Ekstrem metalin görülmemiş şekilde hortladığı bir devirdeyiz. Bir şeylerden nefret eden, bir şeylere tepki gösterme ihtiyacı duyan çok fazla insan var. Öfkeli, hınçla dolu, nefret eden, birilerinin cezasını çekmesini isteyen, birilerinin canı yansın isteyen çok fazla insan var. Genel olarak insanoğlunun canı yansın, insanoğlu yaptıklarının bedelini ödesin isteyen çok fazla insan var.
Bu duyguları yansıtmaya en müsait müzik türü olan metalin de bu doğrultuda giderek sertleşmesi, aykırı hâle gelmesi de gayet normal aslında. Durum böyle olunca, bazen sağa sola baktığımda büyük çoğunlukla ekstrem albümler, kin ve nefretle dolu gruplara rastlıyorum. Yeni çıkan albümler, tavsiye edilen albümler genelde olayın şiddete meyilli tarafını yansıtıyor.
Ben de ara ara bu durumun dışında kalan gruplar arıyorum. DREAM THEATER olmaya çalışmadan beni şaşırtabilecek progresif metal grupları, ejderha ve yiğitlik dışında konulardan bahsederek beni etkileyebilecek power metal grupları bulma ümidiyle dört bir yanı araştırıyorum. Daha önce nadiren bahsedilmemiş konuları kendine dert edinip sıra dışı şeyler yapmaya niyetlenen doom metal gruplarını, sadece dünyanın gidişatına ve insanlığın sorunlarına hapsolmamış yaratıcı thrash metal grupları bulup çıkarmaya çalışıyorum.
Dünya düzenini oluşturan dinamiklere karşı durmakla, bunlara tepki göstermekle ilgilenmeyen; insanoğlunun karanlık dehlizlerle dolu zihninin yarattığı korkunçlukları gözler önün serme amacı gütmeyen, şok etkisi yaratmak gibi dertleri olmayan, bir şeylerden nefret etmektense kendisi ve yaşadıklarıyla ilgili sıkıntılarını müzik yoluyla dile getirmeye çalışan grupların arayışına giriyorum.
Bu son paragraftaki arayışım bir kırılganlık, hüzün, naiflik değil aslında. Buradaki esas hedefim daha gerçek, empati kurulabilir dertleri olan müziklere ulaşarak insanın kendi içine yaptığı yolculukları notalarla nasıl anlattığını gözlemlemek, metalin daha içe dönük tarafını deneyimlemek.
Bu satırları, nihayet buna uygun bir şey bulmanın mutluluğuyla yazıyorum. Sadece uygun olmakla kalmayan, benim için yılın en değerli işlerinden birine de dönüşen bir şeyden bahsedeceğim bugün. Son derece derin, yaşanmışlıklarla dolu bir albümden, bir ilk albümden söz edeceğim. Genel hatlarına baktığınızda genç ama ihtiyar bir gruptan, VARAHA’dan bahsedeceğim bugün.
VARAHA bizleri Chicago’dan selamlayan bir grup. Gotik/doom/post-metal karışımı çok derinlikli, yoğun bir müzik yapıyorlar ve bunu olabilecek en rafine şekilde sunuyorlar. “Saw You Drown”, “Discouraged Ones” ve “Tonight’s Decision”daki KATATONIA’yı, grubun o dönemdeki çaresiz, umutsuz, yitip gitmeye müsait hâlini düşünün. Bunun üstüne AGALLOCH’un “The Mantle”da yarattığı görkemli naifliği ekleyin ve üstüne de ALCEST’in “Souvenirs d’un autre monde”, “Écailles de lune” ve “Les voyages de l’âme”daki derinliğini ekleyin. Dilerseniz buna çeşitli dönemlerden PARADISE LOST, DAYLIGHT DIES gibi gözyaşı damlalarını katın ve alın size VARAHA, alın size adıyla bile içeriğini yansıtmayı başaran “A Passage for Lost Years”…
Görür görmez beni doksanlara götüren ve Travis Smith imzalı olduğu 1 km uzaktan anlaşılan kapağıyla dikkat çeken “A Passage for Lost Years” (keşke logo da bu kadar parlak bir beyaz değil de daha pastel bir tonda olsaydı), ta Nisan ayında çıkmış olmasına rağmen yeni keşfettiğim bir albüm. 69 dakika gibi iddialı bir süresi olan çalışma, şu ana kadar adını okuduğunuz grupları sevenlerin ve yazının ilk paragraflarında bahsettiğim dertten muzdarip olup da bu tarz bir şey arayanların kesinlikle beğeneceğini düşündüğüm bir çalışma.
