Vaktizamanında birçok grupla tanışmam, Memento filmi tadında olmuştu. Bir grubun son albümünü bu ay, ilk albümünü bir sonraki ay, aradaki albümlerini de belki devam eden aylarda dinleyebiliyordum. Sonra grubun müzikal seyrine dair kendi kendime çıkarımlar yapmaya çalışıyordum ve içinden çıkılmaz sorgulamalara dalıp gidiyordum. Öyleydi işte eskiden, önümüze serilen diskografiler yoktu, hadi yalan olmasın, diskografiler vardı ama her grubun diskografisi yoktu. Mesela “Demoniac diye bir grup keşfettim, ‘Stormblade’ albümleri süper!” diye ortalıkta gezinirken o grup dağılmış, üstüne de Dragonforce’u kurmuşlar, haberim bile yok; büyük kepazelik.
Örnekler muhtelif tabii, anlattıkça anlatırım ama neyse ki bu Memento tadında albüm keşfedişlerden Dimmu Borgir nasiplenmedi. Heriflerin albümlerine iyi kötü zamanına göre denk gelebildim. Her bir albüm benim için heyecan verici bir deneyimdi. Hele hele “Enthrone Darkness Triumphant”ı ilk dinlemeye başladığım anı sizlere tarif etmem imkânsız. Günün birinde zaman makinesi icat olursa yapacağım işlerden biri, bu albümü dinlemediğim yıllara dönüp yapımı tekrar dinlemek ve şoka girmek olacak.
Grubun albümlerini döndür döndür dinleyen biri olarak “Spiritual Black Dimensions”a alışmamın kolay olmadığını ifade etmeliyim. Hatta durun, bu mevzuları anlatmaya başlamadan önce “Eonian” kritiğinde albüm hakkında yazdıklarımı aktarayım, anlattıklarımda tekrara düşmemek adına:
“Dimmu Borgir’in senfonik metal adına ikinci ciddi adımı, belki de grubun başına gelen en iyi şeylerden biri olan Mustis’in kadroya katılmasıydı. “Spiritual Black Dimensions”ı 2000 veya 2001 senesinde ilk işittiğimde, bu albümü yapan grubun “Stormblåst” ve “For All Tid”i yapan grupla aynı olup olmadığını sorgulamıştım.”
Evet, bu tamamen doğru. Albümün bir enstrümantasyona bakmıştım, bir clean vokal yapan müzisyene kulak kesilmiştim ki Borknagar’la tanıştıktan sonra “Ya bu, şeydeki adam değil mi?” diye kendi kendime mırıldanmıştım; sonra, bir klavyelere bakmıştım, bir daha bakmıştım ve bir daha bakmıştım. Artık benim tanıdığım ve klavyeleriyle baş tacı ettiğim Dimmu Borgir, klavye cephesinde resmen çağ atlamıştı. Müzikalite tamamen değişmişti, akışı, adeta bir orkestra şefi edasıyla klavyeler yönetiyor, geri kalan enstrüman ve vokaller, sanki tamamlayıcı bir unsura dönüşüyordu yapımın genelinde. Şeytani karanlığın yerini karamsar ve kasvetli melodiler dolduruyordu “Enthrone Darkness Triumphant” albümündekinin aksine.
Olan bitenin nedenini sonra öğrendim tabii. Grubun bu albüme kadarki klavyecisi Stian Aarstad ile yolları, malum nedenlerle ayrılmıştı ve onun yerine, yine onun gibi klasik müzik sevdalısı, hatta klasik müzik tadında kompozisyonlar sunabilen Mustis gelmişti. Credits kısmında adı sanı büyük harflerle bulunmasa da kabiliyetli müzisyenlik kimliğini hemen her şarkıda gösteren Mustis, yapımın başından sonuna kadar bir progresif rock/metal klavyecisi gibi bir bakıma şova dönüşen partisyonlar hazırlamadan ne eski Dimmu Borgir’e ne de başkaca gruplara benzemeyen işler yapıyordu. Herif “Dreamside Dominions” parçasının başlarında enikonu döktürmeye başlıyor, “United in Unhallowed Grace”le daha rahat sindirilebilir, Stian tarzı bölümlerle şarkıyı güçlendiriyor, “The Insight and the Catharsis” ile grubun zihinlerden çıkmayacak şarkılarından birinin oluşmasına omuz veriyordu. Mustis, hakikaten de grubun başına gelen en iyi şeylerden biriydi, peki, “Spiritual Black Dimensions”ı değerli kılan başka kimler vardı grubun yeni kadrosunda?
