Yalnızca Obituary’nin diskografisinde değil, tüm death metal albümleri içerisinde en yüksek ticari başarıya ulaşmış albümler arasında yer alıyor “The End Complete”. Dinleyicilerine önce “Slowly We Rot”u, ardından “Cause of Death”i sunarak infaz üstüne infaz gerçekleştiren grubun, üçüncü albümünde neler yapacağı eminim o dönem sayısız hayranını, müzik eleştirmenini ve camianın önde gelen gruplarını merakta bırakmıştır. Albümün 1992’deki çıkışını takiben gelen ticari başarı her ne kadar beklentilerin ciddi ölçüde karşılandığı gibi bir izlenim bıraksa da istatistiklerin her şeyi açıklamadığını hepimiz biliyoruz. İlk iki albüm neredeyse tartışmasız bir şekilde “Obituary’nin yükselişini”ni sağlayan çalışmalar olarak grubun en iyi albümü olma konusunda sık sık birbirinin yerine geçiyor. Ancak “The End Complete”in tam olarak nerede durduğu hala tartışmalı ve muhtemelen öyle kalmaya da devam edecek bir mesele, çünkü kimilerine göre “Cause of Death”in zihinlere kazınan muazzam başarısından sonra “The End Complete” son derece sönük, tek düze iken kimine göre de grubun en iyi albümü. Esasen tartışılan ana mesele albümün iyi olup olmadığı değil, ki gayet de iyi bir albüm. Ama öncüllerinin başarısını müzik açısından tamamlar nitelikte mi ? İşte tartışılan bu ve incelemede de elimden geldikçe bu soruya cevap vermeye çalışacağım. Ama ilk etapta albümün artılarına değinmek istiyorum.
James Murphy’nin aynı yıl içinde hem Death’in “Spiritual Healing” albümünde hem de Obituary’nin “Cause of Death”in de yer alarak efsanelere imza atışının ardından grupla kurduğu tek kurşunluk ilişki son bulmuş ve lead gitara yeniden Allen West geçmişti. “The End Complete”de West’in gitar performansı açısından ilk albüme kıyasla çok daha baskın olduğunu görüyoruz. Albümün Trevor Peres imzalı hit parçası “The End Complete” dışında önce çıkan parçaları “Back to One”, “Dead Silence” ve “Rotting Ways”de West’in imzası var. Bu şarkılarda Allen West birbiri ardına sololar atarken bir yandan da gitarına attırdığı uzun soluklu çığlıklarla albümün karamsar havasının baş mimarı olarak göz dolduruyor. “Rotting Ways”in özellikle sonlara doğru dinleyiciyi esir alan kasveti albümün doruk noktalarından. Bununla birlikte, Donald Tardy daha ilk şarkı “I’m in Pain”den itibaren yaptığı son derece yoğun drum fill’lerle, atak üstüne ataklarla grubun gelecek yıllardaki çalışmalarında o kadar sık göremeyeceğimiz bir davul performansına imza atıyor. Prodüksiyon sonucu davulun çok net ve güçlü bir sound’a sahip olması Tardy’nin ataklarının kafamızın içinde yankılanmasını sağlıyor. John Tardy’nin yaptığı vokaller, bu albümde kelime vurgularını yakalamamıza müsaade edecek biçimde anlaşılır, bu nedenle growl’unda kısmen de olsa bir sadeleşme var. Ancak yırtıcılık olarak bir gerileme yok. Hatta bir sonraki albümleri “World Demise”da çok daha vahşi bir hal alacak vokali. “Corrosive” parçasındaki mini solosuyla kendini gösteren Frank Watkins’de Obituray’nin klasik kadrosunu bas gitarının başında dolduruyor. Albüm aynı zamanda grubun yeni logosunun da görücüye çıktığı çalışma olarak biliniyor. Devleşmiş, farklı renkler kazanmış, “T” harfinin kanatlı demonik bir yaratıkla cisimleşerek göz doldurduğu grup logosu, albüm kapağında tepesini kara bulutların kapladığı çorak, yaşamdan yoksun bir diyarın üzerinde yükseliyor. Kanaatimce grubun en güzel albüm kapaklarından biri.
