# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
MARDUK – Nightwing
| 22.07.2019

Kana susamışlığın panoraması.

Emir Şekercioğlu

Hakkında bir inceleme yazmaya karar verdikten sonra hem beni heyecanlandıran hem de yazım evresini düşündüğümde epey zorlanacağımı anladığım bir albümle karşınızdayım. Elbette yazarken her iki durumu da yaşadım, çünkü üzerine söylenebilecek şeylerin bolluğu, yaşattığı hisleri tarif etmenin zorluğu ve içeriğinin zenginliği doğal olarak getiriyor beraberinde bu durumu. Sitede kritik yazmaya yeni başlamış ve dördüncü kritiği için bu albümü seçmiş biri olarak, ilk ciddi “challenge”ımı yaşadığımı söyleyebilirim. Ancak fazlasıyla değdi, hele benim gibi Marduk’u ve özellikle de yazımın konusu olan albümünü bir ayrı seven herkese hakkında okuyabilecekleri bir şeyler sunma fırsatını kazandığımı düşününce.

Marduk’un black metal devi Quorthon’dan ilham alarak oluşturduğu “kan”, “savaş” ve “ölüm” temalı meşhur triolojisinin ilk ayağı olan “Nightwing”, şüphesiz grubun kariyerindeki en dikkate değer çalışmalardan biri. Hatta, kendi nezdimde söyleyecek olursam sözlerinin içeriği ile müzikal yapısının kombinasyonu açısından en sanatsal olanı. Grubun bütün üyelerinin, özellikle de Legion’un, birazdan değineceğim katkılarıyla birlikte bu çalışma bizi adeta geçmişten bugüne dek kanlı şöhretiyle takip eden bir figürün adına seslendirilmiş karanlık bir senfoniye tabi tutuyor. Denilebilir ki “Nightwing”, başından sonuna değin kana bulanmış, tüyler ürpertici bir ağıt.

Temelde iki bölüme ayrılmış albümün ilk kısmı, Dictionnaire Infernal başlığı altında sunulan şeytani ve vampirik konseptiyle, vokalist Legion’un gruba katılmasını takiben daha da sertleşen Marduk soundunun en vurucu riff yazımlarından bazılarını gösteriyor. “Preludium”un sonlarına doğru beliren gergin keman seslerinin ardından ani bir giriş yapan “Bloodtide (XXX)”, klasik müziğin romantik öğeleriyle black metal rifflerini bir araya getiren Morgan Hakansson’un gitar performansı göz önüne alındığında son derece vurucu bir başlangıç. Bu karışım, Fredrik Andersson’un blast-beatleriyle birleştiğinde ortaya sound ve performans açısından oldukça sert besteler koysa da, şarkıların içine yedirilen melankoliyi de alttan alta dinleyiciye aşılayan bir aralık bırakıyor. Hakansson’un hüznü çağrıştıran akorlarla agresif tınıları birleştirmedeki ustalığı, grubun özellikle “Those of the Unlight” albümünde kayda değer bir ölçüde kendini göstermişti. Ancak bu albümde, işlenen konseptin teknik açıdan agresyon dozajı arttırılmış ve daha kötücül bir hava yaratan enstrüman kullanımıyla birleşmesi Marduk’un o günleri düşünüldüğünde, black metal olgusu açısından grubun ciddi bir ivme kazandığına işaret ediyor. “Of Hell’s Fire” ve “Slay the Nazarene” parçaları, sözleri ve şarkı yapısıyla aşina olduğumuz Marduk black metalini sergileyerek bizi albüme adapte etme işlevini görüyor.

Ana melodisini, bir vampir filmi olan “Subspecies”den alan “Nightwing” parçası, Legion’un yavaş yavaş ipleri eline almaya başladığını gösterir nitelikte özgün bir vokal performansına ve Hakansson’un ana rifin etrafına ördüğü son derece uyumlu şarkı yazımıyla, albümde bir dönüm noktası.

