Bir dönem kendimi kaptırıp saatler boyunca kıçımı kaldırmadan gizli cemiyetler, dünyayı yöneten örgütler, Illuminati, Reptilian ırkı ve aklınıza gelen gelmeyen nice şeyi araştırıp karşıma çıkan her sayfayı okuyordum. Beynimin ödül mekanizmasını gereksiz yere çalıştırması nedeniyle bu okuma araştırma iştahımın sonu gelmiyordu. Ta ki bu meselelerin A Haber ve Beyaz TV gibi kanallarda da konuşulduğunu görene kadar. Tam olarak ne iş yaptığı belli olmayan herbokologların yanı sıra unvanı profesör olup hâlihazırda bazı üniversitelerde hocalık yapan adamların da hızını alamayıp oradan buradan gönderme çıkarması, kucak dolusu Blu-ray’i DVD’yi yanında taşıyıp her bir filmdeki gizli mesajları “ifşa” etmesini filan da görünce, “Buraya kadar Oğuz, bu işlerden biraz uzaklaşman lazım.” dedim.
Kaynağı Illuminati’dir, başka bir şeydir, bilemem fakat tesadüf şeklinde nitelendiremeyeceğim bir dolu şey olmuş geçmişten bugüne. Kimilerine göre yalan dolan, kimilerine göreyse dünya halklarından gizlenen önemli gerçekler olan bu olayları ciddi ciddi araştırmaya başladığınızda, yalanla doğrunun iç içe geçtiği, kafanızı karıştıracak bir dolu ayrıntıya denk geliyorsunuz. Rockefeller, Rothschild, Oppenheimer gibi zengin ve zenginliğinin kaynağını birtakım manipülasyonlara da borçlu olan ailelerin, “çok gizli” Illuminati cemiyetine dâhil olduğunun zikredilmesini ve bu ailelerin, dünyanın işleyişini, tanrısal bir güçle değiştirmesi/dönüştürmesine yapılan vurgunun, geniş kitleleri bir şeylere inandırıp aciz olduklarına ve ne yaparlarsa yapsınlar, genel gidişatı değiştiremeyeceklerine kanaat etmeleri gerektiğine yönelik, pasifize etme amaçlı bir eylem olarak görüyorum artık. Kendine Müslüman diyen ama dinlerinin kitabını okumaktan aciz birilerinin inandıkları Allah’ın gücünü hafife alıp “gizli” cemiyetlerden çekinmesi ve onların, karşı konulmaz bir güce sahip olduğunu varsaymalarını, bu yönde yaygara koparmalarını ise en hafif şekliyle vahim olarak değerlendiriyorum.
Konu, Illuminati gibi çetrefilli ve üzerine bolca beyin fırtınası yapılacak bir mesele olunca metal dünyasına da iyisinden bir malzeme çıkıyor. Illuminati’nin ne olduğunu bilmezden evvel Kataklysm’in “Shadows & Dust” albümündeki parça vesilesiyle görmüştüm Illuminati ismini. Yıllar sonraysa Testament, “Brotherhood of the Snake” ile bu işlere değindi. Bugünkü konuğumuz God Dethroned da “Illuminati”yle birtakım gizli cemiyetlerin tekerlerine çomak sokmak istediğini açık etti.
God Dethroned’ın gayet Allahsız bir şekilde başladığı kariyerinde “The Toxic Touch” öncesi ve sonrası olmak üzere iki önemli kırılma noktası var. 2009 çıkışlı “Passiondale” ile başlayıp “The World Ablaze” ile sonlanan Birinci Dünya Savaşı temalı üçleme, grubun saldırgan ve sert yüzünü başarıyla gösteriyordu. “Illuminati” ise yeni bir kırılma noktası olabilir, grubun ileride çıkaracağı albümleri görüp ona göre değerlendirme yaparız bilahare. Dile kolay, neredeyse 30 senedir ortalıkta olan grubun, tematik değişikliklere gitmesi, müziğinde birtakım yeniliklere yer vermesi şaşılacak bir durum değil. 2020 çıkışlı bu albümün de böylesi yenilikler barındırmasına o yüzden dev tepkiler göstermeyeceğim. Nihayetinde dinlemeye başladığınızda “Evet, bu God Dethroned işi,” dediğiniz şarkılar bulunuyor yapımda.
“Illuminati”, grubun on birinci stüdyo albümü. Son albümlerinin üstünden üç sene geçmişken açıkçası yeni bir albüm beklentim yoktu, bu yapım biraz sürpriz oldu. Muhtemelen 2010 yılında verdikleri arada, ceplerinde bir hayli malzeme birikti ve 2017 çıkışlı albümlerinde, tematik uyumsuzluklar olabileceğinden mütevellit hepsini kullanmak istemediler. Albüm, PA’daki God Dethroned haberlerinde görmüş olabileceğiniz albüme adını veren parçayla başlıyor. Açık konuşayım, yapımdaki ilk iki parçayı aşırı zayıf bulmuştum albümü ilk dinlemeye başladığımda, hâlâ da aynı şeyi düşünüyorum, neyse ki devamındaki parçalar durumu birazcık toparlıyor. Albümde birkaç sorun bulunuyor bana göre.
