Çok değil, bundan yaklaşık bir yıl önce yayına giren “So fallen alle Tempel” kritiğinin son kısımlarında, Aara’yı pek fazla kimsenin tanımadığından, grubun, Spotify’da 15 takipçisi olduğundan bahsetmiştim.
Aynı yıl yayımlanan EP’leriyle birlikte grubu tanıyan da kendisinden söz eden de hayli arttı, hatta artık grubun 15 değil 683 takipçisi var Spotify’da. EP’leri için hazırladığım kısa kritikte, grubun kendisini bozmadan müzikal üretimini sürdürdüğünden bahsetmiştim. Ama tabii bu satırları yazarken aklıma, grubun bir sonraki albümde tökezleyip tökezlemeyeceğine dair soru işaretleri gelmiyor da değildi.
Bizleri tapınakların yıkılışı ve insanlığın kendi sonunu getirme temalarından alıp Aydınlanma Çağı’na tanıklık eden 18. yüzyıl Avrupa’sına davet eden Aara, en iyi bildiği şeyi; sert, yaratıcı ve duygu dolu parçalar yapmaya “En Ergô Einai”de de devam ediyor.
Black metalin melodik ve atmosfer ağırlıklı cephesinde yer alan ikili, temel aldığı temadan destekle şarkılarını, kendi içinde mütemadiyen dönüşüm geçirir bir formda sunuyor. Dönemin Avrupa insanının yaşadığı duygu durum değişikliklerini temsil eder vaziyetteki parçalar, Aara’nın imzası hâline gelmeye başlayan melodik unsurlarıyla güç kazanıyor. Önceki iki yapımdaki gibi çok belirgin ve sürükleyici rifler bu albümde de ziyadesiyle bulunuyor ki benim açımdan öne çıkan parçalar; “Arkanum”, “Entelechie” ve “Telôs” oluyor.
Konuk konumundaki Blut Aus Nord kişisi Vindsval’ın akustik gitarıyla destek verdiği “Arkanum” albümün en güçlü işlerinden biri ve iki dakikaya yaklaşan girişiyle albümün sizi dâhil etmek istediği moda rahatlıkla sevk ediyor. Bu parçayla sınırlı kalmamak kaydıyla örnek gösterdiğim parçalarda da karamsarlıkla umut kol kola geziyor ki pozitif yönlü nota kullanımında kantarın topuzu kaçtığı zaman işler, “neşeli black metal”e doğru kayabiliyorken Aara, daha temkinli hareket edip parçaların, türün karanlık tarafında kalmasını sağlıyor. Bir diğer söz etmek istediğim “Telôs” ise özellikle iki dakikaya yakın süren açılış kısmıyla, önceki albümde özellikle sevdiğim “Monolog eines Berges”in ruh ikizi gibi.
Prodüksiyon tarafında büyük değişikliklere giden Aara, artık rahatça işitilebilecek hatta zaman zaman uğultusundan rahatsız olunabilecek derecede yoğun bas kullanıyor. Diğer enstrümanların, bilhassa davul ve zillerin daha berrak olduğunu da eklemeliyim. Birden fazla enstrümanı kullanan Berg, çok katmanlı ve dikkatli dinlendiğinde tespit edilebilecek gitar melodileriyle albümün başarısında önemli pay sahibi olurken vokallerden sorumlu Fluss müstear isimli hanım, iç parçalayan haykırışlarıyla Aara müziğine değer katıyor. Albümdeki bir diğer konuk J. ise davullarda oldukça başarılı iş çıkarıyor ve bazı parçalarda yer verdiği zil oyunlarıyla akıllara Darkside’ı getiriyor.
İsviçreli Aara, benzerlerinin çok olduğu bir mecrada kendine apayrı bir yer açmayı başardı; bunun böyle olacağını da tahmin etmiyordum desem yalan olur. Umarım yakaladıkları başarı ivmesini artırarak yollarına devam ederler.
Oğuz reis eline sağlık. Debutlarını dinlememiştim. İlk defa bu albümle tanıştım bu arkadaşlarla. Bu albümü dinlemekten ötekine henüz fırsat bulamadım :) Özellikle açılış şarkısı bu sene benim en çok dinlediğim şarkılardan biri olacak belli oldu.
Oğuz reis eline sağlık. Debutlarını dinlememiştim. İlk defa bu albümle tanıştım bu arkadaşlarla. Bu albümü dinlemekten ötekine henüz fırsat bulamadım :) Özellikle açılış şarkısı bu sene benim en çok dinlediğim şarkılardan biri olacak belli oldu.
19.04.2020
@Alondate, Rica ederim, hem ilk albümlerini hem de EP’lerini kesinlikle öneririm. ;)
22.04.2020
@Ouz, faidra’nın six voices inside albümünü kritikleyin. bu senenin en iyilerinden birisi. benden söylemesi. çok iddialı.
22.04.2020
@bahadır, katılıyorum deli albüm
25.04.2020
@bahadır, Dinleme listeme aldım, mutlaka göz atacağım. Tavsiye için çok teşekkür ederim.
Yeni tekli cikti
https://youtu.be/sH70zxQtY3U