İlk albümleri “De Mysteriis Dom. Sathanas”ın öncesinde ve sonrasında gerçekleşen onca sansasyonel hadise ile albümün müzikal açıdan yarattığı etkinin birleşimi, az sayıda grubun ulaşabildiği kötücül bir şöhreti ve takdiri bahşetmişti Mayhem’e. Mevcut çalışmayla ikinci dalga black metalinin demirbaş gruplarından biri haline gelmelerinin ardından bir dizi konser albümü, bir adet EP, bir adet toplama albüm ve de birkaç single dışında altı sene gibi bir zaman zarfında yeni bir albüm sunmamıştı Mayhem dinleyicilerine. Diğer yandan, Dead ve Euronymous’un kısa sürede bir mit haline gelen varoluşları ve yok oluşları, bir noktada Mayhem’in kariyerine devam etmek isteyebilecek bir black metal grubu olduğu gerçeğini grubun ortodoks zihniyetli hayranlarına unutturmuş, bazı hayranlarının gözünde varlıkları neredeyse bu albüme indirgenmişti. Ancak Mayhem, black metalin felsefesi ve sanatsal dışavurumu konusunda tanımlayıcı bir çizgi belirleyen “De Mysteriis…”den altı yıl sonra hiçbir yönüyle ilk çalışmalarına benzemeyen, hatta içerdiği radikal farklılıklarla iki albümün de aynı grubun elinden çıktığını kabul etmekte zorlanacağımız bambaşka bir işe imza atmıştı. Bu albüm, yapısı itibariyle milenyumu devasa bir cüretkarlıkla kutlayan ve şarkı sözlerinden müzikal yapısına dek bir savaş ilanıyla bütünleşmiş, “Grand Declaration of War”du.
Albümü ilk kez baştan sona bitirdiğimde, aklımdan geçen şey Mayhem hayranlarının yaşamış olması gayet muhtemel olan o şoktu. Çünkü grubu sevmekle beraber onlar için ayılıp bayılmayan biri olan beni dahi ağzı açık halde salyalar akıtan bir duruma sokmuştu. Altı yıl elbette az bir zaman değil, hele günümüz şartlarında bir insanın ya da bir grubun hayatında çok daha kısa sürede devrimsel nitelikte değişimlerin olabileceği gerçeğini bildikten sonra. Ancak “Grand Declaration of War”, herhangi bir şey hakkında gayet iyi bildiğinizi düşündüğünüz tüm kalıpları ve ön kabulleri alaşağı eden, onları bozan ve sonra da sizinle resmen dalga geçen bir reforma sahip. Dolayısıyla kaç sene sonra çıkmış olursa olsun yaşayacağımız şaşkınlık faktörü, grup üyelerince çoktan randevusu alınmış bir olgu olarak karşımıza çıkıyor.
Şüphesiz değinilmesi gereken çok fazla detay var mevcut çalışmada. Fakat ilk bahsedilmesi gereken husus, albümün “yapısökümcü” doğası. Felsefe tarihinde Nietzsche gibi alışılagelmiş ahlak anlayışlarını yıkarak yerine acımasız ve “çekiç gibi bir felsefeyle” inşa edilmiş bir ahlak anlayışı koyan , bilindik değerler-normlar dünyasından bambaşka bir düzen tahayyül eden düşünürlerin bir albüm olarak vücut bulmuş hali diyebiliriz “Grand Declaration of War” için. Black metal gibi bir “tepki” ve “karşıt duruş” müziğinin dahi o zaman için klasikleşmiş kalıplar gösterdiği, üstelik bu noktada bizzat grubun kendisinin de büyük pay sahibi olduğu bir noktada bahsedilen kalıpları avangart bir hamleyle dümdüz etmek kesinlikle albümün doğasını tanımlayan, belki de kasıtlı olarak ulaşılmaya çalışılan bir durum.
Şarkılarda teknik açıdan ciddi gelişme kaydetmiş bir enstrüman kullanımına, sıklıkla akışı bozarak sistematik olmaktan uzaklaşan bir besteciliğe, rastlantısal gibi görünen ancak kendi içinde planlı bir kaos barındıran absürt geçişlere şahit oluyoruz. Hem Mayhem’in kendisi için, hem de bir tür olarak black metal için fazlasıyla ezber bozan bu durumun baş mimarları Hellhammer ve Blasphemer elbette. İkili bilhassa “In the Lies Where upon You Lay”, “View from Nihil (Part I of II)” ve “Crystalized Pain in Deconstruction” gibi parçalarda tozu dumana katıyor ve nispeten durağan olan kısımlar dışında adeta nefes aldırmıyor. Hellhammer’ın ilk albümde görülen kısmi acemiliklerinden eser kalmadığını, tersine; geçen zaman içinde kondisyonunu, enstrümanına hakimiyetini ve çalış stilini geliştirerek nasıl bir virtüoziteye ulaştığına tanık oluyoruz. Blasphemer ise ne kadar özgün ve ilham dolu bir gitarist olduğunu yazdığı riflerden attığı sololara dek albüme ilmek ilmek kazımış durumda. Bestelerinin melodik yapısı parçalardaki canlılığı korumada önemli bir rol oynuyor ve çoğu zaman riflerinin kendisini bir solo gibi dinlettirebildiğini görüyoruz. Necrobutcher’ın baslarınınsa albümdeki prodüksiyon ve sound sayesinde gayet işitilebilir ve güzel partisyonlara imza attığını duyabiliyoruz.
