Hair/glam metal grubu STEEL PANTHER yeni albümü “Heavy Metal Rules“u 27 Eylül 2020′de çıkarmıştı.
Detaylar.
01. Zebraman
02. All I Wanna Do Is Fuck (Myself Tonight)
03. Let’s Get High Tonight
04. Always Gonna Be A Ho
05. I’m Not Your Bitch
06. Fuck Everybody
07. Heavy Metal Rules
08. Sneaky Little Bitch
09. Gods Of Pussy
10. I Ain’t Buying What You’re Selling
“Let’s Get High Tonight”ın black metal temalı klibi yayınlandı.
Aynı şarkının normal klibi de var.
“Heavy Metal Rules” klibi yayında.
“Gods of Pussy” klibi yayınladı.
“All I Wanna Do Is Fuck (Myself Tonight)” klibi de var.
“Always Gonna Be A Ho” klibi de şöyle.
Yorum alanı
“STEEL PANTHER’dan black metalli klip” yazısına 67 yorum var
Bazı açılardan çoğu black metal grubundan daha rahatsız edici ve yıkıcılar. All I Wanna Do Is Fuck’ın klibi çok eğlenceli olmuş, işi biraz daha büyütseler iyi bir film bile çıkarabilirler belki.
@şeyh hulud, ilk cümlene aşırı derecede katıldım. Adamlar ahlaksızlığın ve terbiyesizliğin bayrakla koşturanı. Sevmediğim albümleri yok. Heyecanla bekliyorum.
Bu gece yeni albüm bahanesiyle bir yandan sözlerini okuyarak Steel Panther diskografisini dolaşa dolaşa dinliyorum da, ulan yemin ediyorum yok böyle bişey hahahaha.
En sapkın slam/brutal death metal, porngrind gruplarının sözleri bunların yanında masum kalır. Adamlar neler yazmış öyle. Bazı şeylerin kurgu veya mizah olduğunu ısrarla anlamak istemeyen, duyar kasmakla kafayı yemiş ama gerçek hayatta kedi tekmeyelen adama korkudan yaklaşamayacak kadar pasif olan duyar kasma manyakları umarım bu grubun varlığından hiç haberdar olmazlar.
@ismail vilehand, Handicapped Slut, That’s What Girls Are For gibi dinlerken insanın ağzını açık bırakan şarkıları var gerçekten. Vokalistin İngilizce doktorası da ayrı bir olay ama söz yazarken faydasını görüyordur muhtemelen.
Bu kadar çok Steel Panther seven görmek gözlerimi yaşarttı ya. Bir tek ben seviyorum zannediyordum. Son on yılda ortaya çıkmışlar arasında en sevdiğim grup.
Bir kere ben Mötley Crüe hastasıyım. Hayatımın grubu falandır. Mötley Crüe da dönemin daha extreme gruplarına kıyasla daha kışkırtıcı etkiler yaratmış. Bir kere o dönem Venom falan var ama Venom’ın dinleyicisi belli. Mötley Crüe ise 1983′te Shout At The Devil albümlerini kapağında kocaman pentagramla çıkarıyor ve o dönem hair metal popüler kültüre girebildiği için bayağı olay oluyor. Ciddi ciddi satanik grup diye albümleri yakılıp yıkılıyor, yasaklansınlar diye ABD’de cemiyet kuruluyor falan.
Bence Steel Panther parodi grubu falan değil. Sadece Mötley gibilerin 2010′lara uyum sağlamış hali. Bu adamlar glam metali çok seviyorlar. Fakat biliyorlar ki 80′lerdekinin aynısı olsalar komik olacak, dalga konusu olacaklar -ki bazı retro grupların ne kadar komik göründüklerini biliyoruz. Oysa Steel Panther bunu birkaç adım öteye taşıyarak bu tarzı icra ediyor. Bir kere olaya kendi kendileriyle dalga geçerek başlayıp işi parodiye vurmaları hem kendilerinin bu retro, taklitçi damgasından kurtulmalarını sağlıyor hem de şarkı sözlerini iyice geyiğe ve abartıya çektikleri için seyirciyi de sıkmamayı, böylelikle tüm bu eskiye özenen gruplar içinde yeni kalmayı başarabiliyorlar (kısa cümleler kurabilmeyi öğrenmem lazım). O yüzden ben Steel Panther’ı parodi metal grubu olarak değil, çağına, akıllı telefon dönemine uyum sağlamayı başarmış glam metal olarak görüyorum.
Mötley Crüe, Def Leppard ile dalga geçen değil, onların ruhani devamı olan grup olduklarını bence konserlerinde yeterince gösteriyorlar. O Hellfest Fransa konseri nedir yahu? Onlarca kız sahneye çıkıp soyunup, bazılarının sevişmeye başlaması, bir yandan müziğe devam etmeleri, geyik yapmaları falan.. Açın izleyin. Hayatınızı sorgular, yaşadığınız yerin “redneck”liğini içinize çekersiniz hahah.
Bir de geçen seneki Pussy Melter meselesi var. Bir pedal kendisi ama isminden dolayı ne olay olmuştu yahu.
Neyse ben dünyanın en hüzünlü parçası olan “…But My Cock Is Community Property”yi dinlemeye gidiyorum.
@Raddor, Çok güzel olmuş bence de çok zeki adamlar, müzikleri de harika bence
Grup “Balls Out“un ilk albümleri “Feel the Steel”den biraz daha kötü olduğunu ve ilk albümden bu yana müzisyen olarak kendilerini hiç geliştirmediklerini, aksine kötüye gittiklerini vurgulamış ve bu albümde “Feel the Steel”in çok benzerini yapmaya çalıştıklarını belirtmiş.
Şunu başka gruptan göremeyiz. Ayrıca yeri gelince acayip prog olup farklı sentezler yapabiliyorlar, Asian Hooker’in başı gibi. Çok seviyorum ben bu grubu ya.
@Boba Fett, evet çok manyak adamlar. Gitarist Satchel’ın eğitim videoları da kopartıyor. Death to All But Metal’ın nasıl çalındığını anlatması mesela: “James Hetfield olsaydım ben de böyle hep aşağı aşağı vururdum ama o kadar iyi değilim.” :)
Bu arada espri de olsa gruba katılmıyorum en sevdiğim albümleri Balls Out.
