikçilik uygar dünyada uygulanabilir bir toplumsal form olmaktan çıkıyor, ama robotlar için denklem gayet farklı olacak.
Bunların dışında konsept bence çok iyi. Özellikle domuz imgesine bayıldım. Hem şehvet düşkünlüğü eleştirisi, hem de çiftlik hayvanı tespiti çok güçlü.
@Emre Görür, Aşırı sağdan önce dünya güllük gülistanlık bir yerdi. Bolsonaro ve Trump geldi uygarlık bitti. Biden ve Brezilyalı sol bir parti tekrar iktidara geldiğinde dünya yine eskisi gibi harika bir yer olacak.
Anaal Nathrakh da bu sığ, saçma bakış açısına dahil olmuş.
İşin müzikal kısmına gelecek olursam, bence net şekilde yılın en iyi birkaç albümünden biri. Böyle komplike bir albümün daha ilk dinleyişten çarpması büyük olay. Industrial, grindcore, black, heavy ve power’ı bu şekilde bir arada kullanabilmeleri çok acayip. Resmen orgazmik bir iş olmuş! Özellikle Libidinous’u dinlerken adeta vücuduma endorfin enjekte ediliyor!
Benim için yılın albümü oldu. İlk şarkı Endarkenmnet yayınlandığında o kadar etkilenmiştim ki arkadaşımla oluşturduğum projeye bu adı verdim. Ve bu konuda yanılmadığımı albüm yayınlanınca da görmüş oldum. Kesinlikle inanılmaz bir işçilik benden 10.
Şu kapakları bile seven biri olarak sana katılıyorum. Göz yuvalarından yarraklar fırlamış bir domuz kafası meğerse şu hayatta en son görmek istediğim şeymiş. Kapağı uzun süre görmemek için hızlıca geçiyorum hep.
@ismail vilehand, bu albümün kapağı bana ismail vilehandin pp’sini hatırlatıyor yazmaya gelmiştim. Ayrıca o pp küçücük durduğu için yıllarca gitar sanmıştım hahahahdj
Ben bu kapağı beğeniyorum şaka maka. Hiç de rahatsız edici değil. Attığın fotolardakiler de rahatsız edici gelmiyor bana. Şimdi adını hatırlamadığım bir kapak var adamın ağzı dişleri falan farklı yerlerdeydi, daha çok onlar rahatsız edici geliyor bana. Mutlaka biliyorsunuzdur atın bana diyeceğim de emin değilim ahahah
Gidip salo ya da sodomun 120 günü’nü izleyeyim bunlardan sonra
@Yiğit, aslında bu kapak abartı rahatsız edici olmayabilir ama domuzlar ve insan yarrakları ile küçük yaşta istemeden izlediğim bazı şeylerden dolayı bana aşırı rahatsız edici geliyor. Biraz kişisel yani.
Waco Jesus kapakları ise tıpkı icra ettikleri müzik gibi fazla iyi bence. O dönemler aşırı sapık albüm kapakları yayınlamak brutal death metal ve goregrind grupları arasında yarış haline gelmişti. Waco Jesus fazla kasmadan en iyi kapakları yayınladı bence.
Keşke tıpkı GUT’ın yaptığı gibi süper bir albümle geri dönseler de yeniden ahlakımız bozulsa nasıl süper olur ya. Tam zamanı.
@ismail vilehand, albüm aklıma gelince girdim yorumu yeni gördüm.
Ben Waco Jesus tarzı kapaklardan nefret ediyorum. Bana foto tarzı olanlar (yani çizim olmayanlar) çok saçma geliyor. Bahsettiğim kapak Pissgrave Posthumous Humiliation’du bu arada. Tam olarak Waco Jesus tarzı değil de bu tarz şeylerden rahatsız oluyorum diyeyim. Yani sapkınlık olarak değil saf brutal fotolardan.
Yani o kadar kötü ve çirkinler ki diyecek şey bulamıyorum. Hele bir de impaled choice cuts var hayatımda gördüğüm en kötü kapak. Srpski Film’deki malum sahneden bile rahatsız olmamış adamım ama ne bilim işte.
Belirtmeme gerek yok aslında ama bu tarz şeyleri sırf içeriğinden dolayı çirkin bulmuyorum, sadece bana saçma geliyorlar.
10 vermek için geldim :) kulağa inanılmaz gelen bir albüm olmakla birlikte; kritiği okuyunca, daha bilinçli dinleyebiliyoruz. teşekkürler.
Mukemmel kritik abi ellerine saglik. Gercekten de grubun en cabuk sindirilebilir albumu. Basta bu durum beni korkuttu, iki uc kere dinler bir daha acmam diye dusundum fakat oyle olmadi. Requiem, feeding the death machine gibi yillar sonra bile dinlebilecek klasik AN sarkilari mevcut.
Bugün ikinci defa dinlemeye çalıştım, yarısında sıkıldım ve kapattım. A New Kind of Horror’u da hiç sevememiştim. Desideratum ve The Whole of the Law benim ilgimi çeken son albümleriydi.
