# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
ULCERATE – Stare into Death and Be Still
| 01.05.2020

Her şeyin üstündeki güç.

En iyi ve en sevilen şarkılarımızın bu melodi karakterine ve çözümlenmeye sahip şarkılarımız olduğunu fark ettik. “Shrines of Paralysis”te bunun hiç olmadığı kadar üzerine gittik; ahenksiz ve dolambaçlı tarafı biraz kurban ettik ve melodiyi öne çıkardık. Daha da ileri gidersek, bu değişimin yeterince büyük olmadığına karar verdik ve yeni materyalde o ahenksiz yaklaşıma neredeyse tamamen veda ediyoruz. Yakın çevremiz yeni materyalin önceki hâlimizden çok farklı olduğunu, ancak ULCERATE karakterini koruduğunu ifade etti ve biz de bir ULCERATE rifini oluşturan fikrin esasen sadece ahenksiz bir yaklaşımdan kök almadığını anlamış olduk; bu fikrin yarattığı özgürlük hissinden gayet memnunuz. Ritmik açıdan bakınca da akılda kalıcı ritimler yaratmak için büyük çaba sarf ediyoruz; ana fikir “güç her şeyin üstündedir”. Bunu sunduğumuzda nasıl bir tepki gelecek, hep birlikte göreceğiz.” – Jamie Saint Merat, 2 Nisan 2019, Pasifagresif röportajı

Her üç dört senede bir yaşadığım o zevkli ama bir o kadar da zorlu an yine geldi çattı işte. Yeni bir ULCERATE albümü, yeni bir inceleme. Ne ilginçtir ki ULCERATE albümlerini incelemek de albümü dinlemek gibi başlı başına bir deneyim benim için. Bugüne dek yazdığım ULCERATE incelemelerini nerede, ne şartlarda yazdığımı net şekilde hatırlıyorum. Yine ne ilginçtir ki her biri farklı şehirlerde, hatta bazıları farklı ülkelerde yazıldı. Bu farklı konumları ortak bir paydada buluşturan şeyse, elbette ki dinlemekte ve incelemekte olduğum müziğin içeriğindeki yoğunluk ve mücadeleydi. 30 yıldır bu müziği dinleyen, 15 yıldan uzun süredir de inceleyen biri olarak ULCERATE müziği kadar kendi içinde mücadele eden; notaların, enstrümanların birbiriyle savaş içerisinde olduğu pek az şey dinledim. Bu açıdan baktığımda ULCERATE benim için DEATHSPELL OMEGA’nın black metalde yaptığını death metal bağlamında sunan bir oluşum. Elbette ki DsO boyutunda bir devrim yapmadılar ve hatta müziklerinin oluşumunda DsO’nun avangart anlayışından da ilham aldılar, ancak şu noktada sundukları şeyin DEATHSPELL OMEGA’nın isyankâr, kuralları kendisi koyan, öteleyici tavrından izler taşıdığı da ortada. Bu nedenledir ki grup, neredeyse sadece black metal gruplarına ev sahipliği yapan Debemur Morti Productions bünyesine girdi ve bence çok da iyi etti.

Pasifagresif’in 10. yılı şerefine kendilerini İstanbul’a getirmiş olmak, 11 yıllık PA tarihinde yaptığımız en özel şeylerden biri olarak hayatım boyunca unutmayacağım bir tecrübeydi. Bu konser öncesinde kuliste grubun davulcusu Jamie Saint Merat’la muhabbet ederken, bana ULCERATE’in en büyük ilham kaynaklarının GORGUTS ve ilk dönem IMMOLATION olduğunu söylemiş ve bu iki grubun uyumsuz nota bileşimlerinden doğan biçimsiz bebeğin ULCERATE’in köklerini oluşturduğundan bahsetmişti. Bugün baktığımda ULCERATE özellikle IMMOLATION’ın hiç bulaşmadığı düzeyde bulanık, iç içe geçmiş bir müzik yaparak bugünlere geldiğini görüyoruz. Yüzeysel bir bakışla ULCERATE müziği genel olarak “kaotik”, “uyumsuz notalar”, “gergin”, “tekinsiz” şeklinde ifade edilebilir, lakin derinine inildiğinde ULCERATE de kendi içerisinde mücadeleler veren ve müziğini şekilden şekle sokmak için uğraş veren bir grup.

