Oğuz Sel

Metal dünyası için kutlu yıllardan biri olan 1996’yı idrak edip yılın son aylarına yaklaşıldığında, o yıla dair perdelerin henüz kapanmadığını, sahnedeki oyunun tüm hızıyla sürdüğünü gösterircesine iki albüm çıkageldi İsveç semalarından. Bunlardan biri, Mikael Åkerfeldt’li Katatonia’nın “Brave Murder Day”iydi. Yıkıcı Katatonia müziğinin ulaştığı ilk şahika olan albüm, 1996’nın kasım ayında, müzik dünyasıyla birlikte müzikseverlerin de hayatını değiştirmeye ant içmiş gibiydi. Şarkıların altında imzası bulunan grup üyelerinden Anders Nyström, namıdiğer Blackheim, gizli bir hazine daha taşıyordu ve çok geçmeden, 1996’nın aralık ayında bu hazineyi tüm metal müzik dinleyicilerinin karşısına çıkardı. O hazine, “Ravendusk in My Heart”tı.

Katatonia’daki yaratıcılığını zaten her adımda biraz daha ileriye taşıyan Anders’in, black metali içselleştirip müzikal becerilerini ve zamanını bu yöne de aktarabilmeyi başarması, onun gibi bir dehanın, biriktirdiği parçalarla Diabolical Masquerade projesini ayağa kaldırıp, dönemdaşlarıyla kıyaslandığında epey yenilikçi bir albüm olan “Ravendusk in My Heart”ı hazırlamasını sağladı. Bugünün gotik avangart ve atmosferik black metal proje/oluşumlarının bolca ekmeğini yediği albüm, konseptinden şarkı sözlerine, parça tasarımlarından sound’una kadar hemen her noktasıyla kendine özgü olduğunu gösteriyordu.

Anders’in yarattığı hayâli dünyada yaşanan olayları anlatırken kimi zaman “Once upon a time…” diye başlayan sözlere sahip şarkılar, bolca “Blackheim” geçen parça isimleriyle birleşince albümün tematik bir yapı oluşturmasına zemin hazırlıyor. Bu yapı ise Anders’in müzikal dehasını sergilemesi için bir bakıma bahane oluyor ve davul programlama konusunda destek istediği bir başka müzikal deha sahibi insan evlâdı Dan Swanö’nün katkısıyla “Ravendusk in My Heart”a son formunu veriyor.

Ortaya çıkan şarkılar; 1996 yılındaki black metal albümleriyle kıyaslandığında oldukça dinamik, müzisyenin etkileşim hâlinde olduğu yan türlerden aldığı ilhamlar yardımıyla son derece zengin, abartıya kaçmayan senfonik ögeler ve atmosferik detaylar sayesinde içine girilmesi basit fakat içinden çıkılması emek isteyen, albümü döngü şeklinde dinlemeye meyilli olanların kolayca sıyrılamayacakları türden.

Anders’in Katatonia’dan deneyimli olduğu, dinleyiciyi üzme potansiyeli yüksek melodi üretme becerisi, bu albümde de kendini zaman zaman gösteriyor. “Blackheim’s Forest Kept the Season Forever” parçasının, birkaç saniye önce yerini yaptıktan sonra 2.32’de birden boyut değiştirmesi gibi fikirler, sanatçının ne yaptığının farkında olduğunun ve şarkı seyri kapsamında gerçekleştirdiği dönüşümleri ince ince hesapladığının da bir kanıtı bana kalırsa.

Dinlemeye başladığınız anda gerek yapay davulların gerekse kullanılan dijital enstrümanların da etkisiyle 1990’lar havasını teneffüs edebileceğiniz, Anders’in black metal tarafında da ne denli müthiş bir müzikal zekâya sahip olduğuna adım adım tanık olacağınız, içine King Diamond kaçmış Dan Swanö’nün neye benzeyeceğini işitebileceğiniz “Ravendusk in My Heart” baştan sona harikulâde bir eser.