# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
VARATHRON – Patriarchs of Evil
| 12.07.2020

Yanya’nın efendileri, kötülüğün patrikleri.

Ece Çetinel

80′lerin sonu ve 90′ların başı; metal namına çığır açan olayların yaşandığı ve siyah bir devrin kıvılcımlarının çıtırdamaya başlayıp, karla kaplı İskandinav ülkelerinde kocaman bir alev topuna dönüştüğü bir dönem olarak metal tarihine geçmiş durumda. Metalin asi ve sansasyonel o alt türü uğruna kasıp kavuran bu alev topunun sadece kuzeye has olmadığı, daha güneyde bir yerlerde de kendine özgü şekilde alev alev yanmaya başladığı, konu black metal olunca akla ilk olarak gelmeyen fakat hiçbir zaman unutulmaması gereken bir gerçek. Kuzeyin soğuk ve öfkeli tınılarının aksine, bu karanlık akıma güney diyarlarından farklı bir imza atılıyordu ve yavaştan kendi tutkulu kitlesini de oluşturuyordu.

Rotting Christ ve Necromantia ile birlikte “Unholy Greek Trinity”yi oluşturarak Yunan topraklarında adeta bir deprem etkisi yaratan Varathron, ‘’Bu siyah devrimin içinde biz de varız’’ mottosuyla artık resmi olarak ”Hellenic Black Metal”in yaratıcılarından ve Yunanistan’ın black metal alanındaki medar-ı iftarlarından biri olarak görülmeye başlamıştı. İsminin biraz geri planda kalması muhtemelen o yıllarda RC’ın aksine ünlü label’larla anlaşmaması desek çok da haksız sayılmayız. Ancak bazen mühim olan; arka planda kalmış yahut keşfedilmemiş cevherlerin kıymetinin farkına varmak, hak ettikleri değeri vermek değil midir? Topluluk; bunca zamandır ülkesinin ekstrem metal sahnesinin lokomotiflerinden olma sıfatını sözde bırakmıyor, global çapta fiilen de temsil ediyor ve bugün Yunanistan’da bir metal ortamında ismini zikrettiğinizde akan sular duruyor, resmen bir saygı duruşu moduna geçiliyor.

1988 yılında Atina’da temelleri atılan Varathron, ismini ise eski zamanlarda Atina’da suçluların ve idam edilen suçluların cesetlerinin atıldığı çok derin çukur anlamına gelen ‘’Barathron’’dan alıyor. Rotting Christ’tan Jim Mutilator ve Themis Tolis gibi isimlerin de bir zamanlar kadrosunda yer aldığı bu üstat topluluğun ana ismi, beyni ise; bir Yunan metal severin yolda gördüğü an elini göğsüne götürüp başını öne eğerek hürmetlerini sunacağı Stefanos Karasavvas (Necroabyssious). Atina’da üniversite öğrencisi olduğu zamanlarda extrem türleri dinleyen insanlarla tanışan ve Jim Mutilator ile Varathron’un temellerini atan Stefanos, daha sonra Yanya’ya geri dönüyor ve provalar için Atina’ya düzenli olarak gidip geliyor. Hâl böyle olunca işler de zorlaşıyor ve grubu Yanya’ya taşımaya karar veriyor.

1993 çıkışlı ‘’His Majesty at the Swamp’’ ve 1995 çıkışlı ‘’Walpurgisnacht’’ albümleriyle Hellenic Black Metal külliyatının temel taşlarına 2 ürün takdim eden grubun 32 yıllık kariyeri boyunca çıkardığı altı albüm aslında sayıca biraz az gözükse de; yaşadıkları eleman değişiklikleri ve doğal olarak yeni elemanlar bulma aşamaları onları biraz istikrarsız bir çizgiye sürüklemiş fakat grubu hiçbir zaman tahtından da etmemiş.

Şimdi gelelim ‘’Ege Karanlığı’’nın karakteristik özellikleri meselesine. PA sayfalarında da sıklıkla bahsedilen Hellenic Black Metal, başlangıç noktasında İskandinav black metalinden ne açıdan farklı kalıyordu?

Komple kaotik ve öfkeli riflerden ziyade heavy metale yakın rif stili, yer yer mid-tempo tercihi , esrarengiz – ürkütücü bir atmosfer yaratan klavyeler, eski albümlerde drum machine kullanımı (durun yüzünüz ekşimesin!) ve en önemlisi de lead gitarın geri planda kalmaması. Hakikaten de bugün baktığımızda Yunan camiası kadar lead gitarı öne çıkaran yahut parçaların kimi bölümlerinde black metal sularından sıyrılıp klasik heavy metale/akustik aralara geçiş yapan başka bir millet var mıdır bilmiyorum. Adamlar bu ‘’kendine haslık’’ meselesini öyle ustaca inşa ettiler ki hem aradığınız karanlığa ve sertliğe aç kalmıyorsunuz; hem de efkârlı beste yapısı ve melankolik kısımlarla hüzün-keder gibi kavramları Yunan usulü almış oluyorsunuz.

