Tarih boyunca; yazarlar, düşünürler, bilim insanları, din adamları ve daha nicesi, ölüme dair etkileyici cümleler sarf etmişler hayata bakış pencereleri ve meşreplerine göre. Kimisi “Korkaklar sık sık ölür, cesurun ölümü bir defadır.” demiş tavizsizce, kimisi “Her canlıya ölüm vardır. İnsan ölür ama ölmeyen insanlıktır.” demiş hüsnüzan ile. Bu cümlelerin başrolünde kaçınılmaz son, sonu bilinmez mutlak, ölüm bulunuyor tabii. Ne kadar ciddi bir olgu olduğu çoğu zaman unutulan, yakınların, sevilenlerin “tatmasıyla” defalarca ve çok acı şekilde idrak edilen ve anımsanan ama bireyin aklî melekelerini muhafaza edebilmesi için kendi yaşam mekanikleri içerisinde ona mütemadiyen unutturulan ölüm, yaşam denen kavramın tam da kendisinden beslenerek var olan, var olduğu müddetçe hakikatten cesurca bahsedebilen müzikte de zaman zaman başrole geçebiliyor.
Ölüm kadar soğuk, ölü kadar soluk black metalde de ölümün bizatihi kendisinden, belki de bu denli olmaması gereken düzeyde ama olanca çıplaklığıyla bahsedildi, bahsedilmeye devam ediyor. Bu topraklarda adına “Küçük Ölüm” de denilen uyku ve devamındaki rüyalardan/rüya seyahatlerinden esinlenerek 2016 yılının bana göre tartışmasız en iyi eserlerinden biri olan “Oneironaut”u müzik dünyasına kazandıran Crimson Moon, bu defa “Küçük Ölüm” yerine doğrudan doğruya ölümün kendisini konu ediniyor, ölümün yüceliğini “Mors Vincit Omnia” diyerek takdir ve tescil ediyor, belki de bu sayede ölümü göz ardı edip yaşama odaklananların davranışları, bu vesileyle tevil ediliyor.
Ele aldığı konu olan ölümün ağırlığı altında ezilmeden ciddi sanat eserleri ortaya koymanın pek kolay olmadığını, “Mors Vincit Omnia” ile bir kez daha görüyorum. Crimson Moon’un ki çeyrek asırlık bir gruptan söz ediyoruz, dördüncü stüdyo albümünün ölüm temalı olması, grup açısından bir şans ve aynı zamanda dev bir şanssızlık. Şans, çünkü konu çok kapsamlı ve hakkında söylenmişlerin dışında yığınla söz söylenebilir, ondan ilham alınarak bestelenmemişlerin dışında yığınla müzik bestelenebilir. Şanssızlık, çünkü tema ölüm dahi olsa “Oneironaut” gibi bir şaheserden sonra söyleyeceğiniz her şey lehinizde övgü veya aleyhinizde yergi olarak kullanılabilir.
Az önce de belirttiğim üzere ölüm gibi ciddi bir olguyu Crimson Moon gibi en az ölüm kadar ciddi bir grubun ele alması takdire şayan. Ölüm ve sonrasının merhâleleri, yaklaşık 55 dakikalık “Mors Vincit Omnia” ile kulaklara ardından zihinlere zerk ediliyor. İlk bir iki dakikasını, artık bir black metal grubunda kaçıncı defa işittiğimi saymayı bıraktığım “Dies Irae”ye sırtını yaslayan “Vanitas”la açılışını yapan albüm, bahse konu şarkının sonlarında biraz fazlaca tekrar eden vurucu bölümüyle albümün geri kalanına dair bir umut beslememi sağlasa da ilerleyen safhalarda kendimi, “Misafir umduğunu değil bulduğunu yer.” sözündeki misafir gibi hissetmeme vesile oluyor.
Grubun ilk dönemlerinde bir miktar öykündüğü Abigor esintilerini yeniden hissedebileceğiniz albüm, teması itibarıyla önceki albümden daha kasvetli ama bu kasvetini müzikal tembellik ya da yaratıcılık yoksunluğu nedeniyle tam olarak yansıtamıyor. Süper fikirlerin ve harikulâde müzisyenliğin, sıradanlıktan ölüp ölüp dirilen kısımlara kurban verildiği, koral kısımların iç ürpertmekten ziyade tat kaçırdığı, önceki albümde mırıl mırıl eşlik edilebilen melodilerin/riflerin yerinde yellerin estiği “Mors Vincit Omnia” epey sıradan, sürprizsiz, bir süre sonra sıkıcılaşan bir eser maalesef.
Önceki albümde 19 dakika 45 saniye süren ve hiçbir saniyesinde boş yapılmayan kapanış parçası “Oneironaut”un ardından gelen bu albümün kapanış parçası “Tempus Fugit” ise tam bir hayâl kırıklığı. Ben bu olumsuzlukların ardında yatan nedenin, gruba yeni katılan elemanlar olduğunu düşünüyorum. Önceki yapımda sazı, sözü tek başına ele alıp ufak tefek noktalarda ve sololarda Ralph Santolla (as) gibi şahsiyetlerden destek alan Scorpios, bu defa bestecilik cephesinde yeni arkadaşlardan yardım istemiş olabilir. Albümün bu hâli için başka açıklama bulamıyorum. Yapımın kayıtlarının büyük kısmının Almanya’daki Oneironaut Studios’da yapılmış olması ise bir hüzün verici başka bir nokta.
Albüm kapağını görünce “Ya bu Grafvitnir kapağı gibi!” demiştim, yanılmamışım. Kapağın arkasındaki isim, Grafvitnir’in son iki albüm kapağını hazırlayan Daniel Valeriani kişisi; kendisinin yeni Mayhem kapağını da tasarladığını belirteyim. Black metal konusunda seçici değilseniz, yapılan her türlü iş kabulümdür diyorsanız, daha da önemlisi, benim gibi Crimson Moon’un yeni albümünü dört gözle beklediyseniz, “Mors Vincit Omnia”ya zaman ayırmanızı öneririm. Daha iyi albümlerde görüşmek üzere.
Kadro Scorpios Androctonus: Vokal, bas, klavye
Agreas: Gitar
Sabnoc: Gitar, geri vokal
Konuk:
Blastum: Davul
Lord Angelslayer: Vokal (3)
Proscriptor: Vokal (3)
Ixithra: Vokal (4)
Phaesphoros: Ek vokal, üflemeliler (5)
Şarkılar 1. Vanitas
2. Altars of Azrael
3. Godspeed, Angel of Death
4. Upon the Pale Horse
5. Parcae - Trinity of Fates
6. Mors Vincit Omnia
7. Funeral Begotten
8. Tempus Fugit