Bugün 29 Kasım 2019. Antalya’daki bir AVM’de bulunan bir kafede oturuyorum. Bir yandan americano’mu yudumlarken bir yandan da CATTLE DECAPITATION’ın bugün çıkan yeni albümü “Death Atlas”ı dinliyorum. Sağım solum teknolojinin çeşitli olanaklarıyla dolu, keyfim yerinde. Laptop, iPhone, Wi-Fi, her şey olması gerektiği gibi, tam istediğim şekilde. Bir yandan da yanımdaki camdan dışarıyı izliyorum.
Üç bacaklı bir köpek karşıdan karşıya geçmeye çalışıyor.
Bugün 29 Kasım 2019 Cuma. Black Friday. İnsanlar indirime giren ürünleri almak, para harcamak, tüketici olmanın başlıca gereği olan tüketimi gerçekleştirmek için mağazalara akın ediyor. Markalar bu tüketimin ne kadar gerekli olduğunu, bu fırsatların asla kaçırılmaması gerektiğini haykırıyor, “ihtiyaç” kavramının altını boşaltıyorlar. Tüm bu çığırtkanlıklar, varlığı boyunca tüketmeye odaklı insanoğlu tarafından yarınlar yokmuşçasına kucaklanıyor, derhâl mantıklı görülüyor ve benimseniyor.
Yarınlar yokmuşçasına.
Dünyadaki herkes 1 dolar verse Afrika’da susuzluk diye bir şey kalmıyormuş. İneğe, domuza, koyuna, tavuğa yem sağlamak yerine topluca et yemekten vazgeçsek tüm dünya sebze meyveyle doyuyormuş. Dünyada silah sektörüne harcanan para eğitime harcanan paranın şu kadar katıymış. Son 100 yılda şu kadar hayvan türü yok olmuş.
Hayvanlarla aramızdaki farkları düşündüğümüzde çok net kontrastlar görüyoruz. Biri kendi ağırlığının 40 katını kaldırabiliyor, biri kendi boyunun 50 katına zıplıyor, bazıları uçuyor, bazıları gözleri olmadan yaşıyor… Kimileri su içinde doğup daha birkaç haftalıkken solungaçlarını akciğere dönüştürüyor ve hayatının geri kalanına karada devam ediyor. Biz ise altımızda donumuz olmadan evden çıkamıyoruz.
İnsanlar olarak bu canlılardan tek üstünlüğümüz zekâmız. Fiziksel açıdan, şartlara adapte olabilme açısından hiçbir memeliden üstün değiliz. Sadece giysilerimiz alındığında bile neredeyse tüm varlığımızı kaybediyoruz. Doğduğumuz andaki saf hâlimiz hayattaki en büyük utancımız; çıplak şekilde insan içine çıkacağımıza, ölmeyi tercih edebiliriz.
Aylarca yemek yemeden, su içmeden yaşayabilecek muhteşem bir canlıyı; küçük ve kaygan olduğu, hızlı hareket ettiği, kısacası bize benzemediği için üzerine basarak öldürmeyi en doğal hakkımız olarak görüyoruz. Yer altının 50 cm altındaki bir canlının kalp atışını duyup onu oradan çıkarıp yiyebilecek kadar üstün meziyetleri olan bir hayvanı; avuç kadar bir avı kilometrelerce öteden görüp göz açıp kapayıncaya kadar yanında bitiveren ve karnını doyuran üstün bir yaratığı, tipi enteresan diye öldürüp kafasını kesiyor ve içini süngerle doldurup duvarımıza asıyoruz.
Kendimizden daha güçsüz olana tahammülümüz, merhametimiz yok. DNA’mıza kodlanmış “schadenfreude” diye bir kavram var; başka bir insanın sıkıntı yaşamasından, zor duruma düşmesinden zevk almaya henüz 4 yaşındayken başlıyoruz.
Bizler insanoğluyuz. Etrafımızdaki pek çok şeyi yok ederken bir yandan da kendimiz adına büyük ve önemli işler yapıyoruz. Bu sebepten kendimize dışarıdan bakamıyoruz. Ancak büyük resme bakınca; hayvanlar, bitkiler ve gezegenimiz adına empati kurunca; gerçekten de yok olmamız, ortadan kalkmamız, soyumuzun tükenmesi gerekiyor. Milyonlarca yıl önce yaşayıp yok olan dinozorların sonu nasıl dış etkenlerle geldiyse, biz de yavaş yavaş kendi sonumuzu getirecek ve günün birinde iklim değişiklikleri sonucunda yok olacağız.
“İçin için yanan ufukta, sülfür dumanı Poseidon’u boğuyor.”
Bugün 5 Aralık 2019 Cuma. Evdeyim. Aradan geçen bir hafta boyunca neredeyse her gün “Death Atlas”ı dinledim, albümü tamamen özümsedim. CATTLE DECAPITATION’ın “Karma.Bloody.Karma” ve “The Harvest Floor”un ardından büründüğü karakter son 7 yılda onları metal dünyasının en önemli gruplarından birine dönüştürdü. Bu tarz ekstrem bir müziği daha çekici kılmak adına gerek vokal gerek şarkı yapıları anlamında kendi imza tarzlarını yaratmış olmaları onları benzerlerinden büyük ölçüde ayırıyor, belki de benzersiz kılıyor.