Doksanlar KATATONIA’sı havasını aşırı derecede başarılı yansıtan “Severance” ile açılan albüm zaten bu sayede ilk andan dinleyicinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Grup şarkıların kurulumunu, gelişim ve yükselmesini son derece iyi ayarlıyor ve bu sayede oluşan nostalji, dramatik ve melankolik unsurlar albümü alıp götürüyor. “A Passage for Lost Years”da VARAHA’nın pek çok yan enstrüman ile müziği zenginleştirdiğini görüyoruz. Albümde on üç kişilik bir konuk müzisyen listesi var bu müzisyenler keman, çello, trombon, saksafon, kontrbas, trompet ve hatta theremin gibi enstrümanlarla albüme çok fazla şey katıyorlar. VARAHA “hazır bu enstrümanları bulduk, olayı bambaşka bir boyuta taşıyalım” diyerek müziği farklı elementlere boğmuyor. Bu enstrümanlar olayı asla özünden koparmadan olduğu gibi zenginleştiriyor ve sadece çok zengin katkılar olarak kalıyorlar. Albümdeki konsantrasyon 69 dakika boyunca bozulmuyor, amaçtan sapılmıyor.
Burada gördüğümüz esas önemli nokta rafine olmak. Grup albüm boyunca alengirli yollara sapmıyor ve odağını kaybetmiyor. Basit ama etkili fikirlerle, dinleyicinin algısal anlamda keyfini kaçırmadan, onu hep bir noktada tutarak onu etkileme yoluna gidiyor, hüznünü çok güvenli ellerle veriyor. Vokaller bazen pamuk gibi yumuşak şekilde geliyor ve “bak, ben bu durumu yaşadım, senin beni anlaman lazım” diyerek dinleyiciyi empati yapmaya itiyor, içine kapatıyor; bazen de yürek yakan haykırışlarla karşımıza çıkıp “bunu ikimiz de yaşamadık mı? Buna isyan etmekte haklı değil miyim?!” diyerek hem içini hem de içimizi parçalıyor.
“A Passage for Lost Years” tüm bunları çok dengeli bir şarkı dizilimiyle yapıyor. “The Midnight Oath” ve “At That Instant” gibi iki tane enstrümantal, büyük oranda klasik müzik enstrümanlarının kullanıldığı şarkıyla ruh hâlini belirleyen VARAHA, bunların ardından gelen şarkılarda ise en büyük darbelerini indiriyor. Yukarıda klibini de görebileceğiniz albüme ismini veren şarkı ve sondaki “Irreparable”, albümün 20 dakikalık dev bir kapanış yapmasını sağlıyor ve bu yoğun deneyimin olabilecek en içe işler şekilde sonlanmasını sağlıyorlar.
“A Passage for Lost Years” muhteşeme yakın bir ilk albüm. Baştan sona deneyim kokan, yaşanmışlık kokan bir albüm. Her anı akılda kalıcı olsun diye çaba gösterilmemiş; sadeliklerin daha belirgin kırılganlıkları öne çıkardığı, kendi kontrastlarını yaratma konusunda mahir, doksanların samimiyetini sonuna kadar hissettiren bir albüm. Mutlu anınızda dinlediğinizde takdir edeceğiniz ve “zor bir dönemimde yakalasaydı beni dağıtırdı” diyebileceğiniz, o zor dönemde yakalandığınızda ise muhtemelen gerçekten de dağılacağınız bir albüm. Herkeste aynı etkiyi yaratır mı, herkesi aynı oranda etkiler mi elbette ki bilemem, ama burada sunulan şeyi en azından takdir etmemek gruba da albüme de haksızlık olur diye düşünüyorum.
Kadro Fabio Brienza: Vokal, gitar
Joel Hollis: Gitar
Bryan Gold: Bas
David Swanson: Davul
Şarkılar 1. Severance
2. The Midnight Oath
3. Climax & Exile
4. My World and Yours
5. Disbelief
6. Refrained
7. At That Instant
8. A Passage for Lost Years
9. Irreparable
Gotik/doom/post-metal karışımı çok derinlikli, yoğun bir müzik yapıyorlar ve bunu olabilecek en rafine şekilde sunuyorlar. “Saw You Drown”, “Discouraged Ones” ve “Tonight’s Decision”daki KATATONIA’yı, grubun o dönemdeki çaresiz, umutsuz, yitip gitmeye müsait hâlini düşünün. Bunun üstüne AGALLOCH’un “The Mantle”da yarattığı görkemli naifliği ekleyin ve üstüne de ALCEST’in “Souvenirs d’un autre monde”, “Écailles de lune” ve “Les voyages de l’âme”daki derinliğini ekleyin.