Albüme dair olumsuz diyebileceğim kısımlara gelirsek…“The End Complete”i bitirdiğim zaman düşündüğüm şey, albümün sert, doğrudan, ama daha “kuru” oluşuydu. Esasen bir death metal albümü için bu vasıflar gayet yeterli olsa da defalarca kez adını andığım efsaneleri yapmış bir gruptan üçüncü albümlerinde böyle bir çalışma görmeyi beklememiştim. Şarkılar, üzerinde ölü toprağı varmışcasına cansız bir ruh hali taşıyor, nadir anları dışında içimde hiçbir şevk uyandırmıyordu. Rifler çoğu zaman birbirinin tekrarı gibi durmakla beraber yaratıcılığa özgü çok az nokta sergiliyor, şarkılar bittiklerinde akılda kalıcı az şey bırakıyordu, albüme adını veren şarkının son dakikalarında hipnoz eder gibi tekrar tekrar beliren o rif dışında. Önceki albümlerinde bestelere ayrı bir hava ve tat katan efektli introların, dehşet dolu tedirginliğin hiçbirinden eser yoktu. Kapağındaki gibi adeta çorak bir araziydi bu albüm. Obituary, Death ile beraber ilk dinlediğim death metal grubuydu, bu yüzden “The End Complete” beklentilerimi karşılayan bir albüm olmamıştı. Ancak beklentilerimin aldığı bu darbelerin, esasen fazlasıyla melodik ve “catchy” şeyleri dinlemeye alışık olmamdan kaynaklandığını anladım ileriki zamanlarda. Death metalin çok daha uç yanlarıyla tanıştıkça, “The End Complete”in taşıdığı o cansızlığın, kuraklığın ve sadeliğin albüme gayet yakıştığını, hatta albümü tanımlayan niteliklerin tam da bunlar olduğunu düşünmeye başladım. Yine de, diri bir prodüksiyona ve anlamlı bir kasvete sahip olsa da “The End Complete” hakkındaki genel yargım, bestecilik açısından daha zayıf bir albüm olduğu yönünde. Başta alışmakta zorlandığım genel havasını bugün seviyorum, o ayrı.
Obituary’nin, “The End Complete” ile yaşattığı bu sarsıntı itibariyle, müzikal gidişat açısından Deicide ile benzer özellikler gösterdiğini düşünüyorum. Deicide’da aynı şekilde muazzam bir debut albümle tüm kötücüllüğünü etrafa saçmış (“Deicide”), ondan hemen sonra gelen albümünde gerek prodüksiyon gerekse şarkı kompozisyonu olarak ortalığı dağıtmış (“Legion”), ancak üçüncü albümünde her açıdan ilk ikisinin gerisinde kalmakla eleştirilmişti (“Once Upon the Cross”) . Oysa “Once Upon the Cross” da kötü bir albüm değildi. Hatta ilkellik ve vahşilik bazında “Deicide” albümünün soğuk yüzü olarak bile nitelendirilebilir. Glen Benton, yayınlandığı sıralarda “Once Upon the Cross” için şöyle bir laf etseydi kaçınız yadırgardınız?
“Deicide’da Şeytan’ın öfkesi ve baştan çıkarıcılığı vardı. Legion’da Şeytan’ın bizzat kendisi. Once Upon the Cross ise daha çok, kendi gözümden “Jesus Christ”a bakan bir albüm. Eğer sevimsiz bulduysanız bu yüzdendir. Yalnızca odağı değiştirdim.”