@Raddor, Harika bir Steel Panther kritiği olmuş bu yazı :)
Mötley Crue en eski extreme gruplardan da önce, dönemin en sert ve hızlı 1981 Too Fast for Love albümünü patlatmıştır.
@Kaan, teşekkür ederim. :) Too Fast for Love da çok iyi albüm. Mötley Crüe metal grubu olarak görülmez kimilerince. Ben de metal grubu demem genelde rock n’ roll grubu demeyi kendilerine daha çok yakıştırırım. Fakat Too Fast for Love o kadar metal bir albüm ki meşhur ilk şarkısı Live Wire’ın daha en başında giren thrash riff’i insanı alır götürür, headbang yapmaktan boynunu sakat bırakır. Hem de daha o tarihte thrash metal diye bir şey icat bile olmamışken.
Mötley Crüe’yu çok severim. Netflix’e gelecek olan The Dirt filmini iple çekmiştim. O film hakkında da ekşi sözlük’te uzun entry yazmıştım. Okumak isteyen olursa onu da şöyle bırakayım. İzlemeyen Steel Panther’cılara, Glam severlere tavsiye ederim filmi. https://eksisozluk.com/entry/88030640
Steel Panther ve Mötley Crüe iki gündür Twitter’dan birbirleriyle atışıyor. Anne babasını kavga ederken izleyen çocuğa döndüm yahu. Yalnız mesele çok komik. Steel Panther’la röportaj yapılırken bunlara ölmüşlerden kimi geri getirmek isterdiniz diye soruyorlar. Bunlar da Vince Neil, o adam ölmüş diye cevap veriyor. Nikki Sixx de buna sinirlenip Twitter’dan yardırıyor (‘Steal’ Panther falan diyor işte). O ona cevap veriyor öbürü ona. Uzamaya devam edecek gibi gözüküyor şimdilik.
Vince Neil cevabı çok komik çünkü hiç beklemiyordum, acayip güldüm. Hakikaten performansı geçmişle kıyaslayınca ölü gibi Vince’in. Ee Nikki’nin de arkadaşını savunması, onu elin panterlerine yedirmemesi normal. :) İki tarafı da garip şekilde haklı buluyor, yapmayın etmeyin diyorum.
Shimoneta isimli animenin live-action versiyonu gibi Steel Panther. Shimoneta herkesin 7/24 izlendiği bir distopyada geçiyor: Japonya’yı yöneten aşırı muhafazakar iktidar bütün erotik ve pornografik içerikleri illegal ilan etmiştir, hatta küfür etmenin veya bel altı şaka yapmanın cezası bile çalışma kampına gönderilmektir. Bunun üzerine bir grup öğrenci kafalarına kadın külotu geçirip SOX diye örgüt kurar ve sırf milletin ahlakını bozmak için çeşitli “terör” eylemleri yapmaya başlar.
@Ouz, hahaha ben de. Hem de Betamax da değil, VHS.
Bizim sitenin yanında kasetçi vardı, oradan kiralayıp izlerdik. Dünyanın en güzel şeyiydi annemle o kasetçiye gidip film seçmek. Düşününce tüylerim ürperdi şimdi; kasetçinin kokusu bile aklımda. O kasetleri bir arada görmek acayip heyecanlandırıyordu beni.
Three Amigos, Rambo II, Ghost Busters I, “Tarzan: Lord of the Jungle” çizgi filmi, Gremlins 1, insan yiyen dev bir çiçeğin baş rolde olduğu “Küçük Korku Dükkânı”, Arnold Schwarzenegger’ın 1988 çıkışlı kült filmi “Koşan Adam”, He-Man: Masters of the Universe; daha bir dolu şey almıştık. 1988′den bahsediyorum. Hey gidi hey.
İtlik kopuklukla dolu bir Steel Panther haberinin altında bu kadar pamuk dede nostaljisi de görülmüş şey değildir herhalde.
@Ahmet Saraçoğlu, Bizde de Vestel Akai video oynatıcı vardı ve VHS idi o da.
Ben de abimle gidip film kiralardım, hep kapakları hoşuma giden filmleri tuttururdum ve genellikle korku filmi kiralardık. Evil Dead filan küçükten şaftımı kaydıran filmlerdi. :) Oneironaut kritiğinin başında da yazdığım gibi tek başımayken çok video kaset izlemişliğim vardı çocukken.
Bu arada He-Man: Masters of the Universe’i sinemada izledim, daha okula başlamamıştım.
Aynen, tam dedelere bağladık nostaljik yorumum yüzünden. :)
İkincisi “Ayı” diye bir belgesel/film. “Ayı: Bir Sevgi Filmi” olarak da geçer. Sadece bir ayı ailesinin hayatını anlatır ve çok güzeldir. Yavru ayılar mantar yer, halüsinasyon görürler falan.
Üçüncüsü Ghostbusters 2. Orada Vigo diye bir karakter vardı, karanlıkta gözleri parlıyordu. İzlediğimiz günün gecesi eve döndüğümüzde acayip korkmuştum karanlıkta. Bir anda iki tane ışıldayan göz belirecek diye ürpermiştim odamda haha.
@Ahmet Saraçoğlu, haha, yok artık. “Ayı” benim de sinemada izlediğim ilk film. Hatta harici diskimde olacak.
Yeni İstanbul’a taşınmıştık. Hatta muhtemelen babam beni ilk defa İstiklal’e çıkarmıştı.
@Emre, haha iyiymiş. Bizi de annem götürmüştü kardeşimle. Kadıköy’de izlemiştik ve salonda çok az kişi vardı. Ben çocukluğumdan beri hayvanlara çok meraklıyımdır, çok küçük yaşlarda bile en sevdiğim şey belgesel izlemekti, o yüzden Ayı’da mest olmuştum.
@Ahmet Saraçoğlu, Babam Batman filmine götürmediği için zarıl zarıl ağladığımı hatırlıyorum. Çok sonraları TV’de izlemiştim maalesef.
