Underground grupların tanınırlık kazanmalarında, ilk etapta imajları ve çıkardıkları albümlerin kapaklarının büyük önem taşıdığını düşünüyorum. Çok defa konuştuk, her gün çok ama çok fazla albüm tanıtılıyor, yayımlanıyor ve hâliyle dinleyiciler, kısıtlı zamanlarında, kendilerine hitap eden albümleri, görsellerin verdiği donelerden hareketle merak edebiliyor ve keşfetmeye çalışıyor. Fakat bu durum, en azından benim açımdan son zamanlarda pek işe yaramıyor.
İlk bakışta “Tamam ya, bu albümün beş sayfa kritiğini yazabilirim,” diyerek dinlemeye giriştiğim nice yapım, beni epey üzüyor. Kapaklarına bakıp büyük beklentilere girmediğim albümler ise beni tokat manyağı yapabiliyor. Geçenlerde PA sayfalarında okumuş olabileceğiniz Karg kritiği altına yorum yapan PA takipçilerinden HaNNibaL’ın tavsiyesiyle giriştiğim The Spirit albümü “Cosmic Terror” da böylesi albümlerden biri.
Söze “Bu Almanlardan korkulur!” diyerek başlamak istiyorum. Her ne kadar buralarda ciddi bir Yunanistan, Fransa ve Kanada övücülüğü yapsam da Almanya’dan çıkan grupların ve albümlerin, underground sahneyi dimdik ayakta tuttuğunu yadsınamaz bir gerçek. Tazecik bir grup olan ve 2015’te kurulan The Spirit’i de hiç tereddüt etmeden bu kategoriye dâhil edebiliriz. Bir şekilde radarımdan kaçırdığım ilk albümlerini 2017 yılında yayımlayan oluşum, bilhassa bugünkü yazıya konu olan albümleriyle melodik black/death metalin önderlerinin izinden gittiğini, müzikal düzlemde gizleme gereksinimi duymuyor.
Türün sahip olduğu saldırganlığı mümkün olan en iyi formda ve sıkmadan, dinleyeni darlamadan yansıtan The Spirit, çok fazla değişkenin müdahil olmasından ötürü çekilmesi genel itibarıyla zor olarak tanımlanan uzak çekim sahnelere sahip filmleri andıran, kapsamlı, derinlemesine ele alınması, irdelenmesi gereken bir müzik üretiyor. Sonda söyleyeceğimi bu vesileyle başta söyleyeyim, belki de kapaktaki insanın bu şekilde geniş açıyla gösterilmiş olması da müziğin, albüm kapağındaki bir tezahürüdür. Bu tür işlerde müzik ve albüm kapağının uyumluluk, paralellik göstermesine alışkınım; girişte bahsettiğim birtakım gruplar müstesna tabii.
Az önce melodik black/death metalin önderlerinden bahis açmıştım; albümün kritiğini hazırlayan yabancı yayınlarla bu noktada söz birliği etmiş gibi olacağım ama yapımda ciddi ciddi Dissection rüzgârları esiyor. Bazıları, Sacramentum’a da atıfta bulunmuş ama ben dinlerken öyle derinden bir Sacramentum havası soluduğumu söyleyemem. Kaçırdığım bir şeyler olabilir lakin gruba hâkim sayılırım. Birden Dissection’dan bahsettiğim için The Spirit’in Thulcandra gibi hareket ettiğini, şarkılarını belirli temel kalıplar üzerine yerleştirdiğini düşünmenizi istemem. Bazı şarkıların belirli yerlerinde, mesela dördüncü şarkının ortalarına doğru giren orta tempo kısımdaki kasvetli gitar bölümünü duyduğunuzda tebessüm edebilirsiniz. Ama dediğim gibi her şarkıda bas bas bağıran bir Dissection tutkunluğu, worship’i yok, sadece aynı damarı taşıyorlar bana kalırsa.
Albümün kayda değer bir bölümünde, liriklerle de desteklenen bir öfke, melankoli ve bilinmezlik hissi bulunuyor. Gayet genel bir başlangıca sahip albümün açılış parçasını ele alabiliriz burada örnek olarak. Birinci dakikasına geldiğinde birdenbire şekil değiştirip dinleyene “Marduk, sen misin?” dedirtebilecek bir yapıya bürünen şarkının, devamındaki seyri de bahse konu saldırganlığı, belli ki azalması pek de mümkün olmayan bu kadim öfkeyi sürdürmeyi biliyor. Bir de bahsetmek istediğim bir şey var bestecilikle ilgili. Ben kişisel olarak şarkının “climax” diye belirtebileceğimiz o vurucu noktasına gelmeden önce dinleyiciyi yine iyi ama aslında o vurucu kısım için hazırlık mahiyetindeki bölümlerinin olmasına bayılıyorum. Bunu da ikinci şarkının 1.39’a gelmeden önceki kısmı şeklinde örneklendirebilirim. Parça, bahsettiğim zirveyi gördükten sonra kendi içinde dallanıp budaklanıp nihayetinde, başa doğru dönüyor. Dikkatimi çeken bir nokta da “The Wide Emptiness”ın aslında şarkının bir geçiş bölümü olması gereken, dinleyeni ilginç duygulara sürükleyen bir rifle başlaması. Nasıl bir seçimdir, nasıl bir düşüncedir, gerçekten hayran olmamak elde değil.