İşbu yazının nesnesi, 2 sene önce ‘’Yılın en iyi albümleri’’ listemde de yer alan Patriarchs of Evil; Hellenic Black Metal etiketi altında son yıllarda çıkan açık ara en fevkalâde, en uzun ömürlü, en derin işlerden biri. Hafızası çok iyi biri olmama rağmen albüm çıktığından bu yana kaç kere döndürdüğümü gerçekten hatırlamıyorum ve şimdi bu kötülüğün derinliklerine inmek istiyorum.

Yapıma dair söylenebilecek ilk unsur; Varathron’u Varathron yapan tüm karakteristik özelliklerin kümülatif bir şekilde, güçlü bir prodüksiyon ve tecrübe altında oldukça usta bir şekilde bir araya getirilmesi. Dürüst olmak gerekirse 2014’te çıkan ‘’Untrodden Corridors of Hades’’ sürükleyicilikten hayli uzak ve grubun tek ısınamadığım çalışmasıydı. Bundan dolayı bu yapımı biraz temkinli beklemekteydim; lâkin bırakın temkinli olmayı, bir saniye bile tereddüt etmeden bütün benliğimi teslim edebileceğim bir çalışma ile karşılaşmıştım. Çoğu fan’ın yüzünü güldürecek bir sürprizi içermesinden dolayı da ayrı bir öneme sahipti albüm: 14 sene sonra köklerinde var olan bir ögeye – klavyeye – dönüş yapmaları, özlediğim Varathron’un bütün orijinal silahlarını, teçhizatını arkasına alıp; yakıp yıkmaya geldiğini çok net bir şekilde gösteriyordu.

Kariyeri boyunca okült, agresif ama aynı zamanda melankolik ve naif bir çerçevede sunduğu müziğini Patriarchs of Evil’da herhangi bir rota değişimine uğratmadan aynı çizgide fakat çok daha görkemli bir biçimde sürdürüyor kadim grup. Varathron’un vakur karanlığının, aydınlık ve atak anların mevcutluğuna rağmen ekarte edilmediği ve tıpkı eski albümlerde yaptıkları gibi bazen 80’ler heavy metal, bazen ise thrash metale yaslanan riflerin hatta parçaların tercih edilmesi, Varathron’un kuruluşunda ilham aldığı birtakım grupların hâlâ daha etkisinde olduğunu gösteriyor. ‘’Ben heavy metalle doğdum, özellikle NWOBHM. Bathory, Venom, Celtic Frost da en büyük ilham kaynaklarımızdandı’’ diyen Stefanos’un tercih ettiği bu esintilere hiç şaşırmamak lazım aslında. Özetle; albümdeki tezat enerjilere sahip parçalar sırıtmıyor ve grubun tecrübesi, yaptığı şeye hakim olması gibi sebeplerle sanki farklı şekillerdeki parçaların birleşip bir puzzle’ı oluşturması gibi bütüncül bir kalıp ortaya çıkarıyor.

Yapımın geri kalanına dair çok sağlam bir ipucu niteliğinde olan ve bazı kısımlarda Iron Maiden’ı akla getiren rifiyle açılışı yapan Tenebrous’ı, thrash metale selam çakan Into the Absurd ve ‘’Triarchy of the Lost Lovers’’daki parçaları hatırlatan Hellwitch (Witches Gathering)’i, buram buram okültizm/ritüelizm kokan, albümü zirve noktasında kapatan ve son yıllarda dinlediğim en iyi parçalardan biri olan Ouroboros Dweller’ı albümün atmosferindeki zenginliği perçinleyen ve grubun dümdüz bir black metal grubu olarak nitelendirilemeyeceğini gösteren örneklerden sadece birkaçı olarak belirtebilirim. Remnants of the Dark Testament’ı unutmam imkân ve ihtimal dahilinde değil, ona birazden geleceğim.
Bu dümdüz bir black grubu olmama konusunu biraz daha açarsam; yukarıda çoğu Hellenic black grubunun lead gitar işçiliğini sevdiğini veya bestelerinde sabit bir black metal yönü tercih etmekten ziyade parçaların herhangi bir kısmına klasik metale kayan bir pasaj veya lead/akustik gitarla desteklenen bölüm tercih ettiğini belirtmiştim. Yani pek black metal durmayan bir parça varsa ve şaşırırsanız, grup size ‘’Bekle, gereğini yapacağız’’ diyerek parçanın sonunda sertliği pompalayabilir (Hellwitch’in 4.17’de yükselen davulları), aniden slow sularda yüzmeye başlayabilir (Orgasmic Nightmares of the Arch Desecrator’ın 3.13’te başlayan kısmı). İlaveten akustik gitarla yapılan yumuşak dokunuşlar yapımın altyapısını iyice derinleştiriyor; katmanları çeşitlendiriyor. Biraz ondan biraz bundan, ortaya karışık bir planlamadan ziyade farklı yaklaşımları kendi süzgecinde, kendinden emin şekilde eritiyor Varathron.

