“Wake” ilginç bir kelime. Kökeninin Sanskritçeye ait olduğu düşünülen, Proto Hint Avrupa dil ailesine ait olan ve “güçlü, canlı olmak” anlamına gelen “weg-“ kökünden geliyor. Wake, watch, vegetable, vigil, witch, Wicca, velocity, surveillance, wicked gibi pek çok kelimenin bu kökten geldiği ve hepsinin özünde “uyanmaya, yükselmeye, yaşamaya, büyümeye, güçlenmeye, bir yerden doğmaya uygun” anlamından kök aldığı düşünülüyor.
En çok “uyanmak” anlamında kullandığımız “wake”in diğer bir anlamı da bunun tam tersini, ölümü ifade ediyor. “Wake” bir yandan da “ölen bir kişinin yanında bekleme, ölen kişi yanında tutulan gece nöbeti” anlamına da geliyor. Bundan 23 sene önce nenem vefat ettiğinde dedem, babaannem, babam, annem, kardeşim ve ben gece nenemin yanı başında oturup beklemiştik; meğer bir “wake”e dâhil oluyormuşum da haberim yokmuş.
Bunları neden anlattığıma gelirsem, şu anda incelediğimiz Kanadalı grup WAKE’in müziği bana işte “wake” kelimesinin bu iki zıt anlamını çağrıştırdı. Grubun yeni albümünde sunduğu bu müzik bir yandan doğan bir karanlığın habercisi olma görevini görürken, bir yandan da ölen birinin son anlarını yansıtırcasına derin bir bitişi, tükenişi simgeliyor.
“Devouring Ruin” adlı bu albüm içerisinde her türlü habisliği barındırmasına rağmen bir yandan da çaresiz bir çırpınışın, sanki kurtulma şansı varmışçasına mücadele ettiğiniz ama sonunda yitip gittiğiniz bir bocalamanın notalara dökülmüş hâlini sunuyor. Kendi içinde sürekli olarak kavga eden; haykıran, feveran eden, boğazlanan, boğulan, can alan, can veren albüm nihayetinde ölüm anındaki o soyut ile somut arası “an”ın soundtrack’i oluyor adeta. Grup albümde sanki o varlıktan yokluğa gidilen anı 45 dakika boyunca işliyor.
His olarak bana bunları veren “Devouring Ruin”in esas teması bundan biraz farklı aslında. Albümün ikinci şarkısında adını gördüğümüz “Kana Tevoro”, Fiji inanışında “karabasan”ı ifade ediyor ve kapakta da görebileceğimiz üzere uyuyan birinin göğsüne oturan dişi bir iblis olarak resmediliyor. Fiji inanışına göre ölen tanıdıklarımızın ruhları, eğer hayattayken bizimle görülmemiş, yarım kalmış bir hesapları varsa uyuduğumuz sırada bize geliyor ve bizi yiyorlar. Fijililer insanın göğsünü sıkıştıran ve hareket etmesini engelleyen uyku felci, yani karabasan fenomenini bu şekilde yorumlamışlar ve WAKE de “Devouring Ruin”de bu konudan gayet güzel yararlanmış.
Ben yine kendi hissettiklerime dönecek olursam, albümün yaratmayı başardığı en büyük şey somutla soyut arasındaki bu beklenti hissi. Sanki her an bir şey olacakmış gibi bir beklenti hissi albümün tamamına yayılmış durumda. Bunu “iyi bir şey olacak ve rahatlayacağız” düşüncesinin boşa çıkması neticesinde hissedilen büyük hayal kırıklığı ve akabindeki çaresizlik olarak da yorumlayabilirsiniz, “kötü bir şey olacak” düşüncesinin yaratacağı tekinsizlik ve huzursuzluk olarak da değerlendirebilirsiniz. “Devouring Ruin” bu tamamlanamamışlığı, sonuçlanamamışlığı çok net şekilde hissettiriyor ve dinleyiciyi sürekli istim üstünde tutuyor. “Tamam mı? Rahatlayabilir miyiz?” ya da “Tamam mı? Öldük bitti mi?” duyguları arasında sürüncemede kalan bir çırpınış sarıyor albümün dört bir yanını.