“Nightwing – fly across the sky
And cast your shadow over those who before dawn will die
…”

03:10 – 04:02 arasında, taramalı riflerin ve zil vuruşlarının bir ölçüde korku ögeleriyle bezenmiş bir vals hissiyatı yarattığını dahi düşündüğüm bu parça, “Bloodtide (XXX)” için bahsini ettiğim kombinasyonun kanaatimce dolup taştığı parçadır aynı zamanda.

“Nightwing – storm through eternity
And rip asunder those who fall for the human mockery
…”

Çok daha güzel ve albümün estetiğine uygun şekillerde oluşturulabileceğini düşündüğüm intro “Preludium” ve “Slay the Nazarene” parçası dışında (ki muhakkak bu şarkıyı da bir ayrı sevenler vardır) ilk kısmın, başlığına yakışır biçimde dinleyicisini doyuran ve etkileyerek içine çeken bir bestecilik taşıdığı söylenebilir.

Albümün ikinci kısmı The Warlord of Wallachia, hikayesini birçoğumuzun çeşitli kanallar vasıtasıyla bildiği, tarihin gördüğü en acımasız ama aynı zamanda en kurnaz zekalı hükümdarlardan biri olan “Eflâk’ın Kazıklı Voyvodası” III. Vlad’ın (Vlad Tepes) yaşam öyküsünden pasajlara çekiyor odağımızı. Bram Stoker’ın ölümsüz eseri “Drakula” ile birlikte ikinci bir yaşama ve ikinci bir ölüme kavuşan bu tarihi ve gotik fantezi ürünü şahsiyet; Erik “Legion” Hagstedt’ın, vokal performansı ve söz yazımı sayesinde black metal vokalistliğinden bizzat Drakula’nın kendisi tarafından onun yaşamını anlatmak için özel olarak tutulmuş tarihçisi sıfatına eriştiği albümde, yarattığı teröre bugüne dek yalnızca satırlardan ve çeşitli görsellerden seyirci olmuş bizleri bir de hakkında yapılmış black metal yorumuyla baş başa bırakıyor.

“Dreams of Blood and Iron” şarkısından itibaren daha babasının tahtta olduğu zamanlardan çocukken Konstantinopol’de geçirdiği esaret yıllarına, Eflâk’a hükmetmek için birbirlerine yapmadıklarını bırakmayan boyarların arasından bin türlü yolla sıyrılıp hükümdarlığı elde edişinden Osmanlı tarihinin en ilgi çekici bölümlerinden birini oluşturan Fatih Sultan Mehmed ile kapışmalarına dek Vlad’ın yaşantısında tansiyonu yüksek bölümlere vurgu yapan albüm, konsepti ve yaklaşımı gereği elbette ana karakterinin şanını yücelten bir üslupla konuları irdeliyor. Bu üslubun albümde kazandığı anlamı kısaca açmak için birkaç şey söylemek yerinde olacak. Tarih yazımında günümüze Antik Yunan ve Roma’dan miras kalmış olan “olaylara şahit kişinin birincil ağızdan anlatımı” geleneği bu albümde benimsenmekle beraber anlatıcısı Legion’da kendini bir nevi Herodot gibi tarihçilerin mevkisine kurgusal bir yolla koyarak Kazıklı Voyvoda’nın yaydığı korkunun betimleyicisi, övücüsü kimliğine bürünüyor. Voyvodanın hayatı anlatılırken adı anılan şahsiyetlerin hepsinin tarihi gerçekliğinin olması (Matthias Corvinus, Stephan Bathory, Vladislav II. , Sultan II. Murad, Sultan II. Mehmed), olay örgülerinin belirli temel noktalarda tarihi gerçeklerle örtüşmesi ve bu durumların edebi, müzikal bir yapıda kendine yer bulması gibi sebeplerle “Nightwing” sadece bir konsept albüm olmakla kalmıyor, aynı zamanda objektif bir perspektiften uzak olsa da bir tarih anlatısı barındırma özelliğini de taşıyor. Drakula’nın tarih ve edebiyatla harmanlanmış karakterine ilişkin son derece çarpıcı betimlemeler de içeren bu şarkılar arasında “Dracole Wayda”da mevcut bir pasaj dikkat çekici:

“A servent of god in league with satan
A christian crusader who made the angels cry
A defender of moral and faith with nature bread by hellspawn
As driven by demon forces his army the muslims and christians defy.”