Ghostbusters II’yi sinemada izleyemesem de filmin OST kaseti arşivimde duruyor, sana gösterdim mi anımsamıyorum. O zamanlar eve misafirliğe kim gelse kasetten illa bir iki şarkı dinletiyordum, bir nevi diiceylik yapıyordum aklım sıra.
Ayı belgeselini bilmiyorum fakat Who Framed Roger Rabbit’i inanmazsın ama birkaç ay önce ilk defa izledim. Halbuki dediğin gibi zamanında bayağı ses getiren, hatta kesitleri, sinemayla/kültür-sanatla ilgili programların jeneriklerinde filan kullanılan bir filmdi.
1980′ler sonu 1990′lar başı süperdi diyesim geldi ama demiyorum.
@Ouz,o yıllarda ritüelim şuydu; okuldan gelince akşam olana kadar commodore 64′te wizard of wor, barbarian ve em-hu soccer oynamak, ardından da kan sporu, polis akademisi serisi veya dünyanın en iyi golleri+dünyanın en iyi kurtarışlarından oluşan sınırlı betamax arşivimden bir seçim yapmak.
Akşam yemeğinden sonra da ders çalışıyo ayağına abimin the cure-depeche mode kasetlerinden birini takıp, klasik kılıcını havaya kaldırmış pozuyla he-man çizmeye çalışmak(tabi arka planda gölgeler şatosu yerine bizim ev, Anıtkabir vs.. o tür şeyler var(gölgeler şatosu kim bulmuş biz çizelim..)
@Retrokafa, oha şu “okuldan gelince akşam olana kadar commodore 64′te wizard of wor, barbarian ve em-hu soccer oynamak” kısmı kelimesi kelimesine aynı. Bende bir de fazladan International Karate vardı.
@Ahmet Saraçoğlu, kesinlikle international karete efsaneydi.bir de winter olimpiyat oyunları kayakla atlayış yapma vs… o tür işler vardı haftada 2 jojstick parçalardım en az.
@Retrokafa, aynen ben de oynuyordum. Bir de Decathlon vardı, kolu ne kadar hızlı sağ sol yaparsan o kadar hızlı koşuyordu. Aztec kollar vardı böyle bir çubuk üstü de yuvarlak, onları kullanıyorduk diğer Python’lar falan bozulmasın diye.
@Retrokafa, peki şu renkli çizgilerin çıktığı yükleme ekranında sen de kör olmayayım diye ekrana bakmaktan kaçınır mıydın? Annelerimiz bize tembihlemişti, arkadaşlarla oyun açarken bu yükleme ekranı çıkınca herkes eliyle gözlerini kapardı.
@Ahmet Saraçoğlu, Aga bunu nerden buldun! ben yarım saat buna bakar hipnotize olurdum.anaa nerelere gittim şimdi ya.o zamandan başlamışız demekki kafa işlerine…
@Retrokafa, Polis Akademisi benim de favorimdi ama maalesef C64′üm olmadı benim. Olaylara Atari 2600 ile başladım.
He-Man’i bayılarak izliyordum ve çizgi filmdeki bazı şeylerin gerçek olduğunu sanıyordum salak çocuk hâlimle. Mesela bir bölümde He-Man koşarak dev bir su birikintisinde girdap oluşturuyordu. Ben de salonun ortasında daire çizip koşarak, yere attığım kâğıtları hareket ettirmeye çalışmıştım. Sonra kâğıtlar hareket etmeyince “Herhalde yeterince güçlü olmadığım için hareket ettiremedim” diye düşünmüştüm.
Çizim demişken ben de arkadaşımdan Ninja Kaplumbağalar çizmeyi öğrenmiştim, tüm takımı silahlarıyla birlikte çiziyordum. Çok acayip zamanlardı. :)
@Ouz, ilkokul 3′te Perrin diye bir kız vardı sınıfta, Ninja Kaplumbağalar’ı çok sevdiği için aşık olmuştum ona hahah
O da çok iyi resim çiziyordu ben de, o yüzden onun Michelangelo resimlerine Leonardo resimlerimle karşılık vermiş ve gözüne girmeye çalışmıştım. O ise Eser diye uyuz bir bebeyle yakınlaşmıştı* çünkü Eser artislik olsun diye diş telini okul duvarından dışarı atabilecek düzeyde uçarı ve sürprizlerle dolu bir serseriydi.
Yakınlaşmak: Bahçede yan yana yürümek
Bir keresinde bu ikisi bahçede yürürken ben de akrobatik hareketlerimle Perrin’in gözüne girmeye çalışmıştım ama hem beni fark etmeden yanımdan geçip gitmişlerdi hem de ben suratımı bayrak direğine çarpmıştım ahaha
@Ahmet Saraçoğlu,Bizim ilk okulda hoşlandığın kıza sulugöz sakız hediye etme gibi bir düzen oluşmuştu herkes nedense bunu yapıyordu.ben patlayan şekerler vardı ondan vermiştim birine çöpe atmıştı:(
@Retrokafa, ben 81′liyim, ben ilkokuldayken Sulugöz var mıydı emin değilim. Ben 90′ların başında keşfetmiştim diye hatırlıyorum. Doksanların ilk yarısında biz sürekli sokaktaydık, bizim sitede 20 erkeğe 2 kız gibi bir oran vardı ve bu kızlara Calippo ısmarlayanlar olurdu. Bir de şu adını unuttuğum alüminyum folyo gibi plastik torbaya pipet batırılarak içilen meyve sularından.