2000’lerin en iyi ve önemli albümlerinden biri olduğunu düşündüğüm “Monolith of Inhumanity”yle birlikte dehşetine karşı konulmaz bir güce dönüşen CATTLE DECAPITATION, o albümdeki yeniliklerin üstüne daha da sert bir üslup eklediği “The Anthropocene Extinction” ile hiç şakası olmadığını göstermiş ve insanoğluna olan nefretinin sınırsızlığını ortaya koymuştu. CATTLE DECAPITATION’ın pek çoklarından farkı; yok olacağımızı, mahvolacağımızı, acı çekeceğimizi değil; yok olmamız, mahvolmamız, acı çekmemiz gerektiğini söylemesiydi. İnsan soyu olarak kendi sonumuzu hazırlamamız yetmiyormuş gibi diğer canlıları da yok etmiştik ve bu yüzden de yeryüzünden silinmeyi, varlığımızın son bulmasını hak ediyorduk.
“Death Atlas”a baktığımızda CATTLE DECAPITATION’ın bu kıyamet tellallığı işini son raddeye çıkardığını görüyoruz. Grup işlediğimiz tüm günahları, tüm başarısızlıklarımızı bir bir sıralıyor ve bunun cezasının da eninde sonunda yok olmak olduğunu söylüyor. İnsan türü olarak yavaş yavaş intihar ediyoruz; kendi kendimize soykırım, türkırım yapıyoruz. Diğer canlıları da tamamen yok etmeden kendi fişimizi çekip buradan çekip gitmemiz en iyisi.
Albüme baktığımızda CATTLE DECAPITATION’ın yaratıcılık anlamında son derece çeşitli, ezicilik anlamındaysa son derece tesirli bir iş ortaya koyduğu ortada. Son iki albümün progresif yapısı devam ediyor ve akılda kalıcı ekstrem metal konusunda dünyanın en iyilerinden biri olan grup “Death Atlas”ta da üzerine düşeni yapıyor. Grubun alametifarikalarından biri olan vokal konusu bu albümde de gerektiği şekilde, akıllıca kullanılıyor. Travis Ryan’ın kendine özgü melodik/sert vokallerinin “tamam işte CATTLE’da da bu var, kullansınlar dursunlar” hissini yaratmaması çok önemli. Bu karakteristik vokaller yerli yersiz kullanıldıkları, her şarkının merkezine kondukları takdirde şarkıların fazlasıyla birbirine benzemesine yol açabilecek kadar karakteristik yapılar. Bu yüzden grup bunu sadece gerektiği yerlerde kullanıyor ve şarkıların birbirine benzemesinin önüne geçiyor.
Albümdeki şiddet dozu çok yüksek olsa da “Death Atlas”ın teması gereği grup olaya bir miktar keder ve çaresizlik de katmayı uygun bulmuş, çok da iyi yapmış. “Bring Back the Plague”in nakarat vokallerindeki umutsuzluk, “Time’s Cruel Curtain”ın başında ve ortalarında karşımıza çıkan ve neredeyse KATATONIA’vari bir atmosfer yaratan keder; albümün en içli, en yürek parçalayan kısımlarını oluşturuyor.
Bunun yanında, grubun gazı köklediği ve tüm gücüyle saldırdığı anlar gerçekten de metal dünyasının en dişli, en etkili atakları arasında karşımıza çıkıyor. Palm mute’la çalınan tarama bir rif, altında amansız bir blast beat ve Ryan’ın makineli tüfek gibi püskürttüğü sözler bir araya gelince CATTLE DECAPITATION gerçekten de nefes kesici bir şeye dönüşüyor. Sözler CATTLE DECAPITATION için gerçekten çok önemli. Albümü sözleri okuyarak dinlediğinizde “Death Atlas”ın tadını çok daha iyi alıyor, tıpkı önceki albümlerde olduğu gibi Travis Ryan ve CATTLE DECAPITATION’ın sinik, intikamcı, acımasız ve realist karakterini daha iyi içselleştiriyorsunuz.
Şarkıların geneline baktığımda, akılda kalıcılık açısından son iki albümün arasında duran ve ikisinden de referanslar taşıyan bir yapı görüyorum. “Bring Back the Plague”in akılda kalıcı melodik girişi ve nakaratına bakınca bir nevi “Your Disposal” tadı alırken, kimi şarkılarda da “The Anthropocene Extinction”ı akıllara getiren bir tavizsizlik ve soğukluk görüyorum. Bu açıdan bakınca CATTLE DECAPITATION bu ayarda 10 tane daha albüm yapabilir ve her biri bir başkasının favorisi olabilir. Adamlar rifleri arka arkaya ekleme, tempoyu aniden yükseltme, gerektiğinde aşırı ümitsiz bir atmosfer yaratma konusunda çok başarılılar ve insanoğlunun kendi yarınlarına yönelik umursamaz tavrı devam ettikçe 100 farklı konuya değinen, insanoğlunun 100 farklı günahını işleyen 100 tane daha şarkı yazıp her seferinde bizi etkilemeyi başarabilirler.