Şu kısmı gördükten sonra albümü açtım bakalım nasıl gelecek.
Bu melodiler insanı şair yapar. Sanki kuzey hüznünü taşıyor gibiler. Kapağından sounduna kadar her şey muhteşem. İlk eser çok etkileyici sarsıldım resmen. Tam da karların yağdığı gün. 9/10
Bos bir saniye bile yok albumde. 10/10 diyorum ben. Muhtesem otesi. Album nisanda cikmis. Youtubeda sozde Prosthetic Recordsi takip ediyorum ama hic denk gelmedim. Nasil gozumden kacmis. Neyseki burada tanistik. Tesekkurler Ahmet abi.
Bu grup nasıl Amerikadan çıkar diye düşünüyordum ama sonra grubun Chicago, Illnois’den olduğunu görünce taşlar yerine oturdu. Müthiş bir albüm. Davullar ve gitar riffleri Katatonia’ya adeta bir saygı duruşu. Baştan sona insanı alıp götürüyor. Bi nostalji hissi uyandırıyor insanda. Albümü dinlerken “geçmişe dönüp bakma” hissi uyandırdı defalarca bende. Albüm kapağıysa tam çerçeveletip odada asmalık. Bir gün evimin her köşesini beğendiğim albüm kapaklarıyla donatmak gibi bir hayalim var. Bu albüm kapağı da şimdiden o listeye dahil olmuş durumda.
ilk şarkıdan itibaren sizi dehşet bir şekilde içine çekiyor albüm. inanılmaz derin bir iş olmuş.
ayrıca katatonia’nın ’98 çıkışlı discouraged ones albümü en sevdiğim katatonia albümüdür ♥
İlk şarkı “Severance”ı 19-20 yıl önce üniversiteye başlarken dinlemiş olsaydım baya dağılabilirdim. Çok güzel şarkı.
04.12.2019
@Ahmet Saraçoğlu, Abi senin referansınla girdim şarkıya da çok fena çıktı hakikaten
Gotik/doom/post-metal karışımı çok derinlikli, yoğun bir müzik yapıyorlar ve bunu olabilecek en rafine şekilde sunuyorlar. “Saw You Drown”, “Discouraged Ones” ve “Tonight’s Decision”daki KATATONIA’yı, grubun o dönemdeki çaresiz, umutsuz, yitip gitmeye müsait hâlini düşünün. Bunun üstüne AGALLOCH’un “The Mantle”da yarattığı görkemli naifliği ekleyin ve üstüne de ALCEST’in “Souvenirs d’un autre monde”, “Écailles de lune” ve “Les voyages de l’âme”daki derinliğini ekleyin.
Şu kısmı gördükten sonra albümü açtım bakalım nasıl gelecek.
kritik güzel olmuş, keşke blackgaze işlerini de değerlendirmeye alsanız
Bu melodiler insanı şair yapar. Sanki kuzey hüznünü taşıyor gibiler. Kapağından sounduna kadar her şey muhteşem. İlk eser çok etkileyici sarsıldım resmen. Tam da karların yağdığı gün. 9/10
Duyguları tepetaklak eder bu albüm. Gündüz vakti güneşli bir mekânda dinleseniz bile kendinizi, sağanak yağmur altında kaybolmuş gibi hissedersiniz.
Grubu takibe aldım, albüm de bu yılın en önemli yapımlarından. Katatonia sevenler kaçırmasın kesinlikle.
Ellerine sağlık Ahmet.
06.12.2019
@Ouz, sağ olasın.
Bos bir saniye bile yok albumde. 10/10 diyorum ben. Muhtesem otesi. Album nisanda cikmis. Youtubeda sozde Prosthetic Recordsi takip ediyorum ama hic denk gelmedim. Nasil gozumden kacmis. Neyseki burada tanistik. Tesekkurler Ahmet abi.
Bu grup nasıl Amerikadan çıkar diye düşünüyordum ama sonra grubun Chicago, Illnois’den olduğunu görünce taşlar yerine oturdu. Müthiş bir albüm. Davullar ve gitar riffleri Katatonia’ya adeta bir saygı duruşu. Baştan sona insanı alıp götürüyor. Bi nostalji hissi uyandırıyor insanda. Albümü dinlerken “geçmişe dönüp bakma” hissi uyandırdı defalarca bende. Albüm kapağıysa tam çerçeveletip odada asmalık. Bir gün evimin her köşesini beğendiğim albüm kapaklarıyla donatmak gibi bir hayalim var. Bu albüm kapağı da şimdiden o listeye dahil olmuş durumda.