@Ahmet Saraçoğlu, Bizim sınıftaki kızların Ninja Kaplumbağalar’a ilgisi yoktu valla. Sınıfta NK oyuncağı olan erkek bebeler olarak oyuncaklarımızı okula getirip teneffüs aralarında oynuyorduk. Bende, kabuğuna bütünleşik rögar kapağı olan ve sınırlı düzeyde konuşabilen Michelangelo vardı. :)
@Ouz, o dönem benim için hayattaki en önemli şeydi NK. Her şeylerine bayılıyordum. Epey de bir oyuncakları vardı. Kaplumbağaların tümü, Shredder, Rocksteady, Bebop, Samurai tavşan, Foot askeri. Filmine gidince delirmiştim zevkten. Cidden hayatımın ilk çocukluk heyecanı Ninja Kaplumbağalar’dı. Dört arkadaş hepimiz bir kaplumbağayı seçip sitede Ninja Kaplumbağacılık oynuyorduk. Silahlarımız da vardı. Ben Leonardo’ydum ve plastik kılıçlarım vardı. Umut bilgisayara meraklı olduğu için Donatello olmuştu ve sopası vardı. Altuğ adlı arkadaş “ben çılgın olduğum için Michelangelo olmalıyım” demiş ve borulardan nunçaku (mınçıka) yapmıştı. Kardeşime de Rafael kalmıştı, ona da iki tane plastik piknik bıçağı vermiştik, eşofmanının önüne sokup koşturuyordu ahah
Sonra 1993′te Jurassic Park çıktı ve her şey değişti. O filmden sonra birkaç yıl tüm hayatım dinozorlar oldu ve büyüyünce paleontolog olmaya karar verdim.
@Ahmet Saraçoğlu, NK filmini uzun süre seyretmedim canımın sıkıntısından. İlkokuldayken sınıf öğretmeni, sadece sınıfın en çalışkan 3-5 öğrencisini o filme götürmüştü ödül olarak. Ben de onlarla gidemediğim için filmden gıcık kapmıştım, yıllarca izlemedim. Sonra Show TV’de veya ATV’de denk gelip izlemiştim küçükken. Bu arada piknik bıçağı kısmında kahkaha attım. :)
Biz niyeyse arkadaşlarla NK’cılıktan ziyade Street Fighter’cılık ve A-Takımı’cılık oynuyorduk. Küçükken de biraz dobi ve iri yarı olduğum için SF’de E.Honda, Zangief ya da Blanka oluyordum, A-Takımı’cılıkta da B.A. Baracus oluyordum doğal olarak. :)
@Ouz, Biz de sokakta yeni karakterler yaratırdık. Resmini çizip silahını falan belirleyip isim bulurduk. Uydurduğum isimlerden biri Shakira idi çok net hatırlıyorum. Heheh. Birkaç yıl sonra öyle bir “kadının” var olduğunu öğrenince baya kafam karışmıştı. Yalnız beni de sardı nostalji. Bunu yazarken bi yandan açtım Ojos Asi’yi, Whenever Wherver’ı (buna çok feci hastaydım) falan dinliyorum.
@çaksu, Yeni karakter olayına hiç kafam basmazdı benim ya, zaten çizgi filmde o kadar garip varlıklara denk geliyordum ki onları anca sindiriyordum. :)
Süper mega alakasız olacak ama bende de Shakira’nın 1998 çıkışlı albümü vardı Bulgar korsan CD olarak. Halbuki ne kendim Shakira dinliyordum ne ailede dinleyen vardı. Gereksiz bir gaza gelip almıştım CD’yi. :D
@Ouz, Beraber böyle şeyler yaptığımız baya yaratıcı bi arkadaşım vardı. Film oyun karışımı şeyler icat ederdik. Kendsimiz karakterler olup doğaçlama “oynardık” falan. Predator bazlı bir tanesini hatırlıyorum mesela.
Sonra annesi bunu berbere çırak verdi. Berber oldu çocuk.
@çaksu, Aynen şimdi b-tipi karete filmi 3 gruba ayrılıyor,vam damme lı michael dudikoflu eğitimli karete, steven seagal chuck norris abilerimizin polisiye karete filmleri bir de dönemin bombalarından cynthia rothrock ablamızın bayraktarlığını yaptığı erotik karete filmleri var.(enteresandır)
Bu saydıklarımın arasında bir de Dondragon willson abimiz vardır ki beni wow karakterimin ismini Dondruid koyacak kadar etkilemiş bir stardır kendisi..
Bazı açılardan çoğu black metal grubundan daha rahatsız edici ve yıkıcılar. All I Wanna Do Is Fuck’ın klibi çok eğlenceli olmuş, işi biraz daha büyütseler iyi bir film bile çıkarabilirler belki.
10.09.2019
@şeyh hulud, ilk cümlene aşırı derecede katıldım. Adamlar ahlaksızlığın ve terbiyesizliğin bayrakla koşturanı. Sevmediğim albümleri yok. Heyecanla bekliyorum.
Ulan ya senenin en iyi albümü geliyor. Ne sikko Opeth, Leprous, Dream Theater albümü ne de diğerleri, beni sadece bu heyecanlandırıyor.
09.09.2019
@Boba Fett, +1 hahah bu yorumu ben yazmışım gibi. Tam benim kafadansınız sayın Boba Fett, sizi kankalarıma yazdım.
Bütün Steel Panter albümleri incelenip siteye eklense ne güzel olur.
Bu gece yeni albüm bahanesiyle bir yandan sözlerini okuyarak Steel Panther diskografisini dolaşa dolaşa dinliyorum da, ulan yemin ediyorum yok böyle bişey hahahaha.
En sapkın slam/brutal death metal, porngrind gruplarının sözleri bunların yanında masum kalır. Adamlar neler yazmış öyle. Bazı şeylerin kurgu veya mizah olduğunu ısrarla anlamak istemeyen, duyar kasmakla kafayı yemiş ama gerçek hayatta kedi tekmeyelen adama korkudan yaklaşamayacak kadar pasif olan duyar kasma manyakları umarım bu grubun varlığından hiç haberdar olmazlar.
11.09.2019
@ismail vilehand, Handicapped Slut, That’s What Girls Are For gibi dinlerken insanın ağzını açık bırakan şarkıları var gerçekten. Vokalistin İngilizce doktorası da ayrı bir olay ama söz yazarken faydasını görüyordur muhtemelen.
21.04.2020
@şeyh hulud, iki şarkının sözlerine de baktım da uzun zamandır böyle gülmemiştim hahhaahahahahah
Bu kadar çok Steel Panther seven görmek gözlerimi yaşarttı ya. Bir tek ben seviyorum zannediyordum. Son on yılda ortaya çıkmışlar arasında en sevdiğim grup.