Geleceğimizi kurtarmak, daha da önemlisi bu gezegendeki diğer canlıların varlığını sürdürmesini sağlamak adına yarınlara dair insanoğlundan bir beklentimiz olmadığından, en azından bu dünyada geçirdiğimiz zaman süresince bize zevk verecek, bizi heyecanlandıracak bir şeylerin olması güzel. Bu yüzden de “umudumuz CATTLE DECAPITATION” demek bile insanın içini rahatlatıyor.
Karşıdan karşıya geçmeye çalışan üç bacaklı köpek şu anda ne yapıyor bilmiyorum, ama umarım o köpeğin torunlarının torunlarının torunları, o köpeğin o hâle gelmesini sağlayan insanların torunlarının torunlarının torunlarından daha mutlu bir hayat sürerler. CATTLE DECAPITATION’ın da dediği gibi, başımıza her ne gelecekse hepsini hak ediyoruz. Salgın bir hastalık gibi tüm gezegeni sardık ve bu yeşil kürenin nefes almasını engellemek için, tüm canlıların yarınlarını katlanılmaz hâle getirmek için elimizden geleni yapıyoruz.
Bizler insanoğluyuz. Dünya tarihinin bir sonraki kitlesel yok oluşunun sebebiyiz.
Belki keşiflerimizle, buluşlarımızla bugünümüzü rahat yaşıyoruz, ama gidişata bakılırsa artık kurtarabileceğimiz bir yarınımız yok.
Kadro Travis Ryan: Vokal, klavye (5, 9), sözler
Josh Elmore: Lead gitar
Belisario Dimuzio: Ritim gitar
Olivier Pinard: Bas
David McGraw: Davul
Şarkılar 1. Anthropogenic: End Transmission
2. The Geocide
3. Be Still Our Bleeding Hearts
4. Vulturous
5. The Great Dying
6. One Day Closer to the End of the World
7. Bring Back the Plague
8. Absolute Destitute
9. The Great Dying II
10. Finish Them
11. With All Disrespect
12. Time’s Cruel Curtain
13. The Unerasable Past
14. Death Atlas
Yine çok iyi bir albüm, 4-5 kez dinledim ama sanki Monolith of Inhumanity ve The Anthropocene Extinction’ın gerisinde kalmış gibi hissediyorum. Umarım yanılırım. Güzel kritik olmuş Ahmet abi teşekkürler.
Güzel bir kritik olmuş elinize sağlık. Bir önceki albümde inanılmaz duygular yaşatmışlardı aynı duyguları bu albümde de hissettim diyebilirim. Kütür kütür metal müzik. Zaman zaman yarattıkları hüzünlü atmosferi nasıl bu kadar gaz bir müziğin (temponun) içine yediriyorlar gerçekten ayakta alkışlanmalı.
Albüm içerisinde dikkatimi en çok şey black metal kalıplarını fazlaca kullanmaları oldu.Zaman zaman yakışmayan yerler olmuş.
Senenin en iyi albümlerinden ama en iyisi mi şuan bu kadar iyi albümlerin çıktığı bir senede bunu söylemek zor
@HaNNibaL, aşağıda Emre’ye cevabımda yazmıştım, bence BM kalıplarını her türlü iyi kullanıyorlar. Yakışmadığını düşündüğüm, ne alaka şimdi dediğim bir yer olmadı şahsen. Zaten ben o kısımlara da “şimdi black metal karakterli rifler başladı” gibisinden bakmıyorum. Her şey CD sound’u içerisinde bir bütünmüş gibi geliyor bana.
@Ahmet Saraçoğlu, Albüm içerisinde açıkçası şurası burası diye dakika verecek yer aklıma gelmiyor. Albümü çok sevdim ama zaman zaman o sound içerisinde bana olmamış gibi geliyor.Hatta şöyle anlatmaya çalışayım Sulphur aeon son albümünde bm riff tarzını daha çok yakıştırıyorum. Bu durum elbetteki albümün hayvanlık olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Hep The Anthropocene Extinction albümünün daha sert olduğuna dair yorumlar okuyorum ama bana Monolith of Inhumanity albümü daha sert geliyor. Soundundan dolayı olabilir.
Güzel kritik, ama eksik kaldığını düşündüğüm hususlar var.
Öncelikle, bu albümle birlikte CD’nin genel bir ekstrem metal grubuna dönüştüğü söylenebilir. Grubun zaten melez bir müziği vardı, ama burada black metal de CD sound’una güçlü şekilde entegre edilmiş. Bu husus Death Atlas’ı öncülleri kadar beğenmeyenlerin temel argümanı gibi gözüküyor.