Bunlardan ilki, grubun kendi tarzıyla özdeşleşen sert ve tavizsiz olduğunu gösteren, şarkıları süren riflerin azlığı. “Ya bırak, her albümde bir rif muhabbeti yapıyorsun,” demeyin, ben bu herifleri, “The Grand Grimoire” zamanlarından beri takip ediyorum ve her albümlerinde delirten, en az birkaç parça bulabilirsiniz. “Illuminati”de ise ciddi bir rif eksikliği ya da zayıflığı var. Her şey biraz fazla tahmin edilebilir düzeyde. “Spirit of Beelzebub” ve “Satan Spawn” gibi aranan kanlar var fakat onların bile nefesi bir yerde tıkanıyor, hatta karşımıza “Gabriel” gibi bir facia çıkıyor. Son zamanlarda dinlediğim en zayıf death metal parçalarından biri kesinlikle. “Book of Lies”a ise birileri çıkıp “Bu Kataklsym şarkısı,” dese, samimi söylüyorum inanırım.
Sorun olarak gördüğüm ikinci nokta, gitarların geri plana atılıp basların öne çıkarılması. Evet, sound bu hâliyle kolay sindirilebilir, rahat dinlenebilir kıvamda ama alıştığım, beklediğim God Dethroned sound’u bu değil. Sizin için üşenmedim, yanlış mı anımsıyorum diye grubun diskografisinin kurcaladım, evet, şimdiye kadarki en yumuşak gitar tonları “Illuminati” içerisinde yer alıyor. God Dethroned denilince benim aklıma; “Under a Darkening Sky”lar, “Nocturnal”lar, “Under a Silver Moon”lar geliyor. Cayır cayır gitarlarla şahlanan rifler, çılgın atan davullar ve dinlemeye doyulmayacak, loop manyağı yapılan şarkılar geliyor.
Albümün kapağını ise bir sorun olarak değil de grup ve albüm temasıyla uyumsuzluk şeklinde görüyorum. Şöyle bir baktığınızda 2010 yılların progresif teknik death metal grubu havasına sahip kapağı, uzun uzun incelememe rağmen Illuminati ile bir bağlantısını keşfedemedim. Keza kapağın renk tonlarını da temayla uyuşturamadım. Sorun bendedir sanırım.
Toplam 36 dakika süren ve biri, bir dakikanın altında kalan toplam 9 parçadan oluşan albümün yarısını sevemediğimi belirtmem gerekiyor. Bazı şarkıların şişirme ve ruhsuz olduğunu ise rahatlıkla söyleyebilirim. Belki grubun Metal Blade ile yaptıkları anlaşma gereği şarkı sayısını ve albüm süresini arttırmaları gerekiyordu, ortaya çıkan sonucun da müsebbibi böylesi durumlardı. Konunun detayları nedir, ne değildir bilemeyeceğim lakin “Illuminati”nin, grubun kendi kalite çıtasının altında kaldığını düşünüyorum. Şöyle söyleyeyim, bu albüm bittikten sonra Spotify’da otomatik olarak 2017 çıkışlı albüm çalmaya başlıyor ve hakikaten başka bir havaya bürünüyorum dinlerken. Acaba Birinci Dünya Savaşı temasını devam mı ettirselerdi? Nihayetinde, ele aldıkları konulardan edindikleri ilham neticesinde müzik üretiyor bu herifler, belki de Illuminati meselesi, onları, o kadar da gazlayamadı. Ya da benim gibi konunun A Haber’de filan çıktığını görüp mevzulardan tamamen soğudular. Ne yani olamaz mı?
Velhasılıkelam, ciddi düzeyde death metal açlığı çekiyor, “God Dethroned yeni bir albüm yapsa da açlığımı gidersem,” diyorsanız, “Illuminati”ye yumulun. Ama unutmayın, misafir umduğunu değil bulduğunu yer.
Kadro Henri Sattler: Vokal, gitar
Dave Meester: Gitar
Jeroen Pomper: Bas, vokal
Michiel van der Plicht: Davul
Şarkılar 01. Illuminati
02. Broken Halo
03. Book Of Lies
04. Spirit Of Beelzebub
05. Satan Spawn
06. Gabriel
07. Eye Of Horus<
08. Dominus Muscarum
09. Blood Moon Eclipse
albümü oldukça beğendim,benim notum 8