15.10.2020
@Exorsexist, a new kind of horror’dan daha iyi bir albüm olduğunu düşünüyorum ama bence de he whole of the law’ın gerisinde.
iki şarkı zar zor dinleyebildim. kendilerini mi tekrar ediyorlar da sıkılıyorum yoksa başak bir şey mi anlayamadım.
Kritikte bolca değinilmiş, ama yine de önce albümün konseptini özetleyeyim:
Albümün temel argümanı Aydınlanma çağının sonuna gelmiş olduğumuz. Endarkenment ile kelime oyunu yapıp karşıtlık içerisinde yeni çağı “kararma” olarak adlandırıyorlar. Albümdeki 5. ve 9. şarkıların sözleri yok, 6. şarkı ise Auschwitz’ten çello çalabildiği için kurtulan bir kadınla ilgili. Bunun dışında direkt aynı tema işleniyor. Yapay zekanın insan-sonrası bir dönem başlatacağı yeni bir feodal çağa doğru gidiyoruz. Gazap günü yaklaşıyor. Ölmeyi hak eden ve ne yaptıkları konusunda fikri olmayan bir avuç zorba bizi yok oluşa sürüklüyor. Biz ise Hayatın Anlamı filminde sürekli yiyen obez Mr. Creosote’yi patlatacak “nane şekeri” bile değiliz. İlk şarkıdaki “Bütün kurtuluşu sikeyim, gerçek bir yalandır” ifadesinden de anlaşılacağı gibi albümün geneline gayet koyu bir nihilizm hakim, ama ilginç şekilde Create, Though the World May Perish’te bu karanlık kısmen dağılıyor ve karşımıza “Bir olursak dünyayı alabiliriz. Biz kaderimize güveniriz” sözleri çıkıyor. Dünya yok olacak bile olsa bizi buna karşı bir şeyler yapmaya çağırıyor Anaal Nathrakh. Ama mevcut durumdaki sorumluluğumuzu bolca yüzümüze vurmayı ihmal etmeden yapıyor bunu. Durum apaçık olmasına rağmen günümüz insanının kapıya dayanan yakıcı gerçekliği göz ardı etmesi eleştiriliyor. Zaten asıl kapaktaki domuz günümüzün ideal insanını temsil ediyor. Bizler çiftlik hayvanlarıyız. Körlüğümüz gözlerimizin yerinde cinsel organlarımızın bulunmasından kaynaklanıyor, çünkü önemsediğimiz tek şey şehvet düşkünü saçmalıklar. Dünya yok olurken biz mastürbasyon yapıyoruz.
15.10.2020
Ben Anaal Nathrakh’ın işlediği konuların ne kadar ilginç olduğunu sitedeki röportaj ile fark etmiştim. Tepkim “Oha, adamlara bak, devleti şiddet tekeli ile tanımlayıp bir de bununla ilgili albüm yapıyorlar” olmuştu.
Bu albümün konseptiyle ilgili belirtmek istediğim hususlar şunlar:
- Dave Hunt Aydınlanma çağının sonuna gelinmesi konusunda ülkesindeki durumu örnek vermiş. Ayrıca albümde Bolsonaro’nun ismi geçiyor. Yani Aydınlanma çağının bitişi tespitine aşırı sağın dünyadaki yükselişi sebebiyle varılmış gibi. Bu oldukça tartışmaya açık bir durum.
- Aydınlanma çağının bitişi sadece bir tespit mi, yoksa albüm bir Aydınlanma savunması mı? Black metal net şekilde Aydınlanmacı değildir ve Anaal Nathrakh da o gelenekle bağlantılı bir grup olduğu için Aydınlanma’yı savunmamasını beklerim.
- Yapay zeka tartışmasını albüme dahil etmek bana pek mantıklı görünmedi. Uygarlık dediğimiz şey mutlak şekilde kölelikle bağlantılı. Uygarlığın ontolojik koşulu toprağın, bitkilerin, hayvanların, insanların bir kısmının… “köleleştirilmesi”. Bunun maddi koşulların bir sonucu olduğuna karşı çıkılsa, sebep olarak “insan doğası” görülse bile robotların niye aynı yolu takip ederek insanları köleleştirilmesi gereksin ki? Niye aynı “doğaya” sahip olsunlar? İnsanlar açısından eşitlikçilik uygar dünyada uygulanabilir bir toplumsal form olmaktan çıkıyor, ama robotlar için denklem gayet farklı olacak.
Bunların dışında konsept bence çok iyi. Özellikle domuz imgesine bayıldım. Hem şehvet düşkünlüğü eleştirisi, hem de çiftlik hayvanı tespiti çok güçlü.
15.10.2020
@Emre Görür, Aşırı sağdan önce dünya güllük gülistanlık bir yerdi. Bolsonaro ve Trump geldi uygarlık bitti. Biden ve Brezilyalı sol bir parti tekrar iktidara geldiğinde dünya yine eskisi gibi harika bir yer olacak.
Anaal Nathrakh da bu sığ, saçma bakış açısına dahil olmuş.