Bununla birlikte, çeşitlenen sadece grubun sound’u değil. Travis Ryan vokallerinde de birçok yeni şey denemiş. Yani bence “Adam gene çok iyi” değil, “Yok artık, aştın gittin” durumu söz konusu. Gönül rahatlığıyla şunu iddia edebilirim: Tüm ekstrem metal tarihinin en iyi vokal performansı bu albümde.
Bunu başta bahsettiğim müzikal tarzın genişlemesi durumuyla birlikte değerlendirdiğimde Death Atlas gözümde çok önemli bir noktaya yükseliyor. Bana göre grubun şimdiye kadar yaptığı en önemli albüm ve dahası, sanki bir sonraki albümde bunu da aşabilirler.
@Emre, sağ ol. Sanırım Travis Ryan 3 albümdür yaptığı inanılmaz şeyleri normalleştirdi, bu yüzden de her dinleyişimde “ulan senin kitabına kurban be hayvan evladı mısın” diye düşünmeme rağmen bu albümdeki manyaklığından ekstra bahsetmemişim. Haklısın; adamın cidden eşi benzeri yok. Sadece melodik nakarat olayında değil, ciddi anlamda grubun 2-3 vokalisti olduğunu düşündürtecek gibi takılıyor bazen.
Black metal konusuna özellikle değinme gereği duymadım evet. Aslında bakınca cidden black metal akorlarına çok fazla başvuruyorlar ama bu olay da son 3 albümdür CD’nin gerektiğinde başvurduğu silahlardan birine dönüştü. Özellikle hayvan gibi black metal akoru + blast beat ve üstüne Travis’in “YİAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!!” çığlığı eşliğinde dellenme olayını sık sık kullanıyorlar ve gruba acayip yakışıyor.
Bir de yazıda bahsetmediğim diğer bir şey olarak albümdeki prodüksiyon inanılmaz güzel cidden. Doyulmaz bir gitar+davul sound’u var. Bas gitar da duyulduğu anlarda çok leziz ama genel sound olağanüstü güzel.
Bu yil en cok sevdigim albumlerden birisi. Dinlerken kendimi kaybediyorum. Yer yer black metal olsun bdm olsun cok zengin bir muzik ortaya koymuslar. Vokalis zaten asmis gitmis bu herifi ilk defa dinlemistim onceki islerine de kesinlikle sans verecegim.
amaçsız modern tech death duyuyorum, dinlerken bu hissi aşamıyorum. bilgisayar ile gelişigüzel üretilmiş gibi, bakınız archspire generator: https://www.youtube.com/watch?v=MwtVkPKx3RA
vocoder vokal yer yer komik halde. özgün bir albüm değil. overproduced, yapay. binlerce benzer albümden birisi. sevmem için çabalamam, güzel yönlerine odaklanarak ikna olmam lazım 3/10
@cynic, “binlerce benzer albümden biri” demişsin Death Atlas için. Lütfen bana o binlerce albümden birkaçını önerebilir misin? Lütfen dediğin doğru olsun ve gerçekten şu evrende binlerce Death Atlas gibi albüm olsun.
The Anthropocene Extinction ilk çıktığında Monolith of Inhumanity’den daha iyi olmadığını düşünmüştüm ama dinledikçe hayatta en sevdiğim 3-5 albüm arasına koymam uzun sürmemişti. Şu noktada son üç Cattle Decapitation albümünü kıyaslamanın en azından kendi adıma çok da gereği olmadığını düşünüyorum. Sadece kendilerinin yapabileceği ve her seferinde ekstrem metalin sınırlarını genişleten albümler çıkarmaya devam ediyorlar. Sırf son şarkı Death Atlas’taki çeşitlilik bile bir sonraki albümde neyle geleceklerini şimdiden çok merak ettiriyor.
“Karşıdan karşıya geçmeye çalışan üç bacaklı köpek şu anda ne yapıyor bilmiyorum, ama umarım o köpeğin torunlarının torunlarının torunları, o köpeğin o hâle gelmesini sağlayan insanların torunlarının torunlarının torunlarından daha mutlu bir hayat sürerler.” 👍
Adamlar “Monolith of Inhumanity” ile çıtayı öyle bir yere koydular ki her şarkıda ister istemez kıyaslamalara gidiyorum ama “Death Atlas”ın çok iyi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Ellerine sağlık Ahmet. Albümle kafa kafaya gidecek iyilikte bir kritik.
Galiba Pantera yı Cowboys From Hell albümünden sonra Pantera olarak kabul ettiğimiz gibi Cattle Decapitation ı da Monolith of Inhumanity albümünden sonra hatırlayıp kabul edeceğiz. Pantera gibi bunu Cattle Decapitation ın kendisi de yapabilir.
@SA, 2004 yılından beri Cattle Decapitation dinleyen biri olarak bu yazdıklarının komple yanlış olduğunu söyleyebilirim. Gruba hakim her dinleyici aynısını söyler zaten. Adamların mainstream olduğu albümü milat kabul etmek doğru değil. Pantera’nın olayı bambaşka zaten.
Normalde takip ettiğim bir grup değiller ama son zamanlarda Amerikan ekstremiği anlamında beni etkileyen en iyi albümü yapmışlar.
