“Büyük Ev Ablukada’nın çok meşhur olduğu o hafta sonu neydi öyle” muhabbetini duymuş olabilirsiniz. Bir anda adını duyuran, kısa süreli etki yapan ve sonradan unutulan gruplarla ilgili minik bir espri olsa da benzer durumlar pek çok farklı durum için de geçerli olabiliyor. Deathcore’un doğuşuna ve tüm dünyayı kasıp kavurduğu o birkaç yıla gerçek zamanlı olarak tanık olmuş bir insan olarak; türün kaçınılmaz eriyişini daha o zamandan kestirmek hiç de zor değildi.
Deathcore; etrafa farklı kollar uzatıp çerçevesini genişletebilen death metalin aksine, türün tek boyutlu bir tarafından kök alıyordu ve ömrünü uzatmak adına yapabileceği çok da bir şey yok gibiydi. Birbiri ardına çıkan birbirinin muadili gruplarla birlikte bu kaçınılmaz son daha da aşikâr hâle gelmiş ve deathcore bir anda can çekişmeye başlamıştı. Türün en büyük isimleri sahneden çekilirken, sadece birkaç idealist oluşum kimliğini değiştirmeden yoluna devam etmeyi başardı.
Ancak her şey gibi dinleyici tercihleri de değişiyordu ve deathcore’un buna ayak uydurmak için kendini mutasyona sokmasından başka çaresi yoktu. Kimileri sound’unu death metale, black metale yaklaştırırken; kimileri çok daha kolay dinlenir bir yöne kaydı, kimisi de Sumeriancore can simidine sarılıp içine girdiği kabın şeklini almanın güvenli kollarına sarıldı.
Bu ortamda gerek müziği gerek tavrıyla hiçbir taviz vermeyen birtakım gruplar, öldü ölecek denilen deathcore’u daha bile yükseklere çıkarmayı başardılar. Ölmesi beklenen deathcore, bünyesinde birkaç grubun lider tavrı sayesinde kendisini yıllar sonra yıl sonu listelerinde üst sıraları alırken dahi bulur oldu.
İşte bu gruplar arasından bence iki tanesi günümüzde deathcore’un eskisinden daha fazla saygı görmesini sağlamak ve hafife alınmasını önlemek gibi bir misyon üstleniyorlar. Bu gruplardan biri müziğindeki death metal dozunu ve söyleminin sertliğini giderek artıran THY ART IS MURDER, bir diğeri ise müziğindeki atmosfer ve kasvetle farkını belli eden FIT FOR AN AUTOPSY. Bu iki grup, geri dönen DESPISED ICON’ı bir kenara ayırırsak benim için günümüzde deathcore bayrağının yere düşmemesini sağlayan en önemli iki faktör.
Şimdi gelelim AVERSIONS CROWN’a. Bu zamana dek çıkardığı albümlerde genelde dünya dışı bir konsept üzerinden ilerleyen Avustralyalı grup, 2019’daki vokalist değişikliğiyle birlikte neredeyse tüm karakterini değiştirdiği yeni bir sayfa açmış diyerek başlayalım. “Hell Will Come for Us All”a kadarki albümlerde duyduğumuz shriek vokaller, üst perdelerden üzerimize akıtılan gitar işçilikleri, yeni vokalist Tyler Miller’ın gelişiyle birlikte grupta çok geniş kapsamlı bir değişime neden olmuş. Albümü dinlemeden önce, yine beğendiğim bir önceki albüm “Xenocide” ayarında bir şey beklerken, karşımda vatandaşları THY ART IS MURDER’ın bodoslama öküzlüğü ile FIT FOR AN AUTOPSY’nin içli arka planlarını bir araya getiren ve üzerine de kendi gitar işçiliğini ekleyen yeni bir AVERSIONS CROWN buldum.
Albümün iyi olmasını sağlayan şey de bu denge aslında. Grup ne çok fazla THY ART IS MURDER oluyor ve soluk aldırmayan göstermelik bir sertlik arayışına giriyor ne de FIT FOR AN AUTOPSY’nin dramatik tarafının suyunu çıkarıyor. Yeri geliyor kimi şarkılarda (misal “Scourge of Violence”) vokalist bir anda “DAY FOR KRAAAYST! DAY FOR ALLAAAAH!” diye bağıracak gibi hissediyorsunuz, yeri geliyor (“Caught in the System” gibi) “Absolute Hope Absolute Hell”vari ızdıraplı bir şeylere göz kırpıldığını görüyorsunuz.
Tüm bunların ortaya tuhaf, bir miktar çelişkili bir durum yarattığının farkındayım. Diyorum ki grup karakteristik özellerinden, kendisini farklı kılan şeylerden sıyrılıp benzeri başkalarınca da yapılan bir şeye yaklaşmış ve ortaya daha iyi, daha sağlam bir şey çıkmış. Bu hamle hakkı verilerek yapılmasaydı bu noktadaki fikir “artık sen de herkes gibisin” olabilirdi. Ancak AVERSIONS CROWN bunu gerçekten de zekice yapmış ve türün güçlü yanlarını benimseyerek adeta “doğru yolu bulmuş”. Sadece albüm ismine bakınca bile grubun tamamen olayın özüne inmek istediğini ve benzerlerini pek çok kez duyduğumuz bir albüm adı seçtiğini görmek mümkün. Ne mutlu ki olay burada taklit, özenme, olmadığın bir şeye dönüşmeye çalışma olarak değil; “aslına uygunluk” olarak karşımıza çıkıyor.