Toplamda yedi şarkı bulunan albümün altıncı şarkısından bile bir şekilde bahsettiğime göre bazı albümlerde sıklıkla karşılaştığımız, sonlara doğru konumlandırılan şarkıların çok da iyi olmaması durumuyla “Cosmic Terror”da kesinlikle karşılaşmayacağınızı söyleyebilirim rahatlıkla. Hatta albümün yarısını geçtikten sonra şok etkisi yaratan “Pillars of Doom”un 2020’de dinlediğim en iyi şarkılardan biri olduğunu da ekleyebilirim.
Temiz sound’un ekmeğini yiyen albümlerden biri olan “Cosmic Terror”da ciddi bir enstrüman hâkimiyeti mevcut. Benim çoğu zaman yaptığım gibi odaklandığım şey, tertemiz çalınan davullar oldu. Bagetleri sallayan yiğidonun, dün kritiğini okumuş olabileceğiniz Agathodaimon’ın da hâlihazırdaki davulcusu olduğunu anımsatmak isterim. Herif, müzik kariyerindeki deneyimlerini damıtıp bu albümde kullanmış gibi; aksak ritimler, hi-hat oyunları, dinamik blast beat’ler, ne ararsanız, hepsini ve daha fazlasını başarıyla yapıyor. Grupta tek gitarist olduğuna ise hiç aldanmayın. Üst üste kayıtla elde edilen armonik gitarlar, öylesine tutkulu çalınmış ki dinlerken eğer bir de kaptırırsanız, kendinizden geçmemeniz namümkün. Kimin nesi kimin fesi olduğu belirsiz M.T. takma adlı gitaristin aynı zamanda vokallerden sorumlu olduğunu da söyleyeyim.
Yazının epey uzadığının çok farkındayım. En kestirme şekilde söyleyeceğim şu: Bu albümü dinleyin. Albümün tamamına vakit ayıramayacak durumdaysanız, adını geçirdiğim şarkılara göz atın, kuvvetle muhtemel pişman olmazsınız.
Şarkılar 1. Serpent as Time Reveals
2. Strive for Salvation
3. Repugnant Human Scum
4. The Path of Solitude
5. Pillars of Doom
6. The Wide Emptiness
7. Cosmic Terror
Oğuz, bu hafta yazdığın 3 kritik de bence bugüne dek yazdığın en iyiler arasında. Okurken bir an önce dinleyip bahsettiğin şeyleri duymak istiyorum. Harbiden eline sağlık aynen devam.
Bu albüm son dönemde en çok merak ettiğim albümlerden biri ve sağda solda çok fazla görüyorum. Hafta içi kesinlikle dinleyeceğim.
Eline sağlık Oğuz çok güzel bir kritik olmuş.Ayrıca tavsiyeye kulak vermen beni çok mutlu etti. Bu sene sonunda herkesin listesinde olacağını düşündüğüm bir albüm.
Modern Dissection yakıştırmasını hakediyor ama kesinlikle taklit gibi düşünmeyin.Adamların kesinlikle kendi tarzı var. Bütün şarkılar birbirinden sağlam olmuş.Özellikle The Path of Solitude şarkısının introsundan sonraki gitar rifi çok çok iyi.
Şarkılara ek olarak albümün soundu gerçekten etkileyici olmuş. Almanya metal piyasasında atak yapmaya devam ediyor.
Albüme gelecek olursak; geçen sene Algleymi’ yi dinlerken yaşadığım tatları aldım albümden. Yıl sonu listeme bodoslama dalacak bir albüm kotarmışlar. Tam bir black metal albümü diyemem, baz o ama içinde ilk dönem melodik death, trash, yer yer melankolik kısımlar hatta doom a göz kırpan anlar.. Saydığım türleri bir potada eritmek her grubun harcı değil.
Jon Nödtveidt yaşıyor ve Dissection albüm yapmış deseler inanırım. Öyle benzer ve iyi bir albüm. Sounds from the Vortex’i daha sindirmeden bu geldi. Grup iyi yolda !