Ben ULCERATE’in şimdiye kadarki kariyerini ve şu an için “Stare into Death and Be Still”le devam eden yolculuğunu bir doğuma benzetiyorum. Bu elbette ki insansı bir doğumdan farklı, farklı hayvanların oluşumlarını akıllara getiren bir doğum. İlk iki albümde embriyo formunda olan ULCERATE müziği, “The Destroyers of All”la birlikte uzuvlarını belli etmeye başlamış, içinde bulunduğu rahmin çeperlerini zorlar olmuştu. O albümde en büyük patlamasını yapan ve o dönemki olgunluğuna ulaşan grup adeta bilinç kazanmış ve “Vermis”le birlikte dışarı çıkmak için, beklenmedik düzeyde erken bir doğum için büyük bir mücadeleye girmişti. “Vermis”, ULCERATE’in o rahim içinde debelendiği ve gözü hiçbir şey görmeyen bir şeye dönüştüğü en vahşi saatiydi. Ardından gelen “Shrines of Paralysis”te ise grup içinde bulunduğu rahimden düşmüş, etrafını saran plasentayı yırtıp dış dünyayla tanışmak için can atan bir görünüm sunmuştu. Albüm kapağındaki şekilsiz çizgiler, bir plasentanın üzerindeki kılcal damarlar gibi, göbek bağı gibi ULCERATE’i besliyor ve hayata bağlıyordu.

Benim için “Stare into Death and Be Still”, ULCERATE’in bu plasentayı yırttığı ve kendisini bekleyen hayata adımını attığı albüm. Grubun birkaç yıl önce yaptığımız röportajda bahsettiği melodik anlayış, ULCERATE müziğinin bir şeyler anlatma becerisinin daha da öne çıkmasını sağlamış. Yıllardır nefessiz bırakan bir şiddetle, ihtişamlı bir kaosla yoğurulan ULCERATE müziği, yeni doğan bir bebeğin hayata gözlerini açması gibi gözlerini açıyor “Stare into Death and Be Still”de. Ancak bir bebeğin saf masumluğunun aksine, ULCERATE’in gözleri tam da albüm ismini yansıtırcasına ölümle, lanetle, uğursuzlukla açılıyor dünyaya.

İlk paragraftaki DEATHSPELL OMEGA referansı boşuna değildi aslında. ULCERATE’in bu albüm özelinde daha melodik bir anlayışı benimsemesi, karşımıza yer yer DEATHSPELL OMEGA olaylarına daha da yaklaşan bir ULCERATE çıkarıyor. Bunu “melodi” kelimesinin sözlük anlamıyla almamak lazım. Elbette ki ULCERATE düz bir power chord üstüne herhangi bir melodik death veya melodik black metal grubu gibi melodi çalacak değil. Grup bunu alışık olduğumuz atonal, uyumsuz, düzensiz riflerine “melodi gibi duran” bir karakteri yedirerek yapıyor. Misal “Exhale the Ash”in 2.30’da başlayan kısmı, akıllara DEATHSPELL OMEGA klasiği “Abscission” veya benzeri şarkılarda kullandığı melodik yapılı kompleks rifleri getiriyor.