Böyle demiş olsaydı dahi, bu bize “Once Upon the Cross”da bir şeylerin eksik olduğunu yine de hissettirmez miydi ? Bence hissettirirdi. “The End Complete”e de pekala, grubun evvelki çalışmalarının akabinde daha durağan bir potansiyele, daha olağan bir huzursuzluğa sahip bir albüm olarak bakamaz mıyız ? Elbette bakabiliriz. Ama yine de denilebilir ki, bir şeyler eksik bu albümde.
Bu sözde “duraksamalara” hangi açılardan yaklaşılmalı bilemiyorum. Grupların “Hızlı koşan çabuk yorulur.” mantığına dayanarak dinlenmesi şeklinde mi yorumlamalıyız, müzik endüstrisinin sürekli daha iyisini yapma ya da iyi bir şeyler çıkarma konusunda grupları baskı altına sokmasında mı aramalıyız cevabı, emin değilim. Ama bir noktada bunları düşünmenin manasızlığının da farkındayım, çünkü seven zaten sevdiğini baş tacı ediyor, sevmeyense yüzüne bakmıyor.
Başta sormuş olduğum soruya geri dönmek istiyorum şimdi; “The End Complete, öncüllerinin başarısını müzik açısından tamamlar nitelikte bir albüm müdür? “ Benim cevabım, “hayır”. Ancak kendi standartlarında başarılı, Obituary’e yakışacak ve onun death metal icra edişi bakımından örnek gösterilebilecek kalitede bir albüm olduğu aşikar.
Kadro John Tardy: Vokal, sözler
Allen West: Gitar
Trevor Peres: Gitar
Frank Watkins: Bas
Donald Tardy: Davul
Şarkılar 1) I’m in Pain
2) Back to One
3) Dead Silence
4) In the End of Life
5) Sickness
6) Corrosive
7) Killing Time
8) The End Complete
9) Rotting Ways
Death Metal denildiğinde ilk aklıma gelip sayabileceğim albümlerden bir tanesi. Yazarın slowly we rot ve cause of death döneminin gerisinde kaldığı düşüncesine katılmıyorum zaten karşılaştırmak da anlamsız. Death Metal’in tarifini yapmış gruplardan bir tanesini konuşuyoruz yeni yetme bir grubu değil ki bahsettiğimiz the end complete! Albüm puanı klasikleşmiş bir yapıt için çok düşündürücü. Okudum öyle geçerli bir neden de yok gayet tokat atmakla meşgul bir albüm zaten. Eğer “Obituary’e yakışacak ve onun death metal icra edişi bakımından örnek gösterilebilecek kalitede bir albüm olduğu aşikar” diyorsanız 8,5 puanı yapıştıracaksın. Benim puanım da 9,5/10
@bahadır, Eyvallah öncelikle, okuyup yorum yapma zahmetini gösterdiğin için, ama benim de açıklık getirmem gereken bazı noktalar var söylediklerinde.
1) Karşılaştırmak anlamsız ise o zaman neden büyük bir grubun bazı albümlerini göklere çıkarırken bazı albümlerini yerin dibine sokuyoruz ? Bugün neden bir “Load” ya da “St. Anger”, “Master of Puppets” ya da “Ride the Lightning”in yanına koyulamıyor ? Çünkü bir albümü beğenmek ya da beğenmemek, o grubun öncesinde yaptığı işlerde sevdiğimiz noktaları bir sonraki çalışmasında ne kadar görebildiğimizle ya da bir değişim geçiriyorsa o değişimi ne kadar güzel yansıttığıyla yakından ilgili. “Slowly We Rot” ve “Cause of Death”ten bahsetme sebebim bu, incelemede. Senin mantığınla konuşacak olursak, her albüm “biricik” olduğu için hiçbiri diğerinden daha iyi olamaz. En fazla, hepsi iyi olabilir.Aynı oranda da kötü.
