# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
IMMOLATION – Dawn of Possession
| 13.07.2019

Cinnetin şafağında.

Emir Şekercioğlu

1990’li yılların başlarına gelindiğinde death metal, doğum yeri olan Florida’dan farklı bir yerde çok daha sert ve sindirilmesi çok daha zor bir üslupla vücut bulmaya devam etti. Bu üslup türün ilk örneklerini dahi belirli bir ölçüde bastıran brutalitesi, kaotik ve oldukça teknik şarkı yapısıyla New York’ta kendine ayrı bir sahne edinmeyi de böylelikle başardı. Öyle ki, “death metal” gibi bir tanımlama ima ettiği öğeleri yeterince kapsayıcı bir anlamı barındırmasına rağmen, New York sahnesi ile beraber “brutal/technical death metal” gibi ilave bir tanımlama da daha geniş bir ölçüde kendine yer bulmaya başladı.

Bu tanımlar her ne kadar Suffocation’ın ilk albümüyle beraber dinleyiciler arasında sıklıkla konuşulmaya başlanan sub-genre muhabbetleri olsa da Immolation, bir yandan bu farklılaşmanın ve derinleşmenin New York sahnesindeki müjdecisi gibi duran manidar albüm ismiyle, bir yandan da John Milton’un Paradise Lost’unda bahsi geçen melek ile şeytan ordusu arasındaki çarpışmada ilahi güçlere verdirilen kayıplara vurgu yaparcasına duran albüm kapağıyla, Suffocation’ın “Effigy”sinden yalnızca birkaç ay önce, 1991 yılında ilk albümünü yayınladı. Eğer bu noktada, metal müzik içindeki dallanıp budaklanan sub-genre ayrışmalarına takıntılı biri değilseniz, Immolation’ın bu noktada yaptığı öncülük aşikar. “Dawn Of Possession”, başlangıcından itibaren surata bir duvar gibi çarpan, içine nüfuz etmesi hem zaman alan hem de yoran ve tüm bunların nedenleri bizzat kendisinin sunduğu engeller aşıldıktan sonra anlaşılan bir albüm.

İlk dinlediğimde albümden hiçbir şey anlamadığımı, aklımda kayda değer herhangi bir kısmın kalmadığını ve beni yalnızca yorduğunu hatırlıyorum. Florida death metalinin thrashvari şarkı yapıları ile yer yer ambiyans yaratan klavye ve efekt kullanımları gibi unsurları sonrasında tabir yerindeyse notalardan betonerme bir yapı inşa eden bu albümle birlikte yaşadığım sindirim zorluğunu artık daha iyi anlıyorum. Nitekim sunduğu bileşenlere zaman içinde aşina oldukça şarkıların kapıları estetik yargılarıma açılmaya başladı. İlk etapta göze çarpan (başta bir engel, sonrasında ciddi bir takdir gerekçesi olan) unsurun, genelinde neredeyse statik bir gidişat göstermeyen, hatta çok kısa aralıklarda keskin geçişlere seyirci bırakan muazzam ölçüdeki enstrüman hakimiyeti olduğunu söyleyebilirim. İşin bu kısmındaki en büyük katkılar riff master diyebileceğim gitarist Robert Vigna’dan ve performansını hiperaktiviteyle kontrolün şaşırtıcı uyumu olarak betimleyebileceğim davulcu Craig Smilowski’den geliyor. Vigna’nın sıklıkla kullandığı pinch armoniler, tremolo pick rifler bu albümden itibaren Immolation’ın death metal yorumunda kendine özel bir yer ayırmaya başlıyor. Smilowski’nin kick’ler ve tomlar arasında gerçekleştirdiği muazzam yoğunlukta ataklar ve akabinde sözlerin girişiyle mola vermeden şarkının olağan ritmine geçtiği anlar kondüsyonuna ve tekniğine şapka çıkarttırıyor.

Açılış parçası “Into Everlasting Fire” dan itibaren albümün genelinde bu ikilinin bestelere vurduğu damga emsallerine örnek teşkil edecek cinsten. Albümdeki on şarkının her biri müzikal yapısı içerisinde Immolation’ın erken dönemine dair karakteristik enstruman kullanımını öne çıkarıyor olsa da, diğer bir önemli unsur olan tema açısından da üzerinde duracağım spesifik birkaç şarkı olacak. Grubun bas gitaristi ve brutal sesi Ross Dolan’ın da gerek şarkı sözleri, gerekse brutal performansı düşünüldüğünde yerinde olacağını umduğum seçimler.