Bu durum ULCERATE müziğine daha önce görmediğimiz düzeyde dramatik ve organik bir karakter getiriyor. Şarkılar sanki konuşma becerisi olmayan birer hayvan gibi notalardaki çığlıklarıyla, haykırışlarıyla bize bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar. ULCERATE aşırı bütünleşik bir organizma olduğundan bireysel bazda fazla anılmasa da artık müzikal bir dahi olduğunu vurgulamamız gereken gitarist Michael Hoggard yaptığı bestelerdeki akıcılıkla gerçek anlamda dehşete düşüren bir yaratım sunuyor. Daha önceki ULCERATE albümlerinde karşımıza çıkan yıkım ve yok oluş gibi hisler; grubun melodik tarafını kazanmaya başladığı bir önceki “Shrines of Paralysis”le birlikte yerini bir hayatta kalma mücadelesine, neredeyse acınası bir çileye bırakmıştı. “Stare into Death and Be Still”i dinlerken hissettiğim şeyse bunlardan farklı olarak bir arayış, bir keşfediş, bir merak havası uyandırıyor bende. Şarkılar sanki sağa sola koşturarak bir şeyleri arıyorlar, dilsiz varlıklar gibi bir şeyler anlatmak için çırpınıp duruyorlar. Albümün bu denli sarıp sarmalayıcı, etkileyici olmasının sebebi de bence bu: albümü dinlerken bir çırpınış, bir arayış, bir telaş, bir korku hissediyoruz ve kendi hayatımızda benzer şeyler hissetmesek de şarkılarla empati kuruyoruz. Her bir şarkıda hem bir kükreyişi hem de bir yardım çığlığını aynı anda duyuyoruz adeta.

ULCERATE tüm bunları sadece riflerini melodikleştirerek yapmıyor elbet. Kendilerinden duymaya alışık olduğumuz pek çok karakteristik hareketi belirli oranlarda yapmaya devam ederken, bir yandan da müziklerine yeni nefesler ekliyorlar. Bu bazen “Dissolved Orders” 3.03’ünde giren türde dümdüz bir skank beat oluyor, bazen de “There is No Horizon”ın 3.31’de giren kısım gibi kaostan itinayla kaçınan atmosfer yaratma amaçlı lineer bölüm olarak karşımıza çıkıyor. Sonuçta ULCERATE bu yeni tohumu nasıl besleyeceğini çok iyi biliyor ve yıllardır edindikleri deneyimlerle dehşete düşürecek düzeyde heyecan verici yeni bir yaşam formu oluşturmayı başarıyor.

“Stare into Death and Be Still” benim için kusursuza çok yakın, nefes kesen bir albüm. Bir deneyim, bir tecrübe, tanık olunması gereken bir gövde gösterisi. Ben hayatımda, açık açık “müziğimizi eskisine göre daha kolay dinlenir hâle getireceğiz” imasında bulunduktan, hatta bunu resmen dedikten sonra sonra bunu bu kadar başarılı yapan, olası endişeleri bu kadar yersiz kılan başka bir albüm görmedim. Adamlar kendilerini var eden en temel şey olan ahenksizlikten vazgeçeceklerini bizzat bize açıkladılar ve bunun üstüne “Stare into Death and Be Still” gibi bir şey yaparak onları gördüğümüz noktadan daha bile yükseklerde olabileceklerini kanıtladılar. Doğan bu yeni hayvanla birlikte bundan sonra ULCERATE’in önüne geçebilecek herhangi bir şey olabileceğini sanmıyorum. Grup “Stare into Death and Be Still”le birlikte kendine öylesine geniş bir özgürlük alanı açtı ki, artık yapacakları her şeyi bir şekilde kendilerine uyarlayıp ortaya sonuna kadar ULCERATE bir şey çıkarabileceklerini biliyoruz. Yaratım aşamasındaki fikirler ve kaydıkları anlayış düşünüldüğünde, “Stare into Death and Be Still” ULCERATE’in şu ana kadarki 18 yıllık geçmişinin en önemli albümü. Çünkü sadece yeni bir şeyler yaratmıyor, aynı zamanda grubun geleceğini de eşsiz bir ihtişamla güvenceye alıyor.

10/10
Albümün okur notu: 12345678910 (9.10/10, Toplam oy: 202)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2020
Şirket
Debemur Morti Productions
Kadro
Paul Kelland: Vokal, bas
Michael Hoggard: Gitar
Jamie Saint Merat: Davul, perküsyon
Şarkılar
1. The Lifeless Advance
2. Exhale the Ash
3. Stare into Death and Be Still
4. There Is No Horizon
5. Inversion
6. Visceral Ends
7. Drawn into the Next Void
8. Dissolved Orders
  Yorum alanı

“ULCERATE – Stare into Death and Be Still” yazısına 85 yorum var

  1. necrobutcher says:

    jamienin davullarının nefesi nasıl kestiğini ve bunun nasıl haz verdiğini sadece boğuşarak sevişenler bilir bence

    necrobutcher

    @necrobutcher, bir yerde şöyle bir yorum okudum yapıştırayım onu da “Most bands have a lead guitarist, while Ulcerate has a lead drummer.”