Bu uğursuz arada kalıştan tüm grup sorumlu olsa da gitarların yarattığı gerginlik girdabı ve davulun ortaya koyduğu şiddeti anlamlı kılan başlıca şey kesinlikle vokalist Kyle Ball’un vokalleri. Ball albümde o kadar inanarak, o kadar kendini parçalayarak söylüyor ki tüm bu soyut hisler bir anda elle tutulur hâle geliyor. Adam belli ki grubun yaptığı black metal/death metal kırması müzik içerisindeki alışılmış dinamikleri bir kenara bırakmış ve resmen kendini rolüne kaptırmış. Burada ne tam bir death metal kükreyişi ne tam bir black metal shriek’inden söz ediyoruz. Burada vokal tekniğinin, müzik türünün ötesine geçen bir kendini adayış, bir “bu albüm vokal yapacağım son albüm olsun” fedası var. Sadece vokalleri dinlediğinizde ve Ball’un söylediği şeyi nasıl yaşadığını hissettiğinizde neden bahsettiğimi anlayacaksınız.
Sadece şarkı yazmakla yetinmeyen, yarattığı müziği içindekileri kusmak için araç olarak kullanan ve ortaya bir albümden öte bir deneyim çıkaran grupları çok seviyorum. Bu sayede sadece müzik dinlemiş olmuyor, sizinle paylaşılan bir iç döküşe de katılmış oluyorsunuz. WAKE “Devouring Ruin”de bu konuda ders veriyor, dinleyiciyi sarsıyor, yıpratıyor, allak bullak ediyor. Bunu deneyimleyebildiğim için kendimi şanslı hissediyorum.
Kadro Kyle Ball: Vokal
Rob LaChance: Gitar
Arjun Gill: Gitar
Ryan Kennedy: Bas
Josh Bueckert: Davul
Konuk:
Ben Hutcherson: Lead gitar (5)
Şarkılar 1. Dissolve and Release
2. Kana Tevoro (Kania! Kania!)
3. This Abyssal Plain
4. Elegy
5. Mouth of Abolition
6. Paean
7. Torchbearer
8. In the Lair of the Rat Kings
9. Monuments to Impiety
10. The Procession (Death March to Eternity)
bazen şarkılar öyle noktalara geliyor ki. Tempo artsın ortalığı yıksın geçsin diyorum. Ama şarkı aynı tedirginliği ve tempoyu devam ettiriyor. Bu hem rahatsız edici hem de çekici.Tüm albumu dinlerken bunalmama rağmen kendimi tekrar dinlerken bulduğum mistik bir yanı var .
@Osman Gümüş, Ahaha rastlantıya bak. Wake diskografisinden habersiz biri olarak, bu sabah Devouring Ruin’in gazına gelip Misery Rites’i dinlerken “allahallah ortada bir yanlışlık var heralde, bunlar grindcore mi çalıyorlarmış” diye geçirdim içimden. Çalıyorlarmış harbiden. Cehalet kötü bir şey.
Bu sene karanlık işler yardırıp geçiyor.Uyumsuzluk müzikte ince bir çizgi ve kopup her şeyi berbat etmesi çok kolay
son şarkının son 3 dakikası anlatılmaz yaşanır…
Senenin en devasa albümlerinden, ayrica kapanis parcasi uzun yillardir dinledigim en inanilmaz seylerden biri. Her saniyesinden kusursuzluk akıyor.
facebook adreslerinde sıkıntı var https://www.facebook.com/wakeyyc/ adresini kullanıyorlar.
18.05.2020
@ayı_yorgo, düzelttim sağ ol.
Kendinize ve diğer her şeye ‘uyumsuz’ şekilde sürdürdüğünüz bir yaşamın tortusu gibi bu tür albümler..
Anlamdan uzaklaştıkça genişleyen bir etkiye sahip.
bazen şarkılar öyle noktalara geliyor ki. Tempo artsın ortalığı yıksın geçsin diyorum. Ama şarkı aynı tedirginliği ve tempoyu devam ettiriyor. Bu hem rahatsız edici hem de çekici.Tüm albumu dinlerken bunalmama rağmen kendimi tekrar dinlerken bulduğum mistik bir yanı var .
Ya bu götlekler grindcore çalıyorlardı bi ara.
20.05.2020
@Osman Gümüş, Ahaha rastlantıya bak. Wake diskografisinden habersiz biri olarak, bu sabah Devouring Ruin’in gazına gelip Misery Rites’i dinlerken “allahallah ortada bir yanlışlık var heralde, bunlar grindcore mi çalıyorlarmış” diye geçirdim içimden. Çalıyorlarmış harbiden. Cehalet kötü bir şey.
benim için senenin albümü (şimdilik)
Yeni albüm basmış bu elemanlar
https://open.spotify.com/album/7EjCMFid4UoMFYxsJMs020?si=Zadsae0OQfqdExDGloxQeA&utm_source=copy-link
yeni albümleri de müthiş umarım incelenir
12.11.2022
@Kastaga, birkaç güne sitede.