Deathcore’un son yıllardaki silahlanma hamlesinden memnunsanız, “Hell Will Come for Us All”u büyük ihtimalle seveceğinizi düşünüyorum. Grup belki karakterini oluşturan bazı özellikleri kaybetmiş ve adını andığım iki gruba yakın bir şeye dönüşmüş olabilir, ancak büyük resme bakınca ortada çok başarılı bir rafineleşme ve odaklanma var. Bunun sonucunda da ortaya çok daha nokta atışı şarkılar ve çok daha tehditkâr bir AVERSIONS CROWN çıkmış. Bu yıl çıkan LORNA SHORE albümünü de beğendim ama AVERSIONS CROWN’ın bir adım önde olduğunu düşünüyorum. Sonuçta türü sevenler için 2020 yılında üst düzey deathcore albümleri dinlemek bile önemli bir şey. Kıymetini bilelim.
Kadro Tyler Miller: Vokal
Michael Jeffery: Gitar
Chris Cougan: Gitar
Jayden Mason: Davul
Şarkılar 1. The Soil
2. Born in the Gutter
3. Paradigm
4. Caught in the System
5. Hell Will Come for Us All
6. Scourge of Violence
7. Hymn of Annihilation
8. Sorrow Never Sleeps
9. The Final Judgement
Eline saglik Ahmet abi. Bu grubu yillardir duyuyordum da su uzayli, ultra hizliyiz yeahhh imajlari yuzunden pek ciddiye almamistim. Vokalist degisince herkes bok atmaya basladi gruba ama bu albumu begenen bir kesim de var senin gibi. Lorna shore icin basta allahu akbaaaaar 10/10 falan diye atlamistim da simdi anca 7 falan eder diyorum :D Bakalim bunun hakkinda ne dusunecegim.
Ayrica sunu da soylemeden gecmek istemiyorum. Bence Eddie reis ASPden, Brandon da VoMdan ayrilmasaydi su an sadece deathcoreun degil genel olarak extreme metalin en iyi gruplari arasinda gosterileceklerdi. Cok cok yazik oldu. Arada acip ASPnin son albumunu, id falan dinliyorum da yani kardesim niye boyle yazik ettiniz kendinize :( amk cocuklari
@Alondate, suicide silence’a gidicem diye grubu bıraktığında çok ayar olmuştum ama Eddie reyiz ve diğer eski elemanlar ASP de tekrar toplandılar babuş. Albüm çıkaramadılar ama hala bekliyoruz bakalım
Müzikal anlamda bence Xenocide albümünden çok daha kapsamlı ve leziz bir albüm ortaya çıkmış. Xenocide içinde hala o eski bilindik deathcore tabanlı bir müzik varken, şimdi tamamen TAİM gibi daha yoğun bir müzik yapmaları başlamış olmalarına sevindim açıkcası. Avustralya deathcore’un yeni merkezi olmaya doğru emin adımlarla ilerliyor :D
Eline saglik Ahmet abi. Bu grubu yillardir duyuyordum da su uzayli, ultra hizliyiz yeahhh imajlari yuzunden pek ciddiye almamistim. Vokalist degisince herkes bok atmaya basladi gruba ama bu albumu begenen bir kesim de var senin gibi. Lorna shore icin basta allahu akbaaaaar 10/10 falan diye atlamistim da simdi anca 7 falan eder diyorum :D Bakalim bunun hakkinda ne dusunecegim.
Ayrica sunu da soylemeden gecmek istemiyorum. Bence Eddie reis ASPden, Brandon da VoMdan ayrilmasaydi su an sadece deathcoreun degil genel olarak extreme metalin en iyi gruplari arasinda gosterileceklerdi. Cok cok yazik oldu. Arada acip ASPnin son albumunu, id falan dinliyorum da yani kardesim niye boyle yazik ettiniz kendinize :( amk cocuklari
16.06.2020
@Alondate, suicide silence’a gidicem diye grubu bıraktığında çok ayar olmuştum ama Eddie reyiz ve diğer eski elemanlar ASP de tekrar toplandılar babuş. Albüm çıkaramadılar ama hala bekliyoruz bakalım
Müzikal anlamda bence Xenocide albümünden çok daha kapsamlı ve leziz bir albüm ortaya çıkmış. Xenocide içinde hala o eski bilindik deathcore tabanlı bir müzik varken, şimdi tamamen TAİM gibi daha yoğun bir müzik yapmaları başlamış olmalarına sevindim açıkcası. Avustralya deathcore’un yeni merkezi olmaya doğru emin adımlarla ilerliyor :D