Bir kere ben Mötley Crüe hastasıyım. Hayatımın grubu falandır. Mötley Crüe da dönemin daha extreme gruplarına kıyasla daha kışkırtıcı etkiler yaratmış. Bir kere o dönem Venom falan var ama Venom’ın dinleyicisi belli. Mötley Crüe ise 1983′te Shout At The Devil albümlerini kapağında kocaman pentagramla çıkarıyor ve o dönem hair metal popüler kültüre girebildiği için bayağı olay oluyor. Ciddi ciddi satanik grup diye albümleri yakılıp yıkılıyor, yasaklansınlar diye ABD’de cemiyet kuruluyor falan.
Bence Steel Panther parodi grubu falan değil. Sadece Mötley gibilerin 2010′lara uyum sağlamış hali. Bu adamlar glam metali çok seviyorlar. Fakat biliyorlar ki 80′lerdekinin aynısı olsalar komik olacak, dalga konusu olacaklar -ki bazı retro grupların ne kadar komik göründüklerini biliyoruz. Oysa Steel Panther bunu birkaç adım öteye taşıyarak bu tarzı icra ediyor. Bir kere olaya kendi kendileriyle dalga geçerek başlayıp işi parodiye vurmaları hem kendilerinin bu retro, taklitçi damgasından kurtulmalarını sağlıyor hem de şarkı sözlerini iyice geyiğe ve abartıya çektikleri için seyirciyi de sıkmamayı, böylelikle tüm bu eskiye özenen gruplar içinde yeni kalmayı başarabiliyorlar (kısa cümleler kurabilmeyi öğrenmem lazım). O yüzden ben Steel Panther’ı parodi metal grubu olarak değil, çağına, akıllı telefon dönemine uyum sağlamayı başarmış glam metal olarak görüyorum.
Mötley Crüe, Def Leppard ile dalga geçen değil, onların ruhani devamı olan grup olduklarını bence konserlerinde yeterince gösteriyorlar. O Hellfest Fransa konseri nedir yahu? Onlarca kız sahneye çıkıp soyunup, bazılarının sevişmeye başlaması, bir yandan müziğe devam etmeleri, geyik yapmaları falan.. Açın izleyin. Hayatınızı sorgular, yaşadığınız yerin “redneck”liğini içinize çekersiniz hahah.
Bir de geçen seneki Pussy Melter meselesi var. Bir pedal kendisi ama isminden dolayı ne olay olmuştu yahu.
Neyse ben dünyanın en hüzünlü parçası olan “…But My Cock Is Community Property”yi dinlemeye gidiyorum.
12.09.2019
@Raddor, Çok güzel olmuş bence de çok zeki adamlar, müzikleri de harika bence
Grup “Balls Out“un ilk albümleri “Feel the Steel”den biraz daha kötü olduğunu ve ilk albümden bu yana müzisyen olarak kendilerini hiç geliştirmediklerini, aksine kötüye gittiklerini vurgulamış ve bu albümde “Feel the Steel”in çok benzerini yapmaya çalıştıklarını belirtmiş.
Şunu başka gruptan göremeyiz. Ayrıca yeri gelince acayip prog olup farklı sentezler yapabiliyorlar, Asian Hooker’in başı gibi. Çok seviyorum ben bu grubu ya.
21.09.2019
@Boba Fett, evet çok manyak adamlar. Gitarist Satchel’ın eğitim videoları da kopartıyor. Death to All But Metal’ın nasıl çalındığını anlatması mesela: “James Hetfield olsaydım ben de böyle hep aşağı aşağı vururdum ama o kadar iyi değilim.” :)
Bu arada espri de olsa gruba katılmıyorum en sevdiğim albümleri Balls Out.
@Raddor, Harika bir Steel Panther kritiği olmuş bu yazı :)
Mötley Crue en eski extreme gruplardan da önce, dönemin en sert ve hızlı 1981 Too Fast for Love albümünü patlatmıştır.
21.09.2019
@Kaan, teşekkür ederim. :) Too Fast for Love da çok iyi albüm. Mötley Crüe metal grubu olarak görülmez kimilerince. Ben de metal grubu demem genelde rock n’ roll grubu demeyi kendilerine daha çok yakıştırırım. Fakat Too Fast for Love o kadar metal bir albüm ki meşhur ilk şarkısı Live Wire’ın daha en başında giren thrash riff’i insanı alır götürür, headbang yapmaktan boynunu sakat bırakır. Hem de daha o tarihte thrash metal diye bir şey icat bile olmamışken.
Mötley Crüe’yu çok severim. Netflix’e gelecek olan The Dirt filmini iple çekmiştim. O film hakkında da ekşi sözlük’te uzun entry yazmıştım. Okumak isteyen olursa onu da şöyle bırakayım. İzlemeyen Steel Panther’cılara, Glam severlere tavsiye ederim filmi.
https://eksisozluk.com/entry/88030640
Steel Panther ve Mötley Crüe iki gündür Twitter’dan birbirleriyle atışıyor. Anne babasını kavga ederken izleyen çocuğa döndüm yahu. Yalnız mesele çok komik. Steel Panther’la röportaj yapılırken bunlara ölmüşlerden kimi geri getirmek isterdiniz diye soruyorlar. Bunlar da Vince Neil, o adam ölmüş diye cevap veriyor. Nikki Sixx de buna sinirlenip Twitter’dan yardırıyor (‘Steal’ Panther falan diyor işte). O ona cevap veriyor öbürü ona. Uzamaya devam edecek gibi gözüküyor şimdilik.
Vince Neil cevabı çok komik çünkü hiç beklemiyordum, acayip güldüm. Hakikaten performansı geçmişle kıyaslayınca ölü gibi Vince’in. Ee Nikki’nin de arkadaşını savunması, onu elin panterlerine yedirmemesi normal. :) İki tarafı da garip şekilde haklı buluyor, yapmayın etmeyin diyorum.
Ahahaha ulan ne adamlarsınız ya. Cidden kimse bulaşmasın bu adamlara, en kafalarına göre devam etmelerini istediğim oluşum. Keşke filmleri de olsa.
Şu haberin başlığına şu şarkının Türkçesini yazmayı çok istedim ama kendimi tuttum.