Az önce ucundan kıyısından söz ettiğim ve adını geçirmediğim ICS Vortex vardı tabii, yalnızca dört şarkıda bulunmasına karşın katıldığı her bir parça bambaşka bir atmosfer kazanıyordu. Dimmu Borgir’in kabuğunu kırma isteğine o da kayıtsız kalamıyor, gerek ses renginin cezbediciliği gerekse ona yazılan/onun yazdığı vokal melodileriyle dinleyicileri başka boyutlara taşıyordu. Grubun önceki albümlerinin incelemelerinde zaman zaman ritim sunma konusunda kendini tekrardan kurtarmadığını ifade ettiğim davulcu Tjodalv ise belki de diğer grup üyelerinin yarattığı kötücül sinerjiden aldığı ilhamla bu zamana kadarki en iyi performansını gösteriyordu. Biraz geri plana atılan gitarlar ve tabii ki “Ben Shagrath vokaliyim!” diye haykıran vokaller, yapımın tamamlayıcısı oluyordu.
Nihayetinde, grubun, kendi içinde yeni bir dönem başlattığı ve senfonik black metale kaydığı ayan beyan ortadaydı. Bu albümle yoğunluk kazanan dijital senfonik enstrümanlar, bir sonraki albümde yerini gerçek bir orkestraya bırakacaktı hatta. Beş seneye; biri anıt, biri çok iyi, diğer ikisi iyi sayılabilecek toplam dört uzunçalar sığdırabilen Dimmu Borgir’in yeniliklere açık oluşu, onu, bir süre daha ilham veren ve örnek alınan gruplar kategorisinde tutabilecekti. Eh, hikâyenin tatsız sonunu hepimiz biliyoruz.
Kadro Shagrath: Vokal
Silenoz: Ritim gitar
Astennu: Lead gitar
Tjodalv: Davul
Mustis : Klavye
Nagash: Bas
Konuk:
ICS Vortex: Clean vokal
Şarkılar 1. Reptile
2. Behind the Curtains of Night-Phantasmagoria
3. Dreamside Dominions
4. United in Unhallowed Grace
5. The Promised Future Aeons
6. The Blazing Monoliths of Defiance
7. The Insight and the Catharsis
8. Grotesquery Conceiled (Within Measureless Magic)
9. Arcane Lifeforce Mysteria
Eline sağlık Oğuz. Böylece sitedeki DB diskografisi tamamlanmış oldu. Ne ilginçtir ki bu albümü baştan sona hiç dinlemedim. Hatta içinden sadece 2-3 şarkıyı biliyorum sanırım.
Okur notunu görünce bastım direk 10′u. En az 8 puan hak eden bir albümdür bana göre. 2000 yılında falan ilk dinlemiştm sanırım. Başta bi sarmamıştı. O dönem walkman var, pil değerli. Haliyle şimdiki gibi “sarmadı bu, dur başka bişiy açim” diyemiosun. Bir iki dinlemede, dedim “bu albüm de bişiy var.” Sonra bi sardı, hala daha dinlerim. Dimmu Borgir’e pek bayılmam, gelgelelim,stormblast,enthrone darkness triumphant,Spiritual Black Dimensions muazzam albümler.
Eline sağlık Oğuz. Böylece sitedeki DB diskografisi tamamlanmış oldu. Ne ilginçtir ki bu albümü baştan sona hiç dinlemedim. Hatta içinden sadece 2-3 şarkıyı biliyorum sanırım.
29.05.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Rica ederim Ahmet, hayırlı uğurlu olsun bakalım. Darısı yarım kalan diskografilerin başına.
Okur notunu görünce bastım direk 10′u. En az 8 puan hak eden bir albümdür bana göre. 2000 yılında falan ilk dinlemiştm sanırım. Başta bi sarmamıştı. O dönem walkman var, pil değerli. Haliyle şimdiki gibi “sarmadı bu, dur başka bişiy açim” diyemiosun. Bir iki dinlemede, dedim “bu albüm de bişiy var.” Sonra bi sardı, hala daha dinlerim. Dimmu Borgir’e pek bayılmam, gelgelelim,stormblast,enthrone darkness triumphant,Spiritual Black Dimensions muazzam albümler.
The Insight and the Catharsis şarkısı benim gözümde gelmiş geçmş en destansı şarkılardan biridir.