Stefanos’un, yıllara meydan okuyan ve adeta vahşi bir ormanda hükümdarlığını ilan edercesine haykıran bir aslan misali kükremeleri albüm boyunca içinize kazınacakken, bir yanda da ‘’melankolinin dibine vurma’’ hadisesinden kaçamayacaksınız, o an sizi albümün tam da ortasında kıskacına almak için bekliyor olacak. Evet, Remnants of the Dark Testament’dan bahsediyorum. Daha ilk notalarını duyduğum an iç sızlatıcı, can yakıcı sıfatlarının hakkını sapına kadar vereceğinden emin olduğum Remnants of the Dark Testament. Kullandığım sıfatların aksine tema olarak antik inanışlardan, hafiften satanizmden beslenen parçaya dair naçizane önerim; kısa bir okült film tadında olan klibiyle beraber karanlığın hakim olduğu bir ortamda dinlemeniz.

Patriarchs of Evil ile Varathron, yıllar önce fitillediği ateşi – sanki bir pagan ritüelinde yapılan kutsama esnasında elle tutulan kutsal bir nesnenin göğe doğru yükseltilmesi gibi – çok daha yükseklere taşıyarak 30. yılını olabilecek en asil şekilde taçlandırıyor. Heyecanından en ufak bir parça kaybetmemiş Stefanos’un, topluluğu daha uzun yıllar ayakta tutacağı ve bu ateşin dumanlarını ruhlarımıza işlemeye devam edecekleri aşikar. Grubun külliyatının en iyi işi olarak gördüğüm yapımı dinlemeye başlayın ve Yanya’nın efendilerinin kasvetinden sakın mahrum kalmayın.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.00/10, Toplam oy: 39)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2018
Şirket
Agonia Records
Kadro
Stefan Necroabyssious: Vokal
Achilleas C.: Gitar
Sotiris: Gitar
Stratos Kountouras: Bas
Haris: Davul
Şarkılar
1. Tenebrous
2. Into the Absurd
3. Luciferian Mystical Awakening
4. Saturnian Sect
5. Remnants of the Dark Testament
6. Hellwitch (Witches Gathering)
7. Orgasmic Nightmares of the Arch Desecrator
8. Ouroboros Dweller (The Dweller of Barathrum)
  Yorum alanı

“VARATHRON – Patriarchs of Evil” yazısına 12 yorum var

  1. Canoir says:

    Kritik için çok teşekkürler. Harika bir kritik aynı zamanda.
    Yakın zaman önce tesadüfen dinlemiş dinlediğim şeyin gücünden oldukça etkilenmiştim. Albümdeki karanlık ve kötülüğün ifade biçimi son derece görkemli. “Hellenic black metal” adına daha iyi bir albüm dinlemedim. Keşke zamanında haberim olsaydı da dinleseymişim diyorum.

    Ece

    @Canoir, Rica ederim, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım.

    Stefanos bu karanlık mevzulara ciddi manada gönül vermiş bir abimiz, şekil yapmak için falan kullanmıyor.

    Olsun sonuçta keşfetmişsin, geç olsun güç olmasın diyelim (:

  2. Eline sağlık Ece, çok iyi kritik gerçekten.

    Varathron gitaristi Achilleas ile bir ara epey muhabbetim vardı Facebook üzerinden. Kendisi aynı zamanda Aenaon gitaristi; o dönem yeni albüm kritiğiydi, röportajıydı derken bir dönem “Yanya’ya giderseniz bizim davulcu var mutlaka görüşün, süper adamdır sizi gezdirir” falan bile demişti ahah. Sonra bir birkaç kez Yunanistan’a gittik ama henüz Yanya’ya gitmek nasip olmadı. Zaten davulcu da gruptan ayrıldı bu arada.

    Bu albümü çıktığı dönemde bir kez dinlemiştim, nedense yazmamışım. Muhtemelen sıra gelmedi çünkü iyi albüm olduğunu hatırlıyorum. İyi ki de yazmamışım, bu kadar detaylı yazamazdım muhtemelen.