Ruh hastası herifler. Adamların her yeni klibi yeni Star Wars filminden daha çok heyecanlandırıyor.
her zaman bir orospu olacak.
tek istediğim (bu gece kendimi) sikmek
amın tanrıları.
ilginç bir grup.
Klip çok tatmin edici ;)
Shimoneta isimli animenin live-action versiyonu gibi Steel Panther. Shimoneta herkesin 7/24 izlendiği bir distopyada geçiyor: Japonya’yı yöneten aşırı muhafazakar iktidar bütün erotik ve pornografik içerikleri illegal ilan etmiştir, hatta küfür etmenin veya bel altı şaka yapmanın cezası bile çalışma kampına gönderilmektir. Bunun üzerine bir grup öğrenci kafalarına kadın külotu geçirip SOX diye örgüt kurar ve sırf milletin ahlakını bozmak için çeşitli “terör” eylemleri yapmaya başlar.
Michael Starr Three Amigos kostümü içindeyken bayağı bayağı Steve Martin’e benzemiş yalnız.
20.04.2020
@Ouz, ulan ne filmdi be. Yaşımızı da belli ettik ahah
20.04.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Ben bu filmi ilk defa video kasette izledim diyerek dede olduğumu itiraf edeyim. :)
20.04.2020
@Ouz, hahaha ben de. Hem de Betamax da değil, VHS.
Bizim sitenin yanında kasetçi vardı, oradan kiralayıp izlerdik. Dünyanın en güzel şeyiydi annemle o kasetçiye gidip film seçmek. Düşününce tüylerim ürperdi şimdi; kasetçinin kokusu bile aklımda. O kasetleri bir arada görmek acayip heyecanlandırıyordu beni.
Three Amigos, Rambo II, Ghost Busters I, “Tarzan: Lord of the Jungle” çizgi filmi, Gremlins 1, insan yiyen dev bir çiçeğin baş rolde olduğu “Küçük Korku Dükkânı”, Arnold Schwarzenegger’ın 1988 çıkışlı kült filmi “Koşan Adam”, He-Man: Masters of the Universe; daha bir dolu şey almıştık. 1988′den bahsediyorum. Hey gidi hey.
İtlik kopuklukla dolu bir Steel Panther haberinin altında bu kadar pamuk dede nostaljisi de görülmüş şey değildir herhalde.
20.04.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Bizde de Vestel Akai video oynatıcı vardı ve VHS idi o da.
Ben de abimle gidip film kiralardım, hep kapakları hoşuma giden filmleri tuttururdum ve genellikle korku filmi kiralardık. Evil Dead filan küçükten şaftımı kaydıran filmlerdi. :) Oneironaut kritiğinin başında da yazdığım gibi tek başımayken çok video kaset izlemişliğim vardı çocukken.
Bu arada He-Man: Masters of the Universe’i sinemada izledim, daha okula başlamamıştım.
Aynen, tam dedelere bağladık nostaljik yorumum yüzünden. :)
20.04.2020
@Ouz, benim sinemada izlediğim ilk film Batman 1. Joker Jack Nicholson’dı ve çok garip bir tecrübeydi. Büyülenmiştim baya.
https://i.pinimg.com/originals/c7/86/68/c78668dc86f2498acab575dc842c0af9.jpg
İkincisi “Ayı” diye bir belgesel/film. “Ayı: Bir Sevgi Filmi” olarak da geçer. Sadece bir ayı ailesinin hayatını anlatır ve çok güzeldir. Yavru ayılar mantar yer, halüsinasyon görürler falan.
https://www.youtube.com/watch?v=o_7za9D4kk8
Üçüncüsü Ghostbusters 2. Orada Vigo diye bir karakter vardı, karanlıkta gözleri parlıyordu. İzlediğimiz günün gecesi eve döndüğümüzde acayip korkmuştum karanlıkta. Bir anda iki tane ışıldayan göz belirecek diye ürpermiştim odamda haha.
https://media.tenor.com/images/c2cc51d2e0a1144d22b32f82a7355faa/tenor.png
Dördüncüsü de dönemin ilk yarı film yarı animasyonlarından “Who Framed Roger Rabbit”. O da Jessica Rabbit adlı hanım sayesinde meşhur olmuştu baya.
https://i.pinimg.com/originals/46/fc/a9/46fca9935001b44c8d65555b6519c921.jpg
Bunların hepsi 1988-1990 arası.
20.04.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Benim ilk gittiğim film roger rabbit,o film yüzünden hayatımda gördüğüm tüm kızıl saçlı kızlara aşık olmuştum.
20.04.2020
@Retrokafa, valla 7-8 yaşında bir çocuk için çok etkileyiciydi cidden. :)
20.04.2020
@Ahmet Saraçoğlu, haha, yok artık. “Ayı” benim de sinemada izlediğim ilk film. Hatta harici diskimde olacak.
Yeni İstanbul’a taşınmıştık. Hatta muhtemelen babam beni ilk defa İstiklal’e çıkarmıştı.
21.04.2020
@Emre, haha iyiymiş. Bizi de annem götürmüştü kardeşimle. Kadıköy’de izlemiştik ve salonda çok az kişi vardı. Ben çocukluğumdan beri hayvanlara çok meraklıyımdır, çok küçük yaşlarda bile en sevdiğim şey belgesel izlemekti, o yüzden Ayı’da mest olmuştum.
21.04.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Babam Batman filmine götürmediği için zarıl zarıl ağladığımı hatırlıyorum. Çok sonraları TV’de izlemiştim maalesef.
Ghostbusters II’yi sinemada izleyemesem de filmin OST kaseti arşivimde duruyor, sana gösterdim mi anımsamıyorum. O zamanlar eve misafirliğe kim gelse kasetten illa bir iki şarkı dinletiyordum, bir nevi diiceylik yapıyordum aklım sıra.
Ayı belgeselini bilmiyorum fakat Who Framed Roger Rabbit’i inanmazsın ama birkaç ay önce ilk defa izledim. Halbuki dediğin gibi zamanında bayağı ses getiren, hatta kesitleri, sinemayla/kültür-sanatla ilgili programların jeneriklerinde filan kullanılan bir filmdi.
