Doksanların en değerli melodik death metal cevherlerinden biri olan ilk albümleri “Vittra” sayesinde tanıştığım NAGLFAR’dan haber olduğumda takvimler 2002’yi gösteriyordu. Karşıma çıkan her şeyi keşfetmeye, tür ayırt etmeksizin metale dair ne varsa öğrenmeye çalışıyordum. Mükemmel bir albüm olan “Vittra”yla sevdiğim ve “benden başka kimsenin bilmediği gruplar” listeme eklediğim NAGLFAR’ın yakın zamanda yeni bir albüm çıkaracağından ise habersizdim. 2003 yılında çıkardıkları “Sheol” sadece beni değil, metal basınını da hayvan gibi etkilemiş ve NAGLFAR bilenin bildiği o çok iyi gruplar arasına daha da güçlü şekilde girmişti. Albümde özellikle “Of Gorgons Spawned Through Witchcraft” diye bir şarkı vardı ki hayatımda dinlediğim en “black metal black metal” şarkılardan biridir, bugün bile en sevdiğim şarkılar arasında ön sıralardadır.
ZOR dergisinde yazarken grubun 2007 çıkışlı albümü “Harvest”ı anlatırken “Öne çıkan şarkı adı vermek istemiyorum, zira şarkılar benzer yapılarda; amiyane tabiriyle küçük black metal hit’lerinden oluşuyorlar” demiştim. Aradan geçen 13 yıla bakınca NAGLFAR’ın hep bu çizgiyi koruyan işler yaptığını görüyorum. “Harvest”ı düşündüğümde “The Darkest Road”, “The Mirrors Of My Soul” ve “Feeding Moloch” gibi bugün yayınlansa bile çok beğenilecek black metal hit’leri görüyorum.
Sonrasında 5 yıl ara veren ve Yunancada “canavar” anlamına gelen “Téras” albümüyle dönen NAGLFAR, pek de canavar olmayan ama tabii yine iyi bir iş ortaya koymuştu. Ne olduysa o albümden sonra oldu ve NAGLFAR uzun bir sessizliğe büründü. 8 yıl aradan sonra çıkardıkları “Cerecloth” ile nihayet karşımızdalar.
“Kefen bezi” anlamına gelen “Cerecloth” NAGLFAR’ın geçen bu sürede performansından bir şey kaybetmediğini gösteren bir çalışma. Bu albüm öncesinde NAGLFAR’ın geleceğine yönelik kimi tahminlerim vardı. 2000’lerde çıkardığı üç albümde de benzer bir çizgide ilerleyen ve tanınırlığını da hep ortalama bir düzeyde tutan grup, sekiz senelik aranın ardından çıkaracağı yeni albümde de yine bildiğimiz şeyi yaparak dönerse, ben bunu NAGLFAR’ın daha fazla büyüme niyeti olmadığına yoracaktım. Metal dünyası bir noktaya kadar mücadele edip sonrasında “böyle olmayacak, başka kafada bir şey yapalım” diyerek kitlesini ve itibarını yükselten gruplarla dolu. NAGLFAR bu geri dönüş albümünde -çünkü bence 6 senenin üstünde bir ara veriyorsanız artık o albüm bir geri dönüş albümüdür- tam olarak aklımızda son kalan hâlinden aynen devam etme yolunu seçiyor. Kendileriyle yeni tanışabilecek kitleyi fazladan etkilemek, daimi dinleyicilerine bir şok yaratmak gibi bir dertleri kesinlikle yok.
Tabii bunu olumsuz bir eleştiri olarak almak zorunda değiliz. NAGLFAR zaten yapısı gereği hiçbir zaman çok tehditkâr bir black metal icra etmedi. Ne söylemleri ne duruşları ne de imajları öyle çok uçlarda bir profil çizdi. Ne fazla konser verdiler ne de binlerce kişinin en sevdiği grup oldular. Dolayısıyla ben onları her zaman steril bir çizgide, neredeyse black metal yapan bir melodik death metal grubu gördüm. Karanlık konulardan bahsetseler de hiçbir zaman trve olmaya kasmadılar.
