Konsept albüm kavramı metal dünyasının en özel, en karakteristik ve iyi yapıldığında en değerli unsurlarından biridir. Örnek vermeye kalksak sayfalar dolusu albüm sıralayacağımız bu kavram; kimi gruplarca bazı albümlerinde tercih edilen bir olayken, CARACH ANGREN gibi kimi gruplar içinse tüm diskografiye hükmeden bir tercihtir. İlk günden itibaren her albümünü konsept bir yapı üzerine kuran ve bir nevi hikâye anlatıcılığı yapan Hollandalı senfonik black metal oluşumu CARACH ANGREN, bahsetmekte olduğum yeni albümü “Franckensteina Strataemontanus”un kaydı sonrasında davulcusu Namtar ile yollarını ayırdı ve yola iki kişi olarak devam etme kararı aldı. Akademik bir üslupla başladığım bu paragrafı neden çok da önemli olmayan dümdüz bir bilgiyle bitirdim ben de bilmiyorum.
Özellikle ilk üç albümü “Lammendam”, “Death Came Through a Phantom Ship” ve “Where the Corpses Sink Forever”da ve sondan bir önceki “Dance and Laugh Amongst the Rotten”da son derece heyecan verici, sürükleyici bir müzik sunan CARACH ANGREN; bana kalırsa sonraki albümlerinde aynı çekiciliği sergileyemedi. Sahne duruşları, teatral karakterleri ve dramatik gelgitlerle dolu müzikleri sayesinde hatırı sayılır bir kitleyi peşine takan grup, bakalım yeni albümü “Franckensteina Strataemontanus”ta neler yapıyor.
Bir CARACH ANGREN albümünden bahsedip de konsepte değinmeden olmaz. Önceki albümlerinde korsanlardan kâbuslara pek çok şeyi konu eden CARACH ANGREN bu kez yaşamış birini; Alman teolog ve simyacı Johann Konrad Dippel’ı notalarına taşıyor.
1673-1734 yılları arasında yaşayan Dippel, ünlü Frankenstein romanındaki ana karakter Dr. Frankenstein’ın üzerine kurulduğu kişi. Kendi adını verdiği bir yağ üreten ve bunun tüm simyacıların bulmaya çalıştığı hayat iksiri olduğunu öne süren Dippel’ın; nitrogliserinle yaşadığı şatonun sağını solunu patlatmak, insanlar üzerinde deneyler yapmak ve bir kadavradan diğer kadavraya ruh aktarımı yapmaya çalışmak gibi çeşitli haylazlıkları bulunuyor.
Konsept yapıda bir metal albümü için biçilmiş kaftan bir konu olduğu su götürmez bir gerçek olan bu konu, CARACH ANGREN’in ellerinde olanca gerçekliğiyle anlatılıyor. Bu noktada albüme yönelik hislerimi söylemek durumundayım. “Franckensteina Strataemontanus` uzun zamandır dinlediğim en sıkıcı albümlerden biri. Kusura bakmayın, uzun zamandır bir albümü dinlerken bu kadar içimin kıyıldığını, daral geldiğini hatırlamıyorum. Burada kamu yararına bir iş yaptığımız için albümü beş kez dinledim ve her seferinde içim daha da çok şişti.
Bunun başlıca sebebi albümün işlediği konsepti aşırı motomot, dümdüz sözlerle anlatması ve bunu da her şarkıda aynı formülleri uygulayarak sunması. Senfonik ögeler, black metalin olabilecek en teatral ve dramatik yüzü ve bunların üstüne sürekli bir çocuk kitabı okuyormuş gibi gelen şarkı sözleri. Evet, normal şartlarda “albüm mü dinliyoruz, kitap mı dinliyoruz belli değil” derdim ama buradaki sözler öylesine doğrudan ve etkileyicilikten uzak ki bir dinleyici olarak kendimi boyama kitabı yapar, anaokulunda hikâye dinler gibi hissediyorum. Hadi bu biraz abartı oldu derseniz, albümdeki sözler ve genel hava tam olarak iPhone ve iPad’deki gizem çözmeli korkulu oyunlar kıvamında.
Böyle olunca, kendi adıma konuşursam albümü dinlerken bir türlü kaptırıp gidemiyorum. Sanki bana bir şeyler anlatılıyor ve ben de onu dinlemek durumundaymışım gibi hissediyorum. Şarkıları içselleştiremiyorum, benimseyemiyorum, grupla ve müzikle etkileşime giremiyorum. Sanki karşımda müziklerini bir black metal grubu ve bir orkestranın canlı olarak çaldığı bir Broadway müzikali sahneleniyor ve ben de oturduğum yerden izliyorum, şarkılar bittiğinde alkışlıyorum. Dolayısıyla ne bir gaza gelme ne de bir heyecanlanma söz konusu oluyor.