@Bloody Rose, Kritiği yazarken MT, Agathodaimon’ın son kadrosunda görünüyordu, sanırım güncellenmiş. MT’nin 5 yıldır çalmamasının nedeni, Agathodaimon’ın zaten dağılmış durumda olmasıdır belki de.
Thulcandra grubu Dissection olmaya çalışıyor evet ama The Spirit bunu yapmıyor. Direk Dissection’un kendisi oluyor ve burada katiyyen bir zorlama hissi gelmiyor size. Baştan sona harikarlarla dolu bir albüm bence. Açıkcası ben kapağı ilk gördüğümde avant-garde/psychedelic tarzı bir black metal ile karşılaşacağımı düşünüyordum ama meğerse beni Jon’un veliahtları bekliyormuş. Şimdiden benim için yılın en iyi albümleri listesinde ön sıradan biletini aldı.
2 hafta önce dinledim nihayet. Oğuz’a attığım her mail’de ödemeyi erteleyen kiracı gibi “valla dinleyeceğim”, “bu hafta kesin dinliyorum” dedikten sonra harbiden de dinledim. Çok iyi albüm. Dissection özünü çok iyi özümsemişler ve çok müzikal bir vahşet ortaya koymuşlar. Albümün atmosferi de çok güçlü. Dissection ruhunu günümüze aktarmak isteyen gruplar oldu; Unanimated, Watain gibi. Onlar Dissection’ın ruhunu miras alarak müzik yaptılar, yapıyorlar ama The Spriit gerçekten de yukarıda dendiği gibi Dissection’ın kendisi olmuş. Ama bunu sadece icra olarak yapmadığı ve atmosferini de yakaladığı için klon olarak değil, saygı duruşu gibi yansıtmayı başarmış.
@Ahmet Saraçoğlu, Rica ederim Ahmet, valla albümü ne kadar övsek az. Harbiden süper iş ve ileride dev bir albüm çıkmazsa benim için yılın BM albümü bu olacak.
@HaNNibaL, “Odraza”ya çok ısınamadım, hiç yalan söylemeyeyim. Ama Bythos albümü şu ara en çok dinlediğim işlerden, sanırım The Spirit ile onu kapıştırırım yıl sonunda.
@Ahmet Saraçoğlu, Kesinlikle çok rahat dinleniyor, albüm ne ara bitti ne ara yeniden başladı hiç farkına bile varmıyorum. Öyle saatlerce çalıyor arkada.
Hala dinliyorum. Ne müthiş albümsün sen Cosmic Terror. Kvaen ile beraber yılın black metal olayı benim için. (Malum Odraza’da herkesin gördüğünü göremedim)
Oğuz, bu hafta yazdığın 3 kritik de bence bugüne dek yazdığın en iyiler arasında. Okurken bir an önce dinleyip bahsettiğin şeyleri duymak istiyorum. Harbiden eline sağlık aynen devam.
Bu albüm son dönemde en çok merak ettiğim albümlerden biri ve sağda solda çok fazla görüyorum. Hafta içi kesinlikle dinleyeceğim.
07.03.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Teşekkür ederim Ahmet, teveccühün.
Kesinlikle ama kesinlikle ıskalanmaması gereken bir iş, kaçırma derim.
07.03.2020
@Ahmet Saraçoğlu, @ouz “get a room”!
Repugnant Human Scum nasıl bir şey öyle. 2020′de şu ana dek dinlediğim en iyi albüm olabilir.
Eline sağlık Oğuz çok güzel bir kritik olmuş.Ayrıca tavsiyeye kulak vermen beni çok mutlu etti. Bu sene sonunda herkesin listesinde olacağını düşündüğüm bir albüm.
Modern Dissection yakıştırmasını hakediyor ama kesinlikle taklit gibi düşünmeyin.Adamların kesinlikle kendi tarzı var. Bütün şarkılar birbirinden sağlam olmuş.Özellikle The Path of Solitude şarkısının introsundan sonraki gitar rifi çok çok iyi.
Şarkılara ek olarak albümün soundu gerçekten etkileyici olmuş. Almanya metal piyasasında atak yapmaya devam ediyor.
Harika bir kritik olmuş tebrikler..
Albüme gelecek olursak; geçen sene Algleymi’ yi dinlerken yaşadığım tatları aldım albümden. Yıl sonu listeme bodoslama dalacak bir albüm kotarmışlar. Tam bir black metal albümü diyemem, baz o ama içinde ilk dönem melodik death, trash, yer yer melankolik kısımlar hatta doom a göz kırpan anlar.. Saydığım türleri bir potada eritmek her grubun harcı değil.
Albümün boşu yok ama 4. Parça çok sağlam. 9/10
Arkadaşlar güzel sözleriniz için teşekkür ederim.