Caniliğinin tutacağı noktada Hristiyan ya da Müslüman ayırmayan şeytani tabiatlı bir Haçlı askeri için gayet yerinde diyebileceğim bu ifadelerin ardından, Legion’un telaffuz ettiğini duyduğum andan itibaren yüzümde bir tebessüm oluşturan “Kaziklu Bey (The Lord Impaler)” sırayı alıyor. Marduk’un ülkemizdeki bilinirliğini pekiştiren şarkılardan biri olduğuna şüphe yok.

Hakansson’un melodik fast tremolo pickiyle başlayan şarkı Erik’in kulakları çınlatan “Kaaaazikluuu Beeeeyyy…” çığlığıyla bütünleştiğinde Drakula’nın düşmanlarına karşı en merhametsiz tutumunu sergilediği yıllara doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Kazığa geçirilmiş yeniçerilerden bir orman oluşturduğunda Konstantinopol’ü fetheden o Fatih’i bile korkutmuş, hatta kaynaklara “Targovişte’de Gece Baskını” (The Night Attack At Târgovişte) şeklinde geçen o hadisede eğer Sultan’ın olduğu çadırı doğru tespit etse Osmanlı tarihinde dönüm noktası yaratan bir suikasta imza atacak olan III. Vlad, düşmanlarına korkuyu öğretmişti. Gerçekten de, bu hadise üzerine çok sinirlenen Sultan Mehmed hadisenin şokunu atlatır atlatmaz baskını püskürtmüş, sonrasında ordusuyla beraber Vlad’ın ikametgahı olan Targovişte kalesine yürümüş, ancak orada Vlad’ın kendisi yerine, kale önünde kazıklara geçirilmiş başka yeniçeri bedenleriyle karşılaşmıştı. Şarkıda bu kısım At the “terror night…” şeklinde başlayan paragrafla vurgulanıyor.

Grubun “Opus Nocturne” albümünden bildiğimiz parçası “Deme Quaden Thyrane”, bu albümde metronomu biraz daha yavaşlatılmış ve Erik’in vokalleriyle yeniden kaydedilmiş bir şekilde karşımıza çıkmakta. Her iki versiyonun da kendine has bir havası olduğunu kabul etmekle beraber, ben oyumu “Nightwing”de olanından yana kullanıyorum. Albüm boyunca gerek tema gerekse müzik açısından vahşetin ve durmak bilmeyen bir mücadelenin vurgulandığı evrelerin ardından, Vlad’ın hayatının sonlarına yaklaştığımız noktada bu parça bizi hüzünlü bir yere çekiyor. Çünkü Osmanlılar tarafından kellesinin alınmasında en büyük paylardan birine sahip olan dönemin Macaristan ve Hırvatistan kralı Matthias Corvinus’un tamamen çıkarlarını düşünerek Drakula’ya ihanet etmesinden bahsediliyor parçada. Albüm içerisinde taşıdığı yer sebebiyle, şarkının “Nightwing”de daha anlamlı durduğunu düşünüyorum. Sonun habercisi niteliğindeki şarkı “Anno Domini 1476”te ise, yaşamı boyunca kanla elde ettiği fırsat ve zaferlerden sonra bütün müttefikleri tarafından terk edilmiş, yenilgiye uğratılmış ve kesik başı kazığa geçirilmiş bir halde ölümünün ispatı olarak İstanbul halkına sergilenmiş Vlad Drakula’nın sonuna şahit oluyoruz. Parçanın bitiminde, Romanya diktatörü Nikolay Çavuşesku’nun döneminden bir marş olan “The Legionari Worker’s March”dan kısa bir alıntıyı işitmemizle albüm sona eriyor.