    Emre

    @necrobutcher, YouTube’daydı herhalde bu yorum. Benim de bayağı ilgimi çekmişti.
    Jamie Saint Merat iyice abarttı. Özellikle Stare into Death and Be Still şarkısındaki performansı destansı. An itibariyle en iyi metal davulcusu olabilir.

    necrobutcher

    @Emre, jazzcı bi elemanın videosunun altındaydı yorum evet

    Şafak

    @necrobutcher, Albümün bazı yerlerinde gitarist rifi yarıda kesiyor devamını davul tamamlıyor. Bu benim de dikkatimi çekti. Adam davulla rif yazıyor, diye hayret ettim. Yalnız bazı yerlerde gitarı öldürdüğünü de söylemek gerek. Davul ataklarından gitar duyulmuyor.

    necrobutcher

    @Şafak, abi albüm komple atak

    Şafak

    @necrobutcher, Evet haklısın. Fakat gereken yerlerde gitara yer açıyor ve gitar melodilerini duyabiliyoruz, buna mukabil kimi zaman ise ipin ucunu kaçırıyormuş gibi hissettim.

    Ne olursa olsun 10/10 :)

  2. İlker says:

    Şaheser.

    Yorum bu kadar.

  3. ayı_yorgo says:

    ben bu albümü yeni bir doğuş olarak görüyorum. nasıl everything is fire ile başlayıp shrines of paralysis’i en mükemmel hale getirdilerse Stare into Death and Be Still’e de aynı şeyi yapacaklar.

  4. Exorsexist says:

    Hala tam olarak dinlemedim ama bana The Destroyers of All + Vermis = Stare into Death gibi geliyor. Tek sevindiren kısmı Shrine albümündeki artık beni dinlerken yoran dezonantlığın bırakılması oldu.
    2009 yılında okuduğum bir roportajlarında DSO ile karşılaştırılmaktan hoşlanmadıklarını, yapmak istedikleri müziğin Immolation, Cult Of Luna, Hate Eternal tarzı gruplar olduğunu söylüyorlardı.
    Everything Is Fire ile I, Monarch benzerlikleri rahatlıkla görülebilir, özellikle davullarda.

  5. tahsin says:

    Albümü çok fazla yerde övdüm. Övmeye de dinlemeye de doyamıyorum. Sadece şunu söylemek istiyorum. Yayınlanan ilk single’ın ilk saniyesinde böyle dehşet bir şeyin ortaya çıkacağının sinyalini zaten veriyordu grup. Yılın albümü. Değişeceğini de sanmıyorum.

    10 10 10 10
    10 10 10
    10 10 10
    10 10 10
    10 10 10 10

  6. Aykuttaştan says:

    Hertürlü sabaha kadar 10…🤘🏻 müthiş bir albüm.

  7. 1001101001 says:

    lokum gibi albüm. dinlemelere doyum olmuyor

  8. Aykuttaştan says:

    Kritiği okumadan direk 10u basmıştım. Ellerine beynine sağlık Ahmet çok güzel kritik.
    Abi sen nasıl bir albümsün ya katman katman sarıp sarmalıyor ve kabuğunu kırıp parçalayıp tüm vahşiliği çığlıklar eşliğinde yıkımın haberciliğini hapıyor. Bu albümde herhangibir şarkıyı açtığımda Alien serisi filmlerin yaratığın bedenden göğüsü parçalayıp çıkışı gelir gözlerimin önüne.
    Ve grubu canlı olarak seyretmekten Ahmete tekrardan çok teşekkür ederim. Konseri izlerken bir ara donup kaldım şarkıların atmosferinden adamlar resmen 3 kişilik bir kadroyla kaosun yıkımın kapılarını sonuna kadar araladılar. Zaten herbiri ayrı ayrı profesyonel. Nebiliyim ya bu albüm sanırım senelerce hiç sıkılmadan döndürüp duracağım bir albüm olacak.