@HaNNibaL, Tavsiyelere dikkat etmez olur muyum, sadece bazı albümler bana hitap etmediği için ele alamıyorum. Bu tarz işler oldu mu hiç affetmem. :)
@Noumena, Evet, herifler gerçekten çok yetenekliler ve bunu her şarkıda göstermişler.
Jon Nödtveidt yaşıyor ve Dissection albüm yapmış deseler inanırım. Öyle benzer ve iyi bir albüm. Sounds from the Vortex’i daha sindirmeden bu geldi. Grup iyi yolda !
Bu arada MT son 5 yıldır Agathodaimon’da çalmıyor …
18.03.2020
@Bloody Rose, Kritiği yazarken MT, Agathodaimon’ın son kadrosunda görünüyordu, sanırım güncellenmiş. MT’nin 5 yıldır çalmamasının nedeni, Agathodaimon’ın zaten dağılmış durumda olmasıdır belki de.
Thulcandra grubu Dissection olmaya çalışıyor evet ama The Spirit bunu yapmıyor. Direk Dissection’un kendisi oluyor ve burada katiyyen bir zorlama hissi gelmiyor size. Baştan sona harikarlarla dolu bir albüm bence. Açıkcası ben kapağı ilk gördüğümde avant-garde/psychedelic tarzı bir black metal ile karşılaşacağımı düşünüyordum ama meğerse beni Jon’un veliahtları bekliyormuş. Şimdiden benim için yılın en iyi albümleri listesinde ön sıradan biletini aldı.
Gece gece aklıma geldi tekrardan bu albümü dinlemeyen çok şey kaçırıyor
2 hafta önce dinledim nihayet. Oğuz’a attığım her mail’de ödemeyi erteleyen kiracı gibi “valla dinleyeceğim”, “bu hafta kesin dinliyorum” dedikten sonra harbiden de dinledim. Çok iyi albüm. Dissection özünü çok iyi özümsemişler ve çok müzikal bir vahşet ortaya koymuşlar. Albümün atmosferi de çok güçlü. Dissection ruhunu günümüze aktarmak isteyen gruplar oldu; Unanimated, Watain gibi. Onlar Dissection’ın ruhunu miras alarak müzik yaptılar, yapıyorlar ama The Spriit gerçekten de yukarıda dendiği gibi Dissection’ın kendisi olmuş. Ama bunu sadece icra olarak yapmadığı ve atmosferini de yakaladığı için klon olarak değil, saygı duruşu gibi yansıtmayı başarmış.
Tekrar eline sağlık Oğuz. Çok çok iyi albüm.
11.05.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Rica ederim Ahmet, valla albümü ne kadar övsek az. Harbiden süper iş ve ileride dev bir albüm çıkmazsa benim için yılın BM albümü bu olacak.
07.08.2020
@Ouz, Benim açımdan da ulcerate ile yılın albümü için çekişiyorlardı ama Odraza işin içine girdi benim fikrim net olarak Odraza olarak değişti
08.08.2020
@HaNNibaL, “Odraza”ya çok ısınamadım, hiç yalan söylemeyeyim. Ama Bythos albümü şu ara en çok dinlediğim işlerden, sanırım The Spirit ile onu kapıştırırım yıl sonunda.
08.08.2020
@Ouz, Bythos’a bayılıyorum ben de ya. Aşırı rahat dinleniyor, çok temel beste yapıları var ve buna rağmen o kadar güzel ve ustalıkla yazılmış ki.
Geçen gün Güzide’yle bisiklete bindik 2,5 saat, 30 km yol yaptık ve Bythos o kadar güzel gitti ki anlatamam.
08.08.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Kesinlikle çok rahat dinleniyor, albüm ne ara bitti ne ara yeniden başladı hiç farkına bile varmıyorum. Öyle saatlerce çalıyor arkada.
09.08.2020
@Ouz, Bythos benim sene sonu listemde kesin olacak. Spiritle ikincilik için kapışıyorlar
Rahmetli Autumn Leaves havası alıyorum ben bu albümden ya bayaa.
16.05.2020
@Dysplasia, Autumn Leaves, üzümlü kekim…
16.05.2020
@Ahmet Saraçoğlu, Doyamadık.
Hala dinliyorum. Ne müthiş albümsün sen Cosmic Terror. Kvaen ile beraber yılın black metal olayı benim için. (Malum Odraza’da herkesin gördüğünü göremedim)
Kulak orgazmı yaşatan albüm. Yakında 2020 listesi yapacağız yıl bitmeden dinleyin derim. Sonra ben bunu nasıl gözden kaçırmışım olmasın.
Yeni albümleri “Of Clarity and Galactic Structures” 1 Nisan’da çıkıyor.