Black metale doyulan yıllardan biri olmuş 1996. “Nemesis Divina”lar, “Antichrist”lar, “The Secrets of the Black Arts”lar havada uçuşmuş, bugün ikinci dalga black metal dediğimiz ve yere göğe sığdıramadığımız, elli bin defa dinleyip bıkmadığımız eserler, o günlerde, neredeyse her ay birkaç defa denk gelinen ve olağan karşılanan ama aslında sıra dışı albümler olarak kayda geçmiş, muhtemelen kısıtlı sayıda müzikseverle buluşmuş. Eh, bundan 23 sene öncesinden bahsediyoruz. İnternet, son kullanıcılar için emekleme aşamasında, YouTube ve Spotify gibi geniş bant internet ve ciddi bir altyapı gerektiren multimedya stream olanakları yok, teknik açıdan zaten mümkün de değil.
O yıl, black metal grubunuzla harikulâde besteler yapıp özene bezene bir albüm hazırlasanız, bu albüm, anlaşmalarınıza ve bütçenize göre kaset veya CD olarak basılacak ve müzik marketlerdeki yerini alacak. Şanslıysanız, albümünüz sevilecek, şehrinizdeki bilinirliğiniz artacak. Daha da şanslıysanız ülkenizdeki tanınırlığınız artacak. Ama grubunuz Dimmu Borgir ve ürettiğiniz albüm “Stormblåst” ise şansa pek ihtiyacınız yok. Zaten black metalin seyrini değiştirecek albümlerden birini hazırlamış, değil ülkenizde, dünya çapında tanınmaya hak kazanmışsınız bile.
“For All Tid” ile bestecilik tarafında ne denli hünerli olduğunu kanıtlayan Dimmu Borgir, o albümde konuk olan Stian Aarstad’ı kadrosuna katarak dönemin “senfonik” black metal gruplarından biri olmayı amaçladı belki de. Bunda haksız sayılmazdı, ne de olsa Aarstad, klasik müzik geçmişi olan, metal müzik dinlemese de bestecilik ve piyanistlik/klavyecilik yönüyle yer aldığı oluşuma katkı verebilen bir müzisyendi. Seçtiği ses tonları, parçalara etkisi öyle derindi ki “Stormblåst” klavye ağırlıklı, klavye odaklı bir albüm oluvermişti. Albümden klavyeleri söküp aldığınızda parçaların bazıları anlamını, tamamı ise duygusunu yitiriveriyordu. Mesela “Alt Lys Er Svunnet Hen”i düşünün, klavyeler olmadan şarkı, neye benzerdi?
Grup üyeleri haklı olarak Aarstad’a çok güveniyordu, şarkıların neredeyse tamamını Shagrath ve Silenoz ikilisi yazsa da albümün açılışını da kapanışını da Aarstad’a emanet etmişlerdi. Hatta cesur bir adım atıp yalnızca piyanodan oluşan bir şarkı bile hazırlamasına rıza göstermişlerdi. Tabii grubun yeni yetme üyesinin şeytana uyup “10 Emir”den 8’incisine itaatsizlik edeceğini bilememişlerdi.
Dimmu Borgir, dönemdaşı grupların birçoğunun yaptığı gibi aşırı saldırgan, dinlemesi emek gerektiren, çiğ şarkılar üretmek yerine, dinleyeni tefekkür etmeye yönlendiren, duyguları kaldırıp çöpe atmayan parçalar ortaya koyuyor albümde ve “Stormblåst” genel itibarıyla, hem ilginç hem de dinledikçe kendine bağlayan black metal eserlerinden biri oluyor.
Albümün sound’u, yapımı inceleyen birçok kişi tarafından “zayıf” ve “yetersiz” bulunuyor. Gitarlara etkisiz, klavye çok önde deniyor. Bunda da zamanın teknolojisi, prodüksiyon sorunları ve benzeri unsurlar gösteriliyor. Bense bunun tam tersini düşünüyorum ve albümün bilinçli olarak bu sound’la piyasaya çıktığını savunuyorum. Zira mastering tarafında “Bergtatt” ve “Kveldssanger” albümlerinin de prodüktörlüğünü üstlenen Kristian Romsøe bulunuyor. Ki kendisi daha sonra yine efsane albümlere son dokunuşlarını yapmış. Gitarların yaldır yaldır önde olduğu, “Stormblåst MMV”ten sonra bu “zayıf” prodüksiyonun bir nimet olduğunu daha iyi anladığımı söylemeliyim.
Müzisyenlerin bireysel adımlarının albümü ileriye taşıdığını da birkaç örnekle anlatmak istiyorum. Stian Aarstad’ı grubun diğer üyelerinin rahat bıraktığı, seçtiği ses tonlarından da şarkılara katkılarından da belli oluyor albüm boyunca. “Antikrist”in 1:16’sında başlayan pikolo flüt sesli bölüm, “Dødsferd”in son bir dakikasındaki bol tekrarlı ve gaza getirici bölüm, “Guds Fortapelse – Åpenbaring Av Dommedag”in 2:50-3:42 arasındaki yine bol tekrarlı ve dinleyicinin büyük oranda klavyeyle baş başa bırakıldığı kısımlar, o döneme göre gayet cesur adımlar. Grubun basçısı olan Brynjard Tristan da aynı serbestiden yararlanıyor albüm süresince. “Antikrist”in ana rifi doğrudan basgitara emanet, “Når Sjelen Hentes Til Helvete”nin mükemmel açılışını yapansa, çok zarif bas yürümeleri. Albüm için davul taburesinde oturan Tjodalv ise aynı zamanda Old Man’s Child üyesi. Şarkılar için hazırladığı davul bölümleri son derece başarılı hatta o denli başarılı ki kendisi bile Old Man’s Child albümü “Born of the Flickering”in “King of the Dark Ages“ parçasının 0:45’inden itibaren, “Dødsferd”in 0:43’ünde başlayan ritim kalıbını ve hi-hat oyunlarını aynen kullanıyor.
