Bazı ailelerde bir türlü dikiş tutturamamış, el attığı her şeyi bok etmiş, güvenilmez birtakım kişiler vardır (bizimkinde yok ama tabii duyuyoruz). Sadece zora düştüğünde ortaya çıkan ve sanki her an sıkı fıkıymışsınız, muhabbetiniz varmış gibi diyaloğa giren; siz 4 yıldır bir yerde çalışıyorken “naaptın okulu?” gibi sikko sorular soran; çok ucuza takla atmış 2. el Doblo almaya çalışan; selam verdiğiniz her seferde borçlu çıktığınız o vasıfsız akrabadan söz ediyorum.
İşte MIDNIGHT bu akrabayı temsil ediyor: pespaye, güvenilmez, görünce yolunuzu değiştirdiğiniz, nefesi kokan, hırt….
Black metalin ilk dalgasını oluşturan grupların heavy metalle harmanlanan çi(ğ/rkin)liğini kendine kılavuz belleyen Athenar kişisinin 17 yıl önce kurduğu leş oluşum MIDNIGHT’ın yeni albümüyle birlikteyiz bugün. Zaman içerisinde küçük çaplı bir külte dönüşen MIDNIGHT, kariyerinin ilk 8 yılını split ve EP’lerle geçirdikten sonra durmaksızın itlik kopukluktan bahsedeceği çok satanik metal yolculuğuna “Satanic Royalty” adlı ilk albümüyle start vermişti.
Aradan geçen yıllarda Athenar hep belirli bir pislik kalitesini korudu. VENOM, HELLHAMMER, DARKTHRONE, MOTÖRHEAD gibi isimlerin soluk mumları eşliğinde büyüttüğü black/speed metal kırmasını hep ortalamanın üstünde tuttu. Bunu vurgulama sebebim, bu türde müzik yapan grupların zaman zaman bu türde müzik yapıyor olmakla yetinmeyi seçebiliyor olmaları. Eskilerin ruhunu taşıyan leş müzik yapmak iyi bir şey, ancak bunu MIDNIGHT gibi altı dolu ve kaliteli yapabilmek her gruba nasip olmuyor.
“Rebirth by Blasphemy”de Athenar’ın gayet içten bir tutku yansıttığını ve eskilerin ruhunu barındırdığını görüyoruz. Yansıtmak demiyorum, barındırmak diyorum zira MIDNIGHT sanki eskilerden aldığı ilhamı harmanlayarak günümüzde müzik yapan bir gruptan ziyade seksenlerde müzik yapan bir grubun albümlerinin bugün ortaya çıkıyor olması gibi bir karakter ortaya koyuyor.
Sanki MOTÖRHEAD 1983’te “Another Perfect Day”i , ertesi yıl VENOM “At War with Satan”ı, HELLHAMMER da “Apocalyptic Rites”ı çıkarmış da MIDNIGHT adlı bir grup da yine 1984 Ocak’ında iyicene leş bir vokal tercihiyle böyle bir albümü ortamlara sunmuş gibi. “Rebirth by Blasphemy” işte bu düzeyde öze sadık bir çalışma.
Yukarıdaki paragraflarda vurguladığım özüne bağlı olma, “-mış gibi” yapmadan gerçeğini sunabilme becerisi bir yandan her grup tarafından kotarılamayan bir şeyken, diğer yandan bunu becerebilenler için son derece doğal, içten gelen bir akışa dönüşüyor. Şu albümü dinlerken Athenar’ın bu tarz bir şeyler yazmakta hiç ama hiç zorlanmadığını, çatır çatır leşlik kusarken gayet evinde hissettiğini görmek son derece kolay.
Bu havanın oluşmasını sağlayan önemli bir diğer etken de ”Rebirth by Blasphemy”nin prodüksiyonu. Albüme adını veren ikinci şarkıya bakalım. Gayet basit bir rifle giren şarkının başında davul ride’la tempo tutarak giderken, 26. saniyede başlayan vokalle birlikte hi-hat’e hayvan gibi abanarak devam etmesi bir anda acayip bir gaz veriyor, insanı havaya sokuyor. Basit gibi gözüken ama bence büyük etki yapan bu tarz dokunuşlar albümün organik, nefes alan, gerçek yapısını pekiştiriyor.
Olayı köklere bağlayan diğer bir etken de bu pis vokale aşırı kontrast karakterdeki blues gamlı sololar. MIDNIGHT bu konuyu çok iyi ele alıyor ve bu sololar ve yine aralara serpiştirdiği blue gamlı, yer yer sıcakkanlı riflerle paçozluğunu net bir MOTÖRHEAD düzlemine çekiyor. Bu sayede ortaya son derece enerjik, it kopuk, ancak buna rağmen hemen ısınılan bir müzik çıkıyor. Bazı riflerin veya ölçülerin başlarındaki minik “ugh!”lar, yankılanarak sönümlenen “BLEH!… Bleh!… bleh…”ler falan hep o old-school mirasların hatırlatıcıları, referansları.
MIDNIGHT bir kez daha kendisinden bekleneni yapıyor ve sizi bir yerde kıstırıp “Nassın yeğenim babangil nasıl? Biraz sıkışığım bu ara, var mı verebileceğin bi şeyler?” diye para dilenen akraba gibi yakanıza yapışıyor, varlığıyla rahatsız ediyor, kendinden bezdiriyor. Gerçek hayatta olumsuz olan bu durum, yapılmak istenen şey düşünüldüğünde müzik bağlamında çok iyi bir şeye dönüşüyor ve MIDNIGHT’ın yine taş gibi bir albümle tatları kaçırmasını sağlıyor.
“Rebirth by Blasphemy” sevmeyeni bezdirecek, seveni ihya edecek puşt gibi, at hırsızı gibi bir albüm.
Şarkılar 1. Fucking Speed and Darkness
2. Rebirth by Blasphemy
3. Escape the Grave
4. Devil’s Excrement
5. Rising Scum
6. Warning from the Reaper
7. Cursed Possessions
8. Raw Attack
9. The Sounds of Hell
10. You Can Drag Me Through Fire
impaled nazarene
Grubu sevmeme rağmen bu sefer beni pek sarmadı bu albümleri. İlk albümlerinin fazlasıyla şahane oluşundan olsa gerek.
The sounds of Hell adlı parça gerçekten çok tatlı bir hard rock olmuş.
Benim beklentimi karşıladı, isteneni veriyor. Ne kadar kalıcı olur, onu artık zaman gösterecek.
Daha önce dinlemediğim bir gruptu. Meger buram buram Exciter kokuyormuş! Çok beğendim.