Bunların ilki, albümün kanaatimce en iyisi olma konusunda “Those Left Behind” ile yarışan “Despondent Souls”. 00:31’den itibaren giren riff ve twin taramalı davulun ardından Dolan’ın çiğ brutaliyle verdiği vaaz, yeterli bir hayal gücüyle albüm kapağındaki görsele hareket kazandırabilecek bir acımasızlığı ve ister biyolojik, ister politik, ister tarihsel sebeplere bağlayın, dünyanın asırlarca değişmeyen gidişatını betimliyor:

“Slaughtering the innocent
Massacring the weak
Intimidate their fearful minds
Corrupt their structurer world
Afflict with terror, their lives suppressed
Consuming their all hopes
Expurgate their thoughts, oppressing all
Nauseate with fright
Hollowed shells of living corpses
Pay homage to their art
Frail and weak, despondent souls,
Are prematurely dead…”

Bol geçişli ara kısımlarının, kısa ama uğursuz bir solonun ardından parça girişteki sözlere dönerek yeniden nefretini kusuyor ve kapanışıyla tahribat görevini yerine getiriyor. Bir diğer şarkı olarak sadece bu albümün değil, Immolation diskografisinin de en iyilerinden biri olarak gördüğüm “Those Left Behind” önemli bir yere sahip.

Albümün belki de hissiyat bakımından en yoğun ve Dolan’ın yazdığı sözlerde ana temayı oluşturan Hristiyanlık karşıtı tavrını en keskin şekilde dışa vuran bestesi diyebileceğim bu parça, kompozisyon sürecinde grup elemanlarının üzerine ayrı bir şekilde eğilmiş olduklarını düşündürtüyor. Ürkütücü bir mahşer tasvirinin havasını taşıyan introsundan itibaren oldukça dinamik geçişler sunan parça, ambiyansın geneliyle son derece uyumlu solosunun ardından 03:28’e geldiğinde, zihinde sürekli kendini tekrar ettirecek düzeyde hastalıklı riflerin eşliğinde Ross Dolan, semavi ordu ile yer altı ordusu arasında gerçekleşen savaşta ait olduğu tarafı şu sözlerle haykırıyor:

“Jesus Christ
You are lord
You are god
But have you won ever sin and death
Victory’s crown shall be ours
For we are those
Those you’ve left behind.”

Bu sözlerle dile getirilen öfkenin ardından, 04:08’de giren outro şu anki yaklaşımımla söyleyecek olursam bugüne dek dinlediğim en yoğun, şarkının genelinde yansıtılan duygu ve düşüncelerle en uyumlu ve death metalin muhtevasına en yakışan kapanışlardan birisi. Bu açıdan aklınıza gelebilecek en iyi örnekleri düşünün; Morbid Angel’ın “God Of Emptiness”i, Death’in “The Philosopher”ı ya da Opeth’in “Black Rose Immortal”ı… Hepsi birbirinden farklı, kendine has, bu yüzden de birbirlerinden ayrılamayacak ölçüde değerliyse “Those Left Behind”ın kapanışı da benim gözümde bu outroların arasındadır.

Bahsini edeceğim son şarkı, albümün kapanışını yapan “Immolation”. Albümün başlangıcından ortalarına dek yüksek bir enerjide, kompleks rifler, ritimler ve sololar sunan grup, kompozisyon açısından daha traditional tatlar sunan ancak kendi üslubundan taviz vermeden bunu yapmayı başaran bu şarkıyla kapanışı yapıyor. Sözleri itibariyle, masumların kanlarını dökmek pahasına kötücül güçlere hizmet ederek gerçekleştirilen satanik ritüel olgusunu vurguluyor ve sözlerin son dörtlüğünde “Die in pentagram” kısmıyla bu olgunun sembolizmini de kullanıyor. Diğer bir deyişle, “possession” tamamlanıyor.

Bu besteler haricinde albüme adını veren şarkı “Dawn Of Possession”, “Into Everlasting Fire”, “After My Prayers” ve “Fall In Disease” gibi şarkıların da esasen kalite bakımından ele aldığım şarkılardan geri kalır yanı olmasa da, daha bütüncül ve albümün ruhunu yansıtmaya çalışan bir bilinçle seçmiş bulundum şarkıları. “Those Left Behind” ile “After My Prayers” arasındaki üç şarkı, yine kendi fikrimce, albümün ilk dört ve son üç şarkısına kıyasla biraz daha az akılda kalıcı olsa da bu değerlendirmemi yalnızca albümün kendi içindeki standartlarına göre yapıyorum. Tabii ki, bizlere cinnetin şafağında sunulan kurbanların dehşetini hangi şarkıların daha iyi duyurabildiğini söylemek bir tercih meselesi.

9/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.83/10, Toplam oy: 35)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1991
Şirket
R/C Records
Kadro
Ross Dolan: Vokal-, bas
Robert Vigna: Gitar
Tom Wilkinson: Gitar
Craig Smilowski: Davul
Şarkılar
1. Into Everlasting Fire
2. Despondent Souls
3. Dawn of Possession
4. Those Left Behind
5. Internal Decadence
6. No Forgiveness (Without Bloodshed)
7. Burial Ground
8. After My Prayers
9. Fall in Disease
10. Immolation
  Yorum alanı

“IMMOLATION – Dawn of Possession” yazısına 1 yorum var

  1. daud says:

    Immolation değil kötü, tek bir vasat albümü bile olmayan şahane bir grup benim için. Bu albümde o seri için sağlam bir başlangıç. Ekstrem müzik için en az Morbid Angel kadar ilham verici müzikleri var.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.