CATHEDRAL, PARADISE LOST, MY DYING BRIDE, ANATHEMA, ELECTRIC WIZARD, ESOTERIC, SOLSTICE… İngiliz doom metali BLACK SABBATH’a can verişinden itibaren hep çok iyi, çok ilham verici isimler çıkardı. Belki havasından, belki geçmişinden gelen bir kasvetle yoğrulan bu gruplar doom metalin soluk ve yırtık bayrağını her daim en tepede taşıdılar ve türün tartışmasız şekilde en büyük ilham kaynağını oluşturdular.
Adı bu gruplar kadar anılmasa da türün doksanlarda kurulan hatırı sayılır isimlerinden biri de WARNING’di. Çıkardığı iki albümle doom metal adına çok iyi örnekler sunan WARNING, özellikle ikinci albümü “Watching From a Distance” ile türün 2000’lerdeki en iyi işlerinden birine imza atmıştı.
WARNING dediğimiz zaman elbette ki sözü Patrick Walker’a getirmemiz gerekiyor. Dünyanın en acıklı seslerinden birine sahip olan Walker, sonradan 40 WATT SUN’da da gösterdiği hünerlerini ilk olarak WARNING’de sergilemişti. WARNING’in doom metaline baktığımızda Walker’ın acayip hüzünlü vokalleriyle karşılaşıyoruz.
“Wider Than the Sky” kritiğinde de dediğim gibi kendisinin acayip empati kurulası, derdine derman bulmak için emek verilesi bir ses rengi var. Ne ağlamaklı ne demagoji düzeyinde kederli olan bu ses, ekstra drama yaratma çabasına girmeden insanı can evinden vurma özelliğine sahip.
“Watching From a Distance”a baktığımızda WARNING’in son derece naif, kırılgan bir kimlik takındığını görüyoruz. Bu kırılganlık bir an olsun ağlaklığa, acındırmaya, perişanlığa kaymıyor. Sonuçta adamlar İngiliz; ne kadar dertli olabilirler ki diye düşünebiliriz, ama ülkenin doom metal ikliminden de görüleceği üzere bu Britonlar epey bir dertli, epey bir kasvetli. Coğrafi olarak bakarsak sanırım olay İskandinavya’da değil Kuzey Denizi’nde.
Patrick Walker’ın sesinden devam edersek; adamın yorumu sanki arkasında ne çalarsa çalsın biraz üzücü kılacak bir yapıya sahip. “Yeter ki sen üzülme” diye düşündürten bu karakter albümün baştan sona naif ve mülayim bir tavır takınmasını sağlıyor. Riflerin ve vokali destekleyen ufak melodiciklerin de eklenmesiyle “Watching From a Distance” hiç çaktırmadan nefis bir doom metal albümüne dönüşüveriyor. Türün çeşitli karanlık dinamiklerinden bir an olsun yararlanmayan WARNING, bu aydınlık doom’u ile farkını belli ediyor.
Bu aydınlığa dikkat çekmek lazım, zira WARNING bu vokaller sayesinde süründürmekten ziyade gözü yaşlı bir umut hissine daha yakın duruyor. Tıpkı 40 WATT SUN’ın yürek parçalayan ve “keşke”lerin çaresizliğiyle dolu müziğinin bir yerden sonra “bir ışık var” diye düşündürtmesi gibi, WARNING de bu kabullenmişliğin bir yerden sonra minnak da olsa bir tebessüme dönüşebilmesine imkân tanıyor.
Sonuçta ortaya her şeyiyle kendi hâlinde, öfke patlamaları yaşanmayan, başını önüne eğip yenilgileri kabul eden bir albüm çıkıyor. “Watching From a Distance”ı dinlerken belki büyülenmeyecek, hayran kalmayacak, yüreğim parçalanıyor diye sızlamayacaksınız; ancak çok içten yapılmış bir müziğin kırılgan kollarına kendinizi bırakmanın huzurunu da sonuna kadar yaşayacaksınız.
Warning, Candlemass ve Paradise Lost ile beraber bu mecrada en sevdiğim grup olabilir. Patrick Walker’ın vokali sanki Ozzy Osbourne’un hep yapmak isteyip de yapamadığı vokal gibi geliyor bana. Walker dizeleri o kadar etkili okuyor ki yer yer Eddie Vedder’ın tonlama oyunlarını da hatırlatıyor.
Üff yalnız Footprints parçasının ikinci yarısı hiç aklımdan çıkmıyor.
“Here I am wide open, surrendering to your side” diye girdiği gibi gitar riff’inin über bir hal alması ve üstüne Walker’ın albümdeki en iyi performansını vermesi, müthiş.
