Norveç’in bir süredir black metal bayraktarlığını başka ülkelere devrettiği mâlumunuz. Fransa’dan, Almanya’dan, Polonya’dan çok yaratıcı işler yapan gruplar çıkıyor. Yunanistan, Çekya ve hatta Slovakya’dan nefes kesici albümler geliyor. Rusya ve Ukrayna o coğrafyanın soğuğunu karanlıkla harmanlayıp bu müziğe başarıyla yediren gruplara ev sahipliği yapıyor. ABD ve Kanada ise mesafeler uzak olsa da kapkara zihin ve gönüllerin birlikte olduğunu ispatlarcasına sayısız oluşumla black metalin varlığını çok başka şekilde sürdürmesine hizmet ediyor.
Eski sayılabilecek Norveçli black metal gruplarının bugün hâlâ takip edilmesini sağlayansa barındırdıkları müzisyenler ve geçmişte yaptıkları çok iyi albümleri oluyor elbette. 1349 da 2003’ten itibaren birer yıl aralıkla üç tane deli manyak albüm hazırladı, sonrasında biraz tökezleyip yeniden kendini bulmaya çalıştı ama geçen zamana karşın kendine has duruşunu pek bozmadı. 2014 çıkışlı “Massive Cauldron of Chaos” ise yeni gelecek albüme dair beklentileri bayağı bir arttırdı. Zira albüm gayet konsantre bir kötülük sunuyor, yeri geliyor 6 dakikalık şarkılarla beyin tokatlıyor, 1 dakika 39 saniyelik bir parçayla neye uğradığınızı şaşırtabiliyordu.
“The Infernal Pathway” grubun yine değişik kafalarla hazırladığı bir albüm ve sıkı durun, “Tunnel of Set” serisi bu albümle devam ediyor. Ne güzel değil mi? Değil mi? Bence de. Hatta durun, albümün geneli hakkında konuşmaya başlamadan önce “Demonoir” kritiğinde Ahmet’in söylediği “Tunnel of Set” serisini arka arkaya dinleme işini bu albümdeki parçalarla yinelediğimi ifade edeyim. Sonuç mu? “Demonoir” albümündeki geçişler çok daha iyiydi, yapacağım en olumlu yorum bu olsun. Ama hakkını yemeyeyim, “The Infernal Pathway”de bahse konu karanlık eserlerin albümü kendi içinde bölümlere ayırma gibi görünmez bir özelliği mevcut. İlk iki parça alıştırma niteliğinde, “Tunnel of Set VIII” sonrasındaki ikili farklı kıvamda, “Tunnel of Set IX” sonrasındaki üçlü daha 1349 ayarında, “Tunnel of Set X” sonrasındaki tek parça ise black & roll tadında, uzun ve pek bana hitap etmeyen bir iş.
Albüm, yapısal olarak daldan dala konan “Abyssos Antithesis” ile açılışı yapıyor. Bu ilginç bir parça. Grup üyelerinin zihnini okuyamam ama sanırım bu şarkıyı tasarlarken hem görkemli hem de 1349’un bugüne kadarki varlığının özeti olabilecek güçlü bir eser yapmak istemişler. Sonuç görkemli bir bulamaç olmuş bana kalırsa. Neyse ki devamında gelen ve albüm öncesinde tekli olarak yayınlanan “Through Eyes of Stone” durumu kurtararak sahneyi daha güçlü parçalara bırakıyor.
Albümü ele alan yabancı kaynaklı bazı yayınların da belirttiği üzere 1349, “The Infernal Pathway”de birtakım gruplardan esintiler taşıyan işler de yapmaktan geri durmuyor. İçinde eser miktarda Death ve Immortal bulunduran “Towers Upon Towers” bunlardan biri. Albümü yarıladığınızda karşılaşacağınız “Deeper Still” ise 1349’un “Slaves” ve “Singer of Strange Songs” eserlerinin çarpıtılmış hâli gibi. Yaratım sürecinde girdikleri muhtemel tıkanıklığı, klasiklere ve kendi başyapıtlarına sırtlarını dayayarak aşmak istemişlerdir belki de; bunu başarmışlar da. Fakat beş yıllık ayrılığın ardından yeni albümünde başkalarını ve kendi kendini taklit eden bir grup beklemiyordum, açık konuşayım.