Müzisyenlerin bu vasıtalarla bizi kolay kolay üzerimizden atamayacağımız bir doygunluğun içine bırakmasıyla eş değer zamanda ise ölümcül darbeyi, albümdeki en dikkat çekici performanslardan birine sahip olan vokalist Maniac indiriyor. Çoklu kişilik bozukluğundan muzdarip biriymiş gibi bir ruh halinden ötekine giren Maniac, kimi zaman modern tarihin diktatörlerinin yaptığı savaş çığırtkanlığını çağrıştıran nutuklarıyla;
“ …Beware decaying humans
For we shall destroy
We are the way of millenniums to come.”
(A Grand Declaration of War)
kimi zaman ciddiyetinin dehşetini hissettirmek isteyen bir soytarının sarkastik üslubuyla,
“…Paradise lies in the shadow of my sword
Have I been understood?“
(A Time to Die)
kimi zaman da inşa edilen yeni değerlerin bedellerine değinen bir düşünürün ağzıyla şovunu yapıyor;
“…My science hurts
Values arises from pain
Birth is pain…”
(Completion in Science of Agony ‘Part I of II’)
Şarkı sözlerindeki edebi zenginliğin önemli artılar barındırması bir kenara, vokal stilindeki çeşitlilik açısından Maniac dinleyiciyi ikilemde bırakabilecek tercihlerde bulunmuş. Clean ve scream vokallerin kullanımıyla beraber elektronik müzik etkileşimli, hatta robotik diyebileceğimiz vokal efektleri de parçalarda karşımıza çıkıyor. Bu durumun belirli yerlerde farklı bir hava katması doğru olmakla birlikte pek uygun kaçmadığı yerler de var. Clean/scream ikilisinin bir arada kullanımına metal müzik içerisinde sayısı hiç de az olmayan çalışmalardan aşina olmamızla beraber, diğerlerinin ne ölçüde yerinde olduğu zevk meselesine göre değişebilir. Söz gelimi, yalnızca vokalleriyle değil bütün yapısıyla gerek bir black metal albümünde, gerekse Mayhem’in yaptığı bir black metal albümünde olduğuna inanmakta zorlandığım “A Bloodsword and A Colder Sun (Part II of II)” şarkısı trip-hop özellikleri göstermesi açısından kanaatimce albüme hiç yakışmıyor. İlk şarkılarda, içerdiği tüm farklılıklara rağmen bizi black metalde tutacak kadar başarılı bir kimya sunan albüm, bu şarkı sebebiyle mevcut çizgiden iyice kopuyor. Yine de, 8. ve 9. şarkılarda grup bizi albüme has tarzına döndürerek sağlam bir şekilde silkeliyor. Şahsen, “Completion in Science of Agony (Part I of II)” parçasının, “In the Lies Where upon You Lay” ile beraber çalışmadaki en iyi iki parçadan biri olduğunu düşünüyorum.
Son olarak, death metalde Cynic’in “Focus”u, Gorguts’ın “Obscura”sı gibi örneklere eğer sıcak bakıyor, onları özgün ve başarılı buluyorsanız, black metalde de “Grand Declaration of War”a şans vermemeniz için pek bir sebebin olmadığını söyleyebilirim. Bir türün klasik kalıplarından ciddi sapmalar gösteren, oldukça deneysel, yenilikçi unsurlar barındıran ama neticede köklerinden tamamen de kopmayan bu albüm, Mayhem’in kariyerindeki ikinci büyük adımında, yeni bir mihenk taşı olmayı başarıyor.