Yalnızca şarkı sözlerinde değil, albüm kapağında da ana karaktere ilişkin bir gösterge barındırıyor “Nightwing”. Hem gotik edebiyatta vampirlerin şahı Drakula’yı, hem de tarihte İngilizce’ye “Order of Dragon” şeklinde çevrilen bir Haçlı tarikatına mensup olan Vlad Drakula’yı temsil ettiği söylenebilir albüm kapağındaki şeytani figürün. Romence’de “ejder”, “şeytan” gibi manalar taşıyan “Drakul” ve “oğlu” şeklinde tercüme edilen “-ulya” eki ile beraber karşımıza “Şeytan’ın Oğlu” (Drakulya) mahlasıyla III. Vlad çıkıyor. “Drakul” ve “Dragon” kelimelerinin birbirine yakın çağrışımları barındırması da başka bir nokta.

Tüm bunların neticesinde diyebilirim ki, lirik konseptinden müzikalitesine, taşıdığı ruhtan albüm kapağındaki sembolizme dek “Nightwing”, gerek Marduk diskografisinde gerekse tüm black metal camiası içinde apayrı yeri olduğunu düşündüğüm bir magnum opustur.

10/10
Albümün okur notu: 12345678910 (9.41/10, Toplam oy: 56)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1998
Şirket
Osmose Productions
Kadro
Legion: Vokal
Evil: Gitar
Bogge: Bas
Fredrik Andersson: Davul
Şarkılar
1. Preludium
2. Bloodtide (XXX)
3. Of Hell's Fire
4. Slay the Nazarene
5. Nightwing
6. Dreams of Blood and Iron
7. Dracole Wayda
8. Kaziklu Bey (The Lord Impaler)
9. Deme Quaden Thyrane
10. Anno Domini 1476
  Yorum alanı

“MARDUK – Nightwing” yazısına 16 yorum var

  1. \m/ says:

    Diyecek bir şey var mı ki, 10/10

  2. Marduk’u çok fazla seviyorum gerçekten. Hatta Marduk grubunun yansıttığı, verdiği aşırı kötücül hissi neredeyse grubun müziğinden bile daha çok seviyorum. Garip bir şey.

    Noshophoros

    @Ahmet Saraçoğlu, Ben de en çok, o kötücüllük içinde kendini hissettiren dram hissiyatına bayılıyorum. Ortalıkta büyük çok fazla black metal grubu varsa da, işin bu kısmında Marduk ve Dissection’ın yerleri ayrı bence.

  3. deadhouse says:

    10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10 10

  4. Aykut says:

    Harika bir yazı olmuş ellerine sağlık.
    Marduk benim hayatımın gruplarından biridir.
    İlk albümlerinden itibarende köpeğiyimdir.
    Bu albüm için o kadar çok iltifatlar geliyor ki ağzımın ucuna ne desem ne yazsam çok boş havada ve yetersiz kalır.
    Hala daha albüm o canlılığını kaybetmemiş durumda. Hala arada bir açar büyük bir zevkle dinlerim. Sanki ilk defa dinliyormuşcasına. Panzer albümü neysede bu albümdeki legion daha bir hayvanlık gelir bana. Sanki o çağlarda yaşamışta kendi ağızından anlatıyormuş gibi hem tarih dersi veriyor hem nefretini kusarak üzerimize boca ediyor.
    Havada karada 20 yıl değil 100 yılda geçse 10 puanı hake eden eşi benzeri bulunmayan bir albüm.
    İyi ki varsın marduk…🤘🖤🤘

    Noshophoros

    @Aykut, Teşekkür ederim. Albüm için söylediklerinin altına da imzamı atarım.