2) Sitede yazdığım kritiklere şöyle bir bakarsan, zaten büyük grupların burada yazılmamış kült albümlerini yazdığımı görürsün. Dolayısıyla bu incelemeyi yazarken de hangi albümü yazdığımın bilincindeydim. 6,5, kült mertebesindeki bir albüm için düşük bir puan olsa da, iyi ama eksikleri olan bir albüm için ortalama uygunlukta bir puan. İncelemede bu iki noktaya da değinerek o puanı verdim zaten. Eleştirdiğim noktaları çıkarsan,zaten benim de vereceğim puan en fazla 8,5 olur. Kötü bir albüm demedim, 4 ya da 5 gibi bir puan da vermedim. Ayrıca ,puanlar kimine fazla, kimine az geliyor. Herkes için bir denge tutturmak söz konusu değil. Bir grubun en iyi albümüne overrated diyen de var, aslında pek bir numarası olmayan bir albümüne muazzam diye methiyeler düzen de. İşin burası kişisel bir konu.
Death Metal denildiğinde ilk aklıma gelip sayabileceğim albümlerden bir tanesi. Yazarın slowly we rot ve cause of death döneminin gerisinde kaldığı düşüncesine katılmıyorum zaten karşılaştırmak da anlamsız. Death Metal’in tarifini yapmış gruplardan bir tanesini konuşuyoruz yeni yetme bir grubu değil ki bahsettiğimiz the end complete! Albüm puanı klasikleşmiş bir yapıt için çok düşündürücü. Okudum öyle geçerli bir neden de yok gayet tokat atmakla meşgul bir albüm zaten. Eğer “Obituary’e yakışacak ve onun death metal icra edişi bakımından örnek gösterilebilecek kalitede bir albüm olduğu aşikar” diyorsanız 8,5 puanı yapıştıracaksın. Benim puanım da 9,5/10
05.09.2019
@bahadır, +1
05.09.2019
@bahadır, Eyvallah öncelikle, okuyup yorum yapma zahmetini gösterdiğin için, ama benim de açıklık getirmem gereken bazı noktalar var söylediklerinde.
1) Karşılaştırmak anlamsız ise o zaman neden büyük bir grubun bazı albümlerini göklere çıkarırken bazı albümlerini yerin dibine sokuyoruz ? Bugün neden bir “Load” ya da “St. Anger”, “Master of Puppets” ya da “Ride the Lightning”in yanına koyulamıyor ? Çünkü bir albümü beğenmek ya da beğenmemek, o grubun öncesinde yaptığı işlerde sevdiğimiz noktaları bir sonraki çalışmasında ne kadar görebildiğimizle ya da bir değişim geçiriyorsa o değişimi ne kadar güzel yansıttığıyla yakından ilgili. “Slowly We Rot” ve “Cause of Death”ten bahsetme sebebim bu, incelemede. Senin mantığınla konuşacak olursak, her albüm “biricik” olduğu için hiçbiri diğerinden daha iyi olamaz. En fazla, hepsi iyi olabilir.Aynı oranda da kötü.
2) Sitede yazdığım kritiklere şöyle bir bakarsan, zaten büyük grupların burada yazılmamış kült albümlerini yazdığımı görürsün. Dolayısıyla bu incelemeyi yazarken de hangi albümü yazdığımın bilincindeydim. 6,5, kült mertebesindeki bir albüm için düşük bir puan olsa da, iyi ama eksikleri olan bir albüm için ortalama uygunlukta bir puan. İncelemede bu iki noktaya da değinerek o puanı verdim zaten. Eleştirdiğim noktaları çıkarsan,zaten benim de vereceğim puan en fazla 8,5 olur. Kötü bir albüm demedim, 4 ya da 5 gibi bir puan da vermedim. Ayrıca ,puanlar kimine fazla, kimine az geliyor. Herkes için bir denge tutturmak söz konusu değil. Bir grubun en iyi albümüne overrated diyen de var, aslında pek bir numarası olmayan bir albümüne muazzam diye methiyeler düzen de. İşin burası kişisel bir konu.