Yeri geldi DISSECTION kimliğinde işler yaptılar, yeri geldi DARK FUNERAL’vari şiddetli işlere giriştiler ama her zaman bir noktaya kadar çıkıp orada durdular. “Cerecloth”ta da bu havayı görüyoruz. Şarkılarda manevi anamda beslenilebilecek bir kötülük, habislik yok. Black metalin yansıtması gereken teknik özellikler ve atmosferle sınırlı kalınıyor ve bunlar da gayet iyi, hakkı verilerek yapılıyor.
“Cerecloth”ta gördüğümüz anlayış da grubun bunca zamandır yansıttığı şeyin bir devamı niteliğinde. Şarkılar akılda kalıcı pek çok şey içeriyorlar ve hepsi bir araya geldiğinde ortaya 30 yıldır alışık olduğum pek çok güzel şeyin bir yansıması çıkıyor. DISSECTION’sa DISSECTION, SACRAMENTUM’sa SACRAMENTUM, LORD BELIAL’sa LORD BELIAL… NAGLFAR da bu çerçevede müzik yapıyor ve bu albümle iyice görüldüğü üzere bunun üzerine çıkmak, bu çerçeveyi genişletmek gibi bir gayesi de yok.
Dolayısıyla “Cerecloth” ve hatta NAGLFAR’ı eleştirecek bir nokta varsa o da adamların her şeyi kitabına göre yapıyor oluşu ve kural tanımaz bir yanlarının olmaması. Black metale yönelik algınız bu türün mutlaka aşırı şeytani, uçlarda yapılması gerektiği şeklindeyse NAGLFAR’dan çıkacak her şeyi fazlasıyla güvenli bulabilir ve gruptan soğuyabilirsiniz. Ancak türün kötücüllük anlamındaki hareket alanını daha geniş görüyorsanız ve o kadar da cehennemî olmayan oluşumları da kabul ediyorsanız, NAGLFAR bu hareket alanı içerisinde gayet yeterli bir iş çıkarıyor.
Kadro Kristoffer W. Olivius: Vokal
Andreas Nilsson: Gitar
Marcus E. Norman: Gitar
Konuk:
A. Impaler: Bas
Efraim Juntunen: Davul
Şarkılar 1. Cerecloth
2. Horns
3. Like Poison for the Soul
4. Vortex of Negativity
5. Cry of the Serafim
6. The Dagger in Creation
7. A Sanguine Tide Unleashed
8. Necronaut
9. Last Breath of Yggdrasil
Albümü gayet beğendim. Horns ve Vortex of Negativity gibi vurucu black metal şarkılarından Cry of Seraphim gibi death metal sularında ilerleyen şarkılara albümün dengesi güzel kurulmuş.Sololar da gayet tatlı. Sound ilk başta biraz çiğ gelmişti ama sanırım grup son 2 albümdür bu tarz bi kaydı tercih ediyor çünkü Harvest taki kayıt çok daha temizdi mesela. Ben yine de lead gitar ın biraz daha önde olmasını isterdim. Bir Vittra veya Sheol kritiği de gelse güzel olabilir.
Albümü gayet beğendim. Horns ve Vortex of Negativity gibi vurucu black metal şarkılarından Cry of Seraphim gibi death metal sularında ilerleyen şarkılara albümün dengesi güzel kurulmuş.Sololar da gayet tatlı. Sound ilk başta biraz çiğ gelmişti ama sanırım grup son 2 albümdür bu tarz bi kaydı tercih ediyor çünkü Harvest taki kayıt çok daha temizdi mesela. Ben yine de lead gitar ın biraz daha önde olmasını isterdim. Bir Vittra veya Sheol kritiği de gelse güzel olabilir.
Açılış şarkısından feci Watain tadı alıyorum
Bu albümün en büyük problemi fazla temiz bir soundu olması.