Travisin vokal range ve çeşitliliği inanılmaz gerçekten bunların hepsini yapabiliyor mu diye bir kaç live performansı bile izledim. İkna oldum.
Beğendiğim albümler beklentim şu yönde olur albümdeki herhangi bir şarkı beynime bir çapa atar o şarkıyı onlarca sefer dinlerim bu albümde böyle birşey olmadı (belki 7. Bring Back the Plague
8. Absolute Destitute iki şarkıyı ard arda dinliyorum tek şarkı gibi).
Ek olarak albüm özeli dışında albüm tam bir Amerika değil mi?
Ezici, her türlü şeyi bulabileceğin, zamanın nasıl geçtiğini hissettirmeyen, bir şarkı üzerine tam düşünmeden diğeri ile yumruklamaya başlayan …. bilemedim. Yukarıda dünyaya neler yaptığımız ile ilgili çok güzel (neredeyse) bir makale var ve bu albüm tam onlardan besleniyor gibi… belki de bu bir ironidir. Bilemem.
6,7 kez dinledim albümü ama yok, olmuyor. Bir türlü sarmadı. Çıtayı öyle yükseğe koydular ki kendileri de aşamayacaklar belki de. Yeni bir grubun ilk albümü olsa başka şeyler söylerdim tabi.
Yaklasik 1 saat once grubu 2. defa canli izledim. Sagolsun cattle yine icimizden gecti. Travis Ryan baska bir seviyede, sahnede 2-3 vokal var gibi. Yeni albumden the geocide, bring back the plague, one day closer to end of the world, time’s cruel curtain ve kapanista da death atlas’i caldilar.
Bu kritiğin dört gün içersinde bu kadar fazla yorum alması, grubun ülkemizde epey beğenildiğine delalet ediyor. Bu grubu, bilhassa vokalleri olmak üzere takdir ediyorum ama bir şarkıdan fazlasını dinleyemiyorum. Davullar ve yoğun prodüksiyon beyin damarlarımı zonklatıyor.
Halen albümü çok mu sevdim, yeterli bulamadım mı karar veremedim. Yeri geliyor “yok abi taş gibi albüm işte” diyorum, yeri geliyor “mmhh o kadar da iyi değil galiba” diyorum. Kaç kere daha dinliyip tam kararımı verebilicem anlayamadım.
Elhamdülillah müslüman değilim. Ama artık Cattle Decapitation demeden önce şunu diyeceğim:
Bismillahirrahmanirrahim.
2010′ların benim için en özel, en taşaklı, en müthiş grubu olarak hatırlanacak benim için Cattle Decapitation. Bu albüm 9.3, Anthropocene Extinction 10. Monolity…ise 9.6
Beni içine en çok çeken Cattle Decapitation albümü bu oldu. Sebebi belli. O nasıl vokaller arkadaş. Dinle dinle sıkmadı sıkmıyor. Bazı şarkıları üst üste 5 kere açsam da sıkılmıyorum.
Müzik konusu da harika zaten ama vokaller varken müziğini tartışmak gelmiyor içimden aahahhsha
İnsan mısın Travis Ryan?
Çıktığı gün sözlerine bakarak dinlediğim ve sık sık gözümden yaş gelmesine neden olan albümdür. Şarkı sözlerinden kesitler yatağımın başucuna yapıştırılmış beni selamlıyorlar. İlk dinlediğimde aşırı beğenip Wikipedia’da vokallerin kimler olduğuna baktım. Uyum içinde dört vokal olduğuna inanırken hepsinin aslında bir kişi olduğumunu öğrendiğimde her şey bitti. Death Atlas kesinlikle hayatımı en çok etkileyen albümlerden biridir. 9.5/10
Tüm sayfada bir kez bile Dave Otero ismi geçmiyor, çok hakkı yenmiş. Cattle decap in sound değişikliğinde ve prodüksiyon konusunda level atlatmış bir insan, son derece modern ve kaliteli kayıttan sorumlu kişi. Cephalic carnage, cattle decapitation, allageaon Çok şey borçlu bu adama.
Çok geç tanıştım bu grupla, ama hemen aşık oldum diyebilirim. Kritikte bahsedilenler albümün ruhunu tamamen yansıtmış. Tebrikler Ahmet Usta :)) Bu arada Cattle’in bahsettiği insanlığın kendi kendini yok eden laneti koronavirüs günlerinde oldukça yoğun hissediliyor. Şu günlerde bu grubu dinlemek daha anlamlı sanki. Ayrıca teknik varyasyonların bolluğu ve yoğun atmosferi albümü epey yükseltiyor. Ben şahsen 10 verdim. Daha ne deyim karantinadan selamlar…
Cattle Decapitation’da ağır bir şekilde Radiohead oykunmesi var. Nereden mi biliyorum? Kid A albümünde Finish Them tinilari duymak mümkün. Dikkatli dinleyin bana hak vereceksiniz.
