Polonya’nın en eski gruplarından biri olan HATE’in pek de ilginç bir hikâyesi yok aslında. BEHEMOTH’la aynı yılda, 1991’de kuruluyorlar ve o günden bu yana 13 albüm çıkararak ülkenin en köklü oluşumlarından biri hâline geliyorlar. Grubun müziğinin tavizsizliği ve elemanların birer Instagram fenomenine dönüşme gereği duymamaları, HATE’i büyük oranda bilenin bildiği bir grup hâline getirdi. Onlar ne DECAPITATED gibi müziklerini daha kolay alışılır bir noktaya çektiler, ne BEHEMOTH gibi işin görsel tarafını ciddiye aldılar, ne de VADER gibi daha lineer bir müzikal karakteri seçtiler. HATE daima aykırı durmayı, soğuk olmayı tercih etti. Bazı albümlerinde bunun ekmeğini yiyip son derece başarılı işler yaptılar, zaman zamansa biraz aceleye getirdiklerini düşündüren işler sundular.
Yeni albümleri “Auric Gates of Veles”te HATE’i bir süredir iştigal ettiği Slav mitolojisi ve paganlığıyla haşır neşir olmaya devam ederken görüyoruz. “Veles’in Altından Geçitleri”, Slav mitolojisinin sürekli şekil değiştiren yer, su ve yer altı tanrısı Veles’i konu eden bir çalışma. Slav mitolojisinin Odin’i diyebileceğimiz Perun’la amansız bir mücadeleye giren Veles, göklere hükmeden Perun’a karşı yerin ve yer altının hükümdarı olarak bir metal albümünde işlemesi son derece mantıklı bir karaktere dönüşüyor. Sözel konsepti fazla deşmeden albümün müzikal tarafına eğilelim.
Bir blackened death metal grubu olan HATE’in temelinde bir death metal grubu olduğunu söyleyebiliriz. Black metalden epey bir yararlanmasına rağmen, tür olarak daha ziyade death metal kimliğine yakın duran grup, “Auric Gates of Veles”te bu olayı tam tersine çeviriyor ve çok büyük oranda “death metal vokalli black metal” yapıyor.
Bu durumu görmek için elbette ki müzik uleması falan olmak gerekmiyor. Daha ilk şarkılardan HATE’in Norveç death metalinin en saf hâllerinden beslendiğini ve dümdüz tarama black metal yaptığını görebiliyoruz. Adam the First Sinner’ın tok, kükreyen vokalleri yerine daha çığlıksı, yırtıcı bir vokal konsa, “Auric Gates of Veles”in %95’i falan saf black metale dönüşürdü. Bu durum, yani albümün sadece vokal aracılığıyla aslında olduğu müzikten farklı şekilde algılanıyor oluşu bazı dinleyicileri rahatsız edebilir mi, açıkçası edebilir. Özellikle black metal odaklı dinleyicilerin HATE’in sadece vokal tarzı değişikliğiyle black metale dönüşebileceğini düşünmeleri ve bu yüzden bir şeylerin içlerinde kaldığını hissetmeleri bence olası. Aynı şekilde gruptan daha hayt huyt bir death metal bekleyenlerin de albümü fazlasıyla black metal odaklı bulması ve tarama, arpej, soğuk akor üçgeninden çıkmadığını düşünmesi de mümkün.
Bu iki uçtan birini tercih etmeyip “Auric Gates of Veles”e daha genel perspektiften bakarsak, albüme adını veren şarkıyla yetinmek suretiyle çok seyrek mola veren ve pek bir soluklanma ihtiyacı hissetmeyen bir iş görüyoruz. “Auric Gates of Veles”i baştan başa dayakla, hışımla, blast beat ziyafetiyle doldurmayı ve olabildiğince karanlık bir havanın peşinden koşmayı seçen HATE’in, acımasız olduğu kesin ancak dinamizm açısından biraz tek yönlü bir iş sunduğunu düşünüyorum (Blast beat demişken, davulcu Pavulon’un Metal Blade’e bağlı vokalist BATUSHKA’sının davulcusu olduğunu ve Temmuz’da çıkacak “Hospodi” albümündeki davulları çaldığını da ekleyelim). Öküz gibi black metale doyuran, dinleyiciyi baştan sona sopalayan albüm, çeşitlilik açısından bence belli bir noktayı aşamıyor. Özellikle tarama riflere zaman zaman çok yaslanılması ve şarkıların bir yerden sonra birbirlerini anımsatması, “Auric Gates of Veles”in puan kırdırtan tarafları arasında.