“Dødskamp” parçasını PA’da yayınlanan haberler vesilesiyle tanıdığınız için uzun uzadıya anlatmayacağım. Şarkıyı, albümün sound’una eşitlemişler, bana kalırsa çok da iyi etmişler. Sound tarafına ufaktan değinmekte yarar var. Uzun zamandan sonra Ravn’ın vokalleri bol efektten arındırılmış durumda. Tüm enstrümanlar tane tane işitilebiliyor. Tabii işi gücü bırakıp Frost’un davullarını takip edeceğinize kesin gözüyle bakıyorum. Herif yine en iyi performanslarından birini “The Infernal Pathway”de sergilemiş.
5 yıllık bekleyişin ardından gelen albümün 1349’a has şok edicilikten epey uzakta olduğunu söyleyebilirim. Hatta albümü 15+ defa dinleyip açılmasını bekledim ama yok, açılmadı. İlk üç dinlemedeki tecrübenin üstüne çıkamadım bir türlü. Evet, “Hellfire” ve “Beyond the Apocalypse” zamanları çok geride kaldı ama insan bir umut bekliyor işte çok acayip bir şeylerle karşılaşmayı. Neyse, gereksiz yere duygusala bağlamadan yazıyı sonlandırayım. “The Infernal Pathway” 1349’la tanışma albümünüz olmasın, grubu zaten takip ediyorsanız yapımdaki birkaç parça sizi memnun edecektir.
Kadro Ravn: Vokal
Archaon: Gitar
Seidemann: Bas
Frost: Davul
Şarkılar 1. Abyssos Antithesis
2. Through Eyes of Stone
3. Tunnel of Set VIII
4. Enter Cold Void Dreaming
5. Towers upon Towers
6. Tunnel of Set IX
7. Deeper Still
8. Striding the Chasm
9. Dødskamp
10. Tunnel of Set X
11. Stand Tall in Fire
“Fakat beş yıllık ayrılığın ardından yeni albümünde başkalarını ve kendi kendini taklit eden bir grup beklemiyordum” bu kısımda Oğuz albümün kısaca özetini vermiş zaten.
Black Metal adına iyi bir albüm ama bu kadar işte. Yani, fazla bir beklentiyle dinlerseniz hayal kırıklığına uğrama ihtimaliniz baya büyük. Ama siz albümü filan boş verin, direk Frost’a odaklanın. Herif yine döktürmüş.
Bu arada “Abyssos Antithesis” gibi ne idüğü belirsiz bir eseri birinci şarkı olarak koymak da yürek ister. Cidden tüm albümün bu kafada olduğunu düşünüb baya hüzünlenmiştim. İyi ki, “Through Eyes of Stone” hemen ardından girib durumu toparladı yoksa bu albüm çekilmezdi.
“Fakat beş yıllık ayrılığın ardından yeni albümünde başkalarını ve kendi kendini taklit eden bir grup beklemiyordum” bu kısımda Oğuz albümün kısaca özetini vermiş zaten.
Black Metal adına iyi bir albüm ama bu kadar işte. Yani, fazla bir beklentiyle dinlerseniz hayal kırıklığına uğrama ihtimaliniz baya büyük. Ama siz albümü filan boş verin, direk Frost’a odaklanın. Herif yine döktürmüş.
Bu arada “Abyssos Antithesis” gibi ne idüğü belirsiz bir eseri birinci şarkı olarak koymak da yürek ister. Cidden tüm albümün bu kafada olduğunu düşünüb baya hüzünlenmiştim. İyi ki, “Through Eyes of Stone” hemen ardından girib durumu toparladı yoksa bu albüm çekilmezdi.
Dodskamp single kapağı, albümün kendi kapağından daha güzel.
09.08.2020
@chuck, çünkü Munch