Yine çok iyi bir albüm, 4-5 kez dinledim ama sanki Monolith of Inhumanity ve The Anthropocene Extinction’ın gerisinde kalmış gibi hissediyorum. Umarım yanılırım. Güzel kritik olmuş Ahmet abi teşekkürler.
Güzel bir kritik olmuş elinize sağlık. Bir önceki albümde inanılmaz duygular yaşatmışlardı aynı duyguları bu albümde de hissettim diyebilirim. Kütür kütür metal müzik. Zaman zaman yarattıkları hüzünlü atmosferi nasıl bu kadar gaz bir müziğin (temponun) içine yediriyorlar gerçekten ayakta alkışlanmalı.
Albüm içerisinde dikkatimi en çok şey black metal kalıplarını fazlaca kullanmaları oldu.Zaman zaman yakışmayan yerler olmuş.
Senenin en iyi albümlerinden ama en iyisi mi şuan bu kadar iyi albümlerin çıktığı bir senede bunu söylemek zor
05.12.2019
@HaNNibaL, aşağıda Emre’ye cevabımda yazmıştım, bence BM kalıplarını her türlü iyi kullanıyorlar. Yakışmadığını düşündüğüm, ne alaka şimdi dediğim bir yer olmadı şahsen. Zaten ben o kısımlara da “şimdi black metal karakterli rifler başladı” gibisinden bakmıyorum. Her şey CD sound’u içerisinde bir bütünmüş gibi geliyor bana.
06.12.2019
@Ahmet Saraçoğlu, Albüm içerisinde açıkçası şurası burası diye dakika verecek yer aklıma gelmiyor. Albümü çok sevdim ama zaman zaman o sound içerisinde bana olmamış gibi geliyor.Hatta şöyle anlatmaya çalışayım Sulphur aeon son albümünde bm riff tarzını daha çok yakıştırıyorum. Bu durum elbetteki albümün hayvanlık olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Hep The Anthropocene Extinction albümünün daha sert olduğuna dair yorumlar okuyorum ama bana Monolith of Inhumanity albümü daha sert geliyor. Soundundan dolayı olabilir.
Güzel kritik, ama eksik kaldığını düşündüğüm hususlar var.
Öncelikle, bu albümle birlikte CD’nin genel bir ekstrem metal grubuna dönüştüğü söylenebilir. Grubun zaten melez bir müziği vardı, ama burada black metal de CD sound’una güçlü şekilde entegre edilmiş. Bu husus Death Atlas’ı öncülleri kadar beğenmeyenlerin temel argümanı gibi gözüküyor.
Bununla birlikte, çeşitlenen sadece grubun sound’u değil. Travis Ryan vokallerinde de birçok yeni şey denemiş. Yani bence “Adam gene çok iyi” değil, “Yok artık, aştın gittin” durumu söz konusu. Gönül rahatlığıyla şunu iddia edebilirim: Tüm ekstrem metal tarihinin en iyi vokal performansı bu albümde.
Bunu başta bahsettiğim müzikal tarzın genişlemesi durumuyla birlikte değerlendirdiğimde Death Atlas gözümde çok önemli bir noktaya yükseliyor. Bana göre grubun şimdiye kadar yaptığı en önemli albüm ve dahası, sanki bir sonraki albümde bunu da aşabilirler.
05.12.2019
@Emre, sağ ol. Sanırım Travis Ryan 3 albümdür yaptığı inanılmaz şeyleri normalleştirdi, bu yüzden de her dinleyişimde “ulan senin kitabına kurban be hayvan evladı mısın” diye düşünmeme rağmen bu albümdeki manyaklığından ekstra bahsetmemişim. Haklısın; adamın cidden eşi benzeri yok. Sadece melodik nakarat olayında değil, ciddi anlamda grubun 2-3 vokalisti olduğunu düşündürtecek gibi takılıyor bazen.
Black metal konusuna özellikle değinme gereği duymadım evet. Aslında bakınca cidden black metal akorlarına çok fazla başvuruyorlar ama bu olay da son 3 albümdür CD’nin gerektiğinde başvurduğu silahlardan birine dönüştü. Özellikle hayvan gibi black metal akoru + blast beat ve üstüne Travis’in “YİAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!!” çığlığı eşliğinde dellenme olayını sık sık kullanıyorlar ve gruba acayip yakışıyor.
Bir de yazıda bahsetmediğim diğer bir şey olarak albümdeki prodüksiyon inanılmaz güzel cidden. Doyulmaz bir gitar+davul sound’u var. Bas gitar da duyulduğu anlarda çok leziz ama genel sound olağanüstü güzel.
Bu yil en cok sevdigim albumlerden birisi. Dinlerken kendimi kaybediyorum. Yer yer black metal olsun bdm olsun cok zengin bir muzik ortaya koymuslar. Vokalis zaten asmis gitmis bu herifi ilk defa dinlemistim onceki islerine de kesinlikle sans verecegim.
Bir The Antropocene Extinction değil ama ondan çok aşağıda da değil. Puana katılıyorum. 8.5
Cattle D. bence 2010′lar sonrasına damga vuran en güzel oluşumlardan biri. Kötü bir şey ortaya koymayacaklarını bilmek huzur veriyor.