Ne yaptın sen? Nasıl bir yıkıma neden oldun? Efendim! Bakın nasıl bir yaratığa dönüştüm Pek çok kişi için canavar, pek az kişi için arkadaş O trajik günden bu yana burada saklanıyordum…
Sözlerin bu monotonluğunu daha beter kılansa albümdeki müziğin tek yönlü oluşu. Senfonik unsurlar CARACH ANGREN’in hayati organlarından biri olsa da burada bana gerçekten fazla geldiler. Orkestrasyon ve klavye ağırlığından dolayı albümün hiçbir anında ısıramadığını ve “metal ulan!” hissi yaratamadığını düşünüyorum. Özellikle RAMMSTEIN karakterine yakın duran “Franckensteina Strataemontanus”, “The Necromancer” ve “Monster”da hakikaten afakanlar bastı. CARACH ANGREN genelde sevilen bir grup olduğundan metal basının albüme nasıl baktığını merak ettim ve belli başlı sitelerdeki kritiklere baktım. Genelde 6-7 gibi notlar verilmişse de “Franckensteina Strataemontanus”un eğlenceli bir albüm olduğu söylenmiş. Benim özellikle çok sıkıldığım bir albümün genelde eğlenceli bulunmuş olması benim suçum mu yoksa diğer siteler mi iyimser bilmiyorum. Tek bildiğim benim bu albümü bir daha dinlemeyeceğim.
Konsepti çekici bulup albümü sevenler de elbet olacaktır. CARACH ANGREN’in sound’unu genel olarak seven dinleyiciler muhtemelen bu albümü de büyük oranda beğenebilirler. Dediğim gibi, ben “ne olur bit artık, bit hadi lütfen” hisleriyle dinledim ve son iki dinlememi de metal basınının yaklaşımını gördükten sonra, bende mi bir gariplik var düşüncesiyle dinledim. Hislerimde zerre değişiklik olmadı; bilakis hayattan daha çok soğudum, bir “challenge” olarak gördüğüm beşinci tur da bittikten sonra oh be dünya varmış deyip JUDAS PRIEST “Painkiller” açtım. Yazının başında dediğim gibi grubun sound’una ve müzikal anlayışına karşı bir garezim yok; ilk üç albümlerini ve bundan bir önceki albümü baya seviyorum, ancak şu albümü tamamı benim için “Dance and Laugh Amongst the Rotten”daki “Charlie”nin onda biri kadar yaratıcı ve değerli değil.
Şarkılar 1. Here in German Woodland
2. Scourged Ghoul Undead
3. Franckensteina Strataemontanus
4. The Necromancer
5. Sewn for Solitude
6. Operation Compass
7. Monster
8. Der Vampir von Nürnberg
9. Skull with a Forked Tongue
10. Like a Conscious Parasite I Roam
11. Frederick's Experiments
Yazıda bahsetmedim ama 2. şarkı “Scourged Ghoul Undead”in 2.41-2.45 arasındaki davul atağı hayatımda duyduğum en kötü ataklardan biri. O trampetler nasıl da rezil bir drum machine gibi duyuluyor, nasıl gerçeklikten uzak, nasıl suni yazılmış? Sanki iPhone’daki bir davul uygulamasında tüm parmaklarınızla her şeye rastgele basıyormuşsunuz gibi bir şeyler oluyor. İlk duyduğumda “oha bu ne lan?” dedim.
Dimmu Borgir ile Carach Angren’i ayırt edemiyorum. Nymphetamine şarkısını seviyordum ben galiba diye girdim kritiğe o da başka grupmuş xd. Eyorrlamam bu kadar.
Abi baya gömmüşsün albümü :D Senfonik kısımlar, Seregor’un hikaye anlatışı filan yine gayet yerinde olmuş bana göre. Ama yine de benim için en büyük sorun eski albümlerinde olan duygunun artık yavaş-yavaş yok olması. Evet, bu albümde biraz o tarz bir kaç şarkı var tabii ki de ama The Sighting is a Portrait of Doom, Haunting Echoes from the Seventeeth Century, The Funerary Dirge of a Violinist kalibresinde şarkılar bulamıyorum yeni albümlerinde. Belki de dinledikce bazı şarkılar benim için o seviyeye gelecekler ama şimdilik durum bu :D Bu arada albümün kayıt kalitesi biraz fazla rafine geldi bana.