Tabii herkesin albüme aynı gözle bakması gerekmiyor. “Auric Gates of Veles” baştan sona temiz bir dayak atan 50 dakikalık bir amansızlık yapıtı olarak da değerlendirilebilir. Ben biraz daha çeşitlilik bekliyordum, belki HATE’in unutulmazları arasına girebilecek bir iki şarkı arıyordum, bu aradığımı tam olarak bulamadım. Onun dışında eli yüzü düzgün, öküz gibi HATE.
Hate’in böyle bir değişime ihtiyacı vardı bence. Crvsade:Zero aşırı sıkıcıydı. Trememdum güzel albümdü aslında ama çabuk tükendi. Hate dinlemek istediğim zaman Tremendum yerine Solarflesh ve öncesine gidiyordu elim.
Black metal Hate’e yakışmış. Pek umudum olmadığından albüm çıkmadam önce yayınlanan şarkıları bile dinlememiştim, sağlam ters köşe oldum. Baştan sona kütür kütür albüm, hiç boş yok. Bir de alakasız gibi geliyor ama bazı kısımlarda Melechesh tadı bile alıyorum. Helal sana ilk günahkâr adem abi.
Solarflesh’ten 6 yıl sonra nihayet hayvan gibi bir albüm yaptılar yeniden. Crvsade:Zero’yla ne oluyoruz dedirtseler de, Tremendum ile yeniden yükselme moduna girdikleri belliydi. Evet, albüm genel anlamda tek düze devam ediyor bu bir gerçek ama açıkcası Hate gibi bi gruptan fazlasını beklemiyorum. Yaptığı şeyi hayvan gibi yaptığı müddetçe ben dinlerim. :D
Trishkelon şarkısının giriş riff’i Centurian’ın Judas Among Twelve şarkısının giriş riff’iyle birebir aynı. Albümü dinlerken bir anda 6 yıl öncesine gittim.
bu sabahtan beri albüm dönüyor. çok çok hakim olmasam da hate’i takip eden biri olarak çıtayı bir tık üste çıkardıklarını düşündürdü bu albüm.
path to arken isimli parça gerçekten ilgi çekici.
Albümü gözden kaçırmışım ilk defa bugün dinledim 2. kez döndürüyorum başarılı bir albüm olmuş şuan benden 8 aldı,ilerleyen zamanlarda ne olur bilemem
Hate’in böyle bir değişime ihtiyacı vardı bence. Crvsade:Zero aşırı sıkıcıydı. Trememdum güzel albümdü aslında ama çabuk tükendi. Hate dinlemek istediğim zaman Tremendum yerine Solarflesh ve öncesine gidiyordu elim.
Black metal Hate’e yakışmış. Pek umudum olmadığından albüm çıkmadam önce yayınlanan şarkıları bile dinlememiştim, sağlam ters köşe oldum. Baştan sona kütür kütür albüm, hiç boş yok. Bir de alakasız gibi geliyor ama bazı kısımlarda Melechesh tadı bile alıyorum. Helal sana ilk günahkâr adem abi.
Solarflesh’ten 6 yıl sonra nihayet hayvan gibi bir albüm yaptılar yeniden. Crvsade:Zero’yla ne oluyoruz dedirtseler de, Tremendum ile yeniden yükselme moduna girdikleri belliydi. Evet, albüm genel anlamda tek düze devam ediyor bu bir gerçek ama açıkcası Hate gibi bi gruptan fazlasını beklemiyorum. Yaptığı şeyi hayvan gibi yaptığı müddetçe ben dinlerim. :D
Trishkelon şarkısının giriş riff’i Centurian’ın Judas Among Twelve şarkısının giriş riff’iyle birebir aynı. Albümü dinlerken bir anda 6 yıl öncesine gittim.