Eline sağlık sitede yazdığın en iyi kritiklerden birisi olmuş
06.12.2019
@crowkiller, sağ olasın.
amaçsız modern tech death duyuyorum, dinlerken bu hissi aşamıyorum. bilgisayar ile gelişigüzel üretilmiş gibi, bakınız archspire generator: https://www.youtube.com/watch?v=MwtVkPKx3RA
vocoder vokal yer yer komik halde. özgün bir albüm değil. overproduced, yapay. binlerce benzer albümden birisi. sevmem için çabalamam, güzel yönlerine odaklanarak ikna olmam lazım 3/10
22.04.2020
@cynic, “binlerce benzer albümden biri” demişsin Death Atlas için. Lütfen bana o binlerce albümden birkaçını önerebilir misin? Lütfen dediğin doğru olsun ve gerçekten şu evrende binlerce Death Atlas gibi albüm olsun.
The Anthropocene Extinction ilk çıktığında Monolith of Inhumanity’den daha iyi olmadığını düşünmüştüm ama dinledikçe hayatta en sevdiğim 3-5 albüm arasına koymam uzun sürmemişti. Şu noktada son üç Cattle Decapitation albümünü kıyaslamanın en azından kendi adıma çok da gereği olmadığını düşünüyorum. Sadece kendilerinin yapabileceği ve her seferinde ekstrem metalin sınırlarını genişleten albümler çıkarmaya devam ediyorlar. Sırf son şarkı Death Atlas’taki çeşitlilik bile bir sonraki albümde neyle geleceklerini şimdiden çok merak ettiriyor.
“Karşıdan karşıya geçmeye çalışan üç bacaklı köpek şu anda ne yapıyor bilmiyorum, ama umarım o köpeğin torunlarının torunlarının torunları, o köpeğin o hâle gelmesini sağlayan insanların torunlarının torunlarının torunlarından daha mutlu bir hayat sürerler.” 👍
Adamlar “Monolith of Inhumanity” ile çıtayı öyle bir yere koydular ki her şarkıda ister istemez kıyaslamalara gidiyorum ama “Death Atlas”ın çok iyi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Ellerine sağlık Ahmet. Albümle kafa kafaya gidecek iyilikte bir kritik.
06.12.2019
@Ouz, sağ ol Oğuz’um.
Galiba Pantera yı Cowboys From Hell albümünden sonra Pantera olarak kabul ettiğimiz gibi Cattle Decapitation ı da Monolith of Inhumanity albümünden sonra hatırlayıp kabul edeceğiz. Pantera gibi bunu Cattle Decapitation ın kendisi de yapabilir.
07.12.2019
@SA, bunu bir tek ben düşünmüyormuşum demek
08.12.2019
@SA, 2004 yılından beri Cattle Decapitation dinleyen biri olarak bu yazdıklarının komple yanlış olduğunu söyleyebilirim. Gruba hakim her dinleyici aynısını söyler zaten. Adamların mainstream olduğu albümü milat kabul etmek doğru değil. Pantera’nın olayı bambaşka zaten.
17.12.2019
@SA, https://open.spotify.com/track/573lxxFchpZOfFdMfWXuDZ?si=6juP4is9S9iaigcb1AuJxA
Şunu dinle ve sözünü geri al :)
28.09.2023
@SA, Aşırı saçma bir yorum.
@SA, The Harvest Floor falan kötürüm bırakıyor dayı n’aptın.
22.04.2020
@Osman Gümüş, Hahahaha, çok doğru.
Normalde takip ettiğim bir grup değiller ama son zamanlarda Amerikan ekstremiği anlamında beni etkileyen en iyi albümü yapmışlar.
Travisin vokal range ve çeşitliliği inanılmaz gerçekten bunların hepsini yapabiliyor mu diye bir kaç live performansı bile izledim. İkna oldum.
Beğendiğim albümler beklentim şu yönde olur albümdeki herhangi bir şarkı beynime bir çapa atar o şarkıyı onlarca sefer dinlerim bu albümde böyle birşey olmadı (belki 7. Bring Back the Plague
8. Absolute Destitute iki şarkıyı ard arda dinliyorum tek şarkı gibi).
Ek olarak albüm özeli dışında albüm tam bir Amerika değil mi?
Ezici, her türlü şeyi bulabileceğin, zamanın nasıl geçtiğini hissettirmeyen, bir şarkı üzerine tam düşünmeden diğeri ile yumruklamaya başlayan …. bilemedim. Yukarıda dünyaya neler yaptığımız ile ilgili çok güzel (neredeyse) bir makale var ve bu albüm tam onlardan besleniyor gibi… belki de bu bir ironidir. Bilemem.
6,7 kez dinledim albümü ama yok, olmuyor. Bir türlü sarmadı. Çıtayı öyle yükseğe koydular ki kendileri de aşamayacaklar belki de. Yeni bir grubun ilk albümü olsa başka şeyler söylerdim tabi.