Ve tam o noktadaki şarkı sözleri de şairane gerçekten buraya bırakmak isterim:
Here I am wide open, surrendering to your side;
I have laid down my armour,
I have no sword at my side.
I leave behind me the ruins of the fortress I swore to defend;
I leave behind me foundations;
I’ll leave you a man I’ll need you to mend.
And through all the battles around me
I never believed I would fight.
Yet here I stand, a broken soldier,
Shivering, naked, in your winter light.
Ha bir de şunu şimdi farkettim kayıt şirketi “The Miskatonic Foundation” diye bir şirketmiş, daha önce dikkatimi çekmemişti de çok güzel isim bulmuşlar. H.P Lovecraft’ın Deliliğin Dağlarında öyküsünde Antarktika’da “The Great Old Ones” kalıntıları bulan bilim adamlarının mensup olduğu üniversitenin adı Miskatonic Üniversitesi.
Bu album ve komple 40 Watt Sun hayatimda duydugum en uzucu, kederli isleri iceriyor. Patrick reis sanki daha dogar dogmaz hayatin sillesini yemis bir abiye benziyor. Sikayet ettigim tek nokta bu adamin pek uretken olmamasi. 2011′de tanidim kendisini. O vakitten beri sadece Wider than the Sky’i cikardi. O albumdeki Beyond You sarkisi da cok agir depresyon bu arada.
ahmet abi, müsait olursan 99 yılında çıkardıkları ”The Strength To Dream” albümüne de bi’ göz atmanı öneririm. her ne kadar bu albümün gerisinde dahi olsa o da çok iyi bir doom metal albümüdür.
bugün içerisinde bu albümü iki ya da üç kere falan dinlemişimdir ama The Strength To Dream’i hatırlayınca dayanamadım, tekrar açıp açıp durdum. o albümün havasını nedense daha çok seviyorum.
Warning, Candlemass ve Paradise Lost ile beraber bu mecrada en sevdiğim grup olabilir. Patrick Walker’ın vokali sanki Ozzy Osbourne’un hep yapmak isteyip de yapamadığı vokal gibi geliyor bana. Walker dizeleri o kadar etkili okuyor ki yer yer Eddie Vedder’ın tonlama oyunlarını da hatırlatıyor.
Üff yalnız Footprints parçasının ikinci yarısı hiç aklımdan çıkmıyor.
“Here I am wide open, surrendering to your side” diye girdiği gibi gitar riff’inin über bir hal alması ve üstüne Walker’ın albümdeki en iyi performansını vermesi, müthiş.
Ve tam o noktadaki şarkı sözleri de şairane gerçekten buraya bırakmak isterim:
Here I am wide open, surrendering to your side;
I have laid down my armour,
I have no sword at my side.
I leave behind me the ruins of the fortress I swore to defend;
I leave behind me foundations;
I’ll leave you a man I’ll need you to mend.
And through all the battles around me
I never believed I would fight.
Yet here I stand, a broken soldier,
Shivering, naked, in your winter light.
Ha bir de şunu şimdi farkettim kayıt şirketi “The Miskatonic Foundation” diye bir şirketmiş, daha önce dikkatimi çekmemişti de çok güzel isim bulmuşlar. H.P Lovecraft’ın Deliliğin Dağlarında öyküsünde Antarktika’da “The Great Old Ones” kalıntıları bulan bilim adamlarının mensup olduğu üniversitenin adı Miskatonic Üniversitesi.
31.08.2019
@Gürkan, aşağı kaydırırken benim de dikkatimi çekti kayıt şirketi.
Bayılıyorum metal müzikte Lovecraft esintilerine.
Bu album ve komple 40 Watt Sun hayatimda duydugum en uzucu, kederli isleri iceriyor. Patrick reis sanki daha dogar dogmaz hayatin sillesini yemis bir abiye benziyor. Sikayet ettigim tek nokta bu adamin pek uretken olmamasi. 2011′de tanidim kendisini. O vakitten beri sadece Wider than the Sky’i cikardi. O albumdeki Beyond You sarkisi da cok agir depresyon bu arada.
ahmet abi, müsait olursan 99 yılında çıkardıkları ”The Strength To Dream” albümüne de bi’ göz atmanı öneririm. her ne kadar bu albümün gerisinde dahi olsa o da çok iyi bir doom metal albümüdür.
bugün içerisinde bu albümü iki ya da üç kere falan dinlemişimdir ama The Strength To Dream’i hatırlayınca dayanamadım, tekrar açıp açıp durdum. o albümün havasını nedense daha çok seviyorum.
dinlediğim en derin anlamlar barındıran metal albümü. 2023 dünyasına çok ters tabii ki.