  5. Retrokafa says:

    Black metalin büyülü zamanlarının belki de son albümü… çıktığı zamanı hatırlıyorum o dönem Osmose, Türkiye’ye baya iyi dağıtım yapıyordu.hatta ben bu albümü Migros’un rock metal reyonundan almıştım.zaten beklenti içindeydim,albümü dinleyince 1 hafta etkisinden çıkamadım.dağda bayırda off hells fire! kaziklu beey diye geziyorduk…
    Bundan birkaç ay sonra satyricon’un rebel extravaganza albümü çıktı albüm aslında muhteşem olmasına rağmen içinde çok fazla endüstriyel metal barındırmasından dolayı onu saymıyorum.
    Bu, yani Nightwing; Black Metalin son büyülü albümüdür…

  6. Nihat says:

    Kaziklu bey sözlerine bakın. Rahatsız olacaksınız:) zamanında bi röportajda kendileri de geri vites yaparak ‘kimseyi incitmek istemeyiz, bunlar bizim fikirlerimiz değil, sadece kazıklı paşanın hikayesinden alıntılar’ vs… Diye sallamışlardır. :) Burda konserde verilen Türk bayrağını almadılar vs.. Boş verin dinleyin işte albüm güzel

    Rust in Peace.

    @Nihat, Marduk kaç kere Türkiyede konser verdi. Böyle bir düşmanlıkları olsa vereceklerini hiç sanmam ( özellikle mardukun bir black grubu olduğunu göz önüne alıyorum)
    Varsa böyle bir düşmanlıkları Osmanlıya karşıdır. Osmanlıdan pek hazzetmeyen biri olarak bu durum beni rahatsız etmiyor pek.
    Tabi Vlad gibi birini böyle övmeleri rahatsız edici

  7. Aykut says:

    ” Tarihi her zaman güçlüler yazar ” diye böyle güzel ve anlamlı sözde vardır. Artı yukarda arkadaşlar albüm çıkalı 20 sene olmuş. Kazıklı bey vakasının üzerinde 600 700 yıl geçmiş. Neyin alıp veremediniz onu anlayamadım. Adamlar tarihi tüm çıplaklığıyla şarkı sözlerine eklemişler artı kaldı ki zaten black grubu. Adamlar her iki tarafada tarihi görmezden gelip haydi laylaylom kekleri şekerlemeleri çiçekleri dağıtalım demiyecekler heralde.
    En basitinden. Elin adamları ta yedi ceddinin neredoğmuş ne yapmış nerede yaşamış kimlerle evlenmiş kaç çocuğu olmuş. Gibi kayıtları dururken. Daha bizim dedemizin yada dedemizin kayıtlarını bulabiliyoruz o da çok şanslıysak. Yada büyüklerden ağızdan ağıza birazda hikaye türünde. O yüzden fazla endişelenip sanki devlete zaval gelicekmiş gibi böyle çıkaeımları okuyunca bir gülme tutuyor:))) Yapmayın yahu. Canavar gibi albüm dinleyin zevkini çıkarın.