Abi album bomba falan ama senin bu yazin ozellikle cok iyi olmus. Hani girisde soylediklerin uzerine bir kitap yazsan zevkle okurum.
Yaklasik 1 saat once grubu 2. defa canli izledim. Sagolsun cattle yine icimizden gecti. Travis Ryan baska bir seviyede, sahnede 2-3 vokal var gibi. Yeni albumden the geocide, bring back the plague, one day closer to end of the world, time’s cruel curtain ve kapanista da death atlas’i caldilar.
Death atlas’ın sonlarına doğru giren clean vokal travis’in sesi değil mi
Bu kritiğin dört gün içersinde bu kadar fazla yorum alması, grubun ülkemizde epey beğenildiğine delalet ediyor. Bu grubu, bilhassa vokalleri olmak üzere takdir ediyorum ama bir şarkıdan fazlasını dinleyemiyorum. Davullar ve yoğun prodüksiyon beyin damarlarımı zonklatıyor.
Halen albümü çok mu sevdim, yeterli bulamadım mı karar veremedim. Yeri geliyor “yok abi taş gibi albüm işte” diyorum, yeri geliyor “mmhh o kadar da iyi değil galiba” diyorum. Kaç kere daha dinliyip tam kararımı verebilicem anlayamadım.
Elhamdülillah müslüman değilim. Ama artık Cattle Decapitation demeden önce şunu diyeceğim:
Bismillahirrahmanirrahim.
2010′ların benim için en özel, en taşaklı, en müthiş grubu olarak hatırlanacak benim için Cattle Decapitation. Bu albüm 9.3, Anthropocene Extinction 10. Monolity…ise 9.6
22.04.2020
@deadhouse, Verdiğin puanlara bire bir katılıyorum. Benimle aynı görüşe sahip biri olduğunu görmek güzel.
Beni içine en çok çeken Cattle Decapitation albümü bu oldu. Sebebi belli. O nasıl vokaller arkadaş. Dinle dinle sıkmadı sıkmıyor. Bazı şarkıları üst üste 5 kere açsam da sıkılmıyorum.
Müzik konusu da harika zaten ama vokaller varken müziğini tartışmak gelmiyor içimden aahahhsha
İnsan mısın Travis Ryan?
Itiraf ediyorum eger 2019′un en iyi albumleri oylamasi bugun yapilsa kesinlikle ilk 5′e alirim. 2019′da cikip en cok dinledigim albumlerden birisi.
Travis Ryan’ın aynı zamanda peygamberliğini ilan ettiği albüm oldu. YouTube’ta şarkıların altı Koronavirüs yorumlarıyla dolmuş hep.
Bring Back the Plague. Evet…
31.03.2021
@ismail vilehand, Şarkıda her türlü zenginlik var ya. Travis Ryan göğsünde aynı anda hem bi öküz hem bi ceylan besliyor.
28.09.2023
@ismail vilehand, Hasta işi.
Adamlar resmen modern dünyanın kutsal yazıtlarını,kitabe artık adı neyse onu yaptılar. T.Ryan resmen erdi pezevenk.
Çıktığı gün sözlerine bakarak dinlediğim ve sık sık gözümden yaş gelmesine neden olan albümdür. Şarkı sözlerinden kesitler yatağımın başucuna yapıştırılmış beni selamlıyorlar. İlk dinlediğimde aşırı beğenip Wikipedia’da vokallerin kimler olduğuna baktım. Uyum içinde dört vokal olduğuna inanırken hepsinin aslında bir kişi olduğumunu öğrendiğimde her şey bitti. Death Atlas kesinlikle hayatımı en çok etkileyen albümlerden biridir. 9.5/10
Tüm sayfada bir kez bile Dave Otero ismi geçmiyor, çok hakkı yenmiş. Cattle decap in sound değişikliğinde ve prodüksiyon konusunda level atlatmış bir insan, son derece modern ve kaliteli kayıttan sorumlu kişi. Cephalic carnage, cattle decapitation, allageaon Çok şey borçlu bu adama.
Finish Them klibini yayınlamışlar.
https://www.youtube.com/watch?v=GYHK9D3pDkg
Çok geç tanıştım bu grupla, ama hemen aşık oldum diyebilirim. Kritikte bahsedilenler albümün ruhunu tamamen yansıtmış. Tebrikler Ahmet Usta :)) Bu arada Cattle’in bahsettiği insanlığın kendi kendini yok eden laneti koronavirüs günlerinde oldukça yoğun hissediliyor. Şu günlerde bu grubu dinlemek daha anlamlı sanki. Ayrıca teknik varyasyonların bolluğu ve yoğun atmosferi albümü epey yükseltiyor. Ben şahsen 10 verdim. Daha ne deyim karantinadan selamlar…
Cattle Decapitation’da ağır bir şekilde Radiohead oykunmesi var. Nereden mi biliyorum? Kid A albümünde Finish Them tinilari duymak mümkün. Dikkatli dinleyin bana hak vereceksiniz.
Ama çok dikkatli dinlemeniz lazım.