İşin müzikal kısmına gelecek olursam, bence net şekilde yılın en iyi birkaç albümünden biri. Böyle komplike bir albümün daha ilk dinleyişten çarpması büyük olay. Industrial, grindcore, black, heavy ve power’ı bu şekilde bir arada kullanabilmeleri çok acayip. Resmen orgazmik bir iş olmuş! Özellikle Libidinous’u dinlerken adeta vücuduma endorfin enjekte ediliyor!
Biraz “ağır” bir kritik olmuş. İyi ki her gün Anaal Nathrakh albüm çıkarmıyor da böyle ağır kritikler okumuyoruz.
Benim için yılın albümü oldu. İlk şarkı Endarkenmnet yayınlandığında o kadar etkilenmiştim ki arkadaşımla oluşturduğum projeye bu adı verdim. Ve bu konuda yanılmadığımı albüm yayınlanınca da görmüş oldum. Kesinlikle inanılmaz bir işçilik benden 10.
Nietzsche’nin doğum gününde, anti-Aydınlanmacılığına çok yakışan bir albüm!
Requiem 03:05′ten itibaren başlayan kısım…inanılmaz bişi…
Kapağı hiç sevmedim. Biliyorum zaten sevimli olması için yapılmadı ama o şekilde bile sevmedim. Çok itici.
@SA,
—– +18 —–
https://bit.ly/35c5DD4
https://bit.ly/3lRT0DI
—– +18 —–
Şu kapakları bile seven biri olarak sana katılıyorum. Göz yuvalarından yarraklar fırlamış bir domuz kafası meğerse şu hayatta en son görmek istediğim şeymiş. Kapağı uzun süre görmemek için hızlıca geçiyorum hep.
17.10.2020
@ismail vilehand, 1. resimdeki fantezi… Ne insanlar var
17.10.2020
@SA, https://youtu.be/F3GKqyxrCcE
17.10.2020
@ismail vilehand, 1. resmi açarken logar kuyusundan bok kokusu etrafa yayılmıştı.Resim tam yerinde denk geldi.
08.01.2021
@ismail vilehand, bu albümün kapağı bana ismail vilehandin pp’sini hatırlatıyor yazmaya gelmiştim. Ayrıca o pp küçücük durduğu için yıllarca gitar sanmıştım hahahahdj
Ben bu kapağı beğeniyorum şaka maka. Hiç de rahatsız edici değil. Attığın fotolardakiler de rahatsız edici gelmiyor bana. Şimdi adını hatırlamadığım bir kapak var adamın ağzı dişleri falan farklı yerlerdeydi, daha çok onlar rahatsız edici geliyor bana. Mutlaka biliyorsunuzdur atın bana diyeceğim de emin değilim ahahah
Gidip salo ya da sodomun 120 günü’nü izleyeyim bunlardan sonra
12.01.2021
@Yiğit, aslında bu kapak abartı rahatsız edici olmayabilir ama domuzlar ve insan yarrakları ile küçük yaşta istemeden izlediğim bazı şeylerden dolayı bana aşırı rahatsız edici geliyor. Biraz kişisel yani.
Waco Jesus kapakları ise tıpkı icra ettikleri müzik gibi fazla iyi bence. O dönemler aşırı sapık albüm kapakları yayınlamak brutal death metal ve goregrind grupları arasında yarış haline gelmişti. Waco Jesus fazla kasmadan en iyi kapakları yayınladı bence.
Keşke tıpkı GUT’ın yaptığı gibi süper bir albümle geri dönseler de yeniden ahlakımız bozulsa nasıl süper olur ya. Tam zamanı.
23.01.2021
@ismail vilehand, albüm aklıma gelince girdim yorumu yeni gördüm.
Ben Waco Jesus tarzı kapaklardan nefret ediyorum. Bana foto tarzı olanlar (yani çizim olmayanlar) çok saçma geliyor. Bahsettiğim kapak Pissgrave Posthumous Humiliation’du bu arada. Tam olarak Waco Jesus tarzı değil de bu tarz şeylerden rahatsız oluyorum diyeyim. Yani sapkınlık olarak değil saf brutal fotolardan.
—Örnek +18 —
https://images-na.ssl-images-amazon.com/images/I/81f3me-Ob2L._SL1200_.jpg
https://img.discogs.com/hg5PACefO_pBYAYM5JySD2VrcU8=/fit-in/498×500/filters:strip_icc():format(jpeg):mode_rgb():quality(90)/discogs-images/R-1906505-1273978585.jpeg.jpg
Yani o kadar kötü ve çirkinler ki diyecek şey bulamıyorum. Hele bir de impaled choice cuts var hayatımda gördüğüm en kötü kapak. Srpski Film’deki malum sahneden bile rahatsız olmamış adamım ama ne bilim işte.
Belirtmeme gerek yok aslında ama bu tarz şeyleri sırf içeriğinden dolayı çirkin bulmuyorum, sadece bana saçma geliyorlar.
Bence en iyi albümlerini yapmışlar bunu çok net söyleyebilirim ki grubun tüm diskografisini takip eden biri olarak söylüyorum bu yorumu
Muhteşem bir konsept ve tarihin en iyi metal albümlerinden biri.