  8. Aykut says:

    @Aykut, yukarıda yorumda bazı kelimelerimi eksik yazmışım. Dedemizin dedesi.
    Şimdi şöyle birşey var bu sitede ne zaman black metal konusu dönse çok hararetli yorumlar dönüyor. Her defasında da yazıyım sonra ya boşver diyorum. Hazır burada konu açılmışken bazı arkadaşlar türklüğe birşey söylendiğinde yada yada böyle muazzam albümlerde bizim ırkımıza olumsuz laflar gördüklerinde yada duyduklarında milliyetçilik tavırlar tavan yapıyor.
    Tamam arkadaşlar güzel güçlü sağlam bir ırka mensup olabiliriz fakat şöylebir gerçekte var ki. Nerdeyse yukarda da bahsettiğim gibi kendi tarihi kayıtlarımızın belgelerimizin %80 %90 yabancılar tarafında kayda alınmış belgelenmiş.
    Adamlar negüzel kendi tarihinden feyz alıp kaleme döküp böyle güzel albümlere imzalar atmışlar. Sonrada böyle güzel meyveleri baltalamaya çalışanlar oluyor. Yapıyorlar birader işte. Hayır bizim toplumumuzda geneldir. Birşeyi yapamayınca aşağılama karalama horgörme gibi gibi veryansınlar oluyor. Hem yapamıyorsun sanat hem yapamadığın gibi hemde adam gibi tüketemiyorsun ders alamıyorsun. Dersten kastım bu siteye girip beğenen takip eden çoğu arkadaş ya bu müzik türüne gönül vermiş ya bu müzik türünü icra etmek istiyen yada şuan halihazırda bu müziği icra eden kişilerdir. Ders konusunda böyle muazzam albumlerden ders çıkarmak manasında.
    Yukarda da bahsettim. Yine tekrarlıyım. Biz daha kendimiz doğru düzgün tarihi kayitlarımız yok bu konuda hemfiriz hatta bu gerçek. Adamlar daha ortaçağın öncesinden beri bizlerden bahsederken. Onlar barbar ipe sapa gelmez , kötücül hata çoğu belgeler de minyatürlerde türkleri bir iblis şeytan gibi tasvir etmişler. Alın size canavar gibi konsept.
    Yani demek istediğim şuan başımızdaki arap sevicinin sayesinde avrupalılar tarafından pek sallanmasakta. Zamanında adamlar bizden tırım tırım tırsıyorlardı. Bize karşı kendilerini korumak için ne anıtlar ne kaleler ne yapılar bırakmışlar zamanında. Alın yine bir konsept:)
    Yine yeniliyorum tarihi güçlüler yazar sözünü. Şimdi diyeceksiniz. Kendinle çelişiyorsun diye. Ama biraz düşününce anlarsınız.
    Yine enbasiti 2. Dünya savaşını Almanlar kazansaydı şimdi daha başka tarihi okuyor ve hitleri göklere çıkarıp ittifak devletlerini karalıyor olurduk.
    Benim her zaman kendi düşüncelerim görüşlerim ve bu yaşıma kadar ki duruşum ve söylemlerim.
    Din ve siyasetin kocaman bir palavra olduğudur. Esas merkezinde güç ve para vardır.
    Hadi kalın sağlıcakla…

  9. Ouz says:

    Kritik hakikaten en az albüm kadar iyi, ellerine sağlık. Zamanında suyunu çıkarana kadar dinlediğim ama bıkıp usanmadığım bir albüm. “Deme Quaden Thyrane” ile birlikte favori şarkılarımdan olan “Of Hell’s Fire”ı ilk dinlediğimdeki şaşkınlığımı tekrar deneyimlemeyi isterdim. Parçanın 1.41 civarı başlayan gaddarlığı Marduk’un neden Marduk olduğunun delillerinden.

    Noshophoros

    @Ouz, Teşekkür ederim. Grup ve işlenen konsept söz konusu olunca istisnai albümlerden biri olduğu için kritiği yazarken epey özen gösterdim, bu nedenle beğenilmesi beni çok mutlu etti. Ben de en çok “Bloodtide (XXX)” ve “Nightwing” parçalarını dinledim bu albümden.

  10. Karlos says:

    Kaziklu Bey – Devil’s son
    Chosen one !!! Marduk : Black Metal İlahı …. Marduk tan gelen herşey başımız gözümüz üstünde yeri vardır … apayrıdır, candır, ciğerdir MARDUK … dünyanın hatta evrenin başına gelmiş en güzel şeydir . Hail to MARDUK ❤❤ ŞEREFE 🍺🍺🍺

  11. deadhouse says:

    Sabah sabah bu albümü dinlemek tanrıyla kavga etmekle eşdeğer.

    Gelmiş geçmiş en iyi black metal grubu mu bilmiyorum ama gelmiş geçmiş en saygın black metal grubu benim için Marduk. Çok seviyorum.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.