  9. \m/ says:

    Singlelar çıktığından, albüm malum ortamlara düştüğünden beri hayatsızca dinliyorum. Her dinleyişte kafayı yeme derecem daha da yükseliyor. Siteye pek girmedim, haliyle bir tek ben mi abartıyorum lan bu albümü diye düşünüyordum. Az bile abartıyormuşum bu mübarek albümü

  10. deadhouse says:

    Bu albüm bana uzun yıllar yeter. Bir sonraki albümde nereye varacaklar diye merak etmiyorum. Çünkü daha nereye varsınlar ki? Ötesi var mı? Bence artık kritikte de üzerinde durulan Ulcerate müziğinin kendiyle savaşı artık bu albümle son buldu. Ulcerate bu savaşı kazandı.

  11. black says:

    Mükemmel bir albüm 10/10.

  12. sueda says:

    code orange underneath 2020nin en iyi albümü, daha iyisi yapılamaz demiştim yorumumu siler misiniz dldksşdksldk bunu beklemiyordum abi ya

  13. Horrendous says:

    Şu partisyonları drum machine’e aktarsan program çöker. Aklım almıyor. 3. turu bittirdim ama davulların mükemmelliğinden albümün geneline tam olarak odaklanamadım, daha iyi sindirdikten sonra gelip buraya övgüler yağdırmak istiyordum; dayanamadım. Rahatsız edici şekilde o kadar iyi ki davullar. Mgla ile tanıştığımdan beri şu camianın en iyi davulcusu Darkside’tır gibi net bir çizgi çizmiştim kendi kendime, lafımı geri alıyorum. Herifin diğer albümlerde de performansı dudak uçuklatıcıydı kabul ama bakın bu zirvedir, bu şiirdir, aşktır.

  14. Harun says:

    İnanılmaz. Baştan sona tüylerim diken diken dinliyorum. Promulgation of the Fall’la beraber son 10 yılın en iyi death metal albümü olabilir.

  15. Azazel says:

    Yok böyle bir şey yok yani YOK YOK YOK

  16. HaNNibaL says:

    Ne diyeyim ki şimdi ak. ne desem boş açın dinleyin işte

  17. Rust in Peace. says:

    Birkaç saat önce açayım da soru çözerken dinleyeyim şunu dedim, ilk iki şarkıdan sonra üzüldüm ben niye herkesin göklere çıkardığı bu daha atmosferik Mgla, Ulcerate tarzı grupları onlar gibi göremiyorum diye. Seviyorum ama neden aşırı muhteşem gibi gelmiyor diye düşündüm durdum, bu arada 3. parçaya geçti, bunu dinleyeyim yarına bırakayım albümü dedim derken o da bitti, beğendim tam kapatacağım 4. şarkı başladı derken albümü bitirdim. Son zamanlarda “oha lan” dedirtecek albüm, şarkı sıkıntısı çekiyordum, Jamie Saint Merat sağolsun karşıladı bu sıkıntıyı.

  18. bahadır says:

    Mükemmel bir albüm. Jamie Saint inanılmaz. Death Metal’de bu yılın en iyisi olduğu kesin ama yılın en iyisi de MDB “The Ghost of Orion” favorim. 10/10

  19. Aura magula says:

    Övmeye kelimeler yetmez her gece dinlediğimde zifiri karanlık okyanusta fırtınanın ortasında bulurum kendimi.Yılın albümü şimdilik

  20. Ş. Yıldırım says:

    Benim gibi konfor alanından dışarıya pek çıkmayan dinleyiciye bile kendisini 6 kere dinletebildiyse, amaçlarından olan dinlenebilirlik kısmını başarıyla kotarmış oluyorlar sanırım. Bunu başarırken kendilerinden zerre ödün vermedikleri her hallerinden belli oluyor, eskiden bi dinleyip sonra kaçtığım ezici etkiler de hala daha bu albümde de mevcut çünkü. Ne yaptılar da, ötekileri dinleyemezken bunu dinleyebiliyorum diye düşününce bazı sonuçlara ulaşıyorum ama yine de tatmin edici bir yanıtım yok sanırım. Normalde davulların da neredeyse her şeyi gölgelediği albümlere de bi tık olsun mesafeli durmuşumdur, yine de evet iyi bir davul kaydı albüme muazzam güç katar, buna da katılıyorum tabii. Sırf davullara odaklanarak döndürdüm 2 turu. Dinleyicilik alışkanlıklarımla baya baya oynayan bir albüm oldu. 10 gibi 10. Senenin en iyisi.