1980′ler sonu 1990′lar başı süperdi diyesim geldi ama demiyorum.
21.04.2020
@Ouz,o yıllarda ritüelim şuydu; okuldan gelince akşam olana kadar commodore 64′te wizard of wor, barbarian ve em-hu soccer oynamak, ardından da kan sporu, polis akademisi serisi veya dünyanın en iyi golleri+dünyanın en iyi kurtarışlarından oluşan sınırlı betamax arşivimden bir seçim yapmak.
Akşam yemeğinden sonra da ders çalışıyo ayağına abimin the cure-depeche mode kasetlerinden birini takıp, klasik kılıcını havaya kaldırmış pozuyla he-man çizmeye çalışmak(tabi arka planda gölgeler şatosu yerine bizim ev, Anıtkabir vs.. o tür şeyler var(gölgeler şatosu kim bulmuş biz çizelim..)
Günler böyle geçiyordu valla:)
21.04.2020
@Retrokafa, oha şu “okuldan gelince akşam olana kadar commodore 64′te wizard of wor, barbarian ve em-hu soccer oynamak” kısmı kelimesi kelimesine aynı. Bende bir de fazladan International Karate vardı.
https://www.system3.com/wp-content/uploads/IK-C64-Screens-Karate-C64-01.jpg
21.04.2020
@Ahmet Saraçoğlu, kesinlikle international karete efsaneydi.bir de winter olimpiyat oyunları kayakla atlayış yapma vs… o tür işler vardı haftada 2 jojstick parçalardım en az.
21.04.2020
@Retrokafa, aynen ben de oynuyordum. Bir de Decathlon vardı, kolu ne kadar hızlı sağ sol yaparsan o kadar hızlı koşuyordu. Aztec kollar vardı böyle bir çubuk üstü de yuvarlak, onları kullanıyorduk diğer Python’lar falan bozulmasın diye.
21.04.2020
@Ahmet Saraçoğlu, ahhah aynen ya! en çok ben şunda parçalıyordum sanırım.
https://youtu.be/mSp8XHpEKzw?t=864
21.04.2020
@Retrokafa, peki şu renkli çizgilerin çıktığı yükleme ekranında sen de kör olmayayım diye ekrana bakmaktan kaçınır mıydın? Annelerimiz bize tembihlemişti, arkadaşlarla oyun açarken bu yükleme ekranı çıkınca herkes eliyle gözlerini kapardı.
https://www.youtube.com/watch?v=zKcM9gk5qMA
21.04.2020
@Retrokafa, bir de şu ikisini unuttum. Bunları da acayip oynardık.
https://i.ytimg.com/vi/paBKW38Dv0s/hqdefault.jpg
https://riverraid.org/classic_riverraid_download/images/riverraidcommodore641.gif
21.04.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Aga bunu nerden buldun! ben yarım saat buna bakar hipnotize olurdum.anaa nerelere gittim şimdi ya.o zamandan başlamışız demekki kafa işlerine…
21.04.2020
@Retrokafa, Polis Akademisi benim de favorimdi ama maalesef C64′üm olmadı benim. Olaylara Atari 2600 ile başladım.
He-Man’i bayılarak izliyordum ve çizgi filmdeki bazı şeylerin gerçek olduğunu sanıyordum salak çocuk hâlimle. Mesela bir bölümde He-Man koşarak dev bir su birikintisinde girdap oluşturuyordu. Ben de salonun ortasında daire çizip koşarak, yere attığım kâğıtları hareket ettirmeye çalışmıştım. Sonra kâğıtlar hareket etmeyince “Herhalde yeterince güçlü olmadığım için hareket ettiremedim” diye düşünmüştüm.
Çizim demişken ben de arkadaşımdan Ninja Kaplumbağalar çizmeyi öğrenmiştim, tüm takımı silahlarıyla birlikte çiziyordum. Çok acayip zamanlardı. :)
21.04.2020
@Ouz, ilkokul 3′te Perrin diye bir kız vardı sınıfta, Ninja Kaplumbağalar’ı çok sevdiği için aşık olmuştum ona hahah
O da çok iyi resim çiziyordu ben de, o yüzden onun Michelangelo resimlerine Leonardo resimlerimle karşılık vermiş ve gözüne girmeye çalışmıştım. O ise Eser diye uyuz bir bebeyle yakınlaşmıştı* çünkü Eser artislik olsun diye diş telini okul duvarından dışarı atabilecek düzeyde uçarı ve sürprizlerle dolu bir serseriydi.
Yakınlaşmak: Bahçede yan yana yürümek
Bir keresinde bu ikisi bahçede yürürken ben de akrobatik hareketlerimle Perrin’in gözüne girmeye çalışmıştım ama hem beni fark etmeden yanımdan geçip gitmişlerdi hem de ben suratımı bayrak direğine çarpmıştım ahaha
21.04.2020
@Ahmet Saraçoğlu,Bizim ilk okulda hoşlandığın kıza sulugöz sakız hediye etme gibi bir düzen oluşmuştu herkes nedense bunu yapıyordu.ben patlayan şekerler vardı ondan vermiştim birine çöpe atmıştı:(
21.04.2020
@Retrokafa, ben 81′liyim, ben ilkokuldayken Sulugöz var mıydı emin değilim. Ben 90′ların başında keşfetmiştim diye hatırlıyorum. Doksanların ilk yarısında biz sürekli sokaktaydık, bizim sitede 20 erkeğe 2 kız gibi bir oran vardı ve bu kızlara Calippo ısmarlayanlar olurdu. Bir de şu adını unuttuğum alüminyum folyo gibi plastik torbaya pipet batırılarak içilen meyve sularından.
21.04.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Capri Sun galiba o meyve suyu. Hala satılıyor ve favori meyve suyum. Not: 2001′liyim
https://ibb.co/zhRW623
21.04.2020
@tahsin, hah evet, sağ ol.
21.04.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Capri Sun’ diyosun galiba :)
21.04.2020
@Berca B., aynen.