Grubun son defa Norveççe sözler kullandığı “Stormblåst” yıllara meydan okuyan, enteresan albümlerden biri. “Enthrone Darkness Triumphant” gibi bir anıt eser yapmamış olsalardı “Stormblåst”ı grubun en iyi albümü ilân ederdim, şüpheniz olmasın. Yıllara meydan okuyan nice albüm yazılarında görüşmek üzere.
Kadro Shagrath: Gitar, geri vokaller
Silenoz: Gitar, vokaller
Tjodalv: Davul
Brynjard Tristan: Bas
Stian Aarstad: Synth, piyano
Şarkılar 1. "Alt lys er svunnet hen" ("All Light Has Faded Away")
2. "Broderskapets ring" ("The Ring of Brotherhood")
3. "Når sjelen hentes til helvete" ("When the Soul Is Brought to Hell")
4. "Sorgens Kammer" ("Chamber of Sorrow")
5. "Da den kristne satte livet til" ("When the Christian Risked His Life")
6. "Stormblåst" ("Stormblown")
7. "Dødsferd" ("Journey of Death")
8. "Antikrist" ("Antichrist")
9. "Vinder fra en ensom grav" ("Winds From a Lonely Grave")
10. "Guds fortapelse - Åpenbaring av dommedag" ("God's Damnation - Revelation of Judgment Day")
sanırım en sevdiğim dimmu borgir albümü bu. aradan aylar yıllar geçse bile eskimeyecek bir şarap gibidir bu albüm. benim çocuklarım gibi lan bu şarkıların hepsi. hele stormblast şarkısında 3.45 te bir riff giriyor ardından da piyano melodisi geliyorki ben böyle bir uyum görmedim aga. müzikal orgazm bu olsa gerek. ne ruh varmış zamanında adamlarda be.
dimmu borgir for all tidle beraber bu çizgiden gitseydi kesinlikle dimmu borgir en sevdiğim grup olurdu. ama ne yazık ki shagrathın para hırsı sağolsun albümün 2005 yeniden kayıt halinde stormblast ruhunu piç etmiştir. daha da kötüsü malum dimmunun yakın geçmişini biliyoruz abrahadabra mabrahadabrayla black metalle alakasız işler yaptılar malesef.
dimmunun son dönemlerde black metalden uzaklaşması bu albüme 10 vereceğim gerçeğini değiştirmiyor. bastım 10 u.
Mükemmel bir albüm Dimmu Borgir’in belkide açık ara en iyi albümü. Grubun ikinci albümü olması da ayrı bir tat veriyor. Başarılı bir grup olacaklarını ta en başından beri bağıra bağıra dile getiren bir grup.
Dimmu’nun en sevdiğim albümü. Fakat bir tek ben mi böyle düşünüyorum bilmiyorum ama 2005 versiyonu daha iyi bence. Temiz prodüksiyondan değil. Direkt gitarlar, davullar falan daha profesyonelce çalınmış gibi geliyor bana.
sanırım en sevdiğim dimmu borgir albümü bu. aradan aylar yıllar geçse bile eskimeyecek bir şarap gibidir bu albüm. benim çocuklarım gibi lan bu şarkıların hepsi. hele stormblast şarkısında 3.45 te bir riff giriyor ardından da piyano melodisi geliyorki ben böyle bir uyum görmedim aga. müzikal orgazm bu olsa gerek. ne ruh varmış zamanında adamlarda be.
dimmu borgir for all tidle beraber bu çizgiden gitseydi kesinlikle dimmu borgir en sevdiğim grup olurdu. ama ne yazık ki shagrathın para hırsı sağolsun albümün 2005 yeniden kayıt halinde stormblast ruhunu piç etmiştir. daha da kötüsü malum dimmunun yakın geçmişini biliyoruz abrahadabra mabrahadabrayla black metalle alakasız işler yaptılar malesef.
dimmunun son dönemlerde black metalden uzaklaşması bu albüme 10 vereceğim gerçeğini değiştirmiyor. bastım 10 u.
Bu albümün incelemesi 2011′de yayınlanmıştı, ancak yazan arkadaş yazıdan memnun olmadığını söyleyip kaldırmamı rica edince Oğuz yeni bir kritik yazdı.
Nightwing’in yukarıdaki yorumu bu yüzden 2012 tarihli. Başka yorumlar da vardı ama çoğu kritik eleştirisi olduğundan onları sildim.
Bugün Smoulder kritiğini de yayınlayacağız birkaç saat sonra.
Eline sağlık Oğuz.
26.06.2019
@Ahmet Saraçoğlu, Rica ederim Ahmet.
Mükemmel bir albüm Dimmu Borgir’in belkide açık ara en iyi albümü. Grubun ikinci albümü olması da ayrı bir tat veriyor. Başarılı bir grup olacaklarını ta en başından beri bağıra bağıra dile getiren bir grup.
Dimmu’nun en sevdiğim albümü. Fakat bir tek ben mi böyle düşünüyorum bilmiyorum ama 2005 versiyonu daha iyi bence. Temiz prodüksiyondan değil. Direkt gitarlar, davullar falan daha profesyonelce çalınmış gibi geliyor bana.