  21. utkuu says:

    Abi kaçıncı kez dönüyo bilmiyorum ama kesinlikle senenin albümü tabi çok olağanüstü bir şey olmassa

  22. Börbır says:

    Uyumsuz notalar resmen dans ediyor insanüstü davul kullanımı var atmosferi çok sağlam yılın albümü gerçekten hayran kaldım dinlemeyenler çok şey kaybeder

  23. \m/ says:

    Oruç bozar bu albüm

  24. Osman Gümüş says:

    Daha ilk iki şarkıda kömürlüğe yirmi torba kömür çekmiş kadar yordu albüm. Ahenksiz kısımları kırptık diyip milleti sikiyolar sanırım. Melodiler ahenksiz bu sefer de.

  25. deadhouse says:

    Kapak arada kaynadı. Muazzam bir kapak. Deathspell Omega’nın Paracletus kapağını andırıyor; renkler, tema, hatta biçim farklı olsa bile. Zaten genel olarak da albümün geneli Paracletus ile aynı çizgide. Müzikal vizyon ve ulaşılan öngörülemez seviye bakımından benzerlikler içeriyor.

    Yorumlarda vurgulan davul performansı için söylenecek söz yok; kusursuz. Fakat ben aynısını gitar performansı için de söylemek istiyorum. Daha önce hiçbir Ulcerate albümünde duyulmadığı kadar net ve ön planda olan bir gitar performansı var. Vokalleri de es geçmemek gerek. Bu albümün kapağı, davulu, gitarı, vokali her şeyi kusursuz. Aşırı bir bütünlük ve mükemmelliyet var. Bir Stanley Kubrick filmi gibi. Son yılların en iyi albümlerinden.

  26. Bloody Rose says:

    1 – Bu sitede okuduğum en iyi kritik .
    2 – Albüm şaheser. Değil ” daha anlaşılır” olmak , resmen daha kaos olmuş .

  27. daud says:

    Bu kutlu albüm dolayısıyla ikinci kez Türkiyede Ulcerate izlesek ne güzel olurdu.

  28. Emre says:

    İlk çıktığında aşırı etkilenip objektif bir değerlendirmede bulunabilmek adına albümü demlenmeye bırakmıştım. Bugün tekrar dinlediğimde benim açımdan değişen bir şey olmadığını görüyorum. Bu albüm Ulcerate için bir gerileme değil kesinlikle. Bana göre hem onların en iyi albümü, hem de death metal adına yapılmış en nefes kesici işlerden biri. Afterbirth, Oranssi Pazuzu ve Odraza da çok üst düzey albümler çıkardı ama bana göre yılın zirvesinde hala Ulcerate var.
    Bu arada haziran sonunda yarı yıl değerlendirmesi olacak mı?

  29. Şafak says:

    2012 yılında Les Voyages De’lame, 2015 yılında ise Mgla EIF dinlediğim zamanlar hissettiğim “yapıtın büyüklük hissi”ni yıllar sonra yeniden yaşatan bir albüm oldu benim için.

    Nox

    @Şafak, hepsinin ortak özelliği yavaş olmaları bence.

    Hepsinde gitarlar ağır ağır, vura vura ilerliyor.

    Bahsettiğin şey the satanist’te de var bana göre. Bi de sonraki albümün zayıflığına bak. Hızlı hızlı bir şeyler yedirmeye çalışıyor.

    Şafak

    @Nox, Teknik anlamda söylediklerinize katılırım, orta tempo melodiler dediğiniz gibi insanın ta ciğerine işliyor.