Kadro Maniac: Vokal
Blasphemer: Gitar
Necrobutcher: Bas
Hellhammer: Davul
Şarkılar 1) A Grand Declaration of War
2) In the Lies Where upon You Lay
3) A Time to Die
4) View from Nihil (Part I of II)
5) View from Nihil (Part II of II)
6) A Bloodsword and A Colder Sun (Part I of II)
7) A Bloodsword and A Colder Sun (Part II of II)
8) Crystalized Pain in Deconstruction
9) Completion in Science of Agony (Part I of II)
10) To Daimonion (Part I of III)
11) To Daimonion (Part II of III)
12) To Daimonion (Part III of III)
13) Completion in Science of Agony (Part II of II)
Çok güzel bir kritik olmuş, eline sağlık , yalnız puan biraz fazla gibi, bence 8.5 yeterli
De Mysteriis ve live in leipzig çok aşırı sevdiğim albümler ama bu 2si ve o dönemdeki diğer live/demo işler harici sonraki dönem mayhem’i oturup doğru düzgün dinlemedim çünkü kötü çalışmalar üretmişler. Tek istisna Grand Declaration of War. Hatta mayhem’i keşfettiğim albümdür . De Mysteriis üzeri kanlı, yer yer paslanmış, üzerine şeytani semboller, baphometler işlenmiş pis bir kılıçsa , Grand Declaration of War jilet gibi keskin, ayna gibi parlatılmış, düşmana vurmak için hazır bekleyen, üzerine karmaşık motifler işlenmiş, felsefik cümleler yazılmış, cillop gibi bir kılıçtır. Kafamda iki albümün somutlaştırılmış halleri budur.Bu arada maniac’ın clean vokalleri çok iyi.
Albüm her ne kadar çıktığı yılda baya bir eleştiriye maruz kalmış, hatta tabiri caizse taşlanmış olsa da bana göre Mayhem’in teknik anlamdaki en başarılı albümüdür. Albümü ilk defa dinleyen birisinin “E bu Mayhem değil ki” tepkisini vermesi çok doğaldır, fakat emin olun albüm her ne kadar içine girmesi çok zor olsa da girdiniz mi sizi asla bırakmayan bir albümdür. Özellikle “Completion in Science of Agony” ve “Crystallized Pain in Deconstruction” favorimdir. Biraz daha deneyin, eminim ne kadar kaliteli bir albüm olduğunun farkına varacaksınız. 9.5/10
Eline sağlık pek güzel yazı. “Crystalized Pain in Deconstruction” en sevdiğim birkaç Mayhem şarkısından biri.
06.08.2019
@Ahmet Saraçoğlu, O zaman şundan bahsetmemek olmaz.
https://www.youtube.com/watch?v=tFIW5b2lwpg
06.08.2019
@Noshophoros, biliyorum, çok acayip.
Mayhem’in dsikografisini baştan sona tekrar dinlediğim bugünlerde bu kritiğin gelmesi müthiş oldu.Net bir şekilde En sevdiğim Mayhem albümü.
Ayrıca trip-hop tarzı ‘A Bloodsword and A Colder Sun’ çok önemli şarkı bence.”Black metal gerektiğinde budur” demiş babalar ve olayı bitirmişler.
10/10
Kritik o kadar güzel ki, albümü şu an ilk defa dinlememe rağmen beşinci çevirişimmiş gibi hissediyorum. Dinlemeden, öyle sağlam canlanmış kafamda.
Türe yabancı biri olarak; biraz black metal dinleyip kafamı hunharca minor akorlarla doldurma isteğimi an itibariyle müthiş karşıladı bu albüm.
Çok güzel bir kritik olmuş, eline sağlık , yalnız puan biraz fazla gibi, bence 8.5 yeterli
De Mysteriis ve live in leipzig çok aşırı sevdiğim albümler ama bu 2si ve o dönemdeki diğer live/demo işler harici sonraki dönem mayhem’i oturup doğru düzgün dinlemedim çünkü kötü çalışmalar üretmişler. Tek istisna Grand Declaration of War. Hatta mayhem’i keşfettiğim albümdür . De Mysteriis üzeri kanlı, yer yer paslanmış, üzerine şeytani semboller, baphometler işlenmiş pis bir kılıçsa , Grand Declaration of War jilet gibi keskin, ayna gibi parlatılmış, düşmana vurmak için hazır bekleyen, üzerine karmaşık motifler işlenmiş, felsefik cümleler yazılmış, cillop gibi bir kılıçtır. Kafamda iki albümün somutlaştırılmış halleri budur.Bu arada maniac’ın clean vokalleri çok iyi.
Albüm her ne kadar çıktığı yılda baya bir eleştiriye maruz kalmış, hatta tabiri caizse taşlanmış olsa da bana göre Mayhem’in teknik anlamdaki en başarılı albümüdür. Albümü ilk defa dinleyen birisinin “E bu Mayhem değil ki” tepkisini vermesi çok doğaldır, fakat emin olun albüm her ne kadar içine girmesi çok zor olsa da girdiniz mi sizi asla bırakmayan bir albümdür. Özellikle “Completion in Science of Agony” ve “Crystallized Pain in Deconstruction” favorimdir. Biraz daha deneyin, eminim ne kadar kaliteli bir albüm olduğunun farkına varacaksınız. 9.5/10
Her dinlediğimde daha da seviyorum bu albümü ya. Resmen mükemmel bir iş.