Ben nadirde olsa arada dinliyorum hikaye anlatıcılığı güzel yoksa vasat altı bir albüm. Bence grubun en başarılı albümlerinden biri bir önceki albüm Dance and Laugh Amongst the Rotten. O albümdeki Charles Francis Coghlan’da diskografilerindeki en iyi şarkılardan biri olabilir senfonik black metal için çok iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum hatta deluxe albümün içinde o şarkının orkestral versiyonu da var ikisini de severek dinlerim ama albüm bazlı çok dinlediğim bir grup değil.
Yazıda bahsetmedim ama 2. şarkı “Scourged Ghoul Undead”in 2.41-2.45 arasındaki davul atağı hayatımda duyduğum en kötü ataklardan biri. O trampetler nasıl da rezil bir drum machine gibi duyuluyor, nasıl gerçeklikten uzak, nasıl suni yazılmış? Sanki iPhone’daki bir davul uygulamasında tüm parmaklarınızla her şeye rastgele basıyormuşsunuz gibi bir şeyler oluyor. İlk duyduğumda “oha bu ne lan?” dedim.
15.07.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Özellikle bu bölümü açıp dinledim, cidden öyle ya hahahahaha
Dimmu Borgir ile Carach Angren’i ayırt edemiyorum. Nymphetamine şarkısını seviyordum ben galiba diye girdim kritiğe o da başka grupmuş xd. Eyorrlamam bu kadar.
15.07.2020
@Horrendous, Carach Angren iyi olanı.
Abi baya gömmüşsün albümü :D Senfonik kısımlar, Seregor’un hikaye anlatışı filan yine gayet yerinde olmuş bana göre. Ama yine de benim için en büyük sorun eski albümlerinde olan duygunun artık yavaş-yavaş yok olması. Evet, bu albümde biraz o tarz bir kaç şarkı var tabii ki de ama The Sighting is a Portrait of Doom, Haunting Echoes from the Seventeeth Century, The Funerary Dirge of a Violinist kalibresinde şarkılar bulamıyorum yeni albümlerinde. Belki de dinledikce bazı şarkılar benim için o seviyeye gelecekler ama şimdilik durum bu :D Bu arada albümün kayıt kalitesi biraz fazla rafine geldi bana.
15.07.2020
@Rashid, dostum bana friend request gönderir misin? https://www.discogs.com/user/golg
Oh be sonunda Saraçoğlu bir albüme düşük puan verdi. 8′ler, 9′lar, 10′lar sonsuza dek havada uçuşacak sandım.
15.07.2020
@deadhouse, pazar günü “…And Justice for All”u yerden yere vurup 2 vereceğim çünkü Metallica çok bozdu.
15.07.2020
@Ahmet Saraçoğlu, ultrAhmet
15.07.2020
@Berca B., lan yazdım da çok mu aşırı niş bi gönderme oldu acaba emin olamadım. Metal Archives’daki UltraBoris’e göndermeydi.
15.07.2020
@Berca B., ahah tanımıyorum kendisini.
15.07.2020
@Ahmet Saraçoğlu, https://www.metal-archives.com/reviews/Metallica/Master_of_Puppets/547/UltraBoris/147
Şu yazının sahibi, benzer başka yazıları da olan meşhur bi metal elitistiydi zamanında. Çok sakat bi adamdı valla.
15.07.2020
@Berca B., herhalde troll ama troll değilse de kendisine şunu yolluyorum.
https://pbs.twimg.com/media/EEmzDSeWsAA1Xbv.jpg:large
https://pbs.twimg.com/media/EEmzD4FWsAAtW1n.jpg:large
16.07.2020
@Ahmet Saraçoğlu, yok ya maalesef gerçek bi thrash nazisiydi adam. Popüler olan çoğu albüme sövüp underground işleri öven gerçek bi hıyardı.
16.07.2020
@Ahmet Saraçoğlu,
https://www.metal-archives.com/reviews/Opeth/Still_Life/141/UltraBoris/147
16.07.2020
@deadhouse, nE? Bu adam troll mü ciddi mi?
Barathrum > Carach Angren
Ben nadirde olsa arada dinliyorum hikaye anlatıcılığı güzel yoksa vasat altı bir albüm. Bence grubun en başarılı albümlerinden biri bir önceki albüm Dance and Laugh Amongst the Rotten. O albümdeki Charles Francis Coghlan’da diskografilerindeki en iyi şarkılardan biri olabilir senfonik black metal için çok iyi bir örnek olduğunu düşünüyorum hatta deluxe albümün içinde o şarkının orkestral versiyonu da var ikisini de severek dinlerim ama albüm bazlı çok dinlediğim bir grup değil.