    Behemoth hiç dinlemediğim için bilmiyorum fakat bir hız tutkusu revaçta uzun süredir. Hatta bir kritikte, -Oğuz abi ya da Ahmet abi olmalı- albümlere artık intro bile konulmayıp pata küte albüme başlama durumunun var olduğuna dikkat çekilmişti. Bu da günümüzdeki yaşam kültürünün bir uzantısı sanırım. Belki şu zamanda başkaldırı, doom metalle daha anlamlı :) Hakim kültür hızlıysa biz yavaşız, görünmekse biz gizliyiz, eylemekse biz eylemsisiz, kötülükle vasıflanmışsa biz iyiyiz tarzında bir yaklaşımın asıl isyan ve devrim olduğunu hayatıma şiar edinmiş biri olduğum için kendime yakın gördüğüm bu tür albümleri ve sanatçıları çok değerli buluyorum. Tabi bu görüşler şahsi olarak beni bağlasa da bu albümler herkesin nazarında çok üst konumlarda ve öyle de kalacaklardır.

  30. P L A G U E says:

    Melankolik bu albüm…beni tribe sokuyor.elbette depresif black metal, ezici doom metal tribi değil, katatonia kafası değil, crowbar degil. Tarif edemediğim şekilde alttan alttan bi ağza sıçma olayı var. Bu denli kaosun içinde bunu yakalayarak ya ben yavaş yavaş kafayı sıyırıyorum, yada benim tribe giresim var. Gideyim bi acılı şalgam içeyim aq…

  31. Dysplasia says:

    Ulcerate’in ‘olduğu’ albüm olmuş bence. Şimdiye kadarki müzikal anlayışlarını sevsem de açıkçası insanı yoran ve tekrar tekrar dinletmeyen işler yaptılar. Kaç defa kendimi ‘bi Ulcerate patlatayım ya’ diyip de iki üç defadan sonra caz – füzyon sularına atmışımdır bilmiyorum. Ancak bu albüm kendini tekrara aldırıyor, sabah öğle akşam ikişer üçer doz alıyorum. Şahane bir iş çıkmış.

    Dysplasia

    @Dysplasia, Hanginiz çaldı lan yorumumu?
    https://eksisozluk.com/entry/112099801

    Yiğit

    @Dysplasia, vay puşt. Bu sitedeki yorumları ekşi sözlükte çokça görüyorum. Bazılarının bunun gibi aynı kişiler tarafından yazılmadığına eminim. Hatta kritiklerden bile araklayanlar oluyor.

    de mysteriis dom sathanas

    @Dysplasia, o şahıs ilk defa yapmıyor bu olayı, yanlış hatırlamıyorsam geçen sene de bi vukuatı olmuştu nickinden tanıdım.

  32. hickdead says:

    diyecek bir şey bulamadığımdan olsa gerek yorum bile yapmamışım bu zamana dek. pek de gerek yok zaten. sadece ulcerate’in yapabileceği bir şey bu albüm.

  33. Dunedain says:

    Odraza muhteşem bir albüm yapmış olsada benim için yılın albümü budur.

  34. Börbır says:

    Albüm duygusal tahribat yaratıyor özellikle Dissolved Orders felç geçiriyorum dinlerken (Keşke End the Hope’a yazsaydım kelime oyunu olurdu) Baştan sona duygusal Müzik dersi

  35. SA says:

    Ulcerate i çok severim. Bu albümü de ilk çıktığı zamanlar sürekli dinliyordum. Ama zamanla beni biraz sıkan bir şey oldu o da albümdeki notalar baştan sona hep duygusal. Bu durum benim için daha sonra tekrar değişir mi bilmiyorum ama albüm şu an fazla duygusal geliyor.

    Ben daha çok Vermis albümündeki Ulcerate çiyim.

  36. Dunedain says:

    Melankolik bir ihtişamı var albümün. Görkemli. Benzersiz. Helal olsun lan gerçekten.

  37. İlker says:

    İnanılmaz bir albüm. Hatırlatayım dedim.

    coregoremorecybershit

    @İlker, postu görünce dinlemeye başladım hala çıkamadım

  38. HaNNibaL says:

    Ölümsüz kodumun albümü 50 yıl sonra aç dinle aynı hissiyatı verir.Odraza-Rzeczom ile beraber bu albüm bana uzun yıllar yeter.