21.04.2020
@Ahmet Saraçoğlu, pardon sabahtan beri açık olan pencereyi yenilemeden cevap verince Tahsin’in yazdığını görmemişim haha
21.04.2020
@Berca B., olsun bir daha asla unutmam Capri Sun adını ahah
21.04.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Bizim sınıftaki kızların Ninja Kaplumbağalar’a ilgisi yoktu valla. Sınıfta NK oyuncağı olan erkek bebeler olarak oyuncaklarımızı okula getirip teneffüs aralarında oynuyorduk. Bende, kabuğuna bütünleşik rögar kapağı olan ve sınırlı düzeyde konuşabilen Michelangelo vardı. :)
Buradaki arkadaşlardan işte:
https://youtu.be/6Qeh02TP39Q
21.04.2020
@Ouz, o dönem benim için hayattaki en önemli şeydi NK. Her şeylerine bayılıyordum. Epey de bir oyuncakları vardı. Kaplumbağaların tümü, Shredder, Rocksteady, Bebop, Samurai tavşan, Foot askeri. Filmine gidince delirmiştim zevkten. Cidden hayatımın ilk çocukluk heyecanı Ninja Kaplumbağalar’dı. Dört arkadaş hepimiz bir kaplumbağayı seçip sitede Ninja Kaplumbağacılık oynuyorduk. Silahlarımız da vardı. Ben Leonardo’ydum ve plastik kılıçlarım vardı. Umut bilgisayara meraklı olduğu için Donatello olmuştu ve sopası vardı. Altuğ adlı arkadaş “ben çılgın olduğum için Michelangelo olmalıyım” demiş ve borulardan nunçaku (mınçıka) yapmıştı. Kardeşime de Rafael kalmıştı, ona da iki tane plastik piknik bıçağı vermiştik, eşofmanının önüne sokup koşturuyordu ahah
Sonra 1993′te Jurassic Park çıktı ve her şey değişti. O filmden sonra birkaç yıl tüm hayatım dinozorlar oldu ve büyüyünce paleontolog olmaya karar verdim.
21.04.2020
@Ahmet Saraçoğlu, NK filmini uzun süre seyretmedim canımın sıkıntısından. İlkokuldayken sınıf öğretmeni, sadece sınıfın en çalışkan 3-5 öğrencisini o filme götürmüştü ödül olarak. Ben de onlarla gidemediğim için filmden gıcık kapmıştım, yıllarca izlemedim. Sonra Show TV’de veya ATV’de denk gelip izlemiştim küçükken. Bu arada piknik bıçağı kısmında kahkaha attım. :)
Biz niyeyse arkadaşlarla NK’cılıktan ziyade Street Fighter’cılık ve A-Takımı’cılık oynuyorduk. Küçükken de biraz dobi ve iri yarı olduğum için SF’de E.Honda, Zangief ya da Blanka oluyordum, A-Takımı’cılıkta da B.A. Baracus oluyordum doğal olarak. :)
Jurassic Park’ı çok geç seyrettim maalesef. :/
21.04.2020
@Ouz, Hahhah şurda dönen 90lar muhabbetine 3 kadeh gitti valla sağlığınıza gençler:)
21.04.2020
@Retrokafa, afiyet olsun.
21.04.2020
@Retrokafa, Haha afiyet olsun. :)
21.04.2020
@Ouz, Biz de sokakta yeni karakterler yaratırdık. Resmini çizip silahını falan belirleyip isim bulurduk. Uydurduğum isimlerden biri Shakira idi çok net hatırlıyorum. Heheh. Birkaç yıl sonra öyle bir “kadının” var olduğunu öğrenince baya kafam karışmıştı. Yalnız beni de sardı nostalji. Bunu yazarken bi yandan açtım Ojos Asi’yi, Whenever Wherver’ı (buna çok feci hastaydım) falan dinliyorum.
21.04.2020
@çaksu, Bi de 90lar başında sokakta tahta ve iple mınçıka yapmak.. Michelangelo muydu o.. Favorimdi.
21.04.2020
@çaksu, biz de iğneli tüftüfle az delinmedik.
21.04.2020
@çaksu, Yeni karakter olayına hiç kafam basmazdı benim ya, zaten çizgi filmde o kadar garip varlıklara denk geliyordum ki onları anca sindiriyordum. :)
Süper mega alakasız olacak ama bende de Shakira’nın 1998 çıkışlı albümü vardı Bulgar korsan CD olarak. Halbuki ne kendim Shakira dinliyordum ne ailede dinleyen vardı. Gereksiz bir gaza gelip almıştım CD’yi. :D
21.04.2020
@Ouz, Beraber böyle şeyler yaptığımız baya yaratıcı bi arkadaşım vardı. Film oyun karışımı şeyler icat ederdik. Kendsimiz karakterler olup doğaçlama “oynardık” falan. Predator bazlı bir tanesini hatırlıyorum mesela.
Sonra annesi bunu berbere çırak verdi. Berber oldu çocuk.
21.04.2020
@Retrokafa, Kan Sporu, Kana Kan, Kanlı Yumruk, Kanlı Tekme.. Böyle kaç film izledim bilmiyorum.
21.04.2020
@çaksu, Aynen şimdi b-tipi karete filmi 3 gruba ayrılıyor,vam damme lı michael dudikoflu eğitimli karete, steven seagal chuck norris abilerimizin polisiye karete filmleri bir de dönemin bombalarından cynthia rothrock ablamızın bayraktarlığını yaptığı erotik karete filmleri var.(enteresandır)
Bu saydıklarımın arasında bir de Dondragon willson abimiz vardır ki beni wow karakterimin ismini Dondruid koyacak kadar etkilemiş bir stardır kendisi..
21.04.2020
@Ouz, Three Amigos, Ninja Kaplumbağalar ve derin nostalji muhabbetine şunu eklemezsem çatlarım:
https://live.staticflickr.com/7532/15775686035_2895398704_b.jpg
21.04.2020
@Ouz, gerçek bir abominasyon…
klibin 20 nisan’da yayınlanması da ayrı bir olay
Yengeç yürüyüşü bile yapmış Michael 1:10 da. Sonunda kasap havası oynayıp bitirmişler :)
Lexxi’nin kara aynasına koptum