    Ece

    @Ahmet Saraçoğlu, Sağ ol Ahmet abi, benim için çok özel bir yere sahip bir sahnenin duayenlerinden olan bir grubun en sevdiğim albümlerine yüzeysel bir şeyler yazsam kendimi affetmezdim.

    Achilleas lise öğrencisiyken katılmış gruba, Stefanos grubu Yanya’dan devam ettirme kararı alıp eleman aramaya başladığında azılı bir Varathron fan’ı olan Achilleas’ı bulmuş, 16 yıldır da kusursuz bir işbirlikleri var; helal olsun diyelim.

    2016′da Yunanistan’a yaptığım ziyaretler esnasında Yanya’da 6′ya yakın büyüklükte olan bir deprem Atina’dan baya’ net hissedilmişti, aklımda o depremle kaldı. Tabi iflah olmaz bir Yunanistan aşığı olduğum için merak etmiyor da değilim şehri.

  3. Hans says:

    İnsanlar girip ya ismini bilmiyor diye ya da sırf yapmış olmak için 1 yıldız falan mı veriyor çünkü bu albümün 5-6 civarında kalmasına başka açıklama bulamıyorum

    Ahmet Saraçoğlu

    @Hans, genel bir şey. Pazar günü “…And Justice for All” yayınlayacağız, o da çok farklı olmayacaktır.

  4. crowkiller says:

    güzel kritik eline sağlık, yunan metaline kafayı takmışsın, daha önce de yunan grupların albümlerini yazmıştın, belli ki baya seviyorsun, nerden çıktı bu sevda?

    Ece

    @crowkiller, Küçükken Yunan mitolojisi, Yunan kültürü ve müziğine büyük bir ilgim vardı. Homeros destanlarının çocuk versiyonlarını vs. okurken; bir yandan Yunanca parçaları dinleye dinleye ezbere söyler olmuştum. Az daha büyüyünce metalle tanışma, sonraları Rotting Christ ve benzer grupları keşfetmemin akabinde son yıllarda da Yunanistan’a git-gel yaparak bizzat deneyimleyince o sahneyi; sevgim daha da büyüdü.

    Kendilerine has stillerinin ve tınılarının gönlümde yeri bambaşka.

    Kritiği beğenmene sevindim, teşekkür ederim.

    ismail vilehand

    @Ece, God of War serisini oynamışsındır diye tahmin ediyorum. Yunan mitolojisi hakkında çok korkunç ve travmatik anlar içeriyor ama o topraklara dahil bişeyleri sevenlerin tecrübe etmesi gereken bir yapım.

    Ece

    @ismail vilehand, Bildiğim kadarıyla sadece ps’da oynanıyordu o, gerçi şimdi baktım pc’de oynanabiliyormuş artık. Laptop’ım kaldırmaz ne yazık ki..

    Ece

    @crowkiller, Bu arada sanki artık ilgim yok gibi yazmışım; tam aksine üni’de destanlarını, sanat anlayışlarını edebi anlamda okuyunca hayatımın daha da vazgeçilmez parçası oldu. Bir Yunan grup bir olaydan veya karakterden bahsediyorsa şarkısında, şarkı sözlerini öğrendiğim şeylerle bağdaştırmak daha zevkli oluyor.

  5. Twat says:

    Muhtemelen uzun yıllar dinleyeceğim kadar harika bir albüm olmuş, iki senedir dinlemeyi ertelediğime pişmanım. İlk 3 şarkı direkt hit. Kritikte de dendiği gibi müthiş akıcı, katmanlı, melankolik, öfkeli, ege sıcaklığında mis gibi grek metali.

    Yalnız albüm muhteşem olmakla birlikte korkunç derecede ‘özlenen rotting christ’ ‘ı anımsatıyor. Elbette aynı sahnenin aynı memleketin aynı dönemin çocukları ama bu adamlar adeta Rotting Christ’ın en iyi elementlerini almış, daha fazla thrashvari riff eklemiş ve sağlam bir kompozisyonla kopyalamadan düzenlemişler gibi. Vokal bile ilk saniyelerden direkt aaa Sakis lan bu?! dedirtti bana. Taklit demiyorum kesinlikle ancak saturnian sect’in riffi de Nemecic’e benzemiyor değil şimdi.:) Sırf eski RC’ı özleyenler bile hiç düşünmeden dalsın albüme.

    RC’a tamamen hakim bir dinleyici olarak en sevdiğim albümlerinde bile 1 belki birkaç şarkı hiç ilgimi çekmez atlarım. Bunda ise neredeyse boş an yok. 10+ yıllık RC sevdama ayıp ediyormuş gibi hissettim dinlerken hahah. Kritik 10, albüm en az 9.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.