  39. Bilaciko says:

    Dissolved Orders; tıpkı Hammer Smashed Face veya God of Emptiness gibi Death Metal’in önde giden marşlarından biri artık.

  40. Yiğit says:

    Ben bu albümü hala en kötü 2-3 günde bir dinliyorum. Hatta sık sık aslında bu kadar iyi bir albüm olmadığını, sadece benim abarttığımı da düşünüyorum. Çıktığından beri ortalama 100-200 (baya geniş bir aralık oldu) kez dinlemişimdir herhalde. Bu sürede müzik kültürümü ciddi derecede genişletebilirdim ama jamienin taşahları sağ olsun

    Yiğit

    @Yiğit, halen daha bıkmadım. Benim için malum albüm ile birlikte son 10 yılın en büyük yapıtı.

  41. Erhan Yiğit says:

    Yarın bu hayvan oğlu hayvan albümün çıkış yıl dönümü. Diskografilerine baktım her albümün arasında 3 yıl falan var. Yeni albüme 2 yıl kaldı diye kendimi teselli ediyorum.

    Hesaplıyorum diyorum ki keşke bu kışa doğru sağ tarafta haberlerde “Ulcerate stüdyoda!” haberi alsak Eylül 2022 gibi yeni albüm çıksa ne güzel olur.

    P L A G U E

    @Erhan Yiğit, idare et, https://youtu.be/xkwwnaQZeFk

  42. Yiğit says:

    Bir sene geçti ve muhtemelen uzun bir süre daha bunun gibi bir şey gelmeyecek.

    Inversion 6:18…

    TanSolo

    @Yiğit, çok iyi bir an ya. İlk dinlediğimden beri büyük hayranlık besliyorum oraya. Sanırım albümün en iyi anı.

    Yiğit

    @TanSolo, bence de albümün en iyi anı. İlk dinlediğimden beri hiçbir şey eskisi gibi değil.

    Noumena

    @Yiğit, Daha bugün üst üste sanırım 8-9 kez dinledim parçayı komple..

    Neden bilmiyorum ama bu albümde Inversion’ı aşamıyorum. Mükemmel her saniyesi

  43. TanSolo says:

    Z kuşağında birisi olarak şöyle bir başyapıtı çıktığı yıldan itibaren dinleyebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Başyapıt demek yetersiz bir iltifat.

    Gelecek albümde nasıl bir şeyle karşılaşacağız onu da şimdiden çok merak ediyorum.

  44. Börbır says:

    Şiirsel terörizm

  45. Rzeczom says:

    ulcerate türkiye’ye uğrar uğramaz alperenciler ile birlikte konserini basıcam ve sahneye ”pieprzona nowa zelandia” eşliğinde molotof kokteyli atıcam.

    2020 yıl sonu listesinde yıla damga vuran gruplarda ODRAZA’nın önündeydi. bittiniz olum siz.

    dreadfulfate

    @Rzeczom, ben geçen yıl albümü hiç beğenmemiştim ve yıl sonu listeme de eklemedim ama beni öldürürsün diye beğenmediğimi söylemeye korkmuştum.

  46. P L A G U E says:

    ‘Visceral Ends’ ile playlist arası vermeye gerek var mı? Tabii ki yok aq. (Varmış…)

  47. Necrobutcher says:

    Bunu unutmayın

  48. daud says:

    Ara ara buraya gelip girişteki röportajdan alıntılanan kısmı okuyorum, sonrada albümü dinliyorum. Yıllar boyu birçok grubun yeni albümleri hakkında şöyle hızlı, böyle teknik, ultra sert, köklerimize dönüyoruz, vokalimiz şarkılardaki duygu yoğunluğundan stüdyoda bayıldı vs diye bir sürü tırt açıklamalarını okudum ama yukardaki gibi dediğini bire bir gerçekleştiren bir grup daha dinlemedim. Büyüksün Ulcerate, can sıkıntısının diyarı